57 entry daha
  • oyun atölyesi'nde izlediğim ve insana sinir harbi yaşatacak vasatlıkta sahnelenmiş, hatta tepeden tırnağa ziyan edilmiş bir güzelim shakespeare oyunudur.

    öyle ki oyunu okuyan herkes kral lear'a yer yer öfkelenmiş, yer yer şefkat duymuş, üzülmüş, yer yer de gülmüştür. soytarı'nın söyledikleri her okuyucuyu hem güldürmüş hem düşündürmüştür.

    ancak bir sahneleme düşünün ki ne oyunculuklar öne çıkabildi ne de oyunun enfes metni her oyuncunun gereksiz yere naralar atması, son derece abartılı bir beden diliyle her replikte bağırıp çağırması yüzünden anlaşılabildi. haluk bilginer'in dahi tüm ekiple birlikte ne kadar kötü bir iş çıkardıklarını bilerek oynadığını düşünüyorum. zira bütün oyun boyunca bana geçen tek hissiyat bu oldu.

    oyundan ayrılınca olay örgüsü dışında kimsenin aklında bir şey kaldığını sanmıyorum. çok beğenen, enfes diyen, ayakta alkışlayan kitlenin de oyunu hiç okumadığı, tiyatroyu da olay örgüsünü anlamaktan ibaret sandığı apaçık.

    ayrıca regan ve goneril rollerindeki hare sürel ve berfu öngören'in oyunculukları öyle sahteydi ki; yönetmenin, regan sen şurada izleyiciye dönüp bir de "gerizekalı" diye bağır, gonerilcim sen de metin aralarında "aptal" diye bağırıver ki seyirci ne kadar nefret dolu olduğunuzu görsün dediğini hayal ediyorsunuz. her yönüyle irrite ediciydi.

    bir de çıktıktan sonra geçen sene devlet tiyatrosunda bülent emin yarar'ın tek başına hamlet'i nasıl yaşattığını ve dolu dolu sahnelediğini düşündüm. bu alakasız entry'den ve dün uğradığım hüsrandan sonra kendisini bir kez daha tebrik ederim.

    edit: tek bir sebepten içim rahat etmedi ve geri geldim, hakkını vermek istediğim tek bir oyuncu var. edgar rolündeki onur özaydın'ın iyi performansının oyunun ve tüm ekibin başarısızlığı yüzünden gölgelendiğini düşünüyorum.
116 entry daha
hesabın var mı? giriş yap