47 entry daha
  • her eve lazım derecesinde insanın hayvani duygularını okşayan cillop gibi bir karakter ile bladein cinsiyeti ve zaman mekan kavramları modifiyeli yandan yemiş senaryosuyla bezenerek zamanında oyun dünyasına yeni bir soluk getirmiş, bizimde soluklarımızı kesmiş bir oyunla başladı bloodrayne'nin hikayesi.

    filmi izledikten sonra, oyun vesilesi ile güzel olacağı hakkında çok umutlu olan ben, bu hikayenin mutlu bir son ile bitmemiş olmasının haklı hüzününü yaşıyorum şu an.

    ne kadar kötü olduğunu üstüne basa basa vurgulamak istediğim bu film hakkındaki görüşlerimi açıklarken kelimelerin kifayetsiz kalacağını en baştan hissettim.

    neresinden tutsanız elinizde kalacak olan bu filmin neden bu kadar kötü olduğu hakkında aklımda bir çok soru işareti kaldı, dolayısıyla insanı düşünmeye itiyor diyip bunu bile olumlu bir yön olarak görmek, filmin artılar hanesine yazmak istiyorum, film işte bu kadar umutsuzcasına kötü.

    şimdi aşama aşama filmin değerlendirmesini yapmak istiyorum sizlere.

    senaryo:
    bir damphire hikayesini en ama en basitinden sinema yoluyla halka anlatmak isteyen kişinin yazacağı senaryonun hatları keskin bir şekilde çizilmiştir.

    söz konusu damphire ın hürmetli anası baş vampir babası tarafından katletildiğinden kalbindeki intikam hislerini takip eden damphireımız babasını öldürmek için çıktığı yolculuk boyunca çeşitli badireler atlatacaktır seyirciyi heyecandan heyecana koşturacaktır.

    ana hatları belirledikten sonra, zaman ve mekan konseptini ayarlamak lazım. bunun için üç seçenek var. gelecek, günümüz ve geçmiş. günümüz hikayesi blade de anlatıldığından ve oyunun konseptide geçmişi kapsadığındaın gelecek ve günümüz bir opsiyon olmaktan çıkmakta ve senaryomuzun ana hattında oldüğu gibi bizi geriye kalan tek seçenek olan gotik geçmiş e mahkum etmektedir.

    elimizdeki senaryoya iskeletine eklemlenip onu sağlamlaştıracak olan repliklerde günümüze kadar çekilmiş binlerce aksiyon filminden copy paste tekniği ile sağlanacağından bu konuda da herhangi bir zorluk yaşamak mümkün değil.

    senaryonun hikayesinin çerçevesi, zaman mekan konsepti ve repliklerin yüzde 50'sini oluşturacak klişelerimiz görüldüğü üzere hazır pişmiş olarak senaristin önünde durmaktadır. ancak filmde sanki senarist bu hazır malzemenin üstüne hiçbirşey eklememiş gibi görünüyor. eldeki malzeme olduğu gibi kullanılmış, filme bir karakter kazandırılmaya çalışılmamış.

    az pilav üzeri kuru senaryo diye adlandırmak istediğim bu senaryoda en uzun konuşma karşılıklı kelam edilmiş toplam 3 cümleden oluşuyor, bir önceki veya bir sonraki sahne ile hiçbir alakası yok ve eldeki klişe replikler önceden hazırlanmış sahnelere rastgele dağıtılmış havası özellikle verilmek istenmiş gibi duruyor. bazen aynı sahne içinde karşılıklı konuşmalarda birbirini takip eden replikler bile rastgele bir klişe bilgibankasından seçilmişçesine alakasız oluyor.

    efektler:
    bir üniversitenin tanıdık plastik sanatlar profesorunden istenen yardım sonucunda öğrencilere verilen dünyayı kurtaran adam canavarları konseptli yaratıklar hazırlama dönem ödevinin sonuçları toplanmış, içlerine bol bol basınçla ketçap sıkılmış ve çeşitli yerlerinden kılıç vb aletlerle patlatılarak gözümüze sokulmuştur.

    sanırım cgi kullanılan bir iki sahne var onun dışında arkadaşlar paralarına kıyamamışlar. sonuç gerçekten içler acısı. abarttığımı zanneden varsa buyursun izlesin filmi.

    film müziği:
    film boyunca arkaplanda akıp giden müzik sanırım aynı enstrumantal parçanın loopa alınmış haliydi. sanırım şöyle bir şey yapmışlar. ses kanalının timescale ini fill seçeneği ile tek bir parçayla doldurmuşlar. tek parçayla bütün film müziğinin kotarılmasını geçtim, o parçayı doğru duyguyu yansıttığı sahnelere koymak için bile uğraşmamışlar.

    dövüş sahneleri:
    benim filmdeki favori dövüş sahnem bloodrayne in tılsımı koruyan bossla dövüş sahnesi. kelimelerle anlatmak mümkün olmadığından mümkünse filmi izlemiş bir kurbandan rica edin, sadece burasını göstersin size.

    oyunculuk:
    oyuncular bitse de gitsek tadında bir performans sergiliyorlar. yakaladıkları amatör ruh, ilkokul parodisinde oynayan yavrucağınkiyle eşdeğer. kutluyorum.

    yalniz burada bir istisna yapmak isterim. will sanderson canlandırdığı karakteri (domastir yada domaltir eheh) pek ciddiye almis. onun da tek sorunu ciddi görünmeye çalıştığı zaman gözlerinin şaşı olması. tebrikler.

    montaj:
    filmin montaj ekibinin yonetmenle yada oyunculardan biriyle kan davası falan var sanırım. çünkü film boyunca sanki olayı kotaracak kadar bir oyunculuk ve senaryo var ama goruntuler oylesine kotu yerlerden montajlanmıis ki hersey oksuz yetim kaliyor, havada kaliyor gibi bir hava seziyorsunuz. ozellikle filmin sonunda bloodrayne in oturup flashback yasadigi sahnede, elimizde kalan bir suru kanli vahsetli sahne var, onlar plastik sanatlar öğrencilerinin emeği, alnının teri, gözünün nuru, dirseğinin çürüğü ile hazırlandı, bizde zamanında öğrenci olduk, bunları filmin bir yerine sıkıstırmalıyız hissiyatı ile hicbir kompozsiyon olusturmayan ve hicbirsey anlatmayan arka arkaya baglanmis bir suru kopuk sahneyi arka planda butun film boyunca calan gıygıy ruhsuz bir müzik esliginde agir cekimde 10 dk boyunca izleyiciye gostermeyi normal bulan yonetmen ve montaj ekibinden bir tek kafasi calisan adam olmadigini anliyoruz.

    sonuc:

    film o kadar kötü ki ne oscarlık oyunculuk, ne akıl dolu bir senaryo beklemeden filmi izleyen ve tek arayışı pek sevdiği fetisist karakteri aksiyon sırasında izlemek olan, izlenebilir seviyede bir sinema filmi ile mutlu edilebilecek bir kitleyi dumur ediyor.

    sanırım asıl sorun, bloodrayne karakterini seven insanların bir diğer göz ağrıları olan tomb raider olan lara crofta gösterilen ehemmiyetin bloodrayne ede gösterileceğini umması.

    oysa bloodrayne 3. sınıf tv filmi çekmek isteyen bir prodüktörün eline düşmüş. yazık olmuş.

    son olara şunu eklemek istiyorum, kristanna loken'in götü kocaman.

    (ara: götü kocaman)
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap