• carl sagan'ın sunduğu cosmos adlı belgesel serisinde de (tabii ki kitabında da) yer almıştır:

    http://www.youtube.com/watch?v=7hy0bimyus4
  • (bkz: carl sagan)ın (bkz: cosmos) adlı kitabında nefis anlatımı şöyledir.“yeryüzündeki yaşam müziğinin küçük bir bölümüne ilişkin bir öykü anlatmak isterim. 1185 yılında japon imparatoru, an t oku adında yedi yaşında bir çocuktu. genji samurayları kabilesiyle kıran kırana bir savaşa girişen heike samurayları kabilesinin lider adayıydı an toku. her iki grup da imparatorluk tahtında cedlerinin üstünlüğü nedeniyle hak iddia ediyordu. son çatışma, imparatorun da başkomutan gemisinde bulunduğu 24 nisan 1185 günü japon iç denizi danno ura’da yer aldı. heike’ler yenildiler ve çoğu öldürüldü. geriye kalanlar da, dalga dalga kendilerini denize atarak boğuldular. imparatorun anneannesi sultan nii, antoku’yla birlikte düşmanın eline geçmemesi gerektiği kararma vardı. başlarına neler geldiğini heike öyküsü'nden izleyelim.

    imparator yedi yaşındaydı o yıl. fakat daha büyük görünüyordu. öyle sevimliydi ki, beline kadar inen uzun ve simsiyah saçlarının çevrelediği yüzünden ışık parıltısı saçılıyordu. şaşkın bir ifadeyle sultan nii’ye, «beni nereye götürüyorsun?» diye sordu.

    gözlerinden yaşlar boşalan sultan nii, genç hükümdara dönerek onu teselli etti ve uzun saçlarını güvercin renkli pelerinine doladı. gözleri dolan küçük hükümdar ellerini kavuşturdu. önce başını doğuya çevirip tanrı ise’ye veda etti, sonra da batıya dönerek nembutsu’sunu (budda’ya yapılan bir dua) söyledi. sultan nii, çocuğu göğsüne sıkıca bastırıp, «okyanusun diplerindedir bizim sarayımız,» diye mırıldandı. böylece dalgalar arasından birlikte deniz dibini boyladılar.

    “heike’lerin tüm filosu yok oldu. yalnızca kırk üç kadın hayatta kaldı. imparatorluk sarayında hizmetkârlık yapmış olan bu kadınlar, deniz savaşının yapıldığı yerin dolaylarında yaşayan balıkçılara çiçek salmaya ve onlara yakınlık göstermeye zorlandılar. heike’ler tarih sahnesinden kaybolup gittiler. bu arada saray hizmetkârlarından ayak takımı olanlarının balıkçılardan peydahladıkları çocuklar, savaş gününü anma festivali düzenlediler. bugüne dek her 24 nisan günü bu festival tekrarlanır. heike’lerin torunları olan denizciler, boğulan imparatorun anıtkabirinin bulunduğu akama tapınağına giderler. orada danno ura deniz çarpışması olaylarının temsil edildiği bir oyunu izlerler. aradan yüzyıllar geçtikten sonra bile insanlar burada samuray ordusu hayaletlerinin kandan ve yenilgiden ‘arınmak için denize doğru koştuklarını görür gibi olurlar.

    balıkçılar, heike samuraylarının o iç denizin derinliklerinde yengeç biçiminde dolaştıklarını söylerler. gerçekten de burada, sırtlarındaki girintili çıkıntılı şekilleriyle samuray yüzünü andıran yengeçler vardır. bunları yakalayan balıkçılar tekrar denize atarlar. yeniden denize atmalarının nedeni danno ura olaylarının acısını anmalarındandır.

    bu efsane ilginç bir soruna yol açıyor. nasıl oluyor da bir savaşçının yüzü bir yengecin kabuğuna işlenmiş olabilir? bunun yanıtı, o yüz şeklini yengeç kabuğuna insanların aktardığıdır. yengecin kabuğundaki şekiller kalıtsaldır. fakat insanlarda olduğu gibi, yengeçlerde de birçok değişik kalıtsal çizgiler vardır. diyelim ki, rastlantı sonucu, bu yengecin çok eski cedleri arasından biri, azıcık da olsa “insan yüzüne benzer bir şekille ortaya çıkmış olsun. o takdirde, balıkçıların, danno ura savaşı sözkonusu olmadan da, insan yüzünü andıran bir yengeci yemek istemeyecekleri söylenebilir. balıkçılar yakaladıkları yengeçleri yeniden denize atmakla evrim kuramının bir sürecini harekete geçirmiş oluyorlar. o da şudur: eğer bir yengeç olağan bir yengeç kabuğuna sahipse, insanlar onu yerler ve o yengecin soyundan gelenlerin sayısı azalır. eğer kabuğu insan yüzünü andırıyorsa, yengeç yeniden denize atılacağından o yengecin soyundan üreyecek olanlar daha yüksek sayılara ulaşacaktır. yengeçler, böylesi kabuklara sahip bulunmaktan yararlanmışlardır. yengeç ve insan kuşakları zaman içinde akıp gittikçe samuray yüzüne en çok benzerlik gösteren kabukluların yaşamlarını sürdürmeleri olanağı doğmuştur. tüm bu olgunun yengeçlerin isteğiyle bir ilintisi yoktur. ayıklama (seleksiyon) onların dışından gelen ve kendini kabul ettiren bir güçtür. samuray yüzüne benzediğiniz oranda hayatta kalma olasılığınız artıyor. sonunda samuray yüzüne benzer kabukluların sayısı bir hayli çoğalacaktır da.”
  • (bkz: carl sagan) cosmos kitabında bahesettiği , biz insanların doğa üzerinde ki etkisinden bahseden , seleksiyon (ayıklama) örneğidir.
  • heike samuraylarını ve yengeçleri çoook hüzünlü bir hikayede izlemek de mümkün http://www.imdb.com/title/tt0058279/

    --- spoiler ---

    ah ah o mezar taşlarının insana dönüştüğü sahne içimi parçaladı.
    --- spoiler ---
  • trajik hikayedir doğrusu. cosmos belgeselinde bu hikayenin anlatıldığı kısmı türkçe altyazılı izlemek isteyen buyursun.

    https://youtu.be/2irb2g_r9ei
  • carl sagan kosmos'u çekmese ve kitabını yayınlamasaydı bizlerde bu yengeçleri duyduğumuzda ve gördüğümüzde yüzlerinin insan yüzünü andırmasının ardında ilahi bir şey arayıp işin içinden çıkamayacaktık.
    " nasıl olur ya nasıl" diye içimiz içimizi kemirecekti.
    işte bu yüzden carl sagan ve ekibi kosmos belgeseli ve kitabıyla, bilimi " popüler bilim" tanımıyla halka sevdirerek, ufkumuzu açarak büyük bir devrim gerçekleştirmişlerdir.
  • ithaki yayınları japon klasikleri serisinin 12. kitabı olan lafcadio hearn (yakumo koizumi) tarafından yazılan kvaidan: tuhaf şeylere dair öyküler ve incelemeler kitabının ilk öyküsünde varlığından haberdar olduğum yengeç çeşidi.

    öyküye göre bu yengeçlerin sırtında insan yüzü görünümünde yapılar bulunması, heike'li savaşçıların ruhları olmalarından kaynaklanıyormuş.

    kozmos belgeselini izlemediğim ve kitabını da okumadığım için orada da geçtiklerinden kutsal bilgi kaynağımıza girdikten sonra haberim oldu.

    yengeçlere karşı korkuyla karışık tiksinme duygusu hisseden biri olarak hemen görsellerine baktım ve içim kalktı. ama pişman değilim.
hesabın var mı? giriş yap