• genelde abuk subuk yerlerde aklima gelen ama anlatilmasi gereken yerde apisip kaldiim, hatirladiimda da en fazla trt4 yabanci dil canlandirmalari kadar etkili anlatabildiim olay.
  • köşe yazısı.
  • sakız markası.
  • nasreddin hoca
    birgün yolda gidiyormuş
    sana rastlamış
    beni sormuş
    sen de ona demişsin ki
    -bir suçlu gibi ezik-
    ''biz ayrıldık''

    hoca da üzülmüş
    pek tabii buna
    bir ingiliz bir fransız
    ve bir lazla
    göle bira mayası
    çalmaya gitmiş

    - metüst -
  • kısa köşe yazısı.
    eskiden şinasi nahit berker usta yazardı.
    şimdiki gazetelerde biraz melih aşık biraz da hınçal uluç'un köşesinde hakan ve utku'nun yapmaya çalıştıkları yazı türü.
  • hmmm şimdi, sinyor carlo italya'da, fiat fabrikasinda işçi olarak çalişmakta... bir gün amerika - italya dostluk ilişkileri sirasinda kennedy geliyor fabrikaya, gezerlerken birden bağiriyor "vay, carlo! sen burada misin?" diye... carlo da selamliyor, cool bir insan carlo çok sırnaşmıyor, kennedy çok ilgi gösteriyor carlo'ya, tabi fabrikanin sorumlu adami da bozmuyor hiç, sahipleniyor carlo'yu, "carlocan sevdiğimiz bir işçimizdir, yakında müdür olacaktır" falan filan diyor... neyse, kennedy gidiyor sonunda, herkes carlo'nun başina üşüşüyor, "sen amerika başkanını nerden taniyorsun?" diye soruyorlar, carlo anlatiyor, "gençken ben amerikadaydim, başim biraz derde girmişti, bu da benim avukatliğimi yapmişti" diyor, carlo'nun cool olduğunu söylemiştim zaten... neyse, zaman geçiyor, bu muhabbetler unutulmuşken bu sefer fidel castro geliyor italya'ya, niye geliyorsa pek bir komünist fidel kastro sanayi, son hızla kapitalleşmekte olan italya'ya, neyse, geliyor, adet olduğu üzre de fiat fabrikalarını geziyorlar, fikralarda bir pattern oturtmak şart olduğu için de fidel de bağiriyor, "vay carlo, amigo" falan diyor heralde, yine kisa muhabbetler, övgüler falan, fidel gidiyor, herkes şaşkin tabi carlo'nun çevresinden, "castro'yu nerden taniyorsun?" diyorlar, o da diyor "ben gençken amerika'dan ayrılınca yolum bunlarla kesişmişti, sempatik devrimcilerdi, bir süre takıldımdı" diyor carlo, cool'luğun kitabini yaziyor yani :) neyse, sonra pattern'i takip ederek biri daha geliyor carlo'ya, kim geliyor? charles de gaulle geliyor sayin fransadan, cezayir sorununu yeni çözmüş demek ki, böyle dişarilarda gezebiliyor... "fiat fabrikasindan başka gezecek ilginç birşey yok mu italya'da?" dersen, var birüsü ilginç şey, ama işte carlo fikranin kalbi, carlo orada, mecburuz... neyse, diyor de gaulle "mon cher carlo, comment ca va?" diyor, bununla da muhabbet ediliyor, bu da gidiyor, soruyorlar yine carlo'ya, "peki de gaulle?" carlo diyor, "fransa işgaldeyken bu çocuklara yardım etmiştim biraz, charles'i da orda tanidim" diyor, sub-zero carlo :) etraf artik senin gibi böyle oha oha diyor, "amma adam taniyorsun" diyorlar, hatta müdür sazan çikiyor, diyor ki "nerdeyse papayi da tanirim diyeceksin" diyor, neyse sub- zero carlo da diyor ki, "jean paul benim iyi dostumdur" diyor, müdür "sallama ulan carlo!" diyor, carlo diyor ki "sana mi salliycam ulan gak desem fransa başkanı benim için bu fabrikayi satin alir" diyor, hayir böyle demiyor, ama ben olsam böyle derdim :) neyse, sonuçta bunlar anlaşiyorlar, gidelim bu pazar görelim diyorlar... carlo, müdür, müdürün yaveri gidiyorlar vatikan'a, kapıda hakikaten carlo adamlara bişeyler diyor, içeri giriyor, papanın özel dairesine, ve sonra da papa'nin yaninda ayine çikiyor... oradan bir bakiyor ki, müdürü bayilmiş, yaveri onu ayiltmaya çalişmakta, "bir dakka izin ver bana" diyor papa'nin kulağina, iniyor müdürün yanına, "nesi var?" diyor yavere, "beni papayla görünce mi bayildi?" diye soruyor, yaver de diyor ki, "hayır, sizi papayla görünce çok şaşırdı, ama arkadaki japonlar 'ya bu bizim carlo da yanındaki takkeli adam kim?' deyince bayildi" diyor, nokta.

    p.s: ilvana'ya bir mesajdan alinti. benim her konuşmam böyle, evet.
  • omur.
  • istanbul'a tüp geçit yapılması için ihale açılmış.. amerika, japonya vs. hepsi teklif vermiş, 10 milyar, 20 milyar dolarlar... bizim temel'le dursun ise 10 bin dolarlık bir teklif getirmişler.. komisyon gitmiş trabzon'a; temel'le dursun'u görmeye.. demişler ki, "ihaleyi size vereceğiz, anlatın bakalım projenizi?" temel başlamış anlatmaya... - "ben gidicem anadolu yakasına başlıycam denizin altından kazmaya, idris de gidecek avrupa yakasından kazacak. denizin altında ortada buluşucaz." yetkililer sormuş: - "peki ya hiç buluşamazsanız ne olcak?" idris de bu sefer atılmış: - "o zaman bir tüp geçit fiyatına iki tüp geçit yaptırmış olacaksınız..."
  • çocuguna babasi güzel bir is kurmak için paçalari sivamis. ancak oglan salak oldugu için hiç bir isi beceremiyormus. babasi ona ne is bulduysa hepsini elini yüzüne bulastirmis berbat etmis. en sonunda babasi komple bir sosis fabrikasi kurdurmus. çocugunu elinden tutup, bari isi ogrensin diye hemen fabrikadaki bir sosis makinasinin basina götürmüs.

    "bak oglum" demis. "burdan böyle öküzü yolluyosun... aha diger taraftan sosis olarak çikiyor, bu kadar basit anladin mi?". çocuk dinlemeden basini sallamis, sallamis ta... sonra babasinin yüzüne salak salak bakmis ve; "peki buba, burdan sosisi goysak,oteki taraftan öküz olarak çukar mu ?" diye merakla sormus.

    babasu hemen cevaplamis: "maalesef evladim, o teknoloji bir tek senin ananda var...
hesabın var mı? giriş yap