• kamuoyuna şimdiden sızdırılmış aslen 19 mayıs günü açıklanacak bir nevi postmodern sivil muhtıra.

    kürt sorunu üzerine işitilmemiş bir sağduyu çağrısı. gençlerden geliyor galiba ekşi sözlük ahalisinden de işin içinde olanlar var.

    mesela diyor ki " zaten bu dünyada türklerle kürtler de birlikte yaşayamayacaksa batsın bu dünya!."

    yine diyor ki " muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda birbirine karışmış kanda saklıdır. ne mutlu cesaretle bunu söyleyebilenlere"

    internette az önce imzaya açılmış bildiriyi okumak ve imzalamak için:

    http://www.19mayisbildirisi.org/

    muhtırayı veren genç siviller ise kendilerini şöyle tanımlıyorlar:

    "bu topraklar üzerinde 16-35 yıldır ikamet eden, bu ülkenin hastanelerinde doğmuş, okullarında okumuş olan, herkes gibi cem yılmaz esprilerine gülen, babam ve oğlum filminde ağlayan, kimsenin üniformasını giymeyen, şiddetle uzaktan yakından bir alakası olmayan, uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek isteyen, ilerde çocuklarına iyi bir gelecek bırakma hayali kuran türkiye cumhuriyeti'nin sıradan genç vatandaşlarıyız."

    gramscist kokular alınan, nasıl tepkiler alacağı merakla beklenen yeni kuşak bir muhalif iş.
  • aynı adlı sitede gençlerin bugün imzaya açtığı, 19 mayıs günü okunup kimi çevrelere ayar çekilecek güzel bildiri.

    --- spoiler ---
    http://www.19mayisbildirisi.org/
    --- spoiler ---

    genç siviller rahatsiz!

    bu ülkenin hastanelerinde dogmus, okullarinda okumus, 16-35 yildir burada yasayan, kimsenin üniformasini giymeyen, siddetle uzaktan yakindan bir alakasi olmayan sivil bir grup genç türkiye cumhuriyeti yurttasi olarak son dönemde kürt meselesi çerçevesinde yasanan gelismelerden fena halde rahatsiziz.

    'gençler gelecegimiz' edebiyatinin dibine vurulmus, gelecegi belirsiz gençlerin yasadigi bu topraklarda rahatsizligimizi devletin pek de takmayacagini ögrenmis olacak kadar da yetiskiniz.

    yine de cumhuriyetin gençlere emanet edildiginin çokça dillendirildigi 19 mayis günü, bu emanetin üzerimize yükledigi sorumlugun geregini yerine getirmek için bildiriye imza atan bizler; sorunun bu hale gelmesinde sorumlulugu en az, elleri en temiz olan biz genç siviller;
    ortak gelecegimizin karartilmasindan duydugumuz rahatsizligi bütün ülkeyle paylasip tarihe not düsüyoruz:
    "durun kalabaliklar, bu cadde çikmaz sokak"

    buradan çikis yok çünkü kürt sorununda çözümü askerlere havale eden, daha az demokrasi ve özgürlük, daha çok korku ve güvensizlik vaat eden terörle mücadele yasasi gibi 'baba'dan kalma usullerden vazgeçmeyen bu kafayla gidilirse, sorun çözülmeyecegi gibi toplumsal gerilim de artacak.

    bu cografyaya çok acilar çektiren otoriter ve milliyetçi dil bizi birbirimizden kopariyor.
    tehlikenin farkinda misiniz?

    bugün kürt sorunu'nu çözümü dogrultusunda hiçbirimizin önüne bir gelecek ufku sunmayan mevcut tüm siyasetler ve söylemler iflas etmistir.

    kral çiplak!

    bugün baristan, kardeslikten, demokrasiden yana cesur ve samimi yeni bir söz söylemek gerekir. en az bizim kadar bu iflasin farkinda olan sorumluluk sahipleri tarihi sorumluluklarinin geregini yerine getirmelidir.

    çünkü bu cografyada hem de bugünlerde kimsenin sorumsuzca hareket etmeye hakki yok.

    yoksa bu ates hepimizi yakar.

    bu ülke; çanakkale'de, kurtulus savasi'nda, türkiye cumhuriyeti'ni yaratan süreçte diger tüm 'çilginlar' kadar 'çilgin kürtlerin' de gösterdikleri ortak fedakarliklar sayesinde bugüne ulasti.

    maalesef 'çoklukta birligin' bu cografyanin evrensel kültüre kattigi bir deger oldugunu anlamayan ufuksuz siyasetlerle kürtlerin kendi kimliklerini ve dillerini ifade etmesi yillarca engellendi, siddet, çatisma ve hukuksuzluklarla bölge halki magdur edildi.

    burasi çok renkli, çok kültürlü, çok dilli bir ülke, bu sahip oldugumuz en büyük hazinemiz!

    bu gök deniz nerede var nerede bu daglar taslar!

    istikbalde dahi bizi bu hazinemizden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici herkes bilsin ki; çözümsüzlükten siyasi medet umanlara, ekilen düsmanlik tohumlarina aramizdaki muhabbeti kurban etmeye artik hiç niyetimiz yok!

    çünkü biz biliyoruz ki bu hayat ne kürtlük ile geçer ne de türklük ile.

    küresel adaletsizlige, savaslara, demokrasimizin çitasini yükseltmeye, hukukun üstünlügünü saglamaya, her alanda esitsizlikleri gidermeye, refahi ve gülen yüzleri artirmaya, ortak gelecegimize ne türklük'ten ne de kürtlük'ten bir fayda yok.

    tam da bu yüzden ne kadar söz varsa düne ait bugün yeni seyler söylemek gerekiyor.

    zaten bu dünyada türkler ile kürtler de birlikte yasayamayacaksa, artik batsin bu dünya!

    bundan cesaretle 'benim hala umudum var' diyerek bu metne imza atan biz genç siviller, istiklal marsi'nin ümide çagiran girisi ile tüm türkiye'ye sesleniyoruz:

    korkma!

    bu sorunlar çözülecek, bu cografyada birlikte yasamanin hepimizi mutlu edecek bir yolunu mutlaka bulacagiz. güzel günler görecegiz, günesli günler!

    korkma!

    hesabi sorulmamis hiçbir cinayet, hiçbir hukuksuzluk kalmayacak, kimse hukukun üstünde olmayacak kimse hukuksuzlugun altinda ezilmeyecek. semdinli'de de, ankara'da da!

    ve artik korkma ve kimseyi de bununla korkutma; ülke bölünmez, rejim de yikilmaz!

    demokrasi, baris, refah, huzur hepimizin hakkidir!

    muhtaç oldugumuz kudret de damarlarimizda birbirine karismis kanda saklidir.

    ne mutlu cesaretle bunu söyleyebilenlere!
  • bir benzerinin de, kürtler adına yazılıp kendi adlarına terör estirenlere sunulması gereken bildiri.

    yalnız, "korkma" ve "kalmayacak" kısımları biraz geyik olmuş.
  • sozlukten bu kadar az tepki, destek almasına sadece üzülerek bakıyorum. soruna, dilsel şiddete gelince herkes carcar konuşmayı biliyor, çözüme yönelik, çoğunluk yaşıtlarımızın oluşturduğu böyle bir metine gelince herkes suspus kesilmiş. siz hala pis kürtler başlığını doldura durun, birgün hepimiz acısını çekeceğiz. oysa bunu durduracak, resmi söylemden çıkıp, yeni dili bulacak insanlar sensin, benim, biziz. bizdik. devlet diliyle konuşmanın zarardan başka getirisi yok, zaten bolca ihtiyar kafa savunuculuğunu yapıyor, bize hiç gerek, hiç yer yok orda, olmamalı..
  • popüler kültürden ince ince beslenen lirik, edebi bir bildiridir. cem yılmaz espirilerine gülmesem de, babam ve oğlum filminin devrimciliği aşağıladını düşünsem de, düşmanlık tohumu eken ayrımcılara kafam girsin! nidasıyla desteklediğim bildiri, rahatsızlık. io non ho paura! imzasını esirgeyen faşistlerin allah belasını versin diyerek taraf olduğum, taraf olduğum için solcu olmama, solcu olduğum için muhalif olmama, muhalif olduğum için kahraman olmama vesile olan bildiri. bu vesileyle, sömürgeci patronları da maaşımı tiksinir bir ifadeyle alarak protesto ediyorum.
  • alışılagelmişin dışında "gençlerin rahatsız olma durumu"nun sadece bir kuruma ait olmadığını ortaya koyan ve bu rahatsızlığın çözümüne dair olan inancı yine alışılagelmişin dışında militarist bir söylem olmaksızın ortaya koyan bir bildirinin adıdır.bence burada en önemli noktalardan birisi ve odak noktası toplumumuzda yıllardır inşaası bitmek bilmeyen, oluşturuldukça kendisini besleyen hale gelen ve çözüm bulma yerine kılıf geçirme geleneğini topluma alıştıran militarist söylemin ve bu söylemin beslediklerinin ağırlığının altından ses duyurma, sorgulama ve sorgulatma çabasıdır.popüler kültüre gönderme yapmasını besleyen durum ise yine militarizasyon sürecinin sonuçlarından birisi olan apolitikleştirmenin yarattığı o uçsuz bucaksız duyarsızlık çölüdür kanımca.
  • yavan soylemler ve ucuz sloganlarla cok iyi prim yapan milliyetci gaza karsi benzer bir dille genclere ulasmaya calisan kampanyadir. yillarca cok agir bir dille seslendirilen soylem bu sefer yumusatilip dile getirilmektedir. militarizmin bu kadar populer oldugu bir ortamda cozumun sivillesmeden gectigini soylemesi yonunden en azindan nerelere uzanacagi ilgiyle izlenmelidir. istiklal marsinin antimilitarist bir metne sizmasi, cumhuriyet gazetesi sloganlari, ulkenin bolunmez butunlugu, ataturk'un sozleri... bu metin ilk bakista sanki ali taran imzali bir reklam kampanyasi gibi gorunuyor. asker postali yerine konan converse, "postmodern darbe asil boyle olur" diye bagiriyor sanki. "ben ozgurum" diye daglara cikan nil ya da "alisveris hakkimiz engellenemez" diyen banka reklamlarinin diline ne kadar da benziyor bu metnin dili... ama belki de bunun tek sebebi ayni hedef kitleye seslenmeleridir.

    herseye ragmen sivil bir cozum, tektip vatandas soylemine karsi cikma, irkci asil kan sloganlarin karsi karisik kanla gurur duyma gibi sozler reklam kokan bir metinle sunulursa degerlerini kaybederler mi? bekleyip gorulmesi gerekiyor...
  • umut verici bir metin. amacına ulaşmasa bile en azından bir araya gelip çabalayan insanların varlığını gösterdiği için umut verici. bir araya gelip çabalamalarını da bir kenara bırakalım, uzun zamandır okuduğum en keyifli metin olduğu için umut verici. böyle bir bildiriyi oluşturmuş insanların bir şekilde mücadeleye devam edeceklerini düşünüyorum.
    ne güzel bir duyguymuş uzun zaman sonra tehditlerden, hamasetten, klişelerden, korkulardan, ağlak şiirlerden, marşlardan, ilkokul sıralarından beri aşina olduğumuz kaygılardan uzak bir bildiri okumak. ürkütülmeden, korkutulmadan, iteklenmeden, emiredilmeden birşeylere davet edilmek.
  • kullandığı terminolojiyle sadece sen ben bizim oğlana hitap eden kallavi bildirilerden sonra böylesi kapsayıcı bir dille kaleme alınması hitap kitlesini de katlamış ve çok da iyi etmiştir. kalıp siyasi jargonlarla yapılan çağrılardan bir arpa boyu yol alınamadığı ve bunun kendi kendine propagandadan öte bir işslevselliği olmadığı ayan beyan ortadadır. dolayısıyla kullanılan dilin popülerliği nazarımda bu çağrıyı daha da anlamlı kılmıştır, çok da iyi olmuştur. kocaman bir imzayı haketmiştir.
hesabın var mı? giriş yap