• şaka gibi ama halk kütüphanelerinde ödünç kitaplarla beraber verilen ayraçlarda soru eki olan "mi" bitişik yazılmış. tost makinesiyle çekmemin kusuruna bakmazsanız fotosu şurada.
  • öğrenci kimliğiyle girilebilen kütüphanelerden farklı olarak sabah 08:00, akşam 16:30 arası açık; pazar ve pazartesi günleri kapalı olan; halkın yarısı işsiz, diğer yarısı da gece vardiyasında işçi olduğu için gündüzleri dolup dolup taşan kütüphanelerdir. mukremin citir gibi kütüphane müdavimleri yüzünden bitişikteki kahvehanelerin sinek avlamasına sebebiyet vermektedirler.
  • nedense kimsenin akıl edemediği bir konuda yetersiz olmasından dolayı nasıl hizmet verdiğini ve özellikle kimlere hizmet verdiğini çalışma saatlerini bildiğimiz zaman bu mantığa kolayca ulaşabileceğimiz, gerçek görevini yapmadığı için bildiğiniz sıradan kamu binası özelliklerine sahip kurum.

    türkiye deki beyaz yaka yada mavi yaka fark etmeden işçi çalışma saatlerini değerlendirdiğimiz zaman haftalık çalışma saatinin 45 saat olduğunu anımsamalıyız önce, çalışma koşulları içinde cumartesi gününe kalan yarım günlük çalışma hakkı nedense iş verenin elinde olduğu için ya tam gün yada şanslıysak eğer yarım gün çalışmaktayız. hafta içi iş başı sabah 08:30 da olduğuna göre akşamda iş çıkışı 18:00 veya 19:00 da olduğuna ve bu saatlere yolda geçirilecek zamanı eklediğinizde kesinlikle iş yerinden özel izin almadığınız sürece asla hafta içi halk kütüphanesine gidemezsiniz, cumartesi günü çalışıyorsanız zaten hafta içi mevcut olan durum ile aynı noktadayız, yarım gün çalışılsa bile cumartesi günü yolda geçirilen zamandan dolayı kılı kılına yetişilebilir ve rahat rahat inceleme fırsatınız olmaz tabi yarım gün olan cumartesi günü yapılacak başka bir işiniz yoksa. pazar günü işçi tüm haftanın yorgunluğunu atmak için beklediği gündür. sevgilisiyle, dostuyla, ailesiyle hoşça vakit geçirme günüdür, gitmek, görmek istediği yerlerin planı vardır aklında, özel işlerini yapar ya da mecbur olduğu tamirat, alışveriş sorumlulukla alakalı işlerle meşgul olabilir.

    merak ettiğim noktada burası çalışan bir işçinin çalışma saatleri ile halk kütüphanesinin çalışma saatleri birbirine uymuyorsa bu kütüphaneden kim yararlanıyor? sanırım işsizler, yaşlılar, ev kadınları, emekliler ve öğrencilerin öğleden sonra eğitime giren kısmı zira öğrenci sabah eğitime gidiyorsa muhtemele eğitimi öğleden sonra bittiği için çok az bir zaman fark ile yetişebilir. bu arada işçiler dışında yararlanabilecek kişilerinde kütüphaneye gitme ihtimali çok düşük ve bu varsayımdan sonra geriye kalan bu kütüphaneler kimin için var ve hizmet ediyor.
  • turkiye'de kitap satışınin düşük olma sebeplerindendir. iyi ki vardır, nefes alınacak yer, huzurlu mekanlardır. benim halk kutuphanem eski ile yeninin arasında kalan garip bi mekan. ayni kitaptan on tane varken ayni yazarın popüler diğer kitabini bulamıyorum. bi senedir tanpınar'ın beş şehir'ini arıyorum, en sonuna gecen hafta dayanamadım artik sordum, çocuk kitapları katında olduğunu söylediler! öyle bir kat mi varmış? ne mantıkla oraya koyulmus, soramadim. lisede ilce halk kütüphanesindeki görevli memur oturup saatlerce muhabbete tutardi. oradan kalma bir iticilik varsa ben de görevlilerle konuşmamayı tercih ediyorum. kitap islemleri için de bir okuyucu sistem koydular zaten, artik guvenlik disinda kimseyle muhattap olmadan, sessiz, sakin, pür sûkûn isimi gorup çikiyorum.

    yalniz buralari okumaktan ziyade ders çalışmak için kullanılıyor ve yer bulmak zor oluyor. o can sıkıcı bazen. öğrencilerin yanından geçerken konsantrasyonlarını bozarim diye çoğu zaman gördüğüm bos yerlere oturamiyorum. yine de bos kalmasından iyidir. kullanışlı mekanlar kısacası ve sayıları yurdumun her yerinde artsin, herkes kullandım isterim. bir de küçüklüğümden beri öğretmenlik dışında hayalimdir: küçük bir halk kütüphanesinde görevli biri olmak. kitapları sıralamak, eskileri onarmak, yeni gelenler yerleştirmek, sorana buluvermek aradığı şeyleri... belki bir gün kendi kutuphanemi açarsam...
  • küçükçekmece'de bulunan bir tanesine sık sık gittiğim devlet şeysi.

    2, 3 sene önce kütüphanemdeki artık okumak istediğim 200 kadar kitabı buraya vermiştim fakat geçen gittiğim de hem rafları boş görmem hemde verdiğim kitaplara denk gelemediğim için bağış kabul ediyor musunuz diye sordum fakat kabul etmediklerini söylediler. kitapların merkezden gelmesi gerekiyormuş. kısacası saçma sapan bürokratik işlemler.

    raflar boş duracağına kitap dursa ne zararı var. verilen kitapları merkeze gönderip onay aldıktan sonra raflara koyacağınıza oradaki kütüphane memuru 2 dakikasını ayırıp kontrol etsin ve raflara koysun.

    ülkede aklı başında işleyen bir tane devlet dairesi yok.
    neyse en azından kütüphane ne zaman gitsem dolu. liseli gençler test çözüyorlar, kitap okuyorlar. en azından gelecek adına umut var.
  • ilkokul yıllarında, yaşadığım ilçenin en güzel semtlerinden birinde konumlanmış kütüphaneydi.

    türk edebiyatının temel eserleri kadar dünya klasiklerinin tercümelerine de ilk kez, bu eski evden bozma kütüphanede mülaki olmuştum. o kitapların kokusu hala sızlatır burnumu hatırladıkça.

    hele kışın gittiğim zamanlar, odanın bir köşesinde yanan sobanın yanındaki masada kitap okumak zevkini şimdi hiçbir ortamda bulamıyorum.

    ve şuuraltı müktesebatımı oluşturan eserlerin de altyapısının o günlerde atıldığını şimdilerde fark ediyorum.

    mal, mülk neyse de; birkaç kitap olsaydı sobanın ateşini alnımda duyarak okuyacağım...
  • bulunduğum ildeki kütüphane beni üzüntülere gark etmiştir. çalışan personellerin lakayt tavırları, sistemin düzgün işlememesi, aradığın kitabın kesinlikle bulunamaması ve güya buradan sorumlu olan insanların kitapların nerede olduğundan bihaber olması gibi nedenler insana sinir krizi geçirtebilir. ayrıca ne zaman gitsem perili ev modunda oluyor kütüphane.

    bugün aldığım kitabı geri vermek için gittim. yetişkin salonunda çalışan gevşek memur ortalıkta yoktu. dakikalarca rafların arasında gezindim. katalog taramada var gözüken hiçbir kitaba rastlayamadım. geçen sefer o gevşeğe sorduğumda " valla ben de bilmiyorum, belki üyededir" gibi mantık dışı bir cevap vermiştir. ulan madem dünyadan haberin yok ne bok yemeye oturuyorsun orada diye sövmüştüm.

    bugün anladım ki bu ülkede insanlar okumaya önem vermediği gibi işini layıkıyla yapmaya da önem vermiyor. bütün sözlük öğretmenler yatıyor diye fergat figan ediyor ama ben bu tarz memurlara bakmalarını tavsiye ediyorum. ben bugün bunu gördüm. ülkeme dair aydınlanmayı da yaşadım. *
  • içinde büyüdüm diyebileceğim kitap dünyası. belki bizim eve çok yakın olduğu içindi. belki o garip kokuya alıştığım için bilmiyorum. bizimkiler bi yere gidecek olduğu zaman beni buraya bırakır giderlerdi. raflar arasında dolaşır, kitapların sırtına sonradan elle yazılmış isimlerini okumakta zorlanırdım. okuldan kaçıp geldiğim de olurdu. ödevlerimi orada yapmak hoşuma giderdi. nemrut bi yöneticisi vardı. yüzü hiç gülmezdi. oraya gelenlerden sıkılmıştı belki. bütün gün kapının yanındaki masasında öyle boş boş otururdu. kitap okumayı da sevmiyordu belli ki. onca kitabın içinde durup hiç okumamasının başka bi açıklaması olamazdı.

    o günlerden birinde uzay macerasını anlatan bir kitap okumuştum. iki erkek ve iki kadının bir uzay aracında geçen günlerini anlatıyordu. sonraki gün geldiğim de koyduğum yerde bulamamıştım. hiçbir yerde bulamadım sonra. kaldı öyle.
    şimdi ne zaman bi kütüphane görsem o burukluk çöker üzerime. ve tabi o garip kesif koku.
  • yeni nesil öyle bi dolduruyor ki sabahtan bu mekanları, sanarsin ülkenin geleceği emin ellerde.

    10 dk ders çalış gibi yap, yarım saat bi oğlanla dolaş. 20 dk ders çalışırmış gibi yap karşıdaki kızı kes.

    bide güneş doğar doğmaz mı çöküyorlar ağzına tükürduklerim güzel masalara anlamadım gitti. bi geliyorum kuytu köşeler hep dolu.
  • ödünç verme bölümleri ile insanların hayatını değiştirebilecek yerler olduklarını düşünüyorum.
hesabın var mı? giriş yap