3 entry daha
  • ilginç ve kesinlikle tecrübe edilmesi gereken bir tiyatro deneyimi. sezon bitmeden mutlaka gidilip görülmeli.

    --- spoiler gibi ama olmayabilir de ---

    oyuncuların seyirciyi salon girişinde, oyunun atmosferine uygun olarak sert bakışlarla karşılaması çok güzel düşünülmüş, şahsen ben o delici bakışlardan gözlerimi kaçırarak yerime oturdum. bu giriş sebebiyle de aslında salona adım attığınız anda oyun başlıyor diyebilirim.

    oyunun sahnesi muhtemel ki sergilendiği salona göre değişiyor. dört ana yarı saydam perde var. bir tanesi seyircinin tam karşısında oyun boyunca görsel unsurların sunulmasında kullanırken iki tanesi sağ ve sol kanatta mekansal çeşitlilik sağlıyor. sol kanattaki perdenin arkasında oyunun ritmine gergin bir eşlikçi yer alıyor: çellist. sağ kanattaki perdeye ise oyun içinde yeri geldikçe kreon yansıtılıyor. son perde bizim oyunu izlediğimiz salonda ne yazık ki sol arkada kalmıştı ve bu perdeye yansıtılan görsel unsurları görmek için kıvranarak arkaya dönmek zorunda kaldık. ki oyunun bütünlüğü açısından çok önemli olan medea'nın çocuklarına ilişkin görseller bu perde üzerinden verildiği için (son sahne hariç) zaten somut olarak oyunda görülemeyen çocuklar perdeden bihaber kalan izleyici için yok hükmünde kaldı. kurgusu tragedya metnini sadakatle takip etse de çocukların yalnızca perde üzerinde bulunması, çığlıklarının dahi duyulmaması pek hoşuma gitmedi.

    orijinal hikayede medea ve atina kralı aegeus arasında geçen diyalogda ikili arasında sezilen şey hem medea'nın tanrı soyundan olması hem de kişisel geçmişleri müsebbibiyle dostlukken bu uyarlamada ikili arasında aşk denemeyecek karşılıklı yararlanma temelli şiddetli bir cinsellik ve arzu patlaması görüyoruz. ancak metin iyi tasarlandığı ve kurgu bu cinselliği desteklediği için asıl metinden bu sapma beni bir izleyici olarak sıkmadı, hatta şaşırttı diyebilirim. metinde yapılan değişikliklerden en beğendiğim medea'nın çocuklarını asıl metindeki gibi kılıçla değil de zehirli sütle öldürmesi oldu. sütüyle yetiştirdiği çocuklarını kendi elleriyle verdiği sütle zehirlemesi çok anlamlıydı.

    koroya gelecek olursak. i-na-nıl-maz! tragedya uyarlamalarında hep alışık olduğumuz bir köşede iki sıra dikilip ilahi söyler gibi konuşan bir koro değil baş karakterle çok daha iç içe ve hatta bizzat başkarakterin iç sesiymiş, onun aklının çırpınışlarıymış gibi çılgınca performans sergileyen bir koro var.

    öte yandan oyunun sahnelendiği alan seyirciyi yüz seksen dereceyi aşarak kucakladığı için ister istemez oyuna dahil oluyorsunuz. oyuncular sahneye yayılmış bir vaziyette bir uçtan bir uca konuşurlarken bazen konuşan oyuncuyu bazen de konuşma esnasında duygu değişimi yaşayan oyuncunun mimiklerini izliyorsunuz. sahnenin sağındaki konuşmaya odaklanmışken aniden diğer yandan gelen çığlık ya da çarpma sesiyle başınızı çevirmenize neden olan kurgu sayesinde oyunu izlemiyor yaşıyorsunuz.

    oyuncuların hemen hepsi yerli yerinde olsa da nihan büyükağaç oyunu sırtlanmış götürüyor. oyun bitince bilhassa kendisini ayakta alkışlamak istedim ama kendisinin insanı ezen gerçeklikte oyunculuğu beni sandalyeme çivilemişti. bir medea'da olması gerektiği gibi dimdik sahneye giriyor, omuzları geride başı ileride. öfkesi ve gücü bir an olsun eğilip bükülmesine izin vermiyor. gözleri yaşarsa da boynunu bükmüyor. onu yalnızca çocuklarını öldürdükten sonra yere çökmüş görüyoruz. bu da asıl metinde yoktur, medea baştan sona bir vakarla yaşar ve o duruşla göğe yükselir ama dediğim gibi kurgunun muhteşemliği bu değişimleri tolere ediyor. nihan büyükağaç'ın oyun sonunda gözünde beliren o derin ışıltı beni benden aldı. gerçek bir oyuncu, medea gözlerinden fışkırıyor adeta. yerinde başkasını hayal edemedim.

    oyun tanıtımında "euripides'ten esinle bir medea gerçekleştirmesi" alt başlığı kullanılsa da esinlenme demek için fazlasıyla asıl metne sadık. bu bağlamda "kral-patron" ve "devlet-şirket" yer değişimini gereksiz ve inandırıcılıktan uzak buldum. yine aynı kostüm ve metin tasarımıyla kral-devlet kavramları kullanılabilirdi. ek olarak tanrı yasaları ve insan yasaları çatışmasını asıl metinde olduğu gibi burada görmek isterdim. metne yerleştirilmesi gerektiği kanaatindeyim, zira olaya başka bir derinlik katan önemli bir ayrıntıdır. tıpkı çağdaşı diğer tragedyalarda olduğu gibi (örneğin sophokles'in thebai üçlemesi) euripides'in medea'sı da hukuka getirdiği eleştirel bakışla kıymetlidir.

    proje ve metin tasarımını, oyun yönetimini üstlenen ılgın sönmez kesinlikle ayakta alkışlanmalı. yukarıda kendimce beni rahatsız eden noktaları belirtmiş olsam da oyun her açıdan şahane, kaldı ki bunlar sizleri benim kadar rahatsız etmeyebilir. kendisinin başka işlerini de merakla bekliyor olacağım.

    tüm ekibe tebrikler!

    --- spoiler gibi ama olmayabilir de ---

    edit: ekleme.

    edit: 2019-20 sezonunda koma sahnesi kendi evine kavuşuyor diye sevinirken nihan büyükağaç kadrodan çıkmış (ya da çıkarılmış, bir bilgim yok) ve yerine şebnem dönmez gelmiş. ben bu metnin izlediğim ilk halini çok beğenmiş ve büyükağaç'ın oyunculuğuna vurulmuştum. şimdi nasıl olur bilmem, fırsat bulunca gidip izleyeceğim ama sanırım oyunun yapısı ve kadrosu da fazlasıyla değişmiş. hatta oyuncu sayısı üçe düşmüş gibi duruyor. başka bir oyuna dönüşmüş denebilir. gidip izlerseniz bu girdideki oyunla pek bir ilgisi olmadığını bilerek izleyin. adı da teessür-ev olmuş.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap