3 entry daha
  • başlamadan evvel biten harplerden. (edit: harp değil savaş bu. aritslik yapmışım)

    aslında her şey, isveç kralı şarl'ın hiç beklenmedik bir şekilde ruslara karşı mağlup olması ve canını kurtarmak pahasına, maiyetiyle birlikte osmanlı devletine iltica etmesiyle birlikte başlar. rusya ilk etapta, kurnazlık dolu diplomatik talepleriyle şarl'a kucak açılmamasını, bir an evvel sınırdışı edilmesi gerektiğini dile getirirler. benzer taleplerin ardı arkası kesilmez. bu tür üstü kapalı söylemler sonuç vermeyince rusya bu sefer üslubunu sertleştirir. şarl'ın ülkeden çıkarılmasını aksi halde bu işin sonunun harbe kadar varacağını açıklar. diplomasi fukarası osmanlı acı gerçeği ve işin ehemmiyetini işte ancak bu son aşamada idrak eder. ama bu noktaya gelinene kadar, aslında savaş sebebi birçok hadisenin altına imza koymuştu ruslar. mesela osmanlı toprakları içinde güvende olduğunu düşünen ve sınıra yakın bir köye yerleştirilen yüzlerce isveç askeri, rusların gerçekleştirdiği ani bir baskınla paketlenip kaldırılmış idi. benzer sınır ihlalleri birçok defa tekerrür etti. ama tolstoy adındaki politik hokkabaz rus büyük elçisi başarılı bir şekilde osmanlı devletinin olası sert tepkilerini dizginlemesini biliyordu. ama artık rusların bu açık ultimatomlarından sonra, yapılacak fazla bir şey kalmamıştı. sancak-ı şerif törenle açıldı, ve 100000'in üzerindeki osmanlı ordusu süratle ilerlemeye başladı. savaş sahnelerine geçmeden evvel, osmanlı devletinin rusya ile süren mutedil ilişkilerin muhafazası adına elinden geleni yaptığını da belirtelim.

    evet, en son 100000 üzerindeki osmanlı kuvvetlerinin süratle sefere kalktığını söylemiştik. bu "sürat" tabirini rastgele kullanmıyorum. harbiden de ordunun büyüklüğünden ziyade ilerleme hızı, rus çarı petro'nun tüm planlarını alt üst etti. öncelikli hesap, rusların balkanlardan güneye inerek, sistematik olarak osmanlı tebaasına karşı kışkırtılan islav kesimi varlığıyla cesaretlendirip osmanlıya karşı ayaklandırmaktı. ikinci olarak ise ordusuna lojistik sağlamak adına yakınlarda bulunan zahire merkezi konumundaki üç-beş türk köyünü bir an evvel ele geçirmekti. gel gör ki, işte osmanlı ordusunun bu hızlı hareketi, petro'nun bu iki can alıcı planını da boşa çıkardı. osmanlı kuvvetleri hiç beklenmedik bir zamanda zahire merkezlerine girmiş bulunuyordu. ayaklanması öngörülen bölgelerde ise loyalty oranı, osmanlı ordusunun varmasıyla birlikte çoktan göt korkusuna %200 dolaylarına çıkmıştı. (bkz: medieval total war)

    bu durumda rus çarı petro'nun elinde oynayacağı fazlaca koz kalmıyordu. o da yapılması gerekeni yaptı ve gerisin geriye atını dehledi. zaten elindeki 45000 kişilik ordu da osmanlı kuvvetleri yanında nicelik olarak çok cılız kalıyordu (nitelik olarak mukayese etmek lazım ama elimde bir bilgi yok). neylersin ki bu geri çekilme hareketi de beklenmedik bir şekilde son buldu. kırım hanı ahmet giray geri dönüş yollarını tutmuştu. rus ordusunun tostunu yiyip, odasında beklemeye başlamasına ramak kalmıştı. tam bir bataklık konumundaki prut'ta sıkışıp kalması da olayın vehametini bir kat daha arttırıyordu. siperler kazıldı, ordugâh kuruldu.. ve artık düşman beklenmeye konuldu.

    şimdi buraya kadar anlatılanları basitleştirmek adına birkaç madde halinde özetlemenin büyük faydası olacağı kanaatindeyim. böylece neden daha başlamadan evvel ruslarca kaybedildiğini anlamak gayet mümkün olacaktır:

    1- rus ordusu nicelik olarak osmanlı kuvvetlerinin üçte biri kadardır.
    2- lojistik avantajı bariz bir şekilde osmanlının elindedir. rus askerleri kısa zaman sonra bitki kökü ve ağaç gövdelerindeki bir takım maddeleri kemirmeye tamah etmek zorunda kalacaklardır.
    3- rus çarı işin varacağı sonu kesirebilmektedir.
    "
    bu son maddeyi moskova'ya yazdığı bir mektuptan anlayabiliriz. bu yazıda petro, açık bir dille "allahın bir lütfu" olmazsa eğer büyük bir ihtimalle esir düşeceğini, bu durumda hiçbir şekilde emirlerinin yerine getirilmemesi gerektiğini, ancak kurtulup yurduna geri dönebilirse emirlerine yeniden riayet edilmesini istediğini belirtir. bu mektup aklımızın bir ucunda kalsın, olayın kırılma noktası yine burası olacaktır.

    savaşa dönersek eğer, taarruz eden tarafın türkler, müsabakayı kendi sahasında kabul edenlerin ise ruslar olacağı, rus askerlerinin önceden kazdığı siperlerden zaten belli. bütün koşulların osmanlının lehine olduğu bir durumda, artık tek yapılması gereken şey, kararlı ve sert bir saldırıyla birlikte düşmanı dize getirmekti. ama ruslar bu saldırılara karşı büyük bir direnç gösterdiler. düşmanlarına büyük zahiyat verdirdiler. ama ne olursa olsun bu gidişatın fazla uzun sürmeyeceği belliydi. zaten buna da gerek kalmadı, ruslar barış yapmak isteklerini osmanlı tarafına ilettiler. bununla beraber "mahir hüseyin ulaş allahına kadar savaş" diyenlerle diplomasi aracılığıyla geniş imtiyazlar koparılması gerektiğini savunanlar arasında önemli çekişmeler yaşandı. yine de iki taraf masaya oturdular.

    müzakereler sonrası karara bağlanan maddeler kısaca şunlardı; azak kalesi osmanlılara teslim edilecek, stratejik öneme sahip üç-dört rus kalesi boşaltılıp yıkılacak, rusya kırım hanlığına önceki gibi vergi verecek, lehistan'ın içişlerine karışılmayacak, tüccarlar dışında osmanlı toprakları içinde rus vatandaş dolanmayacak, ve bir de isveç kralı şarl ülkesine serbest bir şekilde dönebilecek.. aslında antlaşma maddeleri osmanlı devleti açısından oldukça büyük imtiyazlar içeriyordu içermesine ama, talepler çok zayıf ve tırt ifadelerle dile getirildiği için sonraları üst makamlarca çeşitli tepkiler gördü. hele ki rusya'nın da bu gevşek ifadelerden istifade edip, çoğu maddenin tatbikini sürekli olarak savsaklaması bu eleştirileri haklı gösterir.

    ama madalyonun bir de olmayan öteki yüzü var. o da baltacı'nın rus ordusunu imha etmesi ve moskova ellerine kadar ordusuyla birlikte ilerlemesi. birçok saray ileri geleni ve bu hadiseleri okuyan insanlarca denilir ki, baltacı yok pahasına maddelerle rusya'yı ele geçirme fırsatını tepti, bu hata nedeniyle osmanlı padişahı cihangirlik ünvanından oldu.

    yalan arkadaşım, kocaman bir yalan...

    ne moskova'ya ilerlemek kolay bir iştir, ne de cihangir olabilmek. kaldı ki, moskova'ya kadar varılsa bile bu sefer işgalcilerin karşısına bambaşka sorunlar çıkar. misal vermek gerekire napolyon'un ordusu moskova'yı zapt etmeyi başarmıştır ama hiçbir harpte bulunmadan yine de muhtelif sebeplerden ötürü eriyip gitmişti. büyük fransız komutana da yine gerisin geriye naşlamak düşmüştür. diğer taraftan zamanında rus orduları da yeşilköy'e kadar gelmeye muvaffak olmuşlardı. ama istanbul'a girmek yerine, osmanlıya ağır şartlarla bezenmiş bir antlaşma imzalatıp yurtlarına geri döndüler.

    yani demeye çalıştığım kolay bir şey değil öyle yüzlerce kilometre öteye ordu götürüp başkent zaptetmek. bakın, osmanlılar viyana'ya iki gittiler, bir daha iflah olmadılar.

    madalyonun olmayan öteki yüzünü incelemeyi sürdürelim. diyelim ki, 45000 kişilik rus ordusunun tamamı telef edildi. rus çarı da esir edildi. elinize ne geçecek bu durumda? hangi antlaşmayı imzalatabilirsiniz esir edilmiş bir imparatora. hem petro da mektup da ne demişti hatırlayalım; " esir düştüğüm vakit emirlerimin hiçbiri yerine getirilmesin, derhal yerime başka biri atansın..". diyeceksiniz ki isterse kabul etmesin, biz seke seke gelir, sike sike dediğimiz yaptırmasını biliriz. ne de olsa bir kere ordusunu hepten yok ettik adamın..

    yaw dur, bi sakin ol. neyi yok ediyorsun, adamın elinde bulunan adam sayısı 45000. kabul edersiniz ki çok büyük bir insan gücü değil bu. buradan da başka bir ordunun daha teşekkül edilebilme olasılığının yüksekliği sonucuna varabiliriz herhalde. onun için en mantıklı yol, müşkül durumdaki düşmanın bu durumundan en yüksek düzeyde faydayı sağlamaktır. bu da onu yok etmekle değil, diplomatik yollardan dayatılan antlaşma metinleri vasıtasıyla olur.

    hem çoğu defa küçük bir detay olarak görürüz ama, üç-beş kalenin yıkılıp, birinin de osmanlı tarafına teslim edilmesi öyle yabana atılacak bir madde değildir. bu kale muhasarası işi büzzük işidir, saldıran tarafa büyük zahiyat yaşatması şiddetle ve hiddetle muhtemeldir. bu yüzden hakkını teslim etmek lazım bu maddenin. araba araba gelen altınlar, ganimetler de çabası. haa dendiği gibi baltacı katerina'yı da sikmişse onu da koy bonus olarak. herhalde bir de üstlerine moskova'yı verecek değildi çar..

    aslında tüm bu tahrifat saray kulisçilerinin ve padişah dalkavuklarının yüzünden oluyor. demek ki, tarihte bir gerçekleştirenler var, bir de vıdı vıdı edip suyu bulandıranlar. önemli olan ilkin bunu anlayabilmek.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap