13 entry daha
  • ilk izlenmeye başlandığında david lynch - lost highway filminin tribal sahnelerinin havası hissediliyo bu filmde. küçük çapta bir şaşkınlık yaşanıyo.. ama film izlenmeye devam ediliyo, bu sefer yapımcı koltuğundaki coen kardeşler yavaş yavaş devreye giriyo, biçok filmde birlikte çalıştığı (artık bi nevi ahbap olduğu) coenlerden etkilenişi seziliyo john turturro'nun.. oynculuk yönüyle zaten takdiri çokca kazanmış turturro, illuminata'dan sonra, bu sefer kendi yazdığı senaryosunu yönetirken, bir kez daha takdiri kazanıyo.. hatta oyunculuktakinden daha başarılı olmuş gibi de geliyo..
    senaryo kısmı ele alındığında, film tam anlamıyla bir durum filmi.. kocası tarafından aldatılan anne, kendi hallerine bırakılmış, kendi yollarını başarısızca şekillendirmeye çalışan kardeşler, bu durumlarla yakın gibi görünse de kendi içinde aslında en uzak olan baba.. bu karakterlerin konuşmaları o kadar gerçek ve o kadar yaşamın içinden ki, sahneleri izledikçe insan kendini daha da durumun içinde hissediyo.. babanın, yakın iş arkadaşıyla konuşmalarında babaya yakın; annenin, abisiyle konuşmalarında da anneye yakın hissediyoruz kendimizi.. çünkü herkes kendince o kadar haklı, kendince açıklamaları, sebepleri o kadar gerçek ki, kimseye "haksız" damgası vuramıyoruz.. aile içinde yapılan kavgalar, komşularla yapılan tartışmalar, jenerasyon farkının getirdiği uzlaşmazlıklar, görüntü yönetmenliğinin de kusursuzluğuyla sanki bir rüyaya dönüşüyo.. filmde az ya da çok sahnede görünsün farketmiyo, herkes bir karakter.. ki senaryoyu "iyi" yapan en önemli etki de bu belki..
    oyunculuklar, zaten kadronun eşsizliğiyle, gayet bekleneni veriyo. ve seyirciyi tatmin ediyo.. james gandolfini, kate winslet*, christopher walken*, steve buscemi*, mary louise parker, aida turturro, bobby cannavale*, karakterlerini hakkını vererek yaratıyo ama sanki susan sarandon, sergilediği performansla, bunlardan bir adım daha önde duruyo..
    yönetmenlik koltuğundaki turturro, işten alnının akıyla sıyrılıyo hatta bir sahnede dans eden adamlardan biri olarak kameradan selam çakmayı da unutmuyo.. müzikal film yönetmenliğine daha bağımsız yaklaşıyo ve sanki böylesi insana daha samimi geliyo. ve bu zamana kadar izlenen bazı müzikalleri de anlamsız kılabiliyo.. filmin havası, görüntülerindeki hakim tonlar, bi nevi karakterleri tasvir ediyo ve görüntü yönetiminin başarısını bize sunuyo..
    şarkı söylenen sahnelerde james gandolfini, kate winslet ve susan sarandon'ın performansları izleyiciye bekleneni sunuyo..
    zaten bu kadar "olmuş" insanlardan oluşan bi kadrodan, beklenenin altında sonuç izlemek, sinemaya olan inancı sorgulatırdı heralde..
    filmi izleyince insan düşünüyo kim kimden daha şanslı diye.. bu kadar iyi oyuncuları bir arada yöneten turturro mu, böyle bi kadroya yapımcılık yapan coen kardeşler mi, kamera arkasında, işin mutfağında bu kadar insanı arkasına alıp kamera önüne geçen oyuncular mı..
    son olarak, seçilen müzikleriyle de kendini çok başarılı tamamlamış bir müzikal film.. duyguyu geçirmede en etkili yollardan biri olan müzik, kimi yerde* insanın tüylerini ürpertebiliyo..
    kesinlikle takrar tekrar izlenicek, kesinlikle başucu filmi yapılıcak, rüya ekibin filmi bu..
50 entry daha
hesabın var mı? giriş yap