209 entry daha
  • tesisleşme açısından yarım kalan pek çok projeyi bitirmiş, bu yönden herkesin takdir edebileceği ancak kesinlikle belli bir transfer politikası olmayan, istikrarı da oturduğu koltuğa sahip çıkmak olarak algılayan başkan. bu dengesiz politika, hem futbolcu hem de teknik adam transferlerinde geçerlidir. fenerbahçe, son 10 yılda izlediği bu politikalarla, atletico madrid, inter gibi maliyet/verim açısından belki de dünyanın en kötü kulüplerinden biri haline gelmiştir.

    aziz yıldırım, 1998 yılında başkanlığa geldiğinde, fenerbahçe'yi altyapısı sağlam, kendi yıldızını kendi yetiştiren bir kulüp haline getireceğini ve her sezonda en fazla bir iki süper yıldızla takviye ettiği bu takımla, büyük başarılar kazanılacağını anlatıyordu. hatta 5 sene içerisinde fenerbahçe futbol takımının yarısının, paftan gelme milli oyunculardan oluşacağı da bu planlar arasındaydı. aradan geçen 8 senede paftan çıkabilen tek isim semih şentürk. o'nun da ne kadar şans bulduğu ortada.

    pafla ilgili bu vaatlerinden sonra, muhtemelen gövde gösterisi olarak elvir baliç'i transfer etti. sonraki sezonlar da artık 30 yaş sınırına gelmiş olan abdullah ercan ve ogün temizkanoğlu transferlerini gerçekleştirerek trabzonspor'u epey ihya etti. bunlara ilave olarak da bir dolu kendi çapında yıldız oyuncu aldı. yerli oyuncular konusunda çoğu zaman teknik direktöründen çok yakın çevresi ve menejerlerin etkisinde kalan aziz yıldırım, rıdvan dilmen ve mustafa denizli dönemlerinde transferleri, nispeten teknik direktörlerin insiyatifine bıraktı. fakat istediği sonuçlar gelmeyince tekrar ipleri eline aldı. son dönemlerin modası olan gurbetçi futbolcu akımından da etkilenmedi değil. ali güneş, serhat akın, murat yakın bu transferlerden akılda kalanlar..

    aziz yıldırım'ın, en çok karavana attığı transferlerse yabancılar konusunda oldu. sonradan bu transferlerin bir çoğunu, videolardan (ki bahsi geçen videoların çoğu, bu futbolcuların menejerleri tarafından hazırlanmış, sadece atılan gol ve atraksiyonel hareketleri gösteren bölümlerden oluşuyordu) izleyen ogün altıparmak gibi eski futbolcu, yeni spor yazarları, sahada iki çalım atıp 10 metrekarelik alanda dolanan herkesi yıldız futbolcu olarak algılayan yöneticiler ve yine eski futbolcu, yeni menejerlerin gazıyla yaptığı ortaya çıktı. bu ve benzer şekilde yapılan transferlerden bazılarını hatırlamak gerekirse:
    sergio ricardo m. nerves, süleyman oulare, reinaldo vicente simao, washington stecanelo cerqueira, vladimir beschastnykh

    aziz yıldırım, bunca transfer arasında ciddi anlamda son derece kaliteli yabancıları da türkiye'ye getirse de teknik direktörlerin yetersizliği, kadroların uyumszuluğu gibi sorunlar nedeniyle yine hüsrana uğradı. viorel dinu moldovan, manuel dimas, zoran mirkoviç bu kaliteli isimlerden bazılarıydı.

    aziz yıldırım'ın, yaptığı bunca transfer harcamasına karşın, avrupa veya türkiye'de başarılı olmak bir yana, pendik, konya gibi alt lig takımlarının, tarihlerindeki en büyük başarılarına bizzat tanık olması, 2002'den itibaren transfer felsefesinde bir takım değişikliklere yol açtı. aziz yıldırım, daha önce hiç önemsemediği gençlere bir anda önem vermeye başlayarak, ümit milli takımın neredeyse tamamını transfer etmeyi başardı. bu dönemde yapılan yabancı transferler de isme değil mevkiye göre yapılıyordu. teknik direktör christoph daum'un da görüşleri alınarak, (her ne kadar çok fazla şans bulamasa da pek çok maçta kalitesini ispatlamış) sergei rebrov, pvh, marcio nobre, marco aurelio, alex de souza, stephan appiah gibi futbolcular, yıllardır eksikliği hissedilen bölgelere monte edildi. bunun sonucunda fenerbahçe, daha önceki 6 sezonda sadece iki kez ortak olabildiği şampiyonluk yarışında 3 sezon, ilk ikiye girerken, kupada 2 kez final 1 kez de yarı final oynamayı başarıyordu.

    aziz yıldırım, teknik direktör konusunda da oldukça dengesiz bir politikaya sahiptir. yönetimdeki ilk transfer sezonunda, (muhtemelen ali şen kuklası vefa küçük'ü istemediği için) kendisini kongrede hararetle destekleyen kemal belgin'in de gazıyla italyan bir teknik adama yöneldi. herkesin bildiği gibi ancelotti'yle anlaşma aşamasına geldiyse de artık kendisine nasıl bir şey teklif ettiyse ancelotti, bu transferden son anda vazgeçti. sonrasında aziz yıldırım, italyan futbol felsefesiyle hiçbir alakası olmayan teknik adamlara rotasını çevirdi. joachim löw, zdenek zeman, mustafa denizli, werner lorant gibi her biri ayrı bir mantaliteye sahip teknik adamlarla çalıştı. denizli dönemi dışında umduğunu bulamadı. yıldırım'ın bu transferlerde yine yakın çevresinden etkilendiği su götürmez bir gerçek. sırf camia içerisindenler diye teknik direktörlük diplomaları bile olmayan rıdvan dilmen ve oğuz çetin de yine bu plansız uygulamaların sonuçlarıydı. aziz yıldırım'ın teknik adam transferinde uyguladığı en belirgin strateji, yumuşak karakterli, takım ve transferler üzerinde fazla söz sahibi olmayan ve her söylenene evet diyen tipte teknik adamlara yönelmesidir. fenerbahçe'ye yukarıda da sayıldığı gibi üst düzey pek çok yıldız oyuncu getirmesine karşın, teknik adam transferlerinde, prensiplerinden taviz vermeyen, karizması ve kariyeri belli isimlerle sadece ilgileniyormuş gibi yapmış ama asla transfer etmemiştir.

    bu sezonsa yıldırım'ın, yine 98-2002 arasındaki, mevkiye değil isme transfer mantalitesine geri döndüğünü gözlüyoruz. teknik direktörü bile belli olmayan bir takım için yaptığı veya basın tarafından bitirdiği iddia edilen transferleri gördükçe bu sene de sözünden pek dışarı çıkmayacak bir teknik adamla anlaştığını/anlaşacağını tahmin ediyorum. kendi kafasında tasarladığı takımın oyuncularını, birbirleriyle uyumuna falan bakmadan elinden geldiğince toplamaya çalışacak ve seçtiği bir teknik direktöre al bu yıldızlar topluluğunu hem lig hem kupada şampiyon yap, avrupa'da da bir kupa (tercihen cl) kazan diyecektir. yeni sezonda, takımı yöneteceği söylenen isimlerden ne scolari ne de capello (ki adam bağıra bağıra ben juve'de kalıcam dese de uyanık türk basını yemez bu numaraları), bu tip teknik adamlar değiller. büyük ihtimal yine bir almanla anlaşacaktır. azımsanmayacak bir ihtimal de daum'la devam edileceğidir. rıdvan dilmen dönemi dışında teknik direktöre danışarak transfer ettiği futbolcuların sayısı, kendi futbol anlayışı ve sözde scouterlık yapan fenerli eski futbolcuların yaptırdığı transferlerin yanında yüzde 10'luk bir paya bile sahip değildir. teknik direktörü istediği halde, ismi duyulmamış bir oyuncu diye transfer etmediği yeteneklerden sadece biri için (bkz: lukas podolski)

    fenerbahçe'nin son 20-30 senedir, iki üç sezon dışında uyguladığı, yıldız oyuncuya dayalı transfer politikası, aslında çoktan iflas etmesine rağmen, hala camia tarafından kabul görmektedir. bundan 20 yıl önce beşiktaş, süleyman seba, galatasaray da derwall'le altyapı ve takım oyununa yönelip yıldız oyuncu mantığını arka plana itmeye başlamıştı. fenerbahçe'yse para babası başkan ve camiasıyla bu politikayı inatla savunmayı tercih etti. aradan geçen 20 senelik zaman diliminde ortaya çıkan rakamlarsda kulüp açısından yüz karası: beşiktaş ve galatasaray 20 yıllık süreçte, altyapılarından 20'ye yakın direk 11'de oynayabilecek kapasitede oyuncuyu, hem kendilerinin hem de türk futbolunun hizmetine sunarak transfer maliyetlerinde büyük bir tasarruf sağlarken, fenerbahçe'de bu rakam sadece 1 oldu. aynı dönemde, fenerbahçe, ezeli rakiplerinin transferlere yaptığı yatırımların toplamı kadar hatta belki de daha fazla para harcamasına karşın; galatasaray, 8 kez lig, 7 kez türkiye kupasını, 1 uefa ve 1 süper kupa şampiyonluğunu, beşiktaş, 6 kez lig, 6 kez de türkiye kupasını müzesine götürüyor, fenerbahçeyse, yalnızca 4 kez lig şampiyonu olabiliyordu. bunlar da, sadece kaba rakamlar. çok fazla prestiji olmayan irili ufaklı sportif başarılarda da, fenerbahçe, rakiplerinin gerisinde kalmaktan kurtulabilmiş değil. son dönemde altyapı ve yönetim istikrarını kaybeden galatasaray ve beşiktaş'taki düşüşün, fenerbahçe'nin son 3 şampiyonluğunda önemli payı olduğunu belirtmekte de fayda var. fenerbahçe'nin bunca yatırım sonrasında avrupa liglerinde kümede kalma mücadelesi veren, kendisinin yarısı bütçeye sahip olmayan takımlara elenmesi bile camianın yıldız oyuncu hırsını dizginleyememiştir. bakalım hala parasını verir, istediğim yıldızı alırım politikasının, bu kulübü sportif anlamda bir çıkmaza götüreceği daha da önemlisi ciddi bir maddi yükün altına girildiği gerçeğini fazla önemsemeyen camia, 100. yıldaki olası başarı veya başarısızlıkla rotasını nereye çevirip, kimlerin kellesini isteyecek..
16445 entry daha
hesabın var mı? giriş yap