• 87 yıl önce bugün hayatını kaybetmiş olan, anadolu’nun en has, en hayırlı evlatlarından biridir. saygıyla anıyorum.
    anısına:
    https://m.youtube.com/watch?v=jbjffb-4ud4
  • anısı önünde saygıyla eğildiğim,bu toprakların mucizelerinden biri.keşke kıymetini bilebilseydik.
  • siyaset ustu bi konu bence sanat, gomidas, acisi bu topraklarin acisi. bu satirlari okuyanlar ne der bilmiyorum, ama ben kurunun yaninda yas da yanmis demeyecegim, boyle bir deger bu sekilde ziyan olmamaliydi, bunu haketmiyordu.. savasmis, irkmis, propagandaymis.. yahu adam halk ozani ya, halk ozani.
    bu kafayi anlayamiyorum ben, hicbir zaman anlamayacagim da.. huzur icinde yatsin.
  • ulan hadi beyni "soykırım" yalanları ile yıkanmış ermenileri anlarım da diğerleri nasıl böyle bir yalana alet olurlar, anadolunun güzel insanlarından nasıl böylesine nefret ederler anlamak mümkün değil. bu toprakları birbirine bağlayan ilahi tutkal yüzlerce yıl hiç gevşememiş te neden 1.dünya savaşında osmanlının elit ve aristokrat kesimini oluşturan, yahudi ve rumlardan çok daha fazla iltimas gören ermeniler durduk yerde sürgün edilmişler hiç merak eden yok mu yav. bu nasıl bir vicdansızlık anlamak mümkün değil. herkes komitası anlatmış, büyük çoğunluğu götünden uydurmuş. bende komitasın hikayesini anlatayım o zaman.....
    çok zaman geçti ama, hava baya soğuk olduğuna göre kış günüydü yanılmıyorsam. ege üniversitesi devlet konservatuarı mezunu bir dostumla istanbuldayız. öğlen buluştuk, yemek, makara yumak falan derken akşam seni çok enteresan bi yere götürücem dedi. hayırdır falan, olum bayılcan lan dedi. enteresan bir model, bir önceki daveti şaman ayiniydi, başımız büyük belaya giriyordu. tedirgin oldum tabi. neyse anlattı, güzel kalpli ermeni bir papazı anıcaz bu akşam dedi. bizim yaşar da orda söylücek. eleman rizeli, yaşar dediği de hemşerisi yaşar kurt. iyimiş dedim, ne özelliği var rahmetlinin. güldü, uzun hikaye ama anlatayım, akşama kadar vakit geçmez yoksa dedi. okulda ermeni papazı komitas varteped i anlatan bir ödev hazırlamış. fakat adamcağızın tehcir şartları yüzünden değil de hayattaki en büyük tutkusu müziğine yapılan saygısızlık ve küçükken yaşadığı travmalar yüzünden akıl sağlığını yitirdiğini anlatınca çok solcu, çok kominist, çok aydın bir hocası bunu aforoz etmiş. ama anlattı hikayeyi, gezmeye meraklı bir pale bu, doğuda bir yerde türk ve kürt ağıtlarına benzemeyen bir melodi dinliyor, meraklı ya düşüyor peşine. orda duyuyor ilk papazın adını. gerçi papaz değilmiş, onun yalancısıyım, papazın bi tık üstü oluyormuş. neyse bizde rahmetli hakkındaki bilgiler çok kısıtlı olunca, netten ermenistandaki, fransadaki ermenilere ulaşıyor, hakkında bilgiler bulmaya uğraşıyor, dedim ya hatırlamıyorum ama yine bir ermeni müzikologtan bayağı faydalanıyor neyse başlıyor yazmaya rahmetliyi. kendisi osmanlı döneminde kütahya da doğmuş, o zamanların kütahyası sadece tabak çanağı porseleni ile namlı değil. çok büyük müzik üstatlarını barındıran bir memleket. komitasın ailesi müzikle içli dışlı fakat çok küçükken annesi vefat ediyor, galiba annede bir çeşit ruhsal hastalık var, yanılmıyorsam intihar ediyor. baba ise annenin ardından veriyor kendini alkole, bir zaman sonra komitas çocuk yaştayken baba da vefat ediyor. dede ve nenesi bakmaya çalışsalarda devir zor, yokluk anadoluda her yerde. bide müziğe de yetenek var diye kiliseye veriyorlar komitası. türkçe dışında tek kelime başka dil bilmeyen komitas müzikle uğraşmaya başlıyor, zaman içinde deha seviyesindeki zekası ile ünlü bir kompozitör olarak tanınmaya başlıyor. müzik alanında pek çok yeniliğe imza atsa da kilise tanrının birliğini temsil eden tek sesli kilise müziğine komitasın yaptığı çok sesli müziği hakaret olarak görüyor. ve sürgün hayatı başlıyor, daha kötü şartlardaki doğu ve güneydoğudaki kiliselerde görevlendiriyorlar onu. kütahya da başladığı derlemeler ve oluşturduğu müthiş anadolu türk ezgilerine doğu ve güneydoğu anadolu da kürt ve ermeni ezgilerini de ekliyor. yaklaşık 250-300 kadar eseri kayıt altına alıyor. sonra bir şekilde istanbula geliyor. burada istanbulun önemli edebiyatçıları, müzikologları, aristokratları ile arasında güzel dostluklar kuruluyor. en bilineni zamanın en büyük türkçülerinden mehmet emin yurdakul. halide edip ve eşi ile de tanış olduğu rivayet edilir ama yurdakulun sağlam dostudur. neyse gel zaman git zaman, osmanlının en sadık tebası ermeniler, osmanlı savaş sonrası bitkin düşünce yüzyıllar boyu kardeşçe yaşadıkları kürtlere ve türklere zulüm etmeye başlarlar. haliyle türk ve kürt düşmanlığının yayıldığı, yegane ermeni propagandalarının yapıldığı yer kiliselerdir. zamanın osmanlı devlet erkanı, ermeniler üzerindeki bu propagandayı kırmak ve ayrılıkçı fikirleri dizginlemek adına sayıları 200 ü bulan hatta geçen eremeni ileri gelenini toplayarak çankırıya sürgüne gönderir. içlerinde güzel müzik insanı rahmetli komitasta vardır. fakat komitasın sürgüne gönderildiğini duyan türkçü mehmet emin yurdakul hemen devreye girer ve talat paşaya "yav bu adamın yaşananlarla alakası yoktur, kendi halinde bir garip müzik insanıdır, hem akli dengesi de pek yerinde değil" diyerek onu sürgünden kurtarır. ve yine yurdakulun katkıları ile tedavi amacıyla yurt dışına yollanır. orda da vefat eder. kendi halinde bir müzisyen tedavi için yurt dışına gidecek ve o zamanın şartlarında bile oldukça pahalı olan tedavi masraflarının nereden karşılandığını düşünmez salaklar, çünkü türkler barbadır, katildir demi? neyse işte hatta dünyanın en büyük insan hakları suçlularından olan katil fransa adamcağızın heykelii diker "soykırım anıtı" diye. aslında anadolunun nice güzel insanından biridir yitip giden bizim gönlümüzde. sebep olanların, yalanlarla rahmetliyi mezarında ters çevirenlerin soyu kurusun. neyse işte hikaye bu, sonra akşam beyoğlunda bi yere gittik, kapıda yanılmıyorsam 40 ya da 50 tl gibi bir para ödedik, unutmuyorum hatta kızdıydım, "bu ne len herifin ölüsünden bile para kazanmaya uğraşıyorlar" diye. kör fotoğrafçılar projesi diye zamanın çok ötesinde bir projeydi gittiğimiz, karanlıkta şarkılar söylemiştik birlikte, hey gidi günler hey beeee
  • ezgi tekin'in tüm enstrümanlarını kendi çalıp, vokalini kendi yaptığı gomidas eseri "garuna": https://www.youtube.com/watch?v=o-rn5athimw
  • adamım ya. bu adamın günümüze ulaştırdığı şarkılardan birini bir saattir başa sara sara dinliyorum, dinledikçe kendisini hatırlıyorum. heft sal temam li hêviya te mam, dînê yeman..
  • 1915 sonrası yaşadığı rahatsızlığın adı travma sonrası stres bozukluğu ki bu konuya odaklanan hakkında yazılmış bir kitap mevcut (bkz: deliliğin arkeolojisi gomidas)
  • anadolu'nun mozart'i diyebiliriz.
    1869 kütahya dogumludur. (evet kutahyada ermeniler vardi .) 1935 de fransa villejuif kliniginde vefat etmistir . besteci , müzisyen , koro şefi ve rahipdi. hayatinin son 20 yılını bir akıl hastanesinde gecirdi . 1915'te ermeni soykırımı sırasında 234 ermeni aydını ile birlikte osmanlı hükûmeti tarafından istanbul'da tutuklanmış ve çankiri kampına sürüldü . mehmet emin yurdakul, halide edib adıvar ve yabancı diplomatların girişimleri üzerine talat paşa'nın özel emriyle diğer 8 ermeni sanatçısı ile birlikte istanbul'a dönmesine 7 mayıs'ta izin verildi. sürgün sırasındaki işkence ve kötü muameleyi ayrica baska insanlarin yasadiklarina tanik olmayi kaldiramadi.dönüşünden sonra akıl sağlığını yitirdi.gomidas, önce şişli'deki fransız lape hastanesi'ne, ardından hayatının son 20 yılını geçireceği paris'teki bir sanatoryuma yatırıldı. hayatının son 18 yılında hiç piyano çalmadı, beste yapmadı, şarkı söylemedi ve konuşmadı.
  • siması ismail saymaz'a benzeyen bir müzisyen.
  • içinde bir şey derinden yıkılan, halk müziğini ilk defa derli toplu bir şekilde düzenleyen müzikolog.

    2010'da kör fotoğrafçılar projesinde vedat yıldırım ve arto tunçboyacıyan tarafından anılır.

    2019'da, henüz 150 yaşında aydınlık sabahın sesinde yankılanır.

    2021'de fehmi karaarslan tarafından hayatı sahneye taşınır.

    kültürel hegemonyamız bu topraklardadır, belki kütahya'dadır, belki van'dadır, bastığımız zeminin hemen bir metre altındadır. bunun kanıtıdır gomidas.
hesabın var mı? giriş yap