3 entry daha
  • 22 ekim 2005 tarihinde taha kıvanç'ın yeni şafak gazetesinde, hakkında çok önemli bir yazı yazdığı akademik.
    iste yazi efendim:

    siz ‘intihal’ görmediniz...
    ‘intihal ha! alın size intihal’ başlıklı dünkü kulis’te, iki eski ‘intihal olayı’ ile ilgilendiğimi yazdım. ilk dosyayı okudunuz. oradaki, “aslında bir üçüncü dosya daha var elimin altında, ancak hayli yaşlı bir öğretim üyesiyle ilgili olduğu için kapağını kaldırmak içimden gelmiyor” satırı beklemediğim bir tepki çekti. bazı okurlar, “öteki ünlü olayın kemal alemdaroğlu ile ilgili olduğunu zaten biliyoruz, sen diğerinden bahset” dediler...

    hay hay...

    cahit tanyol birkaç yıl öncesine kadar günlük gazetelerde de yazıları yayımlanan bir sosyoloji profesörüdür. son kitabı ‘neden türban: şeriat ve irtica’ (ağustos 1999) başlığını taşır. daha önce de ‘lâiklik ve irtica’ başlıklı bir kitap çıkarmıştı... yazı hayatına necip fazıl’ın ‘büyük doğu’ dergisinde atılmış, ‘kuruluş ve fetih destanı’ adlı şiirsel bir eser de yayımlamıştı. böyle bir başlangıca ‘irtica’ saplantılı bir hâtime kafanızı karıştırmaz mı?

    karıştırmasın. bu tür olayların hemen hepsinin arkasında bir kişiye duyulan muğberliğin sapması yatar bizim ülkemizde. cahit tanyol’un takıntısı da bence öyle.

    sebep şu olabilir mi acaba? cahit tanyol’un bilimsel yetersizliği ve “eserim” diye sunduğu kitaplarda başkalarından aktarmalar olduğu ‘cahit tanyol ve sosyoloji’ (istanbul 1963) adlı bir kitapta gözler önüne serilmişti. bazı çevrelerin etkisini azaltmak için müthiş çaba sarf ettiği kitabın yazarları akademik hayata yeni atılmış genç bir karı-kocaydı: turhan ve ayda yörükan... sonradan kendisi de, bir çok bâdirelerden sonra, profesörlük unvanını kazanmış turhan bey’in babası, yusuf ziya yörükan, islâm tarihi ve özellikle ‘kelâm’ üzerine değerli eserlere imza atmış bir ilâhiyat profesörüydü.

    sosyoloji alanı dışından pek çok kişi, “ne, cahit tanyol mu?” hayret nidasını koparmıştır. sosyologlar ise, hem yörükan çiftinin meydan okuyucu çalışmasından, hem de cahit tanyol’un kitaplarının ‘bilimsel’ değerinden haberdardır. konuyu yıllar sonra yeniden gündeme taşıyan prof. ali birinci, ‘üniversitede ilim ve ahlâk’ adını verdiği kitapta, yörükanlar’ın çalışmasını ve konuyla ilgili başka tanıklıkları topladı (vadi yayınları, ankara 2003). özellikle iki tanıklık çok önemli: hüseyin batuhan ve oya baydar’ın tanıklıkları...

    ‘cahit tanyol ve sosyoloji’ kitabında farklı kaynaklardan aldığı bilgi ve örnekleri kendine mâl eden cahit tanyol’un bu alışkanlığıyla ilgili sayısız örnek var. biri özellikle çok hoşuma gitti. sosyoloji profesörü tanyol, bir kitabının ana tezini bir ilkokul öğretmeninin gaziantep basınında çıkan (sonradan kitaplaşmış) makalelerine dayandırmış, iz şaşırtmak için de olmayacak yollara sapmış... öğretmenin tespitlerinden önce kendisinin o bilgiye sahip olduğunu iddia edecek biri bunu zamana uygun hale nasıl getirir? cahit tanyol, “henüz ortaokul öğrencisiyken köylerde halk şiiri toplamaya çıkmıştım” savunmasına sığınmış... esas kaynak olan ilkokul öğretmeni ömer özbaş’ın görüntüsünü bir toplu resimden silmeye kadar da işi vardırmış...

    iyi mi?

    yörükan çiftinin kitabı yayımlanınca, o günün (1963) gazetelerinde konu manşetlere taşınmış, sosyoloji profesörünün ‘yetkinliği’ gazetelerde tartışılmış... prof. birinci’nin yayıma hazırladığı yeni baskıda, dönemin önemli yazarları bedii faik, esin talu, emil galip sandalcı, tarık buğra ve sabiha deren’in (hakkı devrim) konuyu ele alan yazıları da yer alıyor...

    işin ilginç yönü ne, biliyor musunuz? yıllar sonra “irtica, irtica” diye farklı bir köşeye endaht edecek olan cahit tanyol, yörükanlar’ın kitabı üzerine kopan fırtınayı savuşturmak için farklı bir taktik izlemiş... sabiha deren’den okuyalım: “bu zat, şimdi de, ‘üniversiteliler’ imzasıyla beyannameler bastırıp kendisini tenkit edenleri topyekûn komünist zihniyetiyle suçlamaktan çekinmemiştir. bu beyannamede imza yerindeki ‘üniversiteliler’ kelimesi kimlerin adına kullanılmıştır? tanyol’un talebelerinin mi? asistanları bile profesörlerinden daha bilgili olan bir müessesede, o gençleri böyle bir beyannameye imza atmaktan tenzih ederim.”

    tarık buğra da, tanyol’un 1960 öncesi ile sonrasında tamamen değişik kişilikler sergilediğini hatırlatıyor okurlarına: “kısacası bu meşhur tanyol övdüklerine sövmekten, yerdiklerini övmekten çekinmeyen, dün ne olduğu, bugün nereye döndüğü bilinen, fakat yarın ne olacağı, kime, nereye yanaşacağı kestirilemeyen, bu arada fikir haysiyetine, ziya gökalp’e sosyalist cübbesi giydirmeye kalkışacak kadar kayıdsız kalabilen biridir.”

    peki, ne oluyor? bilimsel yetersizliği koca bir kitaba konu olan, hakkında onlarca eleştiri yazısı çıkmış sosyologun ‘profesör’ unvanı elinden alınıyor mu? olanı söyleyeyim: istanbul üniversitesi kulağı üzerine yatıyor, gürültüyü duymazdan geliyor, açılan soruşturma yıllarca sonuçlandırılmıyor...

    bu dosyaları ne yapıp edip her zaman açık tutmalı.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap