• vahşi doğada kayboldunuz ve hayatta kalmak için sözlük yazarı yeteneklerinizin yetersiz kaldığını fark ettiniz. büyük penis sahibi olmak veya zürafa gibi boya sahip olmak, herkül gibi kaslara sahip olmak**, ve hiç bir şeyi beğenmeme timinden olmak sizi bu vahşi yaşamdan kurtaramayacak. o an "lan" dediniz, " sözlükte karı kız peşinde koşarken harcadığım enerjiyi keşke biraz daha fazla bilgi peşinde koşarak harcasaydım!!".

    tamam dert etmeyin, beni sözlükte peşinde koştuğunuz o güzel, endamlı hatunlardan hayal edip, ne yazmış, okuyum, bir yerden yürürüm ben buna diye düşünüp sonuna kadar okursanız vahşi doğadan ölmeden kurtulabilirsiniz.

    vahşi doğada kaybolmak ya da mahsur kalmak ciddi bir iştir ve hayatta kalmak için en iyi şansı yakalamak için sağlam kararlar almanız veya vermeniz gerekir.* buna ek vahşi yaşamda hayatta kalabilmek için, bazı temel hayatta kalma becerilerini tanımanız gerekecektir örneğin güvenli sığınak bulma veya yapma gibi veya yemek pişirmek, su kaynatmak veya kurtarma sinyali göndermek için ateş yakma tekniklerini öğrenmek gibi. ama o başka başlığın konusu olduğu için biz şu an ki başlık olan yenilebilirlik testine değineceğiz.

    insanlar 1 ay boyunca yemeksiz yaşayabilirler ama bu hem vahşi doğada mücadele hem de karar verme mekanizmamız yani mantıklı düşünme kabiliyetimizi etkileyeceğinden, vahşi doğadan çıkışımızı zorlaştıracak, imkansız kılacak veya çok yanlış bir karar verip, uygulayıp hayatımıza mal olacaktır. vahşi doğada yenilebilir bitkileri tanımlayabilme becerimizin olması altın kemer niteliğindedir. sorun şu ki, türkiye, bitki tür sayısı açısından oldukça zengin bir ülkedir, tüm avrupa’da 13 bin civarında bitki türü bulunurken sadece türkiye sınırları içinde 9 bin 200’ün üzerinde bitki türü yaşamaktadır. ülkemizde tam olarak zehirli bitkilerin sayısı bilinmese de etrafımızdaki park ve bahçelerde bile 30'dan fazla zehirli bitki olması bakımından vahşi doğada da azımsanmayacak derecede fazladır.

    evrensel yenilebilirlik testi, bir bitkinin parçalarının parçalara ayrılmasını ve 24 saatlik bir süre içinde ayrı ayrı test edilmesidir. öncelikle etrafınızda en çok olan ve kolay bulunan bitkiyi bulun. az bulunanlarla uğraşmak size sadece zaman kaybettirir. teste başlangıcında en az sekiz saat önceden su dışında bir şey yiyip içmemiş olmanız gerek ama bu çok dert edilecek bir şey değil. zaten doğada kaybolmuşsunuz.* .

    sırasıyla şunları yapacağız; ayıracağız ; dokunacağız; pişireceğiz; tadacağız.

    ayıracağız çünkü; bitkinin bazı kısımlarının yenilebilir olabilmesinden dolayı, onu beş temel bölüme ayıracağız. yapraklar, kökler, saplar, tomurcuklar ve çiçekler. bazı bölümler olmayabilir, yoksa şaşırıp lan sonraki aşamaya geçemiyorum diye vahşi doğada ölmeyin. tüm parçaları her türlü pislik ve canlıdan temizliyoruz. canlı dediysek solucan, tırtıl, kurt vb. aa et lan bu, filmde görmüştüm, yenir bu deyip yemeyin, geberip gidersiniz. bir çok larva zehirli olabiliyor vahşi doğada. taze ve temiz olan bitkilerimizi bahsettiğim şekilde temel bölümlere ayırıyoruz.

    temas ediyoruz, dokunuyoruz çünkü; her şeyden önce bir temas testi yapmamız gerekecektir. eğer cildimizde alerjik bir reaksiyon gelişirse bu midemiz için de iyi olmayacağı anlamı taşır. bitki parçalarından sadece birini ezip bilek veya dirsek içimize sürüyor 15 dakika bekliyoruz. bundan sonra sekiz saat beklememiz gerek. sekiz saat içerisinde herhangi bir yanma hissi, kızarıklık, alerjik belirti gelişirse o bitki zehirlidir. beklerken susarsanız su içebilirsiniz. suyla karın doymuyor der gibisiniz ama burası türkiye, devlet sizi bu koşullara hazırlıyor aslında, siz farkında değilsiniz. teşekkür edeceğinize hala eleştiriyorsunuz. pis muhalifler. her neyse herhangi bir reaksiyon gerçekleşmezse, bir sonraki adıma geçiyoruz.

    pişiriyoruz çünkü; bazı zehirli bitkiler kaynatıldıktan sonra yenilebilir hale gelmektedir, bu yüzden hadi önlükleri girip mutfağa girelim. amacımız bitkimizi nasıl yiyeceğimizi test etmektir, bazı durumlarda bitki çiğ yenebilir gözükebilir. o zaman bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz. eğer ateşiniz var ise kaynamış suda bitki parçalarını ayrı ayrı kaynatıyoruz.

    tadıyoruz çünkü; haşlanmış bitki parçasını veya çiğ olarak deneyeceğimiz bitkiyi alıp dudaklarımıza 3 dakika değdirerek test ediyoruz. bu süreç içerisinde herhangi bir yanma, karıncalanma vs hissedersek bitkinin başka parçasına geçiyoruz. yanma yoksa bu sefer hafif hafif bastırıyoruz. aynı kısmı ağzımıza alıyor ve 15 dakika daha dilimizde tutuyoruz. hoş olmayan bir şey yaşarsak; yanma ya da karıncalanma gibi bir şey, hemen tükürüp ağzımızı bol suyla yıkıyoruz ve başka parçalara geçiyoruz. tadı harika olmayabilir, ama bu zehirli olduğu anlamına gelmez. buralara kadar geldiysek muhtemel bitkinin bazı kısımları yenebilir olduğunu keşfetmeye az kaldı. ama hala yapmamız gereken şeyler var.

    çiğniyoruz çünkü - bitki parçasını olumsuz bir reaksiyon olmadan 15 dakika boyunca dilinizde tuttuktan sonra, iyice çiğniyoruz ve bu peleti 15 dakika daha ağzımızda tutuyoruz. kesinlikle yutmuyoruz. bir yanma, karıncalanma veya uyuşukluk hissedersek hemen tükürüp ve bol suyla ağzımızı duruluyoruz.

    yutuyoruz çünkü - o kadar ceremesini çektik artık yutma zamanı geldi. geri dönüşü olmayan bir yola mı giriyoruz artık yoksa!!! 15 dakikalık sürenin sonunda, o ıslak ve soğuk, muhtemelen de tadı berbat lokmayı yutmamız gerekecek. yuttuk. bundan sonra su içmek dışında hüç bir şey yeyip içmeyecek ve sekiz saat bekleyeceğiz. bu süreçte bulantı hissedersek,hemen kusmaya çalışacağız ve bol bol kusuna, taşana kadar su içmeliyiz. sekiz saatlik süre sonunda her şey yolundaysa sonraki aşamaya geçebiliriz.

    artık adam akıllı yiyebiliriz. test ettiğimiz bitkinin test ettiğimiz kısmını kabaca bir avuç topuyoruz ve pişirip yiyoruz ve sekiz saat daha bekliyoruz. çünkü bitkinin hala zehirli olma ihtimali var. sadece zehir dozu çok düşük olduğundan tattığımız kadarı bizi zehirlememiştir ama fazlaca yediğimizde etkilerini görebiliriz. bu sebeple bu miktarda yediğimiz bitkiden sonra 8 saat daha bir şey yemiyoruz. kendinizi hasta hissediyorsak yukarıda saydığımız kusma, bol şu içme gibi faaliyetleri tekrarlıyoruz.

    bu son bekleme periyodunu da başarıyla geçersek ve kendimizi iyi hissediyorsak tebrikler, evrensel yenilebilirlik sınavını geçtik sandınız değil mi?* oysa yeni başlıyoruz. çünkü tek bitki ve tek parça ile hayatımızı gerçek manada idame ettiremeyiz. bu bitkinin diğer ayırdığımız parçaları için de aynı işlemleri tekrar edip kendimize bir yemek çeşitliliği ve bu sayede de enerji çesitliliği sağlamamız gerekmektedir. bu süreç zaman alıcı bir süreç olacağı için bunları yaparken bir taraftanda kendinize sığınak, ağaç ev vs yapın, sahile yakınsanız balık tutun, küçük ebatlı hayvanlar yakalamak için tuzak kurun ne biliyim, hayatta kalın işte.

    son olarak bir kaç da tiyo vereyim de ölmeyin, japonlar sushi yaparlar hepiniz bildiğiniz üzere. sushi yaparken kurutulmuş deniz yosunu çarşaflarına sararlar sushi içeriklerini. denize yakın bir lokasyondaysanız deniz yosunu bulmak için çabalayabilirsiniz. deniz yosunu, iyot ve c vitamini ile zengin ve yemeye uygundur. suda yaşayan deniz yosunlarını aramanız gerek ama, sahie yakın yosun gibi duran yeşil maddelerden uzak durmak gerek. bu deniz yosunlarını güneşte kurutabiliriz veya ateşte kıtır kıtır gevrekleştirebiliriz veya biraz su içinde kaynatarak çorba olarak tüketebiliriz. ha dikkat etmekte fayda var, çok tüketirsek bu seferde diare***oluruz, vücut hem su kaybeder, hem de midede kalacak az biraz enerjiden de oluruz.

    bu uzun entry bitirmeden önce son olarak bazı önemli kuralları da buraya bırakmak gerekiyor.

    evrensel yenilebilirlik testi bize bazı bitkilerden kaçınmanız gerektiğine dair ipuçları verir. bunlar sayesinde, yenilebilir bazı bitkilerin yenilemez kısımlarını ekarte edebiliriz.

    asla dikenli bitkileri yemeyeceğiz.
    parlak yaprakları olan bitkilerden uzak duracağız
    mantarlardan kesinlikle uzak duracağız. evet yenebilir bir çok türü var ama bazı türleri var ki sadece dokunmak bile ölümcül olabilir. riske değmez, uzak duruyoruz.
    şemsiye şeklindeki çiçekler kötüye işarettir. bu bitkilerden de uzak duruyoruz.
    bitkileri beyaz veya sarı meyvelerle yemiyoruz. muz gördüm yapışırım deme, ya muz değilse??*
    bitkinin öz suyu sütlü veya renksizse, uzak duruyoruz. hindistan cevizi lan bu deyip yumulmuyoruz*
    bakla veya fasülye seklinde tohumları olduğunu gördüğümüz bitkilerden kaçınıyoruz. lan bu benim babaanemin bahçesinde yetişiyor, ayşe kadın fasulyası bu deyip hemen kuru soğan, salça, domates aramaya çıkmıyoruz.
    ilk tattığımızda garip bir acı veya sabunlu tad varsa tükürip o bitkiyi testten çıkarıyoruz.
    badem gibi kokan her şeyden kaçınıyoruz.
    üçlü yapraklı bitkilerden uzak duruyoruz.

    ve son olarak cidden bu entryi buraya kadar okuduysanız, gerçekten tam bir survivor yapıda insansınız, tebrik ederim. sizinle her türlü vahşi doğada beraber atraksiyon yaşamaya hazırım*swhahaha
hesabın var mı? giriş yap