• gençliğinde gezgin,arkeolog,maceracı biri olarak hayata atılmışsa da birinci dünya savaşı'nda ingilizlerin emrinde ortadoğuyu şekillendiren şahsiyet olmuştur.

    başlarda ortadoğu'da osmanlı varlığının güçlenmesi gibi bir görüşü varken sonradan arapların bu bölgeye hakim olması şeklinde görüş değiştirmesi arabistanlı lawrence ve sykes-picot antlaşması'na adını da veren diplomat mark sykes tarafından dönek,fırıldak şeklinde eleştirilmiştir.

    gezginliği sırasında bir sürü arap aşiret liderleriyle tanışmış ve hepsinin bir şekilde saygısını kazanmış. özellikle ırak üzerine çok yoğunlaşmış ve ırak'ı kuran ıraklılar değil ingiliz hakimiyetinde bu kadın olmuştur. hatta karal faysal'ın seçimlerde olası rakibi olabilecek seyyid talip'i çaya davet edip, tutuklatıp sonra sonra sri lanka'ya postalatıyor. sonuç kral faysal seçimde %96 oy ile ıraklılar tarafından kral seçiliyor. kendisinden başka aday da yok zaten.

    ırak'ın şimdiki durumuna bakınca akla doğrudan şu söz geliyor : "halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. "

    ortadoğu'yu şekillendiren kadın olarak tarihe geçse de ırak dışında ortadoğunun geri kalanı ile kahire konferansında bell'den ziyade lawrence'ın düşünceleri öne çıkıyor ve kabul görüyor.

    bir de bell'in mersin'de ingiliz ataşeliği yapmış bir sevgilisi vardır charles doughty-wile. evli olmasına rağmen bell'le aşk yaşamış sürekli mektuplaşmışlardır. çanakkale savaşında yarbay olarak görev yapmış türklere sevgisinden dolayı(ki mecidiye nişanı almıştır savaş öncesi osmanlı tarafından) hiç ateş etmemiş aksine emirleri taaruzları bastonunu göstererek vermiş derler. çıkartmanın ertesi günü ise vurulduğunda ise askerler onun naaşını almamışlar,mezarı seddülbahir'de yer alır.

    son olarak gertrude bell'in hayatı film yapılıyor. nicole kidman canlandıracakmış kendisini.

    kendisinin yazdığı mezopotamya'da 1915 - 1920 sivil yönetimi ve anlatıldığı çöl kraliçesi kitabı ilgi duyanlarca okunabilir.
  • newcastle üniversitesi'ndeki arşivi incelendiğinde enfes bir tarih sevgisinin izlerinden tutun da, ortadoğu'ya ciddi bir araştırma bölgesi, buradaki tarihsel öznelere, gruplara da büyük bir ilgiyle bakılması gerektiğini oryantalizme atfedilen "keşif kolu" damarıyla yetinmeden gösteren önemli bir seyyah, arkeolog ve istihbaratçı.

    şüphesiz ki, kadın kimliğiyle bu bölgede yirminci yüzyıl başlarında bu kadar öne çıkabilmiş olmasını belirli bir düzeyde de olsa, varlıklı bir aileden geliyor olmasına borçludur. fakat bell'in tek özelliğinin varlıklı bir ailenin kızı olmak olduğunu zannedenler açısından bell, çok kimlikli, çok uğraşlı bir arayış kadını olması yönüyle şaşırtıcı bir hayat çizgisine sahiptir. bugün ırak şam islam devleti'nden başlayarak çeşitli isimlerle anılan ve terörize eylemleriyle bölgede kaosa kaos katan devlet oluşumunun tarihsel mirasa karşı yürüttüğü yıkım kampanyaları ve operasyonları düşünüldüğünde oryantalizmin türevlerinden bahsederek anılabilecek önemli bir tarihsel kişiliktir. tabii ki, bu "entry" bir oryantalizm övgüsü niteliğinde değildir.
  • mustafa mutlu diyarbakır'ın sur ilçesinde yakalanan çarşaflı italyan kadını kendisine benzetmiştir.

    --- spoiler ---

    ingiltere'de yaşayıp, sur’da yakalanan çarşaflı italyan ve ingiliz ajan gertrude…

    dün sabah saatlerinde diyarbakır’ın sur ilçesinde operasyonların sürdüğü bölgeye girmeye çalışan çarşaflı bir kadın yakalanmış…

    biliyorsunuz; sur’da sokağa çıkmak 25 gündür yasak!

    polis bu çarşaflı kadının yasağı neden deldiğini merak etmiş ve ifadesini almak üzere terörle mücadele şube müdürlüğü’ne götürmüş…

    aaaa… o da ne?
    kadın, ingiltere’de yaşayan bir italyanmış…
    üzerinden bir tablet bilgisayar ile fotoğraf makinesi çıkmış…
    polisin, “burada ne arıyorsun?” sorusuna, “çatışmaların yaşandığı bölgeyi gezmek istedim” diye yanıt vermiş!

    bu olay bana gertrude margaret lowthian bell’i hatırlattı…
    gertrude, 14 temmuz 1868’de ingiltere’nin durham country kentinde doğmuş, 12 temmuz 1926’da sizlere ömür, ölmüş!
    ailesi çok zenginmiş…
    ancak annesi, o daha üç yaşındayken vefat etmiş.
    babası thomas hugh bell de birkaç yıl sonra oyun yazarı florence oliffe ile evlenmiş.

    gertrude ilk ve orta öğrenimini londra’daki çeşitli okullarda tamamladıktan sonra tarih okumak için oxford üniversitesi'ne gitmiş.
    okulu birincilikle bitiren ilk kadın olmuş.
    eeee; ingiliz gizli servisi, böyle “parlak” bir genç kızı kaçırır mı?
    hemen bünyesine katmış…
    işte; gertrude’un ajanlık hayatı böyle başlamış!

    ilk ve son görev yeri de o yıllarda osmanlı toprağı olan ortadoğu olmuş…
    kimi zaman “seyyah”, kimi zaman, “dağcı”, kimi zaman da “meraklı bir turist” ayağına yatarak yıllarını bugünkü ırak’ta ve suriye’de geçirmiş gertrude…
    sokakta da başını hep siyah bir örtüyle örtmüş elbette!
    arapçayı anadili gibi konuşuyormuş; bu yüzden araplar ona “çölün kızı” ve “ırak'ın taçsız kraliçesi” isimlerini vermiş…
    gertrude, 1907'in mart ayında arkeolog görünümlü ajan arkadaşı william ramsay ile birlikte anadolu’ya da gelmiş…
    ingiliz gizli servisi’ne verdiği bilgiler, ingiltere’nin ortadoğu ve osmanlı politikasının şekillenmesinde belirleyici olmuş…
    ancaaaak…

    gertrude’un en önemli icraatı ne olmuş biliyor musunuz?
    mezopotamya bölgesinde…
    yani bugün “çarşaflı ingiliz kadınları”nın cirit attığı topraklarda yaşayan kürtleri ve arapları, türklere karşı kışkırtmak!
    işini de layıkıyla yapmış!
    ingiliz hükümeti bu başarısından dolayı onu ödüllendirmiş ve paris barış konferansı'na delege olarak göndermiş…
    bir başka deyişle bugünkü ırak ve suriye devletlerinin sınırlarının belirlenmesinde bizzat rol almış!

    peki; gertrude, türklere neden bu kadar düşmanmış biliyor musunuz?
    çünkü hayatı boyunca sadece bir erkeğe aşık olan bu kadın, o adamı çanakkale savaşları’nda kaybetmiş…
    bu yüzden de türkleri hiç affetmemiş!
    ırak’ı ve suriye’yi osmanlı topraklarından ayırma görevini başarıyla hayata geçirdikten sonra, görevini yerine getirmenin huzuruyla, “biricik aşkı”nın yanına gitmek için, yüksek dozda uyku hapı içerek intihar etmiş!
    bağdat’ın bab el-sharji ilçesindeki ingiliz mezarlığına defnedilmiş; cenazesine kral faysal bile katılmış…
    hayatı, ölümünden tam 89 yıl sonra, yani bu yıl abd yapımı queen of the desert isimli filme konu olmuş… bu filmde gertrude’u dünyaca ünlü aktris nicole kidman canlandırmış…

    demem o ki ingiliz gizli servisi topraklarımıza yine bir kadın ajan gönderdiyse…
    durum sandığımızdan çok daha ciddidir.
    aman dikkat!

    --- spoiler ---
  • arabistanlı lawrence'ın manevi annesidir. ortadoğuyu resmen elleriyle ilmik ilmik şekillendirmiş desek yalan olmaz. 7000-8000 fotograflık bir arşiv bırakmıştır arkasında çalışmalarına dair. o dönemde o bölgelerde o şekilde çalış ve bu arada bu kadar fotograf çekip arşivleyebil. seversiniz sevmezsiniz orası ayrı ama kesinlikle ilginç biri.
  • desert queen adındaki biyografi sinin konu alındığı film hiç de fena olmamış. arabistanlı lawrance a bile rahmet okutan. ırak ve ürdün krallarını bizzat seçen , s.arabistan kralının faysal olmasına karar veren kadının aşkta yüzü hiç gülmemiş bir romantik olduğunu izlemek komik olsa da izlenir.

    hele de bu tür biyografi filmlerini sevenler tarafından. ( 7 / 10 )
  • hikayesi inanılmayacak kadar olağan dışı bir kraliçe viktorya dönemi asili..
    dağda çölde aylarca tek başına seyahat edebilen,kayalara buzlara tırmanabilen ama bir yandan da evlenmek isteyen bir kadının romanını okusam karakteri inandırıcı bulmazdım ama kadın bir gerçek..
    orta doğuda,ayak basmamış yer bırakmamış arap ve çöl hayranı
    anladığım kadarıyla araplar da bu kadına hayran..her aşiret çadırında yeri var,her sarayda görüşü alınıyor..şeyhleri ağırlıyor ingiliz görevlilerin geveze ve boş bulduğu konuşmalarla sohbetlerle adamların ağzından her bilgiyi alıyor.
    orta doğu yeniden şekillenirken onun biriktirdiği bilgi kaynak oluyor,ırak denilen coğrafyayı adeta o yaratıyor..
    insan türk olunca osmanlının başına gelene üzülmeden edemiyor da bu nasıl bir kadın diye de şaşırmamak mümkün değil..
  • bir kadın olduğu halde kadın haklarına inanmaz ve kendi cinsine pek güvenmezdi.
    en iyi arkadaşlarını hep erkekler arasından seçti.
    o, kendini erkek gibi gören ve erkek gibi yaşamayı tercih eden bir kadındı.
    belki de bu yüzden önceleri dağcılık sporuna merak salmıştı ve alplerin en yüksek tepesine ilk ulaşan o olmuştu.*

    *bkz: atilla akar, "casuslar", timaş yayınları, ist, 2005.
  • kendisi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen bu videoyu izleyebilir:
    pat yale lecture to the anglo-turkish society, 8 february 2016
  • queen of the desert izledikten sonra araştırdığım kadın. ingiliz bir kadının araplara olan şaşırtıcı hayranlığını biraz ilginç bulsam da itiraf etmeliyim ki kadın zeki ve güçlü bir kadın imiş. mardin yakınlarında çektiği fotoğrafları newcastle üniversite arşivinden inceledim muazzam arşiv.

    tabi ki bir kadının güçlü ve zeki olması aşk konusunda afallamayacak olması gerçeğini değiştirmiyor. evli sevgilisini gelibolu'da kaybediyor. ve 58 yaşında uyku hapı alarak intihar ediyor.

    şurda biraz daha çok detay var
hesabın var mı? giriş yap