6 entry daha
  • ona bakınca yüzünün ikiye bölündüğünü görürdüm hep...
    bir yanı binbir büyülü suda paklanmış, huzur çiçekleri açtırır;
    bir yanı çok sorusu olan, masum, yalnız bir çocuğun büyürkenki çilesi...
    büyümek, öyleyse epeyce çileli işti.
    bütün soruların cevaplarını bulup, elindeki anahtarı nereye koysa kapılar açılıyor gibi sakin, durgundu...
    yüksek bir binanın gökyüzüne yakın bir katında, kaf'tan bir mutluluğu bir adamla bölüşür gibiydi. sevecen yüzlü, yumuşacık bir adamdı... sonra o yüksek katta, okuyor olmalıydı, her yere saçılmış yüzlerce kitap...

    ona bakınca acaba ben, kendim de mi derdim hep...
    soruları bırakıp cevaplarla başlanan bir ömürde, ille ki çekilmeliyse çile,
    "ben de mi?" derdim.
    kalabalıkta başı dönen bir yaprak gibi, süzüldükçe çarpacak mıydım bu heyecanı yitirince...

    ona bakınca, bir "mesele"nin yorgunluğunu duyumsardım.
    bir insan için azımsanamayacak kadar derin, yoğun ve ağır meselelerin...
    şimdi elinde bir anahtar, hangi kapının önünde dursa huzurlu...
    özlediğim bir nefestir ayşe şasa!
45 entry daha
hesabın var mı? giriş yap