• ukte
    rum kökenli bir araştırmacı tarihçi... iletişim yayınlarından çıkmış olan patrikhane üzerine elçin macar'ın yazdığı bir kitabın ortak editörüydü. istanbullu rumların mutfak kültürü üzerine ve milliyetçi tarih yazımları üzerine çeşitli makaleleri vardır. yazdıkları özellikle modern türkiyede siyasi düşünce, toplumsal tarih ile tarih ve toplum gibi dergilerde, yayınlarda karşımıza çıkabilir.
    birkaç dil bildiği için kaynaklara hakimdir; en azından bende öyle bir his uyandırdı.
  • istanbul universitesi siyasal bilgiler fakultesi'nde asistandi en son; sanirim iktisat fakultesi'ndeki uluslararasi iliskiler bolumu kapanip sbf ile birlesince oradan gecmisti.
  • boğaziçi üniversitesi tarih bölümünde yüksek lisans yapıyordu bir ara, hala devam ediyormuş akademik hayatına. sevecen, eğlenceli bir insandır kendisi, peyote'de bile rastlanabilir kendisine yıllar sonra.
  • stefo benlisoy'un ikiz kardesi.
  • haza beyefendi vesselam...
    bu çağda ne aradıklarını anlayamadıklarımdan.
  • mesele kitap dergisinin haziran 2010 sayısında, kendisiyle '' yunanistan, avrupa kapitalizminin zayıf halkasıdır'' adı altında gerçekleştirilen bir söyleşi yer almaktadır.
  • çok güzel bir "aşağıdan militarizm" yazısı yazmış, benzer meseleler kürt savaşı bağlamında da ele alınabilir diye düşündüm okurken. canım, ciğerparem ve birlikte büyüdüğümdür bir de ikiziyle birlikte. pek çok severim, bir ayrı severim, bunun da altını çizmek isterim.

    http://bianet.org/…re-savasi-vatan-mudafaasi-olunca
  • "ayar verdi, ayar verdi" seviyesini bir kenara bırakacak olursak kanımca kemal okuyan kendisine değil, onun da içinde olduğu genel bir hatta cevap vermiştir. bununla beraber, kemal okuyan'ı eleştirdiği yazısına dair en iyi yazı bir okur yorumudur:

    "türkiye solunda bir türlü kurtulunamayan “yazı cımbızlama” alışkanlığına bir örnek daha… kemal okuyan’ın yazısında ortadoğu ve kuzey afrika’daki halk ayaklanmalarının “a priori” olarak emperyalizm tarafından tezgahlandığını çıkarmak büyük bir yaratıcılık ürünü olsa gerek. yoksa “tahrifat” kelimesinin tanımı değişti de bizim haberimiz mi yok?

    okuyan’ın yazısı, kendisinin de belirttiği gibi daha önce yazdığı “devrimi çalınan devrim” başlıklı yazıyla birlikte değerlendirilmek durumunda. iki yazının da ortak bir ana yaklaşıma dayandığı görülüyor: halk hareketleri ve devrimci duruma açılan benzer süreçler öncüsüz, örgütsüz, doğrultusuz kaldıkları/bırakıldıkları sürece dış müdahalelere ve manipülasyonlara açıktır. burada leninist öncülük meselesi temel alınıyor.

    benlisoy ise kolay olanı yapıyor: ayaklanmaların ve yaşanan iktidar değişimlerinin orta/uzun vadeli sonuçlarına odaklanmaksızın, bunların bizatihi kendisine sahip olmadıkları anlamlar yüklüyor. “devrim” kavramını tanımlayışına bakılırsa, böyle olması normal. zira “müesses nizam çerçevesinde kitlelere kapatılmış siyaset alanının aşağıdakilerce işgal edilmesi” gibi bir tanımda devrimin doğrultusuna, sınıfsal karakterine, bir düzenin yıkılıp yeni bir düzenin kuruluşuna ilişkin hiçbir ipucu yok. tarihsel ilerleme perspektifi, “devrim-karşıdevrim” ayrımı yok.

    okuyan’ın niyeti, bu yaklaşımın ötesine geçmek ve yaşananları sadece bugün ne olduğuna takılıp kalmadan ileriye dönük olası sonuçlarıyla birlikte değerlendirmek. örneğin ortadoğu’daki isyanların hiçbir kazanım yaratmadığı gibi bir iddia yok okuyan’ın yazdıklarında. emperyalistlerin dönemi mutlak olarak kazandığına ilişkin bir iddia da yok. ama görünen tablo itibariyle ve yine okuyan’ın vurgusuyla “şimdilik” emperyalizmin mutlak bir kaybı olmadığı da vurgulanıyor. çünkü bundan sonraki gelişmelerin bu topraklardaki emekçi halkın lehine ilerleyebileceğini, emekçilerin elde ettikleri güç ve meşruiyeti (eski düzenin farklı bir biçimde restore edilmesini engelleyerek) krizi bir devrimci dönüşüm sürecine evriltmek için kullanabileceğine dair somut veriler yok. bundan tüm sosyalistlerin üzüntü duyacağı ortada. ama gerçek değişmiyor: emperyalizm zaten uzun süredir bir hayli birikim elde ettiği bir coğrafyada fiili durumu değerlendirerek inisiyatifi devralmaya çalışıyor; bu konuda yol da alıyor.

    benlisoy, “bölgede abd emperyalizmini ciddi sıkıntıya sokan bir belirsizlik yaşanırken…” diye başlayarak okuyan’ın emperyalizmin bölgeye müdahale ettiği görüşünü eleştiriyor.

    abd emperyalizminin ciddi bir belirsizlik yaşamadığını iddia eden kim? zaten belirsizlik olmasa emperyalist güçlerin bu kadar kafa patlatmasına gerek olmazdı ki! belirsizliğin olmadığı ortamda gelişmeler izlenir, gerekli noktalara ince ayar yapılır ve süreç kontrol edilir. ama emperyalizm tam da belirsizlik olduğu için işi sıkı tutuyor ve bölgeye yeni bir düzen oturtmaya çalışıyor. yapılan müdahale emperyalizmi yüzde yüz rahatlatmayacak elbette. ama emperyalizmin çok daha esnek bir zeminde hareket etmesinin ve bölgede daha fazla etkinlik kurmasının koşullarını sağlayacak. üstelik bunu bir de “tabandan gelen demokratik dönüşüm talepleri” ile destekleyerek muazzam bir meşruiyet kaynağına sahip olacak. benlisoy’a sorarsanız bunun hiçbir önemi yok; çünkü neticede kanlı diktatörler ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve bundan sonra emperyalizmin ne yapacağını öngörmek, halk ayaklanmasını amerikan oyunu olarak nitelemekten farksız! zaten kitlelerin önderliğe ihtiyacı yok, hareket onları bir şekilde donatır, bilinçlendirir…

    bu mudur?

    benlisoy, emperyalizmin bin ali ve mübarek’i niye korumadığına ilişkin okuyan’ın yazdıklarına çok şaşırmış görünüyor ve emperyalistlerin bu iki lideri son ana kadar kolladığını söylüyor. ancak bu cevap da muhattabının söylediğinin tersten okunmasına dayanıyor. benlisoy, okuyan’ın yazıdaki gerekçelendirmesinde:

    “korunamaz olduklarını gördüler. korunmalarının gerekmediğini anladılar. yeni bir ortadoğu kurulmasının önünde engel olduklarına ikna oldular. fazla bir şey kaybetmeyeceklerinden emin, harekete geçtiler.”

    dediğini görmezden gelerek, yazılanlarda sanki “emperyalistler daha en baştan bu ikiliyi devirmeyi düşünüyordu” denilmiş gibi bir anlam çıkarıyor. fazla zorlama değil mi? okuyan açıkça emperyalistlerin bu gözden çıkarma yöneliminin “sonradan” edinildiğini yazıda vurgulamış…

    peki benlisoy mübarek’in emperyalistler tarafından gözden çıkarılmasını gayet iyi görüyor da, sonrasında ordunun öne çıkarılmasının ve müslüman kardeşler’in önünün açılmasının bir pro-emperyalist uzlaşma formülü olabileceğine niye ihtimal vermiyor? yoksa burada kimsenin göremediği ama benlisoy’un kendisinin gördüğü bir anti-emperyalist yönelim mi var?

    işçi muhalefeti meselesine gelince: mısır’daki ayaklanmada işçi sınıfının rolü en çok sol haber portalı tarafından öne çıkarıldı. portalda bu konuda benim kişisel olarak gözlemlediğim en az 4-5 geniş çaplı haber ve analiz var. eğer benlisoy sitedeki ufak arama motorunu kullanma zahmetini gösterseydi kendisi de bu gerçeğin üzerinden atlamazdı. benlisoy’un işçi örgütlülüğünü görmezden gelmekle itham ettiği kişi bu portalın genel yayın yönetmenidir… ancak mesele bununla bitmiyor. işçi sınıfının halk hareketindeki ağırlığı zaten mısır gibi ortadoğu coğrafyasının görece gelişkin bir ülkesinde neredeyse kaçınılmaz. peki, bu olgu tek başına emperyalizmin bölgedeki alt üst oluş sürecine ağırlık koymasını engelliyor mu? işçi sınıfının iktidarı gündeme gelmedikçe, halk hareketine belirgin bir anti-emperyalist ve anti-kapitalist karakter kazandırılmadıkça, bunun cevabı hayır! okuyan’ın ve diğer sol portal yazarlarının bu gündemde başından beri vurguladığı şey, halk ayaklanmasının en büyük sorununun örgütlülük ve doğrultu tutarlılığından yoksun olması değil mi? haydi bunu görmediniz diyelim… peki mübarek’in istifasının ardından tahrir meydanındaki kitlelerin orduya güvenip güvenmeme konusunda ayrışma yaşadığı, bu konuda büyük kafa karışıklıklarını olduğunu da mı görmediniz sayın benlisoy?

    okuyan’ın yazdıkları, ortadoğu’da bir devrimci dönemin açılmadığından bahsetmesi, bütün bunlar halk hareketinin küçümsenmesi, mısırlı, tunuslu, bahreynli emekçilerle dayanışmanın bir kenara atılması anlamına mı geliyor? yoksulluğa, işsizliğe, sömürülmeye karşı canı pahasına harekete geçen, ama sosyalist hareketin geniş emekçi kitlelerle olan bağının zayıflığı nedeniyle yıkılanın yerine neyin kurulacağının belirsizliğe mahkum olan bir ayağa kalkışa, bu kalkışmanın yarattığı devrimci potansiyele, bu enerjiye yazık olduğunu bir önceki yazısında samimi bir şekilde vurgulayan okuyan’ın bizzat kendisi değil midir?

    sayın benlisoy… bir yazıyla polemik yapacaksanız, o yazıyı bağlamından koparmayacaksınız… bir analizi iç bütünlüğünden soyutlayıp parçalara ayırarak onu değersizleştiremezsiniz. bir tarihsel alt üst oluşun (mevcut dinamikler verili iken) mantıksal sonucunu kestirmeye çalışmak o alt üst oluşun kendisini önemsizleştirmek ya da küçümsemek anlamına gelmez. eğer ortadoğu’daki gelişmeler bizim ülkemizdeki devrim ve sosyalizm mücadelesi için bir anlam taşıyorsa, bu gelişmelerin bölgede nasıl uzun dönemli sonuçlara gebe olduğunu düşünmek, tartışmak bizim en önemli görevlerimizden biridir. eğer mevcut gelişmelere bakarak rüzgarın emekten yana dönmesi için yeterli veri görüyorsanız, bunu temellendirmek sizin sorumuluğunuz. bunu yapamıyorsanız, eleştiri amacıyla yazdığınızı düşündüğünüz yazının okuyucu açısından önyargı yaratmaktan başka bir işlevi olmaz. ben kişisel olarak sizin bu yazınızın da böylesi bir amaçla yazıldığını düşünüyorum. okuyan’ın yazısıyla aynı gün yazılmış olması da bir hayli acele ettiğinizi gösteriyor bence. ortadoğu’daki ayaklanmaları, bir devrimin öznel koşullarını göz önünde bulundurmadan devrimci olarak nitelemeniz zaten aceleci bir insan olduğunuzu gösteriyor. size tavsiyem, hiç değilse polemik yaparken aceleci olmayın." kaynak: http://www.soldefter.com/…-ve-devrim-sol-ve-sinizm/

    edit: ulan yuh, ne sevilmemesi ne linci amma yaygara yaptınız be... ben foti benlisoy'un bugüne kadar bir yazısını bile okumadım. pek de kayda değer bulmuyorum açıkçası.
  • akp'nin son dönemlerde artan "faşizan", çember daraltan politikalarıyla ilgili faşist bir iktidar mı değil mi sorusunu yanıtlamış kendince. yok doğru demiş, yok efendim bok yemiş... bilemedim şimdi ama düşünmek gerek güzel bir yazı, arz ederim: http://www.sdyeniyol.org/…en-faist-mi-foti-benlisoy
hesabın var mı? giriş yap