• çok güldüren, az hüzünlendiren güzel filmlerin adı.

    bu filmleri argo konuşmalar, öğretmenlere yapılan şakalar vs. için eleştirip kötü filmler olduğunu söyleyenleri hiç anlayamadım, neyi nasıl beğenirler, beğendikleri bir şey var mı merak ettim.

    bu filmler sadece komedi değildir, en azından bana göre öyle. dalga geçtikleri öğretmenleri dara düştüğünde işinden olduğunda onların yardımına koşan da bu öğrencilerdir. vefa vardır. iç güzelliği vardır. en önemlisi temiz kalpli gençlik vardır. aynı şekilde başı dertte olan öğrenciye de sahip çıkan, yardım eden öğretmendir. bir hatadır, evli çocuk sahibi olan çaresiz öğrencinin çocuğuna bile hep beraber bakmışlardır. insanlık, anlayış, empati vardır. çok güldürür ama ara sıra vurur(tokatlar) hüzünlendirir, insanın gözünden yaş gelir. tabii kötüleme, hata bulma amacıyla izlemiyorsanız.
  • (bkz: rıfat ilgaz)'in romanidir. (bkz: ertem eğilmez)'in sinemaya uyarlarladigi film.
  • hababam sınıfı / kemal sunal

    müfettiş : adın ne?
    şaban :hz. ebubekir

    müfettiş : oğlum adın ne diye sordum
    şaban : hee hz. şaban

    müfettiş :otur yerine
  • rıfat ılgaz romanıdır
  • rıfat ılgaz serinin ilk kitabını stepne takma adıyla yayınlamıştır. gerisini üstattan dinleyelim:

    "kitap çıktı. yazarı stepne… ister dolmuş’un yedek lastiği olsun, ister kitabın yazarı… okuyucu kafasını bu konu üzerinde hiç yormadan beş bin kitap, dergi gibi eriyip gitmişti. kitapçı vitrinlerinde yerini bile almaya vakit kalmamıştı. aldığım iki yüz elli lira, mizahtan, mizah kitaplarından aldığım ilk telif ücretiydi. şairlik adımı kullanmadan mizah yazarı olmuş, kitap çıkarmış, ilk kez kitaptan para kazanmıştım.

    dergi kapandıktan sonra geriye kalan yeni hababam sınıfı öykülerinin bir bölümünü de tan basımevi’nde haluk yetiş basmıştı. nasıl olsa kitap kendini sattıracaktı. bu bakımdan, dizgi, baskı hacıbaba işi olmuştu. kapağını bile turhan selçuk’un dergideki çizgilerinden yararlanarak ben düzenlemiştim. olmuşken olsun dedim. ünü rıfat ılgaz’ı çoktan aşan hababam sınıfı’na ilerde sahip çıkabilmek umuduyla kapağa da adımı koydurdum. birinci kitabın her bakımdan bir devamı olduğu halde ilk eleştiriler çok umut kırıcıydı:

    “birincisi çok daha güzeldi. ne gerek vardı bu ikincisine?”

    oysa dergide severek okudukları öykülerdi bunlar. kitap olarak derlenince mi gereksizleşiyor, değerden düşüyordu? bu tür eleştiriyi yapanların gene de iyi niyetli arkadaşlar olduğunu sonradan öğrendim.

    babıâli demirbaşlarından dağıtıcı faruk kitabı evirip çevirdikten sonra:

    “nerde stepneee…” demişti, “nerde rıfat ılgaz… herif yazmış… ancak iki hikâyesini okuyabildim bu yeni kitabın. bırak dostum sen bu işleri!”

    ne demek istediğini anlayamamıştım. şaşkın şaşkın bakıyordum yüzüne:

    “rusçan fena değil!” dedi. “doğrusu ilk kitabı çok güzel çevirmişsin!”

    ben rusça biliyordum haaa?.. haraşo’dan başka tek sözcük bilmiyordum rusça olarak. şaşkınlıkla sordum:

    “ben mi çevirmişim. hangi yazardan?”

    “hangi yazardan olacak! stepne’den.”

    “yani bu stepne sovyet yazarı, öyle mi?”

    “bırak lâf cambazlığını… ha sovyet yazarı, ha rus yazarı… hepsi bir kapıya çıkar… baktın birincisi iyi gitti, ikinciyi de sen yetiştirdin geriden.”

    babıâli’nin kral faruk’u beni sinemacılarla karıştırıyordu. ya da mayk hammer üreticilerine benzetiyordu. bir koyundan iki post çıkarmakla suçluyordu yani… haklıydı bir bakıma. yanlışlığı birinci kitabın kapağına stepne koymakla değil, ikinci kitabın üstüne kendi adımı yazmakla yapmıştım. hey garip kişi! durup dururken ne diye böyle işlere özenirsin! baban da mı mizah yazarıydı? şairlik neyine yetmiyordu senin?"
  • haber 1986 tarihli tvde 7 gün dergisinden. dergi “hababam sınıfı” eserinin yaratıcısı rıfat ılgaz ile röportaj yapar. konu hababam sınıfına gelince sınftaki tiplemeler sorulur kendisine. yazar romanında malzeme olarak kullandığı kişilerin gerçekten yaşadığını sadece isimlerini değiştirdiğini, ”güdük necmi” karakterinin bizzat kendisi, sınıfın en sivri tipi olan “inek şaban” karaterinin ise kastamonu muallim mektebinden ahmet isimli bir sınıf arkadaşı olduğunu söyler. rıfat ılgaz arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece safranbolu'da “öküz ahmet” adı ile tanındığını söyler. muhabir sırf inek şaban tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için safranbolu’ya gittiğinde emekli öğretmen ahmet beyi tanıyana rastlamıyor. ne zamanki lakabını isminin önüne yerleştiriyor, 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen ahmet demiralp’i eli ile koymuş gibi buluyor. 41 yıllık emekli öğretmen ahmet demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

    “ben yoksul bir köylü çocuğu idim. cumhuriyetin ilk yılında kastamonu muallim mektebine girdim. karşımızda kastamonu lisesi vardı. bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. hatırladıklarımın da çoğu öldü. rıfat (ılgaz) iki üç yıl önce buraya geldi, kavaklara gittik, rakı içtik, eskileri andık. bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. okulumuz o yıllarda rıfat’ın yazdığı gibi değildi pek. bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. disiplinli bir okuldu. sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabimi gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. bazılarıda gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”

    http://www.dipsahaf.com/gercek-inek-saban/
  • komple fenerbançe'lidir.

    yıllar sonrası için:

    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=srmsx3tceb4)
  • öğretmenlerini kandırarak fener maçlarına kaçan sınıf:

    (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=mgb2fds00e0)
  • her filmin sonunda adam olma yoluna giren ama her yeni filme yine binbir türlü ipnelikle, puştlukla başlayan sınıf. hayır, adamlar hatalarından ders aldılar, yola geldiler falan diyoruz ama o iki film arasında ne olursa oluyor herifler yine şerrefsize bağlıyorlar. araştırılmalı bence bu iki film arası süreçler.
  • rıfat ılgaz'ın hababam sınıfı romanında hababam sınıfı fenerbahçeli değildir.

    kitapta hiç fenerbahçe lafı geçmemiştir
    hatta beşiktaş şampiyon diye bir kere bağrılmıştır. (hababamda demek ki beşiktaşlılar var)
    üç kere galatasaray lafı geçmiştir.

    (bkz: aslında hababam sınıfının fenerbahçeli olmaması)
hesabın var mı? giriş yap