aynı isimde "chernobyl" başlığı da var
2761 entry daha
  • diziyi izlemem yaklaşık olarak 8 saatimi aldı. son bölümün nispeten daha çok aşina olduğum olaylar neticesinde geçmiş olmasına karşılık o kısımların da es geçildiğini düşünürsek toplamda 4 bölüm için 5 sayfaya yakın not almışım. bu yazıyı o notların fazlaca rafine edilmesi, gerekli noktalarda hatırlayabildiğim veya bulabildiğim kaynakçalarla desteklenmesi, ilgili yerlerde kendi düşüncelerime fazlaca yer verirken ilgisiz yerlerde kendi düşüncelerimi ayıklayarak doğru olduğu addedilen neyse onu aktararak yazıyorum. umarım yeterince efektif olur.

    bu kısımdan sonrası dizinin tüm bölümleri (5 bölüm) hakkında sıralı veya karmaşık olarak spoiler içermektedir. eğer hala bu olay hakkında bir bilginiz yoksa veya burada yazılanları gerçek anlamda spoiler olarak görüyorsanız lütfen bu giriyi okumayınız.

    ---

    1*1

    itiraf etmek lazım ki dizinin başladığı saniyeden itibaren sosyalist yaşamı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. görece eski bir zamanı konu edinen her yapımda ben bunu yaşıyorum ama bu dizide yaşayacağım his ile ilgili ekstra heyecanlarım vardı, çünkü sovyet rusyanın bu yüzünü bu denli açık bir şekilde ilk defa göreceğimizi düşünüyordum. dizi bunu çok güzel başarmış.

    ilk bölümde gördüklerime göre: patlamanın olması ile ilgili giriş(yok)-gelişme(meh)-sonuç(tüm dizi) süreçleri beklediğim gibi değil şimdilik. flashback yapılır mı bilmem ama o gece yapılmaya çalışılan şey ile ilgili ön hazırlıkları daha açık bir şekilde görmek istiyordum ben, şimdilik göremedim.

    dyatlov, ah dyatlov. patlamış reaktörün içinden hala su geçirmeye çalışan dyatlov. bu kısım mizansen mi acaba yoksa gerçekten bunu söylemiş midir? birçok kaynakta bu konuda olayı anladıkları ancak bu kadar ciddi bir durum olduğuna da kendi kendilerine ihtimal veremedikleri geçiyor. dizide ise kesin bir inkar var. ne dizide ne de gerçek hayatta dyatlov bu olayın baş sorumlusu olarak gösterilmiyor, gösterilmemeli. dyatlov sadece içerisinde bulunduğu zamanın şartlarının onu getirdiği noktada kendi karakterinin izin verdiği ölçüde işini yapıyor. sebep olduğu şeyler, mantık havuzundan uzaklaştığı noktalar inkar edilemez ama kendisini tek suçluymuş gibi göstermek, bu olayda hayatını kaybeden kişilere yapılmış inanılmaz bir haksızlık olur.

    “metal tadı alıyor musun?”

    metal tadı almıyorsunuz, radyoaktif iyottan ötürü bir çeşit hastalanma durumundasınız aslında. radyoaktif iyodun başlıca yan etkileri metal tadı alma (haftalar boyu sürebiliyor), bulantı ve tükürük bezleri şişmesi olarak görülüyor. kaynak

    “çekirdek patlayamaz.” tamamen kendi tasarımları olan reaktöre duydukları güven inanılmaz. evet, her şeyden o kadar bihaberler ki çekirdeğin patlaması gibi bir durumu deneyimleyeceklerini bile düşünmüyorlar. dahası, kilometrelerce alanı yüzlerce yıl etkileyecek, sizi yavaş yavaş öldürmeye başlamış sinsi bir katil olan aktif çekirdeklerin yarattığı bir patlamanın bu kadar sıradanmış gibi görünmesi işin en tuhaf kısmı. inanmak istemezsiniz, bir yerlerde bir hata olduğunu ama asla “en kötü” senaryonun gerçekleşmediğini düşünürsünüz. odadaki diğer kişilerin reaktörün ciddi bir patlama geçirdiğini içten içe bilirken dyatlov’un inkarlarının sebebi bu. dyatlov, olası bir patlamanın etkilerini herkesten daha iyi biliyor ama hala inkar sürecinde.

    etrafa saçılmış bloklar grafit blokları. o an, o saniye dünya’daki en tehlikeli grafit bloklar. her saniye milyonlarca ışıma yapıyorlar ve sizi yavaş yavaş öldürüyorlar.

    rbmk reaktörlerde moderatör olarak kullanılan grafitler, zenginleştirilmiş uranyum'un nötronlarını yavaşlatarak reaksiyon zincirini aktif olarak tutmayı vaat ederler. kısacası yakıta ve dolayısıyla zararlı bileşenlere en yakın olan parçalar grafit bloklardan oluşur. dizideki "bir rbmk reaktörde grafit nerede bulunur?" gibi soruların sorulmasının ve etrafa saçılan materyalin grafit olduğunun inkar edilmeye çalışılmasının sebebi de bu. kaynak

    “savaş mı çıktı, bomba mı atıyorlar?” şu ana kadar duyduğum en manalı replik dizideki. arkasından gelen 3.6 röntgen de cabası. sovyet rusya'da amerika'nın veya kısaca kapitalist bloktan olan kesimin olası bir saldırısına dair öyle bir propaganda vardı ki, bir reaktör çalışanının bunu söylemesi oldukça doğaldı.

    (onlar duvarlara, kapılara dokundukça ben burada bir tuhaf oluyorum. tamam insanlar zaten ölümcül seviyede radyasyona maruz kalıyorlar ama ışımaları görmüyorsunuz. duvarlar, kapılar, beton yığınları ise patlayıp etrafa saçılan yakıttan farksız o an.)

    “biz her şeyi doğru yaptık.”
    akimov, o gece reaktörde görevli olan görece kıdemli mühendislerden biriydi. kendisinin bu test çalışmasının yapılmasına itiraz ettiği çoğu kaynakta geçen bir bilgidir. kendisi kazanın olduğu zamanların yakın tarihinde kazadan sorumlu tutulsa da sonrasında kaza gecesinde reaktörde sabaha kadar çalışarak çekirdeğe su göndermeye çalışması sebebiyle cesareti için ödüllendirilmiş bir mühendis.

    (grafit bloğu eline mi aldı o itfaiyeci? kafasına bir silah dayayıp tetiği çekmesi daha doğru bir hareket olurdu.)

    çekirdeğe girdikleri sahne çok dandik olmuş ama yine de fazlaca rahatsız oldum. (burada izlemeye on dakika ara verdim.)

    “iyot hapı mı, neden iyot hapımız olsun ki?” pripyat gibi reaktörün birkaç km ötesinde kurulmuş bir şehirdeki ana hastanedeki durumun özeti. iyot haplarını reaktör bu denli yakın bir mesafeden bu büyüklükte patladığında almanız işe yaramayacaktır ama yine de konu hakkındaki bilgi birikim inanılmaz(!)
    iyot hapları vücudunuza radyoaktif iyot girmeden tiroid bezinizi meşgul etmeniz amacıyla alınıyor. böyle bir kazanın üzerinden birkaç saat hatta birkaç gün geçmesinin ardından alacağınız iyot hapı pek faydalı olmasa da yine de mühendislerin bu konudaki çabalarının gösterilmesi güzel bir detay.
    kaynak

    her tarafa dağılmış nükleer serpinti ve bundan haberi olmayan insanlar. tiyatral bir sahne olmuş. nükleer serpinti hakkında

    “cherenkov etkisi” peki cherenkov’un bundan haberi var mı? olsa cherenkov etkisinin tanımını değiştirecek çünkü. cherenkov etkisi nedir? kısaca ifade etmek gerekirse, bu cherenkov etkisi olsa da görmüyor olmanız gerekirdi.

    “but our faith in soviet socialism, will always be rewarded.”

    su vanalarının oraya gidip tek tek açmaya çalıştıkları sahne çok iyiydi. insanın çaresizce bazı şeyleri kabullenirken bile hala mantıksızca çabalamaya devam etmesini çok iyi anlatmışlar. sovyet sosyalizmine özgü bir şey değil bu, hepimiz bu kadar aptalız ve aynı zamanda bu kadar akıllıyız zaten.

    güneşin doğuşuyla beraber bir bir düşmeye (gerçek anlamda düşmeye) başlayan insanların hastaneye getirilmesi ile durumun vehametinin anlaşılmaya başlanması çok acı gerçekten. bu denli bir yıkıma karşı ilk uyananlar sivil halktan kişiler. aslında uyanmak denemez, baş mühendisler de dahil olmak üzere herkes her şeyin farkında oluyor ama böyle bir felakete inanmak istemiyor kimse. çünkü buna inanmak demek sadece o çevrede yaşayan herkesin içten içe yok olması ve etkilerinin yıllarca sürmesi değil, aynı zamanda sovyet sosyalizminin başarısızlığı, sorumlu tutulacak kişileri bekleyen hazin son, tecrit süreci gibi birçok etken de insanları şoka sokacak cinsten şeyler.

    1*2

    ulana khomyuk ile açılışı yapıyor dizi, gerçek bir kişi değil. kilometrelerce ötedeki enerji enstitüsü radyasyon seviyesindeki garipliği fark etmeye başlıyor. avrupa ve dünya’nın geri kalanı da absürtlüğü bu şekilde fark edecek.

    ilk bölümde de biraz irdelemeye çalışmıştım, aslında birkaç farklı çatışmayı beraber izliyoruz dizide.
    ilk çatışma herkesin reaktöre ve onun yapısına duyduğu güvenin olası büyük çaplı bir felakete izin vermeyeceğine inancına sebep olması yönünde. bunu en iyi gösteren mühendisler, kendileri kazanın ardından öyle bir şoka giriyor ki aslında çoğu şeyin farkında olmalarına rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. bazıları durumun farkına daha erken varırken bazıları daha da geç kalıyor.
    ikinci çatışma böyle bir patlamanın getireceği yıkımdan korkmaktan doğuyor. bu denli büyük bir nükleer patlamanın yakınında böyle uzun süre kaldıysanız yapacak bir şeyiniz kalmamış demektir. sizinle beraber etrafınızdaki insanlar da aynı kaderi paylaşacağından toplu bir şekilde acı çekerek öleceğinizi kabul etmek istemezsiniz.
    üçüncü çatışma sosyalizme duyulan inanç ve onu ayakta tutma arzusundan geliyor. bu adamlar iyi veya kötü bir şekilde dünyaya kafa tutuyorlar olayın geçtiği yıllarda. mühendisliği, sağlığı, hizmeti ve aklınıza gelebilecek her şeyi aksi bir yolla yapıyorlar ve bunun propagandasına maruz kalıyorlar. bu denli emekle inşa ettikleri kalenin böyle bir ayağının yıkılması (chernobyl en çok ümit vaat eden istasyonlardan biriydi.) kolay değil.
    dördüncü ve son çatışma, ast ve üst ilişkisinden doğan sorumluluk çatışması. o yılların sscb’sinde yaşayıp böyle bir olaydaki sorumlu ekipten olmak istemezdiniz. açıklama yapamazsınız, telafi yapamazsınız, kabul etmek bile o kadar zorken kendinizi bir kenara koyarak üstlerinizi memnun etmek zorundasınız çünkü onlar bahane dinlemez. gerçekten karşılaşmak istemeyeceğiniz bir durum o yıllarda. legasov’un ilk dakikalardaki sahnesi, tam da bu aydınlanmanın gerçekleşmesine işaret. bir oda dolusu insana orada neler olduğunu anlatabilecek tek kişi ve bunun sorumluluğu dahi çok ağır. üstelik ortalık yanlış bilgiden geçilmiyor, kimse kazayı kabullenemiyor.

    patlamayı köprüden izleyen kişilerin de hastanede gösterilmesi güzel bir detay olmuş. özellikle ağlayan bebek... bu konuda bazı spekülasyonlar var ancak dizi spekülatif de olsa her unsura yer vermiş.

    olayla ilgisi olmayan ancak bir şekilde siyasi görevler üstlenen kişilerin bilim insanlarınca bilgilendirilmemesini, bilgilendirilen kişilerin ise yeterince umursamamasını izliyoruz. bu kısımların çoğunun kurgusal olduğunu düşünüyorum. isimler gerçek kişiler olsa da akışın tam olarak bu şekilde gerçekleştiğine inanmak mümkün değil. bu ülkedeki çoğu kişi dahi 2019 yılında böyle bir patlamanın ne kadar riskli olacağını bilir ve ona göre hareket eder. biz burada onlarca mühendisten, fizikçiden söz ediyoruz. şoka girmeleri dışında olayı inkar edecek halleri yok. en azından kendi aralarındaki, kendi içlerindeki diyaloglarda biraz daha farkındalık olabilirdi. adamları iyice aptal etmişler.

    ve işte en çok beklediğim sahnelerden biri... düşen helikopterler. sanırım araya giren videolar o güne ait olan gerçek videolar. rusların olayın farkına vardığında bile hala nasıl tedbirsiz hareket ettiklerinin göstergesi, beni de en çok bu ilgilendiriyor. adamların meseleden bihaber olduğuna o kadar çok eğilmişler ki, olayın vehametini anladıklarındaki asıl aptal hareketlerini nasıl yorumlayacaklar bilemiyorum. sorun reaktörün patlaması değil aslında, sorun reaktörün patlamasının ardından ne yapılacağını bilmiyor oluşları. bu dizide tekrar tekrar ifade edilmeye çalışıyor rbmk’lerin patlamayacağı şeklinde ancak yukarıda da belirttiğim gibi fazlaca abartılıyor. mühendisler ne iş yaptıklarını bir nebze biliyorlar, tehlikeleri de o derece biliyorlar. asıl problem en büyük korkuları gerçekleştiğinde ne yapcaklarını bilmemeleri. legasov dahil kimse bir prosedür takip edemiyor.

    helikopter olayının yanlış yorumlandığına dair bazı haberler var. sorun şu ki doğru yorumlansa daha reaktörün çekirdeğini o kadar yaklaşan bir cihazın çok doğru çalışabileceğini düşünmüyorum. ufak bir reddit tartışması. burada robotlar gibi bazı makinelerin neden doğru çalışmayabileceği hakkında kısaca bilgi verilmiş. özetlemek gerekirse radyasyon yayılması olarak adlandırdığımız enerjiler (yani ışımalar) elektronik aletleri (aslında onlarda sıklıkla kullanılan yarı iletkenleri) etkileyerek akım olmadığı halde akımın oluşmasına ve dolaylı yoldan ufak veya geniş çaplı hatalara yol açılmasına sebep oluyor.

    (silisyum ve bor içerikli telefon konuşması çok iyiydi.)

    avrupa’nın ve amerika’nın patlamayı öğrenmesini daha efektif şekilde aktarmalarını isterdim. şu an sadece bir telefon konuşması yapıldı, bakalım.

    “frankfurt’ta çocukların dışarıda oynamasına izin verilmiyormuş.”

    beklediğim bir başka sahne geldi: tahliye sahnesi. bu sahneyi bu kadar istekle beklememin birkaç sebebi var:
    ilki, tahliyenin kazadan çok uzun saatler geçtikten sonra gerçekleştirilmesi. her şeyi farkında olarak gidişatı izlerken tahliyenin aslında ne kadar geç kararlaştırıldığını izlemenin etkileyici olacağını düşünmüştüm.
    ikincisi, tahliye gerçekten çok dramatik bir şekilde gerçekleşiyor. insanlara birkaç parça eşya ve yiyecek dışında bir hak tanınmıyor. tahliyenin kararlaştırılmasından gerçekleşmesine kadar geçen sürede insanlar ancak kazanın ciddiyetini fark ediyor ve bilgilendiriliyorlar. sanki bir anlamı varmış gibi koruyucu maskeler dağıtılıyor, sükunet telkin ediliyor. bugün, pripyat şehrinin bu kadar virane halde olmasının bir sebebi de bu: insanlar evleriyle, geride kalan hayatlarıyla vedalaşamadılar. öylece çıkıp geldiler.

    nükleer enerji ile uğraşmanın ne menem bir şey olduğunun kanıtı olan toplantıda elephant’s foot’tan ve onun su ile temasıyla beraber gelmekte olan patlamadan söz ediliyor. insanın çekirdek enerjisi karşısındaki zaafları çok açık. bizler sadece etten bir yığın haline gelmekle kalmıyoruz, aynı zamanda etrafımızdaki diğer her şeyi de yok ediyoruz. nispeten ucuz ve kolay enerji üreten sscb o yıllarda bunun farkında değil ancak farkındalık da çok acı ve sert bir şekilde geliyor.

    “well, comrade legasov, all victories inevitably come at a cost.”

    vanaları kapatmak için giren işçilerin üzerlerine takılı cihazların adeta çıldırması ve el fenerlerinin dahi sönmesi ile güzel bir son olmuş.

    1*3

    vana sahnesi fazla uzatılmış ve biraz amerikalılaştırılmış. dizide beni en çok rahatsız eden kısım bu oldu diyebilirim.

    lyudmilla’nın kocasına gittiği sahneleri güzel aktarmışlar. burada bir yazar da lyudmilla’nın anılarını paylaşmıştı orada kadının yaşadıklarının ayrıntılı dökümü mevcut. fazla dramatikleştirmemişler iyi olmuş.

    (bu bölümü biraz aralıksız izleyesim geliyor çünkü merak ettim nasıl bağlayacaklarını. atladığım ciddi sahneler olabilir.)

    shcherbina ve legasov en başından beri dinleniyordu, herkes her durumda dinleniyordu zaten. yanlış bir şey yapmaları durumunda da fişlenmeleri an meselesiydi. bu, başlarına en çok dert açan şeylerden biri demiştim.

    madencileri toplamaya başlıyorlar. reaktörün pisliğini temizlemek için feda edilen onlarca insandan bir grubu bunlar. bugün bile o madencileri kurban etmeye gerçekten gerek olup olmadığı bir tartışma konusu.

    lyudmilla’nın kocasını o halde görüp hiçbir şey yapamıyor oluşunu izlemek ve bunun gibi daha onlarca hikaye olduğunu fark etmek gerçekten çok kötü. bu kadın hikayeye farklı bir yön kazandırmış.

    “my advice, tell the truth. these men work in the dark, they see everything.”

    ulana’nın girdiği oda, radyasyon zehirlenmesi yaşayarak hastaneye gelen vakaların geldiği son aşama. en son alındıkları bu tecrit odasında, etraflarındaki plastik perdeyi geçmek neredeyse doktorlar için bile yasak. üst derisi neredeyse yok olmuş, içten içe ölmekte olan insanlar artık bir şey yiyip içemediğinden fazla da bir ihtiyaçları olmuyor zaten. bu tecrit sistemiyle, başka bir hastalık kaparak kalan acı içindeki zamanlarının daha kötü geçmesinin önünde bir engel oluşturmaya çalışıyorlar.

    az-5 dedikleri buton reaktöre grafit çubukları indirmek için kullandıkları buton. “ondan sonra patladı.” demesinin sebebi ise rbmk reaktörün açık ara dezavantajı olan grafit blokların su ile yer değiştirmesi sonucu pozitif reaktivite oluşturması etkisi. bu pozitif reaktivite ile ilgili etkisini anlamam uzun zaman aldı, bu konu ile ilgili iyi görseller içeren bir tweet dizisi var onu ekleyeceğim. anlaşılırlık bakımından yardımcı olacak. buyrun (biraz boktan link vermiş olabilirim twitter kullanamıyorum.)

    1*4

    tahliyeye başlıyorlar ancak şu aşamada yapılan bir tahliye, sadece gönülleri ferahlatmaya yarıyor. insanlar maruz kalmamaları gereken radyoaktif serpintilere, atomlara zaten günlerdir maruz kaldı. bundan sonra yapılacak olanlar, gelecek nesilleri korumak için ama onun da çok fayda etmediğini biliyoruz. bölge yakınlarındaki bebek ölüm oranları, sakat veya engelli doğan çocukların oranı hızlı bir artış gösterecek. hatta bu artış, karadeniz bölgesindeki artan kanser vakalarıyla bizi bile bulacak. kaynak

    robotlar ile çatıyı temizleme çalışmaları gerçek bir olay ancak bu robotların bir yerde bozulması gerekiyor. öyle ki gerçek temizlik için yine insanlar kullanılacak ve bu da kayıt dışı bir şekilde radyasyon zehirlenmesinden ölen insanların hanesine birkaç bin kişi daha ekleyecek.

    rbmk’lerin düşük güçte kararsız bir şekilde çalışması ve bu durumda az-5 butonuna basmanın olası etkileri bilinen ancak saklanan bir gerçekti. (tweet dizisinde bu konudan bahsediliyor.) düşük güç seviyesinde xe zehirlenmesi sebebiyle güç kaybı yaşayan rbmk'ler, enerji yükseltilmeye çalışıldığında da beklenenden fazla tepki verebiliyordu. bu sebeple belirli sayıda kontrol çubuğunun içeride tutulması şart koşulmuştu.

    öldürülen hayvanlara değinmeleri güzel olmuş. insan hayatına gram değer vermeyen sscb’nin hayvanları bu işten sağ çıkaracağını ummak aptallık olur.

    “deal with the kgb, and i’m naivé?”

    dördüncü bölüm biraz olaysız. en çarpıcı gerçek insanların çatıda çalıştırılması zaten. beklediğim sahnelerden biriydi, az ama öz olmuş. çatıda çalıştırılan insanlar ile beraber bölgeye gönderilen diğer kişilerin de çalışmak zorunda kalan yoksa daha kötü şartlarda yaşayacak askerler olduğu bir gerçek.

    1*5

    bu bölüm genel olarak üst kısımlarda açıklamaya çalıştığım şeylerin bir özeti olmuş gibi. ayrıntılara vakıf olmak isteyenler için linkler verdim.

    ---

    tam haliyle bu yazıyı hazırlamak yaklaşık 3 günümü aldı. bazı sıkça sorulan sorulara gelirsek:

    -diziyi beğendim mi? evet beğendim. bence (kara propaganda veya değil) bu zamana kadar okuduğum şeyleri iyi şekilde anlatmış. hayali olan bazı noktalar elbette var ancak problem değil.

    -yabancı dil olayına takıldım mı? hayır takılmadım. dizi rus yapımı değildi, oyuncular da rus değildi dolayısıyla rus aksanlı ingilizce bu insanlara haksızlık olurdu. ha şu var dizinin rus yapımı versiyonu çıkacak ve onun atmosfer olarak daha etkileyici olacağına inanıyorum evet. zaten dizinin podcast'lerinde de bu konuda bir açıklama yapılmı. oyuncular rus aksanı ile ingilizce konuşmaya çalıştıklarında bu role seçilmelerini sağlayan doğal yetenekleri zamanla yok olmuş. o sebeple düz bir şekilde ingilizce konuşmaları istenmiş.

    -mekanları, setleri beğendim mi? çoğunlukla evet. zaten gerçeğe yakın mekanlar kullanılmış. dizinin nerelerde çekildiği yine podcast'te bahsedilen bir konuydu not almamışım isteyenler oradan öğrenebilir.

    -hbo eline yüzüne bulaştırmış mı? hbo durumu oldukça iyi kotarmış. game of thrones'un yarattığı rezaleti de toparlamış oldular böylece.

    üzücü olan şu ki bu dizide izlediklerimiz, olası bir türkiye menşeili reaktör kazasında yaşayacaklarımız için sadece fragman olabilir. (evet nükleer kötülemesi yapacağım.) nükleer ile ilgili çok ciddi problemlerim yok ancak türkiye'de inşa edilecek ve işletilecek bir nükleer enerji santrali için çokça çekincem var. dizide görülen "patronculuk", her zaman üstüne yakın olmaya çalışma ve yalaka davranışlar bizim ülkemizde var olan sistemin onda biri kadar bile değil. ruslar, yeri geldiğinde sorumluluklarını oldukça iyi şekilde yerine getiren, savaşçı bir millet. (askeri anlamda savaşçılıktan bahsetmiyorum.) bizim insanımız gibi tembel, ne olursa olsun'cu, sorumsuz, "allah yardım eder" diyip kenara çekilen ve gevşek değiller yani. hele sscb devrinde kendi başlarına inşa etmeye çalıştıkları bazı şeyler takdire değer. beğenin veya beğenmeyin, rus milleti bu tip konularda türk milleti'nden oldukça üstündür. ona rağman bu olayda yaşadıkları şeyler bugün bile tüm dünya'nın belli bir sorumluluk üstlenmesine sebep olmuştur çernobil'de. biz bu kadar güçlü değiliz, bu kadar organize değiliz. insan için değil para için çalışıyoruz. yöneticilerimiz gizli de olsa problem çözmeye yanaşacak insanlar değiller, aksine bizi kaynayan kazana atacak insanlar. dolayısıyla beni en çok etkileyen şey olası bir kazada 21. yüz yılda olmamıza rağmen bizim ne bok yiyeceğimiz oldu, evet.

    dizi güzel bir eleştiri yapıyor ama ondan da öte gerçek bir olayı anlatıyor bunu unutmamak lazım. ne kadar rus karalaması yaparlarsa yapsınlar bu olaylar gerçekten yaşandı ve bu kayıplar gerçekten verildi. dolayısıyla ne kadar haksız olunabilir konusunda herkesi düşünmeye devam ediyorum. bir başka çernobil başlığında görüşmek üzere.
625 entry daha
hesabın var mı? giriş yap