2478 entry daha
  • "sınanmamış ahlak övgüye değer değildir" diye başlayıp birtakım şeyler söylemek istiyorum.
    zira bu başlığa yazdığım ilk ve tek entry sebebiyle ciddi ciddi laf yedim bir sürü. enteresan.
    entry burada: (bkz: #96353251)

    palu ailesi olayında olduğu gibi ana akım haber kaynaklarına düştükçe dikkatimi çekiyor bu programda olanlar.
    yazdığım entry sebebiyle bana laf yetiştiren, iyi niyetli olduğunu düşündüğüm arkadaşlar kadar sıkı takipçisi değilim bu programın.

    neyse konuya gelecek olursak; neden durduk yere rabia naz olayıyla ilgili bir eleştiri getiriyorum?
    ne demiştik: "sınanmamış ahlak övgüye değer değildir."

    müge anlı gerçekten iyi bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın olabilir. bu program vasıtasıyla büyük işler başarmış olabilir, ülkenin aksayan adalet sistemine bir ayna tutmuş olabilir veyahut adaletin kılıcı rolünü üstlenmiş de olabilir.
    tüm bunlar da zaten ciddi eleştiriler getirilebilecek şeyler ama geçiyorum.
    bilemiyorum belki de düşündüğünüz gibi müge anlı söylediğiniz kadar iyi niyetli bir insan da olabilir.
    peki ben neden o zaman o entry'i giriyorum?

    rabia naz meselesi aslında bu konunun dışında. bu olay benim için sıradan kriminal bir vakadan çok daha fazlası olmuştur. açıkçası ülke gerçekleri açısından ciddiye aldığım sınırlarımdan bir tanesidir. ama konu bu değildi.

    rabia naz olayını zamanında "burası onların ülkesi" mottosuyla yazmıştım zaten: (bkz: #88792890)
    orada da müge anlı'nın ismini zikretmiştim ama bu başlığa taşıma gereği görmemiştim. çünkü bu olay tabii ki müge anlı'yı fersah fersah aşan bir olaydı. meseleyi gündüz kuşağı programlarına malzeme etmemiştim, etmeyecektim. yanlış anlaşılmış.

    asıl meselem başka benim. müge anlı haricinde gerçek hayatımın tamamında, sokakta, evde, okulda, işte, belediyede, dernekte, televizyonda, sosyal medyada çok ama çok rahatsız olduğum bir mesele var:
    insanların iki yüzlü oluşu. dahası "iyi insan" tanımını çok hafife almaları, kötülüğün ne'liği hakkında zerre fikir sahibi olmamaları, iş konuşmaya gelince en yüksek perdeden konuşmaktan asla çekinmemeleri, söylemlerinde bulduğum tezatlıkları...
    özetle riyakar insan modeli tahammül sınırlarımı zorlayan bir mesele.

    şimdi olayı müge anlı'nın ya da herhangi bir x şahsının gözünden görmeyi bırakın artık. olayları gözünüzün önünde canlandırırken konunun içerisine bir hayalet gibi sızıp sadece izleyin.
    anladığım kadarıyla müge anlı eli maşalı, cebbar, cevval bir kadın modeli. eyvallah.
    göründüğü kadarıyla da iyi niyetli olmaya çalışan, iyi şeyler yapmaya çalışan bir insan.
    yıllar içerisinde de kendini geliştirmiş, ilgili olayların kurdu olmuş bir kadın. bunların hepsine eyvallah.

    müge anlı rabia naz vakası hakkında yapılan başvuruyu kabul etmiş mi? evet.
    programın saha ekibi eynesil ilçesine ekipmanlarıyla gidip konuyla alakalı ilgili kişilerle röportajlar yapmış mı? evet.
    müge anlı konuyu haliyle yayın takvimine almış mı? evet.

    şimdi siz diyorsunuz ki devletin en saygın kurumlarının bile manipüle edildiği bir olayda kıytırık bir program mı sorunları halledecekti?
    hala müge anlı'nın penceresinden bakıyorsunuz olaylara. ben ise rabia naz'ı geçtim müge anlı'yı sorguluyorum.

    rabia naz olayında ters giden çok ciddi şeyler olduğunu görememek bırakın vicdanı, en temel düzeyde akli sorumluluklara ters bir durumdur.
    müge anlı gibi birisinin burada herhangi bir problem görmemiş olması düşünülemez sanırım. müge anlı'yı savunanlar da bu şekilde savunmuyor zaten.
    halbuki konu ele alınmış. peki neden vazgeçilmiş?
    burada makul şüphe; müge anlı'nın bu dosyayı yayına almasının bir şekilde engellendiği şeklindedir.
    müge anlı gibi bu işlerin kurdu olmuş bir insan siyasi birtakım hesaplar gerekçesiyle bu olayın örtpas edilmeye çalışıldığını anlamamış olması kadının kendisine hakaret.

    şimdi biz burada rabianaz olayı hakkında atıp tutuyoruz, bir sürü fikir geliştiriyoruz, kendimizi yiyip bitiriyoruz falan.
    ama birebir müdahaleyi hiç hissetmedik.
    şimdi bir telefon gelse ve bu entryi yazmamam istense nasıl bir şey düşünürdüm acaba?
    bundan öncesine kadar söylediğim, düşündüğüm hemen her şey zandan ibaretken bana bir telefon gelip bu entry'i yazma deseler zandan fazlasını elde etmiş olurdum.
    mevcut örtpas çabasına bizzat şahit olmuş olurdum.
    aradaki farkı anlayabiliyor musunuz?

    eğer makul bir şekilde yürüttüğümüz akıl yürütmeler gerçekse müge anlı düşündüğümüz hukuksuzluğu, ahlaksızlığı, vicdansızlığı, adaletsizliği, küçücük bir kız çocuğunun cesedinin istismar edildiğini falan bizzat hissetmiş hatta belgelemiş olmalı.
    eleştirel akıl yürütme bu sonuca çıkarır bizi.

    ve bu duruma karşı gösterdiği tepki tamamen sessizlik. sessizlikten de fazlası görmezden gelme.

    şimdi insanlar diyor ki bu program elinden geldiği kadarıyla adaletin yerini bulmasını sağlıyor, çok büyük işlere imza atıyor, duyarlılık sağlıyor, büyük başarılara imza atıyor.

    bana ne?

    programın ve sunucunun başarıları ve yaptıklarını övmeye devam edebilirsiniz.
    hakkınızdır.
    ama müge anlı'nın bile isteye bir cinayeti görmezden geldiği gerçeğini değiştirmez bu durum. üzgünüm sevgili fanlar.

    diyebilirsiniz ki -zaten diyorsunuz- müge anlı rabia naz yüzünden birilerini karşısına alsaydı programın yayından kaldırılmasına sebep olabilirdi ve gelecekte yapılacak iyi işlerin önünü kesmiş olurdu. uzun vadede iktidarla iyi geçinmek daha büyük hayırlara vesile olabilir.
    hmm. peki.
    cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir diye boşuna dememişler.

    bu yaklaşım aslında şu demek; bu program hakim otorite açısından zararsız işler yapabilir, izin verildiği ölçüde adaleti sağlayabilir.
    eğer bir gün kötülerin, gerçek kötülerin ayağına basmaya kalkarsa o ayağı yerinden sökeriz.
    ya hu bunun neresi iyi?
    bununla kendinizi teskin etmek uzun vadede "kötü" bir davranıştır.
    buradaki kötülüğü, pasifize iyiliğin sınırlı süreli duygusal tatmin aracına dönüştürülmesini gerçekten göremiyor musunuz?
    sizleri daha zararsız ve itaatkar hale getirecek olan propagandanın farkında değil misiniz cidden?

    yazının en başına dönersek, riyakar insan modeli diyorduk.
    müge anlı'nın kendi programında gayet kendinden emin bir şekilde "valla her doğru her yerde söylenir, doğruysa doğrudur. neden doğru her yerde söylenemezmiş?" diyerek politik davranmanın kendisine göre yanlış olduğunu en üst perdeden dile getirmesi, riyakarlıktır.
    insanlara kendisini altını dolduramadığı bir söylem ile pazarlama çalışmasıdır.
    halbuki başka başka meziyetleriyle kendisini yine pazarlayabilir. böyle altında ezileceği laflara ihtiyacı yoktur. ama yine de dayanamamış riyakar davranmıştır.

    müge anlı yıllar içinde kendisini beslemiş, yetiştirmiş ve kendi ismini büyük bir markaya dönüştürmüş bir tv şovmenidir. elde ettiği her şey hakkıdır. eyvallah.
    bu marka değeri ile "legal" olarak ciddi bir devlet desteği de alıyordur yaptığı iş gerekçesiyle. devletle iyi geçinmek zorunda hissetmesi yaptığı iş gereği olabilir. buna da eyvallah.

    haksızlık yapmayalım: resmi olmayan açıklamalarına inanıp dosyayı "intihar konusunun özendirici olması" sebebiyle reddettiği fikrine de inanabilirsiniz.
    kendi akli ve vicdani gelişmişliğinize bırakıyorum.

    bugün onun yerinde ben olsam belki de rabia naz meselesini ben de görmezden gelebilirdim.
    ama bunu asla bilemeyiz.
    belki de dik durur, karşı gelir gerekirse bağımsız medya kuruluşlarında denerdim şansımı. benim özelimde göstereceğim tepkinin ne olacağını asla bilemeyeceğiz.

    ancak müge anlı'nın tepkisini ne olduğunu biliyoruz. müge anlı yaptığı ve yapacağı tüm iyi işlerin yanında rabia naz dosyasını görmezden gelmiştir.
    diğer bütün ahlaki yüceliklerinin hakkını saklı tutuyorum.
    sınanmamış ahlak övgüye değer değildir.
    müge anlı'nın bu konu özelinde ahlaki sınırları sınanmıştır.
    bırakın da bu kadar aleni bir veri varken elimizde kendisinin iyi niyetini sorgulayabilelim.

    ve şunu hatırlatarak bitirmek istiyorum: insanların kaybedecek şeyleri çoğaldıkça ahlaki çizgileri de dejenere olur.
19035 entry daha
hesabın var mı? giriş yap