• durakta otobüs bekliyorum, uzun zamandır da istanbul'da olmadığım için istanbulkart'ımda ne kadar para var hatırlamıyorum. durak civarında da yükleme yapabileceğim yer yok, en kötü birinden rica ederim yerime basar diyorum kendi kendime... daha önceki tecrübelerimden faydalanarak, "basma ücreti" olan 2 liramı da hazırladım. biliyorum ki; eldeki 2 lirayı göstererek kart istersen birinden, bulması daha kolay oluyor. bazı dallamalar, başkasına kart bastırıp 50 lira uzattığı için, insanlar temkinli yaklaşıyor artık...

    otobüs geldi, kartı okuttum. ve ilk kötü senaryo gerçekleşti, (bkz: boş akbilin çıkardığı ses). b planı yürülüğe girdi, cebimden çıkarttığım 2 lirayı havaya kaldırarak, kart istedim. otobüste olan yaklaşık 20-25 kişiden ses seda çıkmadı. hayır herkesin son 2 lirası var sanki amına kodumun kartında. bu teklifimi bir kaç kez daha dile getirdikten sonra, sonuçsuz bir şekilde şoföre durumu aktardım. sağolsun insan çıktı kendisi, müsait bir durakta istanbulkartı'mı doldurabileceğim zaman bana haber vereceğini söyledi.

    takribi iki durak sonra, otobüse gayet şık ve güzel olan bir kadın bindi. kendisi, direkt olarak istanbulkart rica etti. önlerden iki beyefendi nazikçe, az önce "bana" uzatılmayan karttan uzattılar bu güzel hanım arkadaşımıza. sakinliğimi koruyorum, efendiliğimden taviz vermemek adına kasıyorum kendimi, yoksa; "ben kart isterken, dalgın dalgın uzaklara bakan gözlerinizi sikeyim" derdim ama demedim... daha sonra kadın, çantasından iki lira çıkarıp elemanlardan birine verdi, teşekkür etti.

    yolculuk devam ediyor, ama otobüstekilere küskünüm, kırgınım. hep dışarı bakıyor, otobüste olanlarla ilgilenmiyorum... bu şekilde az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. benim ineceğim durağa geldik nerdeyse. gittim şoförün yanına;
    - "kaptan" pardon, müsait olunca akbil dolduracağım yer söyleyecektiniz ama bir sonraki durakta inmem lazım.
    - hee! ben unuttum onu arkadaşım. ama gelip buraya sorman bile yeterli, çoğu arka kapılardan 2 lira basmamak için kaçak biniyor. bu seferlik böyle olsun, gerek yok basmana...
    dedi, ve bende beleşe seyahat etmenin verdiği mutlulukla orta kapıya doğru yol aldım. giderken de, kendisine kart verilen kadına "naaber?" bakışı attım. gerçi anlamadı ama olsun.

    siz şimdi; kadın güzel olduğu için avantajlıydı ona istanbulkart verdiler, ben kıllıyım çirkinim bana kimse kart vermedi, diyeceğim sandınız ama öyle değil işte olay. dış güzelliğim yüzünden kimse yardımcı olmasa da, iç güzelliğim sayesinde beleşe yolculuk yaptım...
    iç güzellik > dış güzellik
  • istanbul'daki bir devlet üniversitesinin fen edebiyat fakültesindeki bir bölümde 2. sınıf öğrencisi olan bir arkadaşım var. çok güzel bir kız. hani şanslı genlerle doğmuş olanlardan. ingilizcesi orta, bilgisayar bilgisi word, powerpoint, excel den ibaret onlar da orta. kendisi şu an çok ünlü bir restorantta çalışıyor. rezervasyonları alıp, oturma planını hazırlayıp akşam gelen müşterileri güler yüzle karşılıyor. pazar günleri hariç her gün, günde 7 saat çalışıyor. aylık kazancı 2500 tl maaş + ssk + yol ve yemek + her ay bahşiş oranına göre 250-750 arası tip.

    başka bir arkadaşım - gene çok güzel bir tanesi- bu yaz ünlü bir viski firmasının tanıtımını yaptı. firma sofistike olmasını istediği için dekolte ve mini giymesi yasaktı. daha çok bordo, lacivert tonlarında diz altı, dar elbiseler ya da siyah uzun dar elbiseler giymesi istendi. pazartesi hariç her gün gece saat 11 ile 3 arası baya ünlü bir gece klübünde viski standının önünde durarak günde 150, ayda 3600 tl kazandı. konuştuğumuzda son 4 ayda 15000 tl gibi bir miktar kazandığını söyledi.

    haziran ayında başka bir arkadaşım ve sevgilisi itü inşaat mühendisliğinden mezun oldu. kız ortalama güzellikte, 3.2 gibi ortalama yapmış ve çok iyi seviyede ingilizce ve almanca biliyor. oğlan taşşaklı bir liseden mezun, aynı kız gibi iyi bir ortalamayla ve onun gibi 2 yabancı dille mezun. kız başlangıç olarak 2000 tl maaşla büyük bir şirkette çalışmaya başladı. oğlan 2200 maaşla daha küçük ama piyasaya göre daha fazla maaş veren bir yerde iş buldu.

    bundan sonrası için yorumu size bırakıyorum.
  • apartmandan çıkılır. önemli bir iş için oldukça uzak bir yere araba ile gidilecektir.. fakat çıkınca görülür ki, arabanın tam arkasına birisi arabasını rahatça parkedip gitmiştir, çıkabilmenin imkanı yok. önce kornaya asılınır, kimse tınlamaz. ardından apartmana dönülerek komşulara sorulur bu araba kimin diye, kimse bilmemektedir. gerginlik yükselir, çizsem mi, boya mı atsam gibi haince düşüncelerden sonra medeniyeti elden bırakmadan tepki göstermek üzere eve dönüp kağıt kalem alınır.. başlanır yazmaya; "sizin gibi şehir yaşamından bihaber insanlar adına utanıyorum, ne kadar büyük terbiyesizlik, sizin yüzünüzden saatlerce yol gitmek bir yana işime de geç kalıcam" gibi devam ederken gene sinir basar ve sonuna hayvanlı falan sert bir kaç cümle daha döşenir, tam sileceğe sıkıştırırken apartmanın altındaki kuaförden çıkan, afedersiniz, taşşş gibi bir bayan "aaa çok özür dilerimmm, arabanızın önünü kapattım, çok üzgünüm, umarım çok büyük sorun olmamıştırr :))))) :))))" der ve ben: "öhöm yok efendim ben de yeni geldim zaten yoksa da yürürdüm, hiç önemi yok, iyi akşamlar" diyerekten usulca kağıdı buruştururum, az önceki sinirim pof diye havaya karışmıştır bile.. işte efendim güzel olmanın avantajları. erkek olsa kavga çıkartacağım kesindir..

    edit: sevgili sözlük, bu etik moral takıntına hasta oluyorum senin.. insan doğasını inkar pahasına ayıplayın bu yazıyı tabi.. aslında "güzelliğin beş para etmez insanda terbiye olmadıkça" demeli, kağıdı eline tutuşturmalı, cık cık cık yapmalıydım. dersimi aldım. bundan böyle güzel kadınlara tolerans yok. insan her gün yeni bir şey öğreniyor.
  • can sıkıntısı nedir bilmemek.

    güzel bir kadın klişe ilgi çekme taktikleri uygularsa istediği ilgiyi mutlaka görür.
    güzel olmayan bir kadın klişe ilgi çekme taktikleri uygulamayı denerse hem çirkin hem aptal olarak görülür, acımasızca eleştirilir.

    güzel bir kraliçe "off canım sıkılıyor" dediğinde binlerce hokkabaz anında yardımına koşar.
    güzel olmayan biri "canım sıkılıyor" diyecek olsa "sıkı can iyidir ahueha" diyen bol bulunur. ya da o bile bulunmaz, zira kaçarlar.
  • kim ne derse desin hem sosyal hayatta hem de iş hayatında her zaman 1-0 önde olmaktır.
  • bedeniniz güzelse, istediğiniz kadını/adamı alırsınız. ohh kebap, fındık, fıstık, baklava.
    zekanız güzelse, dilediğiniz yere gelebilir, hayal ettiğiniz eve, arabaya,yazlığa sahip olabilirsiniz.
    kafanız güzelse, hayatınız boyunca canınız sıkılmaz. sadece çevrenizdeki aranan kişilik olmakla kalmaz, aynı zamanda kendi kendinizle bile yeterince eğlenebilecek kapasiteye sahip olursunuz.

    bunların hepsini toplayıp bölüp çıkarıp çarpıp elinizde sıfır kalmıyorsa, hakikaten "güzel"siniz. o zamansa bu hayatı size bayram ilan ediyorum.
  • insanların günlük hayatlarından verilen örnekler yeterli bulunmuyorsa güzel bir golden retriever ve sıradan bir karabaş'ın yaşam standartlarına göz atın. güzel olmanın avantajlarını yeterince açıklayacaktır diye düşünüyorum.
  • gideri olan insanları, seksapellerini kullanarak avantaj elde etmeye alıştırır. hiç tanımadığınız bir hatun birden size yanaşıp başkası için kolay kolay yapmayacağınız iyilikler istiyorsa kesinlikle güzel bir hatundur o. kaşı, gözü güzel kadın görünce yerlere kapanan am budalası erkeklere bedava işçilik yaptırmaya alışmıştır hayatı boyunca. aynı hizmeti tanımadığı erkeklerden bile bekler duruma gelmiştir. bu kişilere kendinizi kullandırmayın genşler. friendzone'larını da alıp, siktirip gitsinler.
  • etraflarında daima egolarını şişirecek karşı cins populasyonu ve ıq eksikliğini kamufle edecek hemcinsleri mevcuttur.
    oh ne gzel hayat..
  • boş kümedir. sadece daha fazla kişi sizi sikmek ister. köprüyü geçene kadar size yem olarak sunduklarını siz avantaj sanırsız hepsi bu.
hesabın var mı? giriş yap