1 entry daha
  • italyan sineması'ndan 50'li yıllara ait bir film söz konusu olunca, filmin 50'li yılların başı gibi psikolojik-sınır bir dönemin başından ziyade 40'ların sonlarından bu tarafa sarkan bir dönemin ürünü olduğu gibi ilginç bir algı oluşuyor. çünkü 40'lar sinema tarihinin en önemli birkaç akımından biri olan neo realismo'nun mıntıkası ve savaşın etkileri olsun, fellini gibilerin o rahle-i tedrisattan süzülmeleri olsun akımın bir damar bulup etkisini sürdürmesinde anlaşılamayacak bir şey yok. ama fellini'ye ne kadar o akımın içinden gelen biri gibi baksak da kendi poetikasını oluşturduğu için bir kopuşun öncülerinden saymak da farz oluyor. benim fellini telakkim, neo realist etkenleri bir bir idrak edip onu kendi sinemasının zemini yapışı ve sonra onun üzerine kendi karnavalesk mekanizmasını inşa edişi şeklinde olduğundan, ilk döneminin bu filmini de bir taşra-şehir farklılığı üzerinden, antonioni katkılı senaryosunu da tutkuları şirazesinden çıkmış bir kadının san pietro meydanı'nda sonlanan bir hizaya getiriliş öyküsü şeklinde algılıyorum. karısının "ahlaksızlığını" akrabalarının gözünde örtbas etmeye çalışan ivan da böylece ataerkilliği bertaraf etmeye çalışırken fellini'nin mizahına malzeme oluyor ve sonra masina'da, bilhassa la strada'da belirginleşen chaplinesk bir damarı da sinemasına bağlıyor. filmin kapısı önünde sonlandığı san pietro'dan içeri girince fellini'nin dinle alakası da değişecektir.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap