10159 entry daha
  • kuşlu gazel

    koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım
    sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım

    son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın
    geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım

    esti rüzgâr bozuk bozuk, örselendi yüreğim
    eksik gedik nem varsa ezberden tamamladım

    bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın
    bu kuşları senin için gözlerimde sakladım

    kim sürmüş altıok metin dünyanın sefasını
    kirletilmiş bir zamanı yürürken adım adım

    metin altıok
  • başka türlü bir şey benim istediğim
    ne ağaca benzer, ne de buluta
    burası gibi değil gideceğim memleket
    denizi ayrı deniz
    havası ayrı hava

    bir başka yolculuk dalından düşmek yere
    yaşadığından uzun

    bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
    ağacın yüksekliğince
    dalın yüksekliğince rüzgarda
    ve bir yeni ömür
    vardığın çimen yeşilliğince

    nerde gördüklerim
    nerde o beklediğim
    rengi başka
    tadı başka..
  • diyorsun ki, “bir başka ülkeye,
    bir başka denize gitmek istiyorum;
    bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz.
    ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,
    ve kalbim şimdi burada gömülü bir ceset sanki.
    ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa?
    hangi yana çevirsem yüzümü, ne yana baksam
    hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma
    bunca yıllarımı heder ettiğim şu ülkede.”

    yeni bir ülke bulamazsın, arama sakın,
    bir başka deniz de bulamayacaksın.
    nereye gitsen bu kent senin ardından gelecek,
    aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,
    ve yaşlanacaksın aynı, hep aynı mahallede,
    hep aynı evlerde ağaracak saçların.
    ve dünyayı bir uçtan bir uca dolansan da
    dönüp bu kente geleceksin sonunda.

    yanılma sakın, bir başka gelecek umma,
    ne seni bekleyen bir gemi var limanda
    ne de beklediğin bir başka çıkar yol.
    nasıl tükettiysen ömrünü şurada, şu köşecikte,
    öyle kıydın demektir ona, tüm yeryüzünde.

    kavafishttps*
  • çocuklar gibi
    bende hiç tükenmez bir hayat vardı
    kırlara yayılan ilkbahar gibi
    kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
    göğsümün içinde ateş var gibi
    bazı nur içinde, bazı sisteyim
    bazı beni seven bir göğüsteyim
    kah el üstündeydim, kah hapisteydim
    her yere sokulan bir rüzgar gibi
    aşkım iki günlük iptilalardı
    hayatım tükenmez maceralardı
    içimde binlerce istekler vardı
    bir şair, yahut bir hükümdar gibi
    hissedince sana vurulduğumu
    anladım ne kadar yorulduğumu
    sakinleştiğimi, durulduğumu
    denize dökülen bir pınar gibi
    şimdi şiir bence senin yüzündür
    şimdi benim tahtım senin dizindir
    sevgilim, saadet ikimizindir
    göklerden gelen bir yadigar gibi
    sözün şiirlerin mükemmelidir
    senden başkasını seven delidir
    yüzün çiçeklerin en güzelidir
    gözlerin bilinmez bir diyar gibi
    başını göğsüme sakla sevgilim
    güzel saçlarında dolaşsın elim
    bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
    sevişen yaramaz çocuklar gibi

    (bkz: sabahattin ali)
  • aşka gönül ile düşersen yanarsın.
    zeka ile düşersen kavrulursun.
    akıl ile düşersen çıldırırsın.
    duygu ile düşersen gülünç olursun.
    aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
    sersem sersem bakınıp durma bir yol seç.

    özdemir asaf
  • “ben acılar denizinde boğulmuşum.
    yüz yıl yanarım, yanmayı öğrendimse.”
    ümit yaşar oğuzcan
  • öyle sessizce öldüm ki defalarca,
    hiçbir zaman anlaşılmadı yokluğum.
    hayatın omuzunda bir yük olduğu
    nice yalnız geceler, nice akşamlar,
    tanrı biliyor ya kaç kere öldüğümü.

    ümit yaşar oğuzcan
  • incecikti
    gül dalıydı
    dokunsam kırılacaktı
    dokunmadım
    kurudu
    gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
    ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
    neden akşam oluyorum tren kalkınca
    kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
    mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
    öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
    az önceki çiçekler nasıl da diken diken
    gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
    o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
    artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
    günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
    oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
    kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
    nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
    gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

    (bkz: hasan hüseyin korkmazgil)
  • şimdi otobüs gelir biner gideriz

    dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

    bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

    seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

    durma kendini hatırlat

    durma göğe bakalım
  • ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
    nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
    belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
    biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
    parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
    pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
    kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
    iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

    ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
    durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
    sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
    işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
    küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
    hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
    meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
    güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
    bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
    hepsi ağzıma sıçtı..

    ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
    her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
    seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
    ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
    içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
    ben seni severim sevmesine de
    iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..

    #ali lidar
44979 entry daha
hesabın var mı? giriş yap