485 entry daha
  • boynuna kriptonit bağlanmış süperman neyse, türkiye'de de haluk bilginer odur.
  • sokrates'ten atatürk'e sorgulamanın kısa tarihi
    (alt metin : haluk bilginer ve atatürk üzerine söyledikleri)

    plato, dünyadaki her cismin aslının (idealin), ruhlar dünyasında olduğuna inanırdı. onları, doğmadan önce veya ölünce görebileceğimizi, dünyada onların algılanamadığını savunurdu. ölümlülerin, yaşamları esnasında bunları sezgiyle hissedebileceğini söylediğinden felsefesine yunanca "idea" sözcüğünden türeyen "idealist felsefe" adı verildi.

    öğrencisi aristo ise idealist felsefeyi kabul etmekle birlikte yalnızca ruhların erişimi olan bu modeli reddetti ve idea'nın ruhlar dünyasında değil her varlığın özünde yer aldığı dolayısı ile bunları inceleyerek her bilgiye ulaşılacağını öne sürdü.

    yüzyıllar sonra hristiyanlık, skolastik dönem'de, tanrı ve insan ilişkisinin felsefi temellerini idealist felsefede bulduğuna inandı. bu sebeple plato ve onun felsefesi yetersiz kaldığında, aristo, bir aziz mertebesine çıkarıldı. hristiyan kozmogonisine tam olarak uyan ve dünyayı evrenin merkezine koyan aristo astronomisi, bire bir kabul gördü ve galileo aksini kanıtlayana dek bu böyle kaldı.

    platon ve aristo'nun hocaları sokrates, atinalılar tarafından yunan tanrılarına karşı geldiği ve öğrencilere her şeyi (özellikle de hakim rejimi) sorgulamayı öğrettiği gerekçesiyle yargılanmış, baldıran zehri içirilip idam edilmişti. ama onun fikirleri ölümüyle daha da güçlendi ve her türlü bilgiye doğru sorgulamayla ulaşılabileceğini öne süren aristo sayesinde onlar da orta çağ'a ulaştı.

    böylece aristo'nun evren konusundaki fikirlerini kutsal kabul ederek dogma haline getiren hristiyan skolastik düşüncesi ile her fikrin (aristo'nunkiler dahil) günü gelip sorgulanması gerektiğini savunan aristo felsefesi gün gelip karşı karşıya geldiler.

    mustafa kemal, 19cu yy'ın sonunda doğmuş bir asker, fikir ve devlet adamıydı. fikirleri ile ortadoğu coğrafyasında çağdaş bir ülkenin temellerini attı. bunların bir kısmını belki de döneminin gereği olarak sorgulamaya açmadı. buna izin vermedi. kurduğu rejimin kendisinden sonra gelen temsilcileri de bu geleneği sürdürdüler. bu zamanla ortak tarih, etnisite ve milliyetçilik kavramları üzerinde tartışmaya açık olmayan bir dogmatik alan yarattı. her bilginin sorgulanmasını esas kabul etmesi gereken akademilerde bile, bu toplum mühendisliğinin eseri "inkılab tarihi" dersleri okutulan bir dönem yaşandı. böylece mustafa kemal'in kendi zamanının çok ötesindeki fikirleri, zamanla baskı altındaki çevrelerin (menfi bir anlam yükleyerek) kemalizm adını taktıkları bir hakim ideolojiye dönüştü.

    oysa ki atatürk şöyle diyordu: ” ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum.benim manevi mirasım bilim ve akıldır…

    zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur…

    benim türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”

    ben bu sözleri gerçek atatürkçülük için bir kılavuz kabul ediyorum. ve kemalizm'e karşı atatürkçülük diyorum. tabulaştırılmış aristo'ya karşı yolu nasıl sorgulayan aristo açtıysa, atatürk'ün fikirlerini kutsallaştırıp tartışmaya kapatan ideolojiye karşı çözümün yine atatürk'ün ilerici fikirlerini iyi anlamaktan geçtiğini düşünüyorum.

    haluk bilginer'in bulunduğu konum itibariyle böylesi hassas bir konuda daha özenli cümleler seçmesi gerektiğine katılırım. ancak kanımca anlatmak istediği budur.
  • diyelim ki haluk bilginer bir rejim yalakası ve atatürk düşmanı. o ödülü de bu sayede aldı falan filan.

    ama bu yargılar birer argumentum ad hominem (konunun esası üzerinde akıl yürütmekle değil tartışmacının kimliğine saldırarak tartışmak). yani diyelim ki bilginer kötü niyetli bir şarlatan, ama bu tartışmanın özüne ait bir unsur değil ki.

    değindiği noktalar, türkiye cumhuriyeti tarihi'nin karanlık yönleri ile yüzleşmek zorunda oluşumuz bir gerçek. ve türkiye'nin kendisini ilerici aydın gören kesimi bu hesaplaşmaya cesaret edemedikçe, birileri gelip bu yaranın kabuğunu kaldırıp kanatmaya devam edecek. ilerlemeye dair tek bir adım daha atılamayacak ve biz nasırımıza basıldıkça böyle öfkeli tepkiler vermeye devam edeceğiz.
534 entry daha
hesabın var mı? giriş yap