aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • bachelard'ın eve dair söylediği birkaç cümleyi buraya not düşelim;

    "ev olmasa, insan dağılmış bir varlık olurdu. ev, insanı gökten inen fırtınalara karşı koruduğu gibi, yaşamdaki fırtınalara karşı da ayakta tutar. ev hem beden hem de ruhtur. insan varlığının ilk dünyasıdır. aceleci metafiziklerin vazettiği gibi insan "dünyaya fırlatılmış" bir varlık olmaktan önce , evin beşiğine yatırılmış bir varlıktır. kurduğumuz düşlerdeki ev hep büyük bir beşiktir. somut bir metafizik bu olguyu, bu basit olguyu bir kenara atamaz; öyle ki bu olgu bir değerdir, kurduğumuz düşlerde dönüp dolaşıp geldiğimiz önemli bir değer. varlık, hemen bir değer olup çıkar. yaşam güzel başlar; evin kucağında kapalı, korunmuş, ılık mı ılık. "

    (bkz: gaston bachelard)
    (bkz: mekanın poetikası)
  • "evin basitçe yuva olmaktan çıkıp, çeşitbir arzu nesnesi olarak evli tüketim imgeleriyle karmaşık bir tasarım problemine dönüşümü, basit ev imgesi eşliğinde eve dönüş özlemini tetikler. üçgen çatısı, iki göz penceresi, tam simetri eksenindeki kapısı, giriş yolu ve bahçesinde ağacıyla çocukluk resimlerimizdeki ev, artık arzuladığımız sahip olmak istediğimiz imkânsız nesnedir. "
  • "söyleyin bana orphalese halkı, bu evlerde neyiniz var? kilitli kapılarla koruduğunuz nedir? huzur, gücünüzü ortaya çıkaran o dingin kuvvet var mı bu evlerde? anılar, zihnin dorukları arasında uzanan o ışıltılı kemerler var mı?

    güzellik var mı, yüreği ağaç ve taştan yaratılmış şeylerden alıp kutsal dağa götüren? söyleyin bana, evlerinizde bunlar var mı?

    yoksa rahatlık ve rahatlık tutkusu; eve konuk olarak girip, sonra ev sahibi, daha da sonra efendi kesilen o sinsi şey mi var sadece?

    evet, bir kırbaç ve çengelle terbiyeci kesilir başınıza ve asıp daha büyük arzularınızın iplerine kuklaya çevirir sizi." *
  • yalnızlık malikanem, huzurumun gizli bahçesi.
  • kısa bir süreliğine dönmüş ve tez vakitte gitmek zorunda olsan da çocukluk, ergenlik ve genç yetişkinlik zamanlarını geçirdiğin yatağında deliksiz uyumaktır. kardeşinin seni öperek hatta sarsarak uyandırmasıdır. mükemmel kahvaltılara oturmaktır. annenin en sevdiğin yemekleri yapmasıdır. babanın sırf seviyorsun diye sana kilolarca fıstık almasıdır. lavanta kokulu havada evinin yakınındaki parkta yürümektir. üstüne acı kahve içmektir. baban haber izlerken kanalı değiştirip abudik bir program açmak, onun da sinir olmasıdır. anneyle yatakta boğuşmaktır. seninle büyüyen ve yaşlanan mahalle köpeğinin siyah tüylerinin artık beyaza çalmasıdır. komşudan ne kadar büyüdün cümlesini duymaktır. gizli gizli o balkonda hala sigara içmektir.

    yeniden çocuk olabilmektir. şımarma lüksünü geri almaktır.
  • güney cepheye bakan evlerin güzel bir özelliği, güneşin gökteki hareketlerine paralel evin, dahası odaların, eşyaların ve havanın günün her saati başka hallere bürünmesi.
  • içine sevdiklerini sığdırabildiysen hem ev, hem yuvadır. tek başınaysan da kalmalık,yatmalık, senden sonra yaşamayacak anıların dört duvarı...

    eve benzeyen şeyler oldu hayatımda ve şimdi giderken buralardan, yuva olamadıkları gün gibi ortada... kırık kiremitlere yalın ayak basarak çıkıp, yuvamı arama zamanı dünyada...
  • bizi dış dünyadan ayıran bir zırh. bir sınır. sadece istediklerimizin girebileceği seçici geçirgen bir membran.
    bir de ev sevmeyenler var. evi olmayanlar, evi olamayanlar, evinin olmamasını tercih edenler. bir evin varlığına tutkuyla bağlananlar. sadece bir ev almak için yıllarca borç ödeyenler, hayatının geri kalanını bu düşünceye adayanlar.

    benim büyüdüğüm ev, annemle babamın coşkulu ilişkisine sahne olan bir evdi. çok kavga ederlerdi, ama sanırım birbirlerini çok sevdiler ki ayrılmayı tercih etmediler. bu kavga ve zorluk , çocuklarına yansıdı. ev tekinsiz bir evdi, eve gitmeyi hiç sevmediğim gibi , evde olmamak için iş güç , seyahat , okul gibi de pek çok bahane cıkardığımı farkediyorum bu yasımda. evim yoktu, dışarıdaki hayat benim evimdi. hiçbir zaman da evim olsun diye uğraşmadım.

    şimdi bir sürü uğraşarak yeni bir ev kurdum kendime. 34 yaşımda ,ilk kez ihtiyaç duydum. içine çiçekler koydum, filmleri bilgisayar ekranından değil kocaman izleyeyim diye kocaman bir televizyon aldım. meğer ne güzel bir ev yapabiliyormuşum. çiçekler ile kaplı , grili yeşilli , sakin bir sokakta bir evim oldu.

    bazen hayatın insandan bazı duyguları aldığına şahit oluyoruz. benden bunca zaman aldığı ise ev sahibi olamamakmıs.
  • içinde anne olan yerdir, demiş eski bir arkadasim.
    şuan kendisi bir anne, çok güzel bir anne..
  • (bkz: özgürlük)
hesabın var mı? giriş yap