369 entry daha
  • dostlar, romalılar, yurttaşlar, ekşi sözlüğün sevgili kierkegaardları!.. bu acıyı yok etmenin sadece tek bir yolu vardır ve ona da ancak bir ihtilal ile ulaşılacaktır. dinleyin, ey sevgili fularlı civanmertler ve matmazeller!

    - varoluşçu felsefeye ve sevgili sartre abimize göre kişinin kendi özünü oluşturma inisiyatifi, yani söz hakkı, kişinin ta kendisindedir. (bkz: varoluş özden önce gelir)
    keza sevgili camus'ye göre de öyledir: "insan, ne ise o olmayı reddeden tek yaratıktır."

    - ancak yaşam serüvenimizi ele aldığımızda, üzerinde herhangi bir söz hakkımızın kesinlikle olmadığı bir tanecik(!) evre var: doğum

    - ve bu bir tanecik evrenin bizlere hediye ettiği nur topu gibi bir soru kalıbı var: "neden?"

    - bu soru kalıbını milyonlarca farklı cümle içerisine yerleştirip, gökyüzünün sonsuz maviliklerine doğru haykırırcasına fısıldayan milyarlarca insan var.

    - tabii bununla birlikte, bu başlıkta da görüleceği üzere, o insanların bir kısmının, sorularına herhangi bir cevap alamadığında, kucağına düştüğü varoluş acısı var.

    - eğer sondan geriye doğru gidersek: bu acının tamamen bertaraf olması, "neden?" sorularımızın hiç var olmamasıyla; o soruların hiç var olmaması ise hiç doğmamamızla mümk... ama bir dakika!.. doğumun üzerinde bizim hiçbir söz hakkımız yoktu ki.

    - o hâlde, son çözümlemeye gelirsek, bu acıyı yok etmenin sadece 2 yolu varmış gibi duruyor.
    ya doğmuş olmamıza bir rest çekercesine varlığımıza son verip, ölümümüzü gerçekleştireceğiz (ki bu nafile bir çözüm ve hatta çözümsüzlüktür. çünkü ölmek sadece varoluş acını değil, beraberinde seni ve sana dair her şeyi de götüreceği için, bu, az önce de söylediğim gibi, çözümden ziyade bir çözümsüzlüktür. bilgisayarına virüs girdi ve sen virüsü yok etmek için bilgisayarı balyozla parçalıyorsun ama önemli olan bilgisayar hâlâ çalışır vaziyetteyken o virüsten kurtulmak. önemli olan sen hâlâ varken varoluş acısını dindirmek.)

    "e, iyi de, adı üstünde, sen varken, nasıl dinebilir ki var olmanın acısı?"

    işte bu noktada acıyı dindirmenin ikinci ve rasyonel düzeyde bakıldığında ilki gibi 'çözümsüzlük' şemsiyesi altında sınıflandırılmayacak olan tek yolu devreye giriyor: mademki hiçbir fikrimiz alınmadan bu dünyada var olup, aynada gördüğümüz fiziğin içerisine hapsedildik ve o hapishaneden firar etme fikri de intihar ile* eşdeğer duruyor, o hâlde biz de fizik hapishanesinde değil, fizik ötesindeki bir boyutta eyleme geçip hem usumuzun büyük bir ihtimalle anlamsız olan bir varoluştan ayrılmasını sağlarız hem de fiziksel olarak üzerimize bindirilen tüm kısıtlamalardan kurtularak, kendi tekil yaşantımızın en esaslı devrimini gerçekleştiririz.

    kıssadan hisse, tıpkı şarkıda geçtiği gibi,

    "tek bir ihtimal var: metafiziksel ihtilal."
223 entry daha
hesabın var mı? giriş yap