26507 entry daha
  • albert einstein, hiç şüphesiz dünyanın en ünlü bilim insanlarından biridir. ancak çoğu insan einstein’ın neden bu kadar ünlü bir bilim insanı olduğunu bilmez.

    yani graham bell telefonu icat etti, ya da newton yerçekimini keşfetti. peki einstein neyi keşfetti de bütün bilim adamlarından daha ünlü hale geldi? onu ünlü yapan görelilik teorisi neyi anlatır? ya da şu meşhur formül e=m c^2 tam olarak ne işe yarar?

    einstein, 1879 yılında yani atatürk’ten iki yıl önce almanya’da doğdu. küçük bir çocukken yaşıtlarıyla oynamıyordu ve içine kapanıktı. hatta 5 yaşına kadar anne babasıyla bile tek kelime konuşmadı. 5 yaşında ailesiyle yemek yerken ilk kelimelerini söyledi. einstein’ın ilk cümlesi çorba çok sıcaktı. çocuklarının ilk kez konuşmuş olmasına şaşıran anne ve babası, şimdiye kadar neden konuşmadığını sordular. küçük einstein’ın cevabı ise bu sıradışı adama yakışacak kadar ilginçti. çünkü şu ana kadar her şey olması gerektiği gibiydi diye cevap vermişti.

    çocukluğunda konuşamama ve içe kapanıklık gibi sorunlar yaşadığı için annesi onu müziğe yöneltti. küçük yaşta keman çalmaya başlayan einstein yaşlılığına kadar bu hobisini sürdürdü ve keman çalmakta her zaman bir ustaydı.

    einstein 5 yaşındayken mühendis olan amcası ona bir pusula hediye etti. görünmez bir kuvvet olan manyetik alanın pusuladaki iğneyi hareket ettirmesi onu büyülemişti. einstein’ın bilime olan ilgisi en basit aletlerden biri olan pusulanın onu etkilemesi sayesinde başlamış oldu. amcası derslerinde zorlanan yeğenine hep destek oldu ve ona geometriyi öğretti. geometri öğrenince doğadaki bütün olayların matematiksel olarak açıklanabileceğini farketti ve bilime olan ilgisi daha da arttı.

    bu sıralarda derslerinde başarılı olmasına rağmen okuldaki bazı öğretmenlerle anlaşamadı ve 15 yaşında okuldan ayrılmak zorunda kaldı. einstein, şehir efsanesi haline gelen derslerinde başarısız olduğu söylentisinin aksine gayet iyi notlar alıyordu. henüz 15 yaşındayken integral gibi zor bir matematik konusunda bile ustalaşmıştı.

    liseyi bitirmemesine rağmen 16 yaşında dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan zürih politeknik üniversitesinin sınavına girdi. bu sınavda matematik ve fizikte başarılı olsa da edebiyat gibi derslerde başarılı olamadığı için kabul edilmedi. bu sırada zürih’te başka bir liseye başlayan einstein’a göre hayatının en mutlu yılları bu yıllardı. çünkü yeni okulundaki öğretmenleri ona baskı yapmıyorlardı. 18 yaşında zürih politeknik üniversitesine kabul edilen einstein buradan başarıyla mezun oldu. ayrıca ileride fırtınalı bir evlilik yaşayacağı eşi mileva maric’le de üniversitedeyken tanıştılar. ancak einstein evliliklerinin 15. yılında eşinden boşandı ve kuzeni elsa ile evlendi.

    einstein’ın günlük hayatında oldukça garip huyları vardı. aklında bir şey tutmayı hiç sevmiyordu. bir şeyi kitaplardan bulabileceksem neden aklımda tutayım ki diye düşünüyordu. bir gün çalıştığı üniversiteye bir telefon geldi. arayan kişi profesör einstein’ın ev adresini soruyordu. sekreter o kişiye böyle bir bilgiyi veremeyeceğini söyledi ve arayanın kim olduğunu sordu. telefondaki kişi ben profesör einstein, kayboldum ve evimin adresini bilmiyorum diye cevapladı.

    ayrıca çoraplarının parmak kısımlarının sürekli delinmesinden nefret ediyordu. bu yüzden hayatının büyük bir bölümünde çorap giymemişti.

    einstein mezun olduktan sonra üniversitede hoca olmak için yaptığı başvuru kabul edilmedi. hatta ortaokul öğretmeni olmak için başvurduğu işlere bile alınmadı. 2 yıl boyunca işsiz kaldı ve ardından isviçre patent ofisinde memur olarak işe başladı.

    sıradan bir memur olarak patent dairesinde çalışan einstein, işinden arta kalan zamanda teorileri üzerine düşünüyordu. 1905 yılına gelindiğinde aynı yıl içinde 4 tane bilimsel araştırma yayınladı. bu çalışmaların dördü de o zamana kadar kabul gören klasik fiziği kökünden değiştirecek kadar önemliydi. newton’un kurallarını ortaya koyduğu klasik fiziğin açıklayamadığı evrenle ilgili pek çok olayı açıklıyordu. üniversitede asistan olarak bile işe alınmayan o genç 26 yaşında klasik fiziğin kurallarını kökünden değiştirmişti.

    ilk çalışmasında yüzyıllardır dalga halinde yayıldığı sanılan ışığın aslında parçacık özellikleri de gösterdiğini kanıtladı. fotoelektrik etki denilen bu olay ilerleyen zamanlarda televizyon, kamera, güneş enerjisi gibi bir çok önemli teknolojinin geliştirilmesini sağladı. ayrıca einstein 1921 yılında fotoelektrik etki sayesinde en önemli bilim ödülü olan nobel ödülü kazandı.

    ikinci çalışması ise atomlarla ilgiliydi. maddeleri atom adı verilen küçük yapıtaşlarının oluşturulduğu o zamana kadar biliniyordu ancak hiç kanıtlanamamıştı. einstein suyun içine koyduğu küçük polen taneciklerinin hareket etmesinden yola çıkarak şu sonuca varmıştı. gözle görülemeyecek kadar küçük su molekülleri çarptığı için polenler sürekli hareket ediyordu. bu kadar basit bir olayı gözlemleyip böyle bir sonuca varabilen kişi dahi sıfatını kesinlikle hak etmişti. doğanın nasıl işlediğini anlamakta hiçkimsede olmayan bir yeteneğe sahipti.

    bir sonraki çalışması ise ona sonsuz şöhretini getirecek olan özel görelilik teorisiydi. newton’un keşfettiği klasik fizikteki hareket yasaları yerçekimi ya da ışığın hızı gibi bazı olayları açıklayamıyordu. örneğin saatte 50 km hızla giden bir arabadan saatte 100 km hızla giden bir arabaya baktığımızda onu saatte 50 km hızla gidiyor olarak görürüz. ancak ışığın hızı söz konusu olunca durum böyle değildir. bizim hızımız ne olursa olsun ışına baktığımızda sabit şekilde saniyede 300.000 km hızla gittiğini görürüz. saatte 100.000 km hızla bile giderken ışığa baksak yine 300.000 km hızla gittiğini görürüz.

    bu olayın gerçekleşmesi için ışık hızıyla giden bir nesne için zamanın yavaşlaması gereklidir. yani evrenin her yerinde sabit olduğu kabul edilen zaman aslında maddenin hızına göre değişkenlik gösterir. zaman hıza göre değiştiği için teoriye özel görelilik teorisi adı verilmiştir. ayrıca teoriyle birlikte evrenin 3 boyutlu yerine 4 boyutlu olduğu anlaşılmıştır. evreni oluşturan 4. boyut zamandır. ve zaman her yerde sabit hızla ilerlemek yerine bir maddenin hızına göre daha yavaş veya daha hızlı ilerleyebilir.

    zamanı değiştiren başka bir olgu ise yerçekimidir. aslında zaten hız ve yerçekimi birbirine oldukça yakın şeylerdir. örneğin asansör yukarı doğru hızlanırken kendimizi daha ağır hissederiz, yani yerçekimi bizim için artmış olur. yıldızlar gibi büyük kütleli gök isimleri uzay-zamanı bükerler ve etraflarında zamanın daha yavaş ilerlemesine neden olurlar. büyük kütleli bir yıldızın etrafında oluşturduğu yerçekiminin büyüklüğüne göre zaman da daha yavaş akar. einstein zamanın hıza göre değiştiği teorisine özel görelilik, yerçekimine göre değiştiği teorisine ise genel görelilik teorisi adını vermiştir.

    einstein’ın ortaya koyduğu bu iki teori, o zamana kadar kabul edilen fiziğin kurallarının her durumda geçerli olmadığını kanıtladığı için bir devrim yaratmıştı. görelilik teorisinden sonra einstein artık sadece bir memur değildi. 26 yaşındaki bu genç adam evrenin şimdiye kadar hiç açıklanamamış yönlerine ışık tutmayı başarmıştı. ve bütün bunları bir üniversitenin araştırma imkanlarından faydalanmadan işinden arta kalan zamanında yapmıştı.

    1905 yılının sonlarına gelindiğinde bir çalışma daha yayınladı. einstein madde ve enerjinin aslında aynı şey olduğu ve birbirlerine dönüşebileceklerini söylüyordu. bu çalışmayla bilim tarihindeki en ünlü denklem de ortaya çıkmış oldu. e=mc^2 denklemindeki e harfi enerjiyi, m kütleyi, c ise ışık hızını temsil eder. denklemin anlamı şudur, bir kütle tamamen enerjiye dönüşseydi kütlesi ve ışık hızının karesinin çarpımı kadar enerji açığa çıkardı. bu denklem aynı zamanda atom bombasının yapılabilmesi için gerekliydi.

    1940’lara gelindiğinde 2. dünya savaşı yaşanıyordu. einstein almanya’da atom bombası yapmak için çalışmakta olan bilim adamları olduğunu biliyordu. eğer almanlar bombayı yapmayı başarabilirse dünya büyük bir tehlikeyle karşılaşacaktı. bu yüzden amerikan başkanı roosevelt’e bir mektup yazdı ve mutlaka almanlardan önce atom bombası yapmaları gerektiğini söyledi. almanlar atom bombası yapmayı başaramadılar ancak abd başarmıştı. einstein atom bombasının yapımından kendini sorumlu tuttu ve bundan pişmanlık duydu. bu pişmanlıktan dolayı hayatının sonraki dönemlerinde savaş karşıtı söylemlerde bulundu.

    einstein bilime sağladığı olağanüstü katkıların yanı sıra dünya siyasetinde de oldukça etkili bir kişi olmuştu. sadece bilimle ilgilenmiyor, ayrıca savaş karşıtlığı ve insan hakları gibi konularla da uğraşıyordu. yahudi bir aileden geldiği için kendisine israil devlet başkanı olması teklif edildi ancak kabul etmedi.

    takvimler artık 1955 yılına geldiğinde einstein yaşlanmıştı. hayatı boyunca birçok ülkede yaşamıştı ve sürekli bir şeylerle mücadele etmişti. karnındaki bir damarı fazla genişlediği için ameliyat olması gerekiyordu ancak o tedavi olmayı reddetti. eğer zamanım geldiyse gitmeliyim, yaşamımı yapay olarak uzatmak istemiyorum demişti. 18 nisan 1955 günü abd’de bir hastanede hayata gözlerini yumdu. ancak öldükten sonra da ilginçlikler peşini bırakmadı.

    einstein öldükten sonra bedeninin yakılmasını istediğini söylemişti. ancak bedenine otopsi yapan doktor onun beynini ailesinden izinsiz olarak çıkardı ve sakladı. beyni izinsiz bir şekilde uzun yıllar elinde bulunduran thomas harvey adlı doktor bu yüzden meslekten bile men edildi. son olarak 2007 yılında ise elinde bulundurduğu beyin parçalarını princeton üniversitesi hastanesine geri verdi.
15273 entry daha
hesabın var mı? giriş yap