• üst edit: mesaj atan arkadaşlar oldu, ben olayda adı geçen kimseyi tanımıyorum, sadece bir iddiayı sözlüğe yazdım. sabah gazetesini, ensonhaber'i falan kaynak gösterip doktor suçlu onu da yaz diyorlar. peki sizi mi kıracağım ama keşke bekleseydiniz öğlene kadar yeniakit de haber servis ederdi toplu linçlerdik doktoru. her neyse adil* olması için iki tarafın da iddiasını yukarı ekliyorum, sabah gazetesine göre doktor hakimi azarlamış; hakim de her vatandaşın yapabileceği gibi kamu görevini kötüye kullanmadan poliklinik saatinde doktor hanımı aldırıp hastaları ve doktoru mağdur etmemiş. sabahın haberine göre mesela bir hakim bana terbiyesizlik yapma derse ben karakola gidip şikayet edebiliyormuşum, aynı dakikada polis gidip hakimi işinin gücünün ortasında, duruşma salonundan zorla alıp getirebiliyormuş.

    biraz evvel hekimsen sosyal medya hesaplarından paylaşılan iddia. eğer doğruysa, halı sahada tartıştığı öğretmenleri gözaltına aldıran savcının fakülteden arkadaşı olması muhtemel. umarım adalet herkes için yerini bulur. avukatlar daha çok çıkarır da iddia doğruysa suçlar; kamu görevini kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kamu düzenini bozma; ayrıca gözaltı süresince muayene olamayan hastalar için kişiyi sağlık hizmeti alma hakkından mahrum bırakma vs...

    edit: tabipsen twit

    hekimsen link

    hekimsen telegram grubuna gelen mesaj;

    --- spoiler ---

    sizlerle kamuda çalışan bir beyin cerrahı arkadaşımın başına gelen olayı paylaşmak istiyorum. iki gün önce bir hastayı bel fıtığı nedeniyle ameliyat etmiş. dün sabah da saat 08:15’de hastayı ziyarete gitmiş. o sırada hastanın yanındaki yatakta da bir yakını yatıyormuş. beyin cerrahı arkadaşım da hasta yakınına "toparlanır mısınız?" diye rica etmiş. bunun üzerine hasta yakını bağdaş kurup oturmuş ve doktorun kendisine ne yapıp yapamayacağını söyleyemeceğini ifade ederek başlayıp, ardından da saydırmaya devam etmiş. doktor arkadaşım hasta yakınıyla daha fazla muhatap olmamış ve hastasına gerekli bilgileri vermiş. hasta yakını hala saydırmaya devam ediyormuş ve ona dönüp "terbiyesizlik yapmayın" demiş. sonra da odadan ayrılmış. diğer hastalarını da görmüş ve saat 08.30 da polikliniğe geçmiş. hasta bakmaya başlamış. 09:00'da kendisine telefon gelmiş. servis doktoru servise bir polisin geldiğini ve ifade vermek üzere onu karakola götüreceklerini söylediklerini belirterek polislerin kendisini servise çağırdıklarını bildirmiş. meğer o hasta yakını bir hakimmiş. hakimlik makamını kullanarak polisleri çağırtmış. polisler arkadaşımı ve olay esnasında yanında bulunan diğer doktoru almaya gelmiş. doktor arkadaşım bu duruma çok şaşırmış ama asıl derdi kapıda bekleyen onlarca hasta olduğu için, poliklinik bitince öğle arasında gidip ifade verebileceğini söylemiş. bunun üzerine polisler bir yeri aramış ve "hayır, derhal getireceksiniz" talimatı üzerine polikliniğe inerek doktor arkadaşımı poliklinikten çıkartıp, polis arabasına bindirmişler. doktor arkadaşımın bu durumda yapabildiği tek şey başhekimi arayıp haber vermek olmuş. karakolda önce, hakim olduğunu öğrendiği hasta yakını başkomiserin odasına girmiş. doktor arkadaşım kapıda, beyaz önlüğüyle yaklaşık 2 saat ifade vermek için beklemiş. saat 11:45'te sıra ona gelmiş. 15 dakikada ifade vermiş ve serbest bırakılmış. ardından savcı aramış. adliyeye gelin demiş. doktor, "önlüklüyüm kimliğim yanımda değil, nasıl geleyim?" demiş. döndüğünde poliklinikte onu bekleyen hastalar ile başbaşaymış. şimdi size sormak istiyorum. bu nasıl bir olaydır? biz ne zaman doktora saygıyı bu kadar yitirdik? hadi okumamış olanlar saldırıyor ve cahilliklerine veriyoruz ama memleketin hakimi bunu yaparsa sonumuz ne olur? bir hakim nasıl yetkisini kötüye kullanarak hem de haksız olduğu bir konuda savcıyı da kendisine ortak ederek bir doktoru, poliklinik yaparken acil olmayan hatta hiçbir anlamı olmayan bir konuda, sadece ego tatmini için poliklinikten polis zoruyla aldırtabilir ve hem doktorun hem de onlarca hastanın mağduriyetine sebep olacak bu zulmü kendine hak görebilir? bu hakimin adil olduğuna nasıl hükmedebiliriz? hangi hakimin önünde, mahkemede yatarak ya da bağdaş kurularak oturulmuş ki viziti böyle aşağılamayı kendine hak görüp, normal sayabiliyor. şiddete uğradığımızda hakkımızda karar verecek olan bu hakim olursa vereceği karara nasıl güvenebiliriz. et kokarsa tuzlarsınız peki ya tuz kokmuşsa, o zaman ne yaparsınız?
    --- spoiler ---
  • gözünü sevdiğimin türk adeleti yine şaşırtmadı.
  • bu hakimler de kendini iyice bir şey zannetmeye başladı.

    sizin borunuz sıradan vatandaşa ötüyor. o doktorun abisi akp ilçe başkanı olsa haritadan yer beğenecektin kendine.
  • hakim ya da savcı olmak için doktorların yaptığı gibi bilek gücüyle sınav geçmek gerekmiyor, torpil gerekiyor.

    gerisini de yazayım mı? yazmayayım. akıllı çocuklarsınız siz.

    edit: bir sürü sığır sözlerime kızmış, hakimlerin de sınavla alındığını yazmışlar.

    öncelikle mahir demir'in hikayesini şöyle bırakalım

    uzman bir doktoru geçtim, doktoru da geçtim, tıp fakültesini kazanmak için neler yapmak gerektiğini bilmeyen davarlar gelmiş yok o sınava girdik yok bu sınava girdik diye ahkam kesiyor ve üstelik hepsi olmasa da pek çoğu birilerinin adamı olmayı alışkanlık edindiği ve bunu karakterine oturttuğu için makamı babasının malı olarak görmek kendisine normal geliyor olsa da yediği bokun ne kadar aşağılık bir hareket olduğunu fark edemiyor.

    bizim hakimlik mesleği ile alakalı bir sorunumuz yok. ancak türkiye'de bu yargı işleri o kadar yozlaştı ki insanın aklının almayacağı şeyler normalleşmeye başladı. bu yozlaşmanın sorunlusu, gerçekten sınavla hak eden insanların değil torpille ve adam kayırmayla bir yerlere gelen insanların basiretsizliği ve de karaktersizliğidir.

    kendinizi bir bok sanmayın yalnız. zafer sadece bilek gücüyle kazanılandır. birilerinin hediye ettiğini birileri geri alır. siz fetöcülerden hiç mi ders çıkarmazsınız? biz ki onları görüp ibret alasınız diye yarattık.
  • bir hakimin “ben doktorum hizaya gel” diyen birini “ben hakimim sikik asıl sen hizaya gel” diyerek hizaya sokması olayı. vallahi şansa hizaya gelmiyoruz.
  • hakim savcı olmak için torpil, torpil için de bir yerleri yalamak ve yağlamak gerekiyor. oysa tus kazanmak için bireysel başarı, uzman doktor olmak için emek gerekir, torpilsiz helal bir kazancınız olur.

    ben kendi etki alanım için bakayım mesela; çoluğumu çocuğumu en iyi okullara gönderiyorum diyelim başka bir okuldaki iyi hocaya işim düşmeyeceğini biliyorum, bir yandan da bahçeli evim var ve köpek besliyorum, hırlısı var hırsızı var korusun beni diye. bu köpek bir şekilde bu öğretmenle muhatap olmuş öğretmen bana şikayet ediyor. bu kapımdaki köpek benim işimi görüyor, haliyle işimin düşmeyeceği o öğretmenden daha değerli benim için. bu yüzden o köpeği korur kollarım. köpeklik yapan ödülünü alır.

    demem o ki; o hakime de savcıya da hiç bir şey olmaz.
  • adalet heykelinin gözündeki bantı çıkardılar artık güçlüyü teraziye koyup güçsüze kılıcını saplıyor
  • inşallah o hakimin en sevdiği bir beyin cerrahına ihtiyaç duyar ama hiçbir zaman dr bulamaz ve pişmanlıkla yaşar.
  • adli tatilden neden kimsenin şikayetçi olmadığının virali olmuş.
  • klasik, torpille o makama gelmiş ancak makamın ağırlığını kaldıracak kapasitesi olmayan akp hakimi.

    her işin bir adabı vardır. nasıl ki adliyede hakim gelince ayağa kalkılır, vizit sırasında da doktor girince derlenip toparlanmak gerekir. hatta hemşire tedavi vermeye gelince, hasta bakıcı hastaya bakmaya gelince de toparlanmak gerekir. zira o insanlar sizin hastanız için o odaya gelmişlerdir.

    diyecek şey çok da anlaşılmadıktan sonra söylemek fayda vermiyor.
hesabın var mı? giriş yap