16 entry daha
  • öncelikle filmin izlenmeye değer olduğunu belirteyim.

    eleştirmeye filmin girişinden başlayacağım, nitekim eleştireceğim iki bölüm var oda filmin girişi ve finali.

    bence yönetmenler yaylı çalgılar ağırlılı tek düze ritimli melodik olmayan ruhsuz müzikler eşliğinde, kahverengi tonlarda filtrelenmiş orta çağ resimleri, çok yakın plan portelerin önünde film ekibinin kadrosunu vs. göstererek filme girdiklerinde seyirciyi bir takım zaman tüneline sokup senaryonun geçtiği zaman dilimine götürdüklerini ve moda soktuklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. bir an bloodrayne kıvamında bir filme geldiğim sanısı ile paniğe kapılıp salondan koşarak kaçmayı bile düşündüm.

    --- spoiler ---
    filmin sonunda ise polis şefinin kafasında çakan şimşek süresinde bütün entrikaları çözüp herşeyin flashbacklerle gözünün önünden geçmesi son derece özensiz göründü. asıl bayanın öldüğü, asıl adamın herkesin gözü önünde sırra kade bastığı, kötü adamın intihar ettiği ve seyircinin merakının ve müthiş final beklentisinin en üst noktaya geldiği anda düğümün çözüldüğü anın bu kadar baştan savma yapılmış olması dünyanın sayılı aşçılarından birinin hazırladığı bir yemeğin masanıza gelmesi, kokusunu almanız, ağzınızın sulanması ve bir anda yemeğin tepsisiyle birlikte yere düşüp yenilmez hale gelmesi ama o iştahla hani yere değmeyen yerler varsa yiseydim ben demeniz gibi bir hayalkırıklığı yaşatıyor bilmen anlatabildim mi.
    --- spoiler ---

    film bence girişi ve bitişi dışında iyi hazırlanmış, edward norton harikulade oynamış, senaryo güzel, paul giamatti tam rolünün adamı, rufus sewell olması gerektiği gibi, jessica biel çok güzel (kafiyeli oldu), bi gidip görmekte fayda var.
135 entry daha
hesabın var mı? giriş yap