• vergi dairesinde kredi kartı geçmeyişi kanıtlıyor ki devlet güvensizdir, sistemsizdir, otoriterdir, antidemokratiktir. vergi daireleri (belki de devletten) vergi kaçırıyor olmalı.

    her an, başka-öteki-diğer anlara ulaşıyor ve gönderme yapıyor. kaçınılmaz değişimler. talep edilen sonsuz sevgi-aşk varsa var, yoksa yok. sonsuz sanmasam da derin olan sevgimi, hiç görmediğim, belki güç bela aşkından korunabildiğim kişi hallaç pamuğu gibi atmıştı, kabuk gibi soymuştu. duyguların hem kalımsız hem güvensiz hem sahibine sormadan akan yanını gösterdi o.

    ailemizin 3 kuşak erkeği de aynı faullü noktadan sik sallandırarak işerdik. tabii özellikle geceleri.. yoksa işediğimiz yönün karşı yamacında komşu evi vardı, teşhirciliğe girerdi. birinci dedem, ikinci babam, üçüncü ben. benim kuşaktan mustafa'nın aynı şansı oldu mu, gelenek sürdü mü bilmiyorum, o bana göre 5 yıl rötarlı. işeme üssümüz ırbık ve güğümlerin toplu konduğu köşenin kenarındaki trabzanlar. yani tahta perde, ki boyu anca erişkin adam dizini geçer, belini bulmaz. o güvensizlikte bir tahta perde biz çocukları nasıl atlamaktan, düşmekten korudu bilmem. güğümlüğün yanı olmasıyla işeme köşesi resmen suç mahalli gibiydi. fikri kötü. nasıl bu kadar eksantrik ve kuralsız olunabilir? dedem yani aile liderimiz bize zaten evin doğu duvarına eklemli hamamlıkta (tuvalet deliği hamamlığın içindeydi) işeme sıçma izni vermezdi. oralar sadece misafir kullanımı içindi. belki kendine de yasak, bilmem. bir yalağa, fosseptik depoya gitmiyordu tuvaletimiz, tahta zemindeki delikten gene yeryüzüne, hatta bahçe sulama arkının üstüne uçarak konuyordu. orası belki binde bir kaçak olarak, bir de ishal olunca zorunluktan kullanılabilirdi. aslında düşünüyorum da, işemek için oraya gitmek gerekliymiş, işemek bok kadar fena ev çevresi kokusu yapmazdı, bizim yaptığımız yer daha üstün ve kokusuz yer değildi. (bkz: gece korkusu/@ibisile)

    (ilk giri tarihi: 11.7.2019)

    (bkz: güvensizlik/@ibisile)
    (bkz: güvenli/@ibisile)
    (bkz: kararsız)
  • guveni olmayan, kendini guvensizlik icinde hisseden.
  • guvenli'nin zitti.
  • - sizin web server ne?
    - iis
    - aaa nt mi o makinalar
    - evet?
    - abi kullanmayin lan windows salak bi$i
    - niye peki?
    - guvensiz bi kere..
    - ne bakimdan?
    - eooo guvensiz, bilmiyorum kendimi guvende hissedemiyorum ben..
  • daha once pek cok kez guvenip de guvenilmemesi gerektigi kararina varmis, istese de artik guven duygusunu yeniden canlandiramamis bu yuzden de yasami guvensizlik icinde gecmeye mahkum birakilmis kisi
  • dünyanın boyut atlamadan önceki hali.
    her an gözetleniyordum. yapmam gerekenler ve yapmamam gerekenler, düşünmem gerekenler ve düşünmemem hepsi belli idi. herkes zaten bunu bilirdi. düşünmek hakkında düşünmemize de ihtiyaç yoktu zaten. biz bizdik. onlar onlardı. bazı şeyler kötüydü, bazı şeyler iyi. bu böyle olagelmiş hep on küsür yıllık yaşamımızla daha iyisini nasıl bilebilirdik? derenin öbür tarafında oturan insanlar vardı. biz gezmeye giderken laf atarlardı. kötü şeyler söylerlerdi. evet kötüydü bu kişiler. yoksa neden bizi sikeceklerini edeceklerini ifade etsinlerdi biz önlerinden geçerken?
    sonsuz ve duraksızca güvensizlik içindeydim. çok gençtim ama herkesten önce yorulmuştum. pes edecektim, edemiyordum. birilerini bir şeyleri düşündüğümden değil, hayatıma olağanüstü bir değer atfettiğimden değil. ama delice bir ses "gittiğin yere götürmeyeceğini nerenden biliyorsun bunları?" dedi. durdum ama zaman aktı. ben de süründüm. en sonunda dünya neden böyle babında "bazı cevaplar verilmeden şuradan şuraya gitmiyorum!" diyecektim dedikten 3-5 yıl sonra ortada iskeletim kalacaktı elbette zamanda sürtülmekten.
    ama ondan önce kendime küçük güvenlik serapları yaratmaya başladım. ilk tattığımda bu duyguyu "hep aradığım şey buymuş!" diye düşündüm. inanılmazdı. ilk kez nefes aldığımı hissettim. kalbimi hissettim. derin bir his, yankı gibi. ne kadar huzurlu... dünyanın huzur içerebileceğini bilmezdim. hayatım güven ve güvensizlik diye ikiye bölündü. o kısıma dair her şey güven ve diğerleri onu tehdit edenler. ben de katıldım oyuna. elmadan ısırdım. çamaşır makinası kazanı gibi dönmeye başaladık. güveni tehlikeye sokacak her şeyle kahramanca savaştım. ve kendimle de.
    demek beni oyuna sokan güvendi ve huzurdu... kendisi kaos olan oyunun içinde aramak ne kadar büyüleyici bir naiflik. bir adım sonra tepeden yuvarlanacak bir budala. her şekle bürünüp peçesinin altından bizi çağıran medusa, yılan yol oldu ben de gittim.
hesabın var mı? giriş yap