2 entry daha
  • arabacının aşkı öyküsünün hemen başındaki 3 saat rötarlı tren, sonraki edebi başyapıtı anayurt oteli'ne gizemli karakter gecikmeli ankara treniyle gelen kadın olarak dönecek. yusuf atılgan kendi bokuna püsürüne çok dikkat eden bir adam. metinlerarası'nı önce kendini önemseyerek kendi metinleri arasında yapıyor. kendine referans veriyor*. öykü köy - kasaba arasında mekanlanmış. bu aklıma yarım kalan canistan'ı getirdi. usta, canistan'da artık köy dilciliğine de girmişti. gecikmeli ankara treni göndermesi sadece bir değinmeden ibaret değil. bir hastalıklı (derin) tutkunun söylenmedik yanlarını anayurt oteli'nde zaten sezer ve gözlerken, arabacının aşkı'nda, tutturan tutku kara sevdanın altının daha çırakken doldurulduğunu görüyoruz. gölge gibi dolaşma teması elbette leyla ve mecnun'a bir selam çakmak ve öncülüne saygı.

    küçük dipnot: öyküyü/yapıtı bu felaketle bitiriş acaba yazar/sanatçının kendi bedeni ve arzu/duyguları ile ne yapacağını bilememesi, ayrıca evrensel oidipal suçluluk teması mı? öyküde "temiz aşk"* deyince aklıma geldi. temiz demek çocuksu demek, o da preödipal kalmak demek. hatta yürütülen fiili ilişki/evliliklerde mutsuz bedbaht olmalar da bu tarafı destekliyor. oralara yükselinmemiş, yaşama katılınmamış olarak resmediyor.
hesabın var mı? giriş yap