113 entry daha
  • hukuk ile ilişkili olmayan yazar beyanıdır.

    elbette saatlerimi ayırıp -ki yıllarımı ayırmam gerekir- hukukun ne olduğunu topluma anlatmayacağım. sadece öğrenmek ve araştırmak isteyenler için önermenin neden imkansız olduğunu kanıtlayabilecek bazı hususlara sadece kelimeler bazında değineceğim.

    öncelikle en büyük hata güncel hukuk sisteminin matematik ile karıştırılmasıdır. hukuk sisteminde sabitler bulunmamaktadır; her somut olay hayatın sonsuz ihtimallerinden kaynaklı olarak birbirinden ayrılmaktadır. dolayısıyla kuracağınız denklem her seferinde birbirinden farklı uzaklıkta bulunan değişik girdilere sahip olacağından ispatı yapılmış bir işleme ulaşmak imkanı bulunmamaktadır. örnekle açıklamak gerekirse her ne kadar 2 ile 3 arasında sonsuz miktarda sayı olduğu kabul edilmekteyse de bu sayı miktarı 3 ile 4 arasındaki sayı miktarına eşittir. eğer anlayamadıysanız şöyle canlandırın; çizdiğiniz bir doğruda 2nin3e uzaklığı 3ün4e uzaklığına eşittir.

    dolayısıyla bir işlemin veya formülün doğru sonucu verip vermediği sonsuz miktarda birbirine eşit parça vasıtasıyla kontrol edilerek kanunlaştırılabilir ve/veya teori olarak kabul edilebilir.

    bu husus bizim avukatlar olarak yaşadığımız en büyük problemlerden biridir aslında; müvekkil ve/veya müvekkil adayı gelir, olayı anlatır, sonucunu öğrenmek ister. fakat bu anlattıklarının ne kadarını mahkeme nezdinde ispatlayabileceğimiz, karşı tarafın senin bana anlatmadığın ne gibi hususlarla karşıma geleceği, dünyadaki değişkenler içerisinde ne gibi değişimlerin olabileceği hususunu kavrayamadığı için kesin cevap alamaz. tatmin olamaz.

    bunun yanında, hukuk, hukukçular tarafından yaşayan canlı bir olgu olarak kabul edilir. ilk insan ile birlikte yoluna başladığı ve her geçen gün kendini geliştirdiği, değerlendirilir. genç hukuk dalları olarak bahsettiğimiz hukuk dallarının oluşumu 200, 300, 400 yıla dayanabilmektedir ve bizim için hala gençtir çünkü daha üzerlerinde kapsamlı bir felsefik tartışma yaşanamamıştır. büyümesi hala çok hızlıdır ve keskin dönüşlere sahne olabilir.

    işte tam olarak burada hukukçuların neden hukuk felsefesi isimli bir ders adı altında onlarca büyük felsefeci öncülüğünde olmak üzere yorumlama yeteneğini elde etmesinin önemini vurgulamak gerekir. örnek vermek gerekirse; sosyal sözleşme gibi somut bir tanımı olmayan veya zilyetlik gibi gündelik hayatta kullanılan dilde bir karşılığı olmayan olguların anlaşılması tam olarak bu yorum gücüne bağlıdır.

    normal insanlar için 3 cümleden oluşan bir kanun maddesinin hukukçular nezdinde onlarca farklı yoruma sahip olabileceğini bilmeden, bu yorumları desteklemek için yazılan binlerce sayfalık kitabı, makaleyi okumadan, hangisinin doğru kabul edileceğine ilişkin uzun yıllarca süregelecek tartışmaları dinlemeden, yargıtayın görüş değiştirmesini ve neden değiştirdiğinin gerekçesini araştırmadan yapay zekanın hangi kararı vereceğine dair tanımlamayı* kim yapacak ve neye göre yapacak?

    toplumun çoğunluğu olarak sizler gerek eğitim seviyeniz ve eğitim alanınız gerekse aldığınız eğitimin kalitesizliği sebebiyle bir hukukçunun eğitim aldığı 4 yıl içerisinde "şimdi ahmet adamı öldürmüş, ahmet ne kadar ceza alır?" sorusuna cevap aradığını varsayıyor olabilirsiniz. lakin hukuk fakültesinde öğretilen husus en basit tanımıyla okuduğunu anlama, yorumlama yetisidir. hukuk fakültesinde işlenen mevzuat toplam mevzuatın yüzdelik dilimiyle bile ifade edilemeyecek kadar sınırlıdır. burada güdülen amaç kanun okuyabilen, bunu yorumlayabilen bir birey yetiştirmektir.

    diğer taraftan kazuistik metod ile günümüzde kullanılan metodların incelenmesi başlıkta incelenen önermenin ne kadar imkansız olduğunu size açıkça gösterecektir.

    son olarak hukuk fakültesine gitmek isteyen genç arkadaşlarıma; ülkemizde yüzü aşkın hukuk fakültesi bulunuyor ve yukarıda belirttiğim hususların bir çoğu bu fakültelerin neredeyse hiç birinde anlatılamıyor, hissettirilemiyor, öğretilemiyor. o sebeple üniversitenizi seçerken puanına göre değil eğitim kadrosunun derinliğine göre seçin. soracağınız soru "akademik kadrosunda 10 yıldan uzun süredir prof ünvanı taşıyan kaç kişi var?" şeklinde olmalıdır. bu sadece devlet üniversiteleri için değil vakıf üniversiteleri için de geçerlidir. bugün ülkenin en büyük hukukçuları emekliliklerinde vakıf üniversitelerinde hizmet vermektedir. yeterli hukuk eğitimi sadece 5-10 devlet üniversitesinde ve 4-5 vakıf üniversitesinde verilmektedir. bunlara lütfen dikkat edin.

    *teslanın otonom sürüşe ilişkin son videosunu izlerseniz yapay zekanın çalışma mantığı ve obje tanımlamalarıyla ilgili hususlarda bilgi sahibi olabilirsiniz.

    edit: değinmeyi unuttuğum bir çok husus olduğu gibi bunlar arasında önemli olduğunu düşündüğüm bir hususa değinmem gerekir.

    dini çevrelerde ve bazı konuşmalarda övünülerek bahsedilir; "avrupalılar kültürsüz medeniyetsizken islam ülkeleri en modern kanunlar ile yaşıyorlardı." sonuna kadar haklı olan önermedir ama kimse bunun nasıl değiştiğine ilişkin sebepleri bilmez..

    islam hukuku gelişime açık, hızlı olarak büyüyebilen ve yanlışlarından dönebilen bir hukuk sistemidir. bu sebeple ilerlemesi çok hızlı olmuştur ve yukarıda belirtilen cümlenin kurulmasına yol açmıştır. ancak icma olarak bilinen ve benim anlatmam değil sizin araştırmanız gereken bir husus sebebiyle üç beş tane gerzek dönemin kanun koyucu -islam alimi- icma ile icma yapılmasının yolunu kapatmış islam hukukunun ilerleyebileceği son noktaya ilerlediğini ve bundan sonra değişiklik yapılmaması gerektiği görüşünce birleşerek islam hukukunun ilerlemesini durdurmuşlardır. işte tam olarak bu sebeple şeri hukuk günümüzde geliştirilememektedir. en azından kendi dinamiklerine göre geliştirilmemesi gerekir.

    bunu neden anlattığımı anlayamayanlar için; hukuk sisteminin içerisinden insanı ve ilerlemesini alırsanız; ölmeye mahkum bir hukuk sistemi yaratırsınız.
129 entry daha
hesabın var mı? giriş yap