• omuzlarında ağır bir sorumlulukla konuştuklarını bilirler: insanlık suçu.

    nefesi kan, üstü başı kendine ait olmaya deri kokan bir canavara nasıl güvenebilirsiniz ki?

    kendisi dışındaki tüm heterotrof canlılara "hayvan" diyecek kadar kibirli, canı çektiğinde sizi kesmekten çekinmeyecek kadar bencil bir varlığa güvenir misiniz?

    üstelik insan, "hayvan"larla konuşan diğer insanlarla alay edecek kadar küstah. sadece diğer canlılara karşı değil, tarih boyunca kendi türüne de tepeden bakmış ve hatta bakmaya devam etmektedir:

    kızıderilileri, aborijinleri katlederken; afrikalı siyahileri köle yaparken, inuitleri yarı insan olarak aşağılarken, yahudileri ve çingeneleri yakarken, amazon yerlilerini "ilkel" olarak damgalarken yaptığı gibi.

    bugünkü ırkçılık da bu davranışın yankısı: kendini diğer insanlardan üstün görmek.

    böyle yapmamızın nedeni çok açık: kendimizi bir canlının üzerinde konumlandırdığımızda, ona müdahale etmeyi hak olarak görürüz. bu "hakkı" dogmalarla beslediğimizde ise, vicdanımızın sesini boğmuş oluruz.

    daha düne kadar, beyazlarla aynı ortamı paylaşmak isteyen siyahiler protesto yaptıklarında, gözaltına alınıyor ve şiddet görüyordu. onlara yapılan ve bugün "ırkçılık" olarask kınadığımız sert müdahale o zaman "yasal"dı.

    1960'ta küçücük bir kız (bkz: ruby bridges), beyaz arkadaşlarıyla aynı okulda okumak isteyince, amerika'da kıyamet kopmuştu. yetişkin beyazlar tarafından yuhalanarak, fbi korumasında okula gidiyordu. şu görsel fotoğrafa bakmakta zorlanırım, kalbim acır. çünkü küçücük bir kız o ve sene 1960! sadece okumak istiyor.

    dün, beyazlarla okumak isteyen çocuklar yuhalanır, yerlilerle konuşan "asiller" yadırganır, alay konusu yapılırdı.

    çevrenize bakın, insanın bu huyu kurumadı; ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, kafatasçılık, mezhepcilik, hatta hemşehricilik ile sürüyor.

    insan hemcinslerini aşağılamakla kalmıyor, diğer canlıların su kabını deviriyor, patilerini kesiyor, spor için onları öldürüyor, toplama kamplarını andıran çftliklerde eziyet ediyor.

    bu yüzden, onlarla konuşan insanlarla alay ediyor.
  • aralarında olduğum insanlar
    hayvanlar sizin ne dediğinizi kelimelerden değil ses tonunuzdan gayet iyi anlar.
    eğer kasten hile yapmıyorsanız, kötü şey söylediğinizi, bir şeyi yapmasını istemediğinizi, övgüleri, istekleri hepsini anlarlar.
    bu yüzden hayvanlar ile konuşmak gerekir bence
  • otelin bahçesindeki kedi ile biz her karşılaştığımızda merhabalaşıyoruz. iyi günler, naber falan, çok fazla yüz göz olmadık yani.
  • (bkz: hz. süleyman)
  • benim bu. eve gelince ne yaptınız bugün diye soruyorum. ve hayır yalnız yaşamıyorum.
  • ben de evdeki hayvancıklarımla konuşurum ses tonundan ve vücut dilinden ne demek istediğini anlıyorlar
  • cici kuş, boncuk, maviş diyen insanlar olduğu gibi yakala, kap getir şeklinde hayvanlarla konuşanlarda vardır. kimide hayvanın arkasından koş, yürü, daha hızlı diye bağırıp çağırabilir, bu gruptakiler gene yattı altılı diyerek kendileriyle bile konuşabilir
  • insanlarla konuşamadığım için bu benim. bir insanla konuşmak istesem ya gevezesin diyor ya da dinlemiyor. bir ara duvarlarla konuşuyordum. monolog işte. gerçi bazı insanlarla da konuşmalarım hep monologmuş.

    sonra arka bahçede kediler ve bir köpeğe bakmaya başladım. sabah kalkar kalkmaz yanlarına gidiyordum. akşam üstü işten döner dönmez yine yanlarında alıyordum soluğu. gerçekten mutluydum. onlara anlatıyordum gün içinde yaşadıklarımı ya da kafama taktığım saçma ya da saçma olmayan şeyleri. hem onları besleyip hem konuşuyordum işte. belediye kuduz var diye aldı götürdü onları. ıssız kaldım resmen. yine duvarlara kaldım.

    uzun bir süre insanlarla zaruri sebepler hariç konuşmayı da düşünmüyorum. yani kim empati yapabiliyor ki dediklerimi? ya da biriyle karşılıklı konuşmak istesem kim adam yerine koyuyor? hep boş küme. herkes kendi penceresinden görürmüş yaşadıklarını.

    insan konuştukça kırıyor insanı. hayvanlar öyle değil. konuşmaya başladıkça onlarla; size karnını sevdiriyor. üzüldüğünüzü anladıkları için yalıyorlar. karşılıksız seviyor bence hayvanlar.

    günümüz dünyası kimse beni sevmiyor serzenişinde. herkes sevilmek istiyor. sevmeyi bilen yok! sevmek beklentiye girerek yapılmaz. sevmenin menfaati, çıkarı olmaz. neşesi olur. sevdiğiniz insanların mutluluğunu istersiniz üzülmesini değil. hayvanlar böyle işte. sizi mutlu etmek için yaratılmışlar sanki. dert ortakları sohbet arkadaşları.
  • bir mahallede eğer kediler ve köpekler sizden kaçmıyorsa, kendini sevdiriyorsa, o mahallede iyi insanlar yaşıyordur. yeni bir semte taşınacağınız zaman buna da dikkat edin mutlaka. hayvanlarla konuşan, yemek veren, onları seven, koruyan insanlardan kimseye zarar gelmez.
hesabın var mı? giriş yap