• bu filmdeki bazi sahneler "moda dunyasinin icinde donen dolaplar" gibi halk icin esrarengiz olan bir konuyu birazcik olsun gun isigina cikarsa da, empathicalism gibi eften puften bir felsefeyi dumanli fransiz barlari ortaminda seyirciyle paylassa da, o kadar hafif kaliyor ki kurgusu filmin sonunda ne kirlarda ormanlarda fred astairein audrey hepburne askini funny face sarkisi esliginde ilan etmesinde ne de audrey hepburnun eften puften felsefesine inanisinda ve fransiz barlarinda dansedisinde bir zerre bile inandiricilik bulamiyorsunuz. ama olsun, audrey hepburnumuz var, minik greenwich villageli kitap kurdundan mankenlige bir transformasyon yasayan, bir de kay thompson insani cildirtan moda editoru rolunde. fred astaire ise, o dansederken parlak ayakkabilarini izlemeyi terchi ederim oyunculuguna.
  • başrollerinde kitapçıda çalışan bakımsız ve felsefe meraklısı kız roluyle audrey hepburn ve moda fotografcisi rolüyle fred astaire'in oynadığı, stanley donnen'in yönettiği, 1956 yapımı romantik komedi. çirkin ördek yavrusu temasıyla başlayıp, paris'in muhteşem atmosferine giden ve şarkılarıyla akılda kalan film.
    audrey hepburn ve fred astaire kadar kay thompson da performansıyla akılda kalıyor.
  • cat on a hot tin roof nasil sansurlendiyse, bu filmde de paris'deki muhtemel orgy sahneleri oyle yok sayilmis, yerine maymun taklidi yapan insan danslari eklenmistir.
    ote yandan bu film atlantik otesi ucuslarin kuzey amerika orta halli insanlari icin makul fiyatlara indigi, jet caginin basinda cekilmistir. romantik olmak icin paris'e gidilir baska careniz yok mesaji var bile denebilir. donemin global bohemlerinin merkezi montmartre'dan greenwich village'a kaymisken boyle bir karsi goc, normallestirme cabasi degil de nedir?
  • sadece şu diyalog için de olsa, hep seveceğim filmdir:

    --- spoiler ---

    dick avery*: where's she? how does she look?
    maggie prescott*: oh, if she's here, she looks invisible!

    --- spoiler ---

    tabii audrey hepburn'ün ebedî zarafetini de unutmamak lâzım.
  • bir nevi givenchy defilesi. çok datlu bir filmdir. pms ossun, yağmurlu hava ossun. bunlar güzel şeyler.
  • empati diye diye dilinde tüyler tükenen, akılcı-kültürlü-hırçın jo * karakterinin new york'ta başlayıp paris'te devam eden külkedisi masalı.

    film boyu sıklıkla empati ve sempati farkına gönderme yapılmakta. açıklaması ise başlangıçtaki şu sahnede: http://youtu.be/9fxw2s_ku4o
    "sympathy is to understand what someone feels. empathy is to project your imagination so that you actually feel what the other person is feeling. you put yourself in the other person's place."

    --- spoiler ---

    film boyunca kazulet duran maggie'nin filmin sonundaki aydınlanma anı.
    maggie: i know how you feel, even if you think i don't. i can put myself in your place.
    jo: maggie, that's empathy! [oh be sonunda beni anladılar diyor jo burda]
    maggie: that's what you've been talking about! why didn't you say?

    --- spoiler ---
  • hastalikli olarak degerlendirilebilecek sekilde 3. kere, bu sefer romantik sahnelerde derede beliriveren kugu ve guvercinlere, paris gokyuzu resmi onunde sallandirilan twa ucagina, ve karakterlerin ucakla neredeyse 30 metre uzerinden gectikleri mekanlarin isimlerini telaffuz etmesine kopan siradisi bir seyirci ile seyrettikten sonra en yeni izlenimlerimizi yazmaya karar verdik.

    paris propagandasina, orly'yi seyirciye ogretmek icin harflerinin kodlanmasina zaten bagisiklik kazanmistik. bu sefer, sadece 2 sn gozuken tombik bir peder disinda filmde normal kiloda bile bir adem evladi bulunmadigina sahit olduk. dolayisiyla yilmadan anokreksi propagandasi yapildigini iddia edecegiz!

    istanbuldan gelecek moda muhabirinin pariste onemli bir kisi oldugunu (sanirsak sonradan gordugumuz fesli zat. hatta bir ustteki iddiamiza uygun olarak standard prototipin otesinde zayif, kaytan biyikli bir beydi), bohemler yer altindaki kafelerde takilirken, nerdeyse liderleri olan genc yakisikli, hatta ve hatta sikisken profesorun aslinda paraya para demedigini, neredeyse zengin pici gibi gosterildigini, modernist bir evde yasadigini, ote yandan tallahassee'den bohem ciktigini, bunlarin pariste makbul sayilmasina ragmen gothamlilarin kucuk gordugunu tesbit etmis olduk.
  • bir de tabi bu kay thompson var ya moda editoru rolunde, en sevdigimiz, bagrimiza bastigimiz, butun ciltlerini toparladigimiz eloise cocuk kitaplarinin yazari. ona saygimizdan plaza hotel canavari eloisein yaraticisi oldugu icin sadece izlenebilir bu film.
  • ayrıca red hot chili peppers'in stadium arcadium - snow single b-side şarkılarından biri.
    b-side olmasından ötürü uzun süre gözden kaçırmışım bu güzelim şarkıyı.

    red hot fanatiklerinin bayılcağı türden.
    hele son kısmıyla zevkin doruklarına çıkarıyor adamı.
    ve adına uygun çok güzel bir amatör çalışma için;
    http://www.youtube.com/watch?v=4_npe0jod7m

    it must have been your funny face
    it must have been your laugh
    it must have been your paper chase that
    wasn't quite enough

    it must have been your tiny dance that
    made me laugh out loud
    must have been your angel dust that
    put me on your cloud

    you're the reason why.....
    you're the reason i.....

    it must have been your love
    it must have been your love..... i said
    it must have been your love..... in a little bit.....
    it must have been your love

    it must have been your poppy eyes
    that made me step outside
    it must have been the sight of tears that
    let me know i cried

    it must have been your bunny shake
    it must have been your love
    a lot of girls won't come around they
    treat me like a wolf

    it must have been your love
    it must have been your love..... i said
    it must have been your love..... i gotta get that
    it must have been your love

    you're my angel baby
    you're my darling
    you're my star
    lo lo lo lolita
    let her see me deep in love

    you're the reason why.....
    you're the reason i.....

    it must have been your love
    it must have been your love..... now
    it must have been your love.....
    it must have been your love

    you're my angel baby
    you're my darling
    you're my star
    lo lo lo lolita
    let her see me deep in love

    lopsided eyes and a crooked frown
    make more of life, just settle down
    every single little princess needs a crown
    make more of life, just settle down
  • paris'e ilk adım attıklarında karakterlerimizin birbirlerini 'yorgunum yatıcam ben yea' vs. diyerek ekerek şehri gezmeye çıkmaları ve eyfel kulesinde karşılaşmaları çok iyiydi. e tabiki bu filmin içinde bir peri kızı bulundurduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok sanırım.
hesabın var mı? giriş yap