154 entry daha
  • kendileri arap olsalar da bu bir türk zihniyetidir.
    nasıl mı? şöyle:

    öncelikle patlamış olmaları anormal değil.
    bu plansızlık, zayıf adama bol kıyafetler giydirme meselesi bizim uzun yıllardır süregelen bir alışkanlığımız.
    türkiye'nin neredeyse bütün sektörleri için aynı şey geçerlidir, çünkü zihniyetimiz bozuk. ağır şizofreniden muzdaribiz.

    - telefon mu istiyorsun? kredi çek al.
    - ev alamıyor musun? kredi çek bmw al.
    - kayda değer bir şeyler üretmek çok emek istiyor ve haliyle milli hasılan çok büyük değil mi? hemen sabır isteyen üretim projeleri yerine, kredileri dağıtıp halkın hoşuna gidecek, ekonomiyi büyütüp şişirecek (aslında büyüme değil, yani kaliteli büyüme değil) inşaatlara başla. (bkz: ayranı yok içmeye taht-ı revanla gider sıçmaya)

    burada ikinci saydıklarımız yapılmasın demiyoruz da önce sabit gelir kısmını ister bireysel ister ulusal bazda çözmen gerekir. ondan sonra zevk-ü sefa işlerine girersin.

    ikinciyi sabredemeyip illa yapmak istiyorsan da ilki (gelir getirecek yatırımlar) ile doğru oranda yapman gerekir.

    ***

    ha diyeceksiniz futbol bunun neresinde?

    2000 yılından itibaren alın türk futbolunu:
    kimler, hangi yıldızlar geldi gitti, ne paralar harcandı... milli servet...
    buna rağmen genel olarak türk takımlarının ne başarısı var?
    para harcamada 6. olduğumuz bile oldu, ama kulüpler sıralamasında ise 2018'de 10.'yuz. (harcama hususunda rusya ile yarışıyorduk, onlarda da aynı görgüsüzlük var.)

    beşiktaş, fenerbahçe, galatasaray ve trabzonspor kendilerini real madrid zannediyorlar. bu kulaklar "şampiyonlar ligi şampiyonluğu" diyen yetkililer duydu.

    bu ciddi bir hastalık arkadaşlar. kendimizi gerçekten barcelona, real madrid ile bir görüyoruz. öyle harcamalar yapmak istiyoruz. sanki götünün kılları ağarmış yaşlı oyunculara senede 5 milyon euro verince adam bizi avrupa şampiyonu yapacak?

    dünyayı izliyorsun: porto, benfica, ajax vs. gibi yıldız futbolcu fabrikası olan ve bizim gibi çakma değil, halis muhlis avrupalı olan (haliyle krediye ulaşım imkanları daha büyük olan) takımlar bile bizim gibi har vurup harman savurmuyor.

    bu tip kulüplerin başarılarını 20 yıla vurduğumuzda oldukça istikrarlı olan ve bizimkilerden çok çok daha başarılı olan bu takımlar bile ağırlığı ucuz ve genç oyunculara verirken biz kendimizi ne zannediyoruz da onlardan 1/2 ila 1/5 oranında daha az olan kişi başı milli gelirimiz ile elimizdeki kıt kaynakları böylesine boş harcıyoruz?

    tüm bu harcamalara rağmen elimize ne geçiyor?

    tüm sezon hakem tartışmaları. gerçekten de bütün takımların zaman zaman kayırılmaları ya da hakemlerin yeteneksizliği (bunu tartışmaya açmıyorum), sonuç olarak futbol izliyorsunuz ama futbol yok.

    güzel futbol? çok ender. yani diğer liglere oranla "güzel futbol yok".

    peki buna rağmen istenen para?

    tribüne gitmek için,
    forma için,
    ve konuştuğumuz mesele olan beinsports tv için her birine asgari ücretin 1/15'ini falan veriyorsun.
    bir ay içinde üçünü alsan maaşın 1/5'i uçuyor. ki tv olan 1/15 her ay yazılıyor.

    yani yayıncı kuruluşun kar etmeyi beklediği halkın durumu bu...

    ve bu ülkenin nüfusu, yani türk insanı bir avrupalıya göre çok daha fazla asgari ücrete muhtaç.
    yani nüfusun büyük bölümü asgari ücrete yakın ücret atlıyor; ortalamayı bırakın, medyan asgari ücrete yakın.
    bu zaten büyük bir iktisadi problem de, bu kadar düşük medyan ile halktan hizmetler aracılığı ile büyük para koparman zor.

    durumu böyle olsa bile, aklı başında bir halk söz konusu ise:

    bu gelir seviyesinin hakkı futbolun çok daha ucuza oynanması, türkiye liginin harcamalarının daha çok belçika, polonya, sırbistan, ukrayna ligi seviyelerinde olması ve ülkenin dışarıya milyonlarca birim döviz (euro-dolar) çıkartmak yerine, ülkenin elindeki en büyük maden olan 80 milyon insandan oyuncular bulup, onları dışarıya satıp içeriye milyonlarca birim döviz almasıdır.

    ama biz ne yapıyoruz?

    bir derde deva olmayan zevkimiz (futbol, ama kötü futbol için) ağır borçlar altına girip, gerekirse vergi borçlarını silip dışarıya daha da döviz çıkartıyoruz.

    her alanda yaptığımız gibi korkunç bir verimsizlik, korkunç bir aldatmaca.
    karşılığında aldığımız hiçbir şey yok. var elbette ama ödediğimiz bedele oranla aldığımız hiçlik diyebiliriz.

    böyle bir ligin dünyaya pazarlanması mümkün mü?

    kim neden bunu izlesin?

    sen dünyaya açılamayan bir ligsen yayıncı kuruluş içeriden kazanmaya bakacak. kazanamıyorsa da gitmek isteyecek. çok normal.

    ***

    işte biz kıçımıza alacak donumuz yokken kulüplerimizi pohpohladığımız, hatalarını görmediğimiz için bunlar böyle harcamalar yapabiliyorlar. ve karşılığında hiçbir şey alamıyoruz. marjinalini bıraktım, ortada bir fayda yok. verimsizlik had safhada. iğrenç futbol, iğrenç tartışmalar...

    geleceği ipotek altına alıp verimsizliğin dibine vurmak artık türk halk kültürü oldu.

    işte yayıncı kuruluş da bu halkın coşkusuna, o dönemki ekonomik stabiliteye bakıp "bu ülkeye yatırım yapılır, halk futbolu seviyor" demişti ama türkiye'de bazı şeyler çok hızlı değişiyor. halkın alım gücü düşüyor, kulüplerin de düşüyor ve üstte saydığımız nedenlerle bu lig yurt dışına pazarlanamıyor.

    şimdi bu ülkede kafa başı gelir de düşükken, yani halk kulüplere büyük katkı yapamıyorken, o kulüplere reklam veren firmalar veya yayıncı kuruluşlar mevzubahis harcama yapamayan kitleden nasıl para kazansın ve neden kulüplere para döksün?

    reklam bütçeleri biraz ölçülemez ve görecelidir ama ülkedeki genel ekonomi sarpa sarınca bunlar batmaya başlar. yayıncı kuruluş ise direkt olarak enflasyona vs. oranla yayın ücretlerini yukarı çekemiyorsa, zararları daha fazla çıkıyorsa ne yapabilir ki?

    olay beinsports, skysports meselesi falan değil...

    olay bizim kendimizi çok büyük zannetmemiz, çok yukarıda görmemiz ve gelirimiz yokken krallar gibi yaşamak istememiz. (ancak bunu yaparken arapları da kandırmamız çok iyi sjksjksjks). araplar da bizim gibi baloncu toplum olduğu için çok idrak edememişler balonun patlayacağını. olur öyle şeyler...

    neyse bunlar gider, başkası gelir vs. onu bilemem.
    ama bizim ülke olarak her alanda ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız gerekiyor. önce kazanç, sonra harcama. önce borçlanma ve harcama, sonra kazanırız kafası değil, bu olmaz. olmasın. yeter artık...
378 entry daha
hesabın var mı? giriş yap