• ilk öpüşme anında saçmalamak;

    - ya sen ne acayip öpüşüyosun öyle.
    + benim tarzım bu.

    allah belamı versin ki dedim bunu ben. sonra anladım ki o zamanlar içimde bir ibrahim tatlıses yatıyormuş. yutuyordum kızı sen düşün.
  • benim en büyük salaklıklarımdan birisi, istanbul'da yazın ortasında insanların kuytu köşelere kaçtığı, havanın neme doyduğu ve doktorların dışarı çıkmayın diye haberlerde uyardığı zamanlarda, daracık siyah kot pantolon, yine daracık ve yine siyah t-shirt ve siyah postallarla (dikkatini cekerim postal! bildiğin postal lan) güneşin altında gezmemdi. tek başıma mı? hayır! benim gibi gerzek olan arkadaşlarımla beraber tabii ki. bok gibi kokardım. alnımdan ter boşalırdı. insanlar bana ve bir o kadar salak arkadaşlarıma bön bön bakarlardı. ama neymiş efendim, isveç death metalmiş. neymiş efendim siyah giyilirmiş. daracık olurmuş. sıkı olurmuş. t.şş.klar* pişiyordu laannn!

    sonradan öğrendim florida death metalci babaların safari şort ve sandaletle takıldığını (ben ve arkadaşlarım gibi salak değillermiş tabi. florida lan orası göt donduran isveç mi .mına koyayım!) ertesi sene çektim şortları sandaletleri, t.şş.klar* nasıl kendine geldi anlatamam.

    işte, o gün bugündür, kışın isveç death metal dinlerim yazın da florida death metal. *
  • lise hazırlıktayım. titanic yeni çıkmış. izmir sineması 2, batı sineması 3 olmak üzere toplamda 5 defa bu psikopat filme bilet almış, hayvan gibi para saymış, her defasında da salya sümük salonları terk etmiş ve leonardo'ya körkütük aşık olmuşum.

    işte tam da o zamanlar, çılgın bir akıma öncülük etmek üzereyim. bunun için gereken malzemeler:

    - 1 adet güneş kremi
    - 1 adet güneş yüzü görmemiş göbek
    - kavurucu öğlen güneşi
    - kimsenin görmeyeceği bir teras ya da balkon
    - akli melekelerini yitirmiş bir genç kız

    evet. aldım güneş kremini. tüm kış boyunca kapalı kalıp teneke peynire dönmüş göbeğime kocaman harflerle leo yazdım. (yazının yüzüme doğru olmaması için yaptığım maymunluklara hiç değinmeyeyim bence.) bir saat kadar malak gibi o yakıcı izmir güneşine maruz kaldıktan sonra artık göbeğimde bir doğum lekesini andıran, oldukça havalı bir leo yazısı vardı. havamdan geçilmiyordu aq. akşam, bizim tayfanın bir araya geldiği parka gidip kızlara gösterdim; çatlasınlar diye. leonardo di caprio'nun kendini görmüşcesine heyecana geldiler.. çığlık atıp üstümü parçalayan ve hatta bu eşsiz sanat karşısında gözyaşlarına hakim olamayanlar oldu.

    o yaz, biz bir avuç gerizekalı, bornova sokaklarında, yarı açık göbeklerimizde "leo" yazısını gururla sergileyerek dolaştık durduk.

    bir allah'ın kulu da çıkıp demedi ki "yavrum, siz hatalı üretim misiniz?" diye..

    öyle.
  • kisin en ayaz ve en sabah olan saatlerinden birinde iki arkadasin okul kirmalari. soguktan donma tehlikesiyle burun buruna kalip, paranin da az olmasi neticesinde herhangi bir cafede oturamamaktan dolayi, siginacak bir yer aramalari. kadikoy adliyesinin onunden gecerken, hadi surda tuvalete girelim bari diye dusunerek adliyeden iceri girmeleri. tuvalete gittikten sonra sicak olan adliye binasindan ayrilmak istemeyen genc beyinlerin donem odevi bahanesiyle yalvar yakar bir durusmaya girmeleri. durusma sirasinda yargilanan sahsin bir an icin donup yuzlerine bakmasi sonucu, titreyen bunyelerin birbirlerine daha da sokulmalari ve gunlerce bu konuyla ilgili kabus gormeleri.
  • ev ahalisiyle sürekli tartışmak, her seferinde de odama girip kapıyı çarpmak yaptığım salaklıklardan biriydi.. benim ergenlik dönemi salaklığım, asiliğim annemin menapoza girmesiyle son buldu. kendisi bir gün berserk olup çarptığım kapıyı yerinden söktü.. o küçücük haliyle koca kapıyı taşıyıp duvara dayadı.. sonra farkettim ki annem evde on kaplan gücündedir, aman dedim terbiyemi takındım..
  • komşunun kızını eve çağırıp ( ki yaşca biraz küçüktür kendisi ) "gel senle donmaca oynayalım" demek. artık nasıl abazanlık durumudur, nasıl bir ergen halidir tasavvur edin kafanızda. donmaca nedir yahu. kurgu, tasarım ve zamanlama müthiş. komşu kızının babası işe gitmiş, annesi benim annemle pazara yollanmış, abisi ablama yazılmak üzere bahçeye inmiş ve biz iki çocuk evlerde yalnız kalmışız. ne yapsam diye düşünürken birden kızın evde yalnız olduğu, onun da inceden ergenleştiği aklıma geldi ki o dakikadan sonra beni durdurana helal olsun. önce oda hazırlandı ve akabinde

    - şermin gelsene bize oyun oynayalım, ( nasıl bir şerefsizliktir ki eşşek kadar adam oyun diyor )
    - ne oynıcaz nanu abi. ( utan be utan, kız hala abi diyor )
    - donmaca oynuycaz. sen dağda donan hasta olcan ben seni kurtarcam. ( yalancı ağzına sıçsınlar senin )
    - ben ödev yapcaktım amaaa. ( anladı kız ne pis bir sapık olduğunu tabi )
    - yok kısa sürecek zaten gel hadi. ( ulan nasıl utanıyorum şimdi yaa)

    kız gelir. salonda donmaca oyunu başlar. senaryoya göre kız donmuş, ölmek üzeredir. doktor olan bendenizde kızımızı ovmak suretiyle iyi edeceğim. oyuna başladık. kış günü tabi elbiseler kalın. ben önce kolları ovaladım. sonra sırta geçtim. hedef belli aslında direkt bacaklara inilecek. ama önce alıştırma faslı. ben ne terbiyesiz bir adammışım ki ön sevişme edasında hatunla ilgileniyorum. yalnız işin ilginci tüm bu süreçte kızın herşeyin bilincinde olması ve benim her türlü salaklığıma karşılık kendini olayların akışına bırakmasıydı. velhasıl ben amacıma ulaşmak üzere emin adımlarla "donmuş" kızcağızı ovarken, sağ el serçe parmağımın kalçalarının üst kısmına, yani kuyruk sokumu ile kalçasının arasına değmesiyle aşırı tahrik olmuş vaziyette koşarak tuvalete attım kendimi. anın heyecanı ve yüksek tahrik gücü fırsatını kaçırmamak için bu sefer kendimi ovmak suretiyle işimi bitiriverdim. zavallı kızcağız ise bunu oyunun bir parçası zannetmiş halde öylece yatmış bekliyordu hala.

    - oyun bitti şermin sen artık iyileştin. ( işi bitti ya dehle kızı hemen, tüm erkekler aynıyız )
    - ben iyi mi oldum şimdi yane ? ( kız ya saf ya istiyor )
    - tamam tamam iyileştin sen. hadi abin gelmeden git eve.
    - tamam nanu abi. sonra yine oynarız.

    şimdi şöyle bir geçmişe bakıyorum da. çok afedersiniz sike sürülecek akıl yokmuş ne bende ne de kızda. işin en kötü yanı ise yıllar sonra o kızla tekrar karşılaşmam oldu. ve bu karşılaşma bir arkadaş ortamında gerçekleşti ki nasıl kaçtığımı bir ben bilirim.

    buradan tüm ergen kardeşlerime sesleniyorum. yapmayın öyle salaklıklar. ilerde pişman oluyorsunuz, sonra grup terapi seansı yapar gibi sozluklerden itiraf yapıyorsunuz. yapmayın, etmeyin. gidin paşa paşa çekin otuzbirinizi rahatlayın. olmaz öyle sapıklıklar, yakışmaz.
  • haftasonları 15 arkadaş berbere gidip "amerikan traşı" diye tabir edilen yanların 2 numara olduğu, tepedeki saçların palmiye gibi dikildiği modeli saçlara uygulatmak, sonra da çok yakıştığını falan düşünüp tüm cumartesi 15 tane kavanoz kafa hep beraber etrafta dolaşmak.. hatırladıkça gülerim acı acı.

    bir de içki içmenin çok önemli bir bok olduğunun düşünüldüğü dönemlerde elde biralarla şaraplarla antalya'nın 84 derece sıcağında limanda oturup zıkkımlanmamız vardı ki, beyin kanaması geçirmeyip bu günleri görmemiz tanrı'nın bir lütfu ya da büyük ihtimal kanayacak bir beyin olmamasının getirisi..
  • sırf marjinal gözükmek için kot pantolunun diz kapağını, kolsuz t-shirt giyip omuzdan bileğe kadar tüm kolu ve boynumu, ensemi koli bantıyla bi güzel sarip sarmalayıp dışarı çıkmam ve sokaklarda star wars kaçkını bir tip gibi dolaşmam...
    sanırım johnny rotten a özenmiştim, ah salak kafam ah!!!. koca adam oldum hala tüm mahalle bunu konuşuyor, unutamıyorum, unutturmuyorlar...
  • kardeşin elini kırdığı için aile tarafından daha fazla ilgi görmesi, kötü hissetmek. akabinde kendi elini kırmak için eli vücudun altına alarak kırma pozisyonunda üzerine atlamak. salaklık kısmı neresi diyecek insanlar. atlanan yer yataktır acımasın diye.
  • okul birincisi olmak (orta-1), panoya asmak için sizden taze vesikalık istenmesi. anneyle fotoğrafçıya gidilip çektirilen fotoğrafta tam bir moron gibi göründüğünü düşünüp eve gelip ağlamak, istemiyom ben bu fotoğrafı diye tepinmek. anneyle tekrar fotoğrafçıya gidilmesi, annenin çocuk fotoğrafı beğenmedi tekrar çekin diye fotoğrafçıyla pazarlık etmeye başlaması, fotoğrafçının reddetmesi (yeni foto->yeni para) ve annenin adamı ikna için, çocuk ağlıyo evde zırıl zırıl demesi üzerine çok pis gururuna dokunmak, anneyi adamın önünde bozmak: ben ağlamadım yalan söyleme.
    annenin tek kelime etmeden eve gelmesi ve o moron fotoğrafı okul panosunda senelerce görmek.
hesabın var mı? giriş yap