• tasavvuf yolunda çalışanların düştüğü en büyük vartalardan biri "ben bu işi başaracağım; hakka vasıl olacağım" zannını beslemeleridir. nefsi emmare kaynaklı bozuk bir düşüncedir bu. kimse kendi gücü ve çalışması ile hakka vasıl olamaz. bir karıncanın koca bir dağı taşıması ne kadar imkansızsa, bir kimsenin kendi gayreti ile gayeler gayesine ulaşması o kadar imkansızdır. eğer ilgilisi bu idrakı çabucak edinemezse, tasavvuf yoluna girip gireceğine bin pişman olacaktır; çünkü karşısına öylesine güç yetirilmez ve ezici durumlar çıkacaktır ki, hayal bile edemezsiniz; çünkü evrensel düzen, güç iddiasında bulunanı süründürür; acze düşürür ki aklı başına gelsin.

    tüm başarıyı rahman* ve rahim* olanın bir ihsanı, bir ikramı olarak bilen ve o lütfa nail olmak için tüm gücünü seferber edene ise düzen çok farklı davranacaktır. onun her gayreti on kat, yüz kat, bin kat hatta çok daha fazlasıyla ödüllendirilecektir.

    evet, karınca dağı taşıyamaz ama karıncanın azmini himmetini takdir eden ilahi kudret, bir iltifat neviinden olarak, karınca namına dağı kaldırabilir veya parça parça edebilir. dağdan kasıt elbette nefstir. (karınca namına dağı kaldırabilir= işte bu cümle besmelenin sırrıdır)

    bu arada şunu da belirteyim: tüm bu hadiseleri işiten ve kendi anlayışına göre değerlendiren halkın, karınca ile temsil edilen hak talibine olağanüstü güçler atfetmesi kaçınılmazdır. artık onun namı "dağı taşıyan karınca" olarak efsaneleşecektir; zira avam mertebesindekiler güçlü ve katı egoları sebebiyle ilahlar icat edip ona tapma eğiliminde olurlar. aslında dıştaki tanrı içteki egonun bir projeksiyonudur. nihayetinde de insanlar, karıncayı ilah gibi görenler ve karıncanın mucizelerini inkar edenler olmak üzere iki bölük olacaklardır. işin sırrını ise ariflerden başkası bilemeyecektir.

    hz. süleyman ve aşık karıncanın hikayesi:

    https://www.youtube.com/watch?v=bwf1rpymsf8
  • kalbin bütün kuvveti ile cenab-ı hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret.

    allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi.

    tabiî şevk ve meyil ve heves.

    lütuf, yardım. (bak: mahiyet) himmet kelimesinin çok geçtiği bir ders: (s - zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir? c - hayat bir faaliyet ve harekettir. şevk ise matiyyesidir. işte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan ye's rast gelir. kuvve-i maneviyesini kırar. siz o düşmana karşı. *
  • kişinin, kendisi için değer ve kıymet ifade eden şeyleri elde etmek adına ortaya koyduğu gayret.

    (bkz: himmeti millet olan tek başına millettir)
  • "himmet, herhangi bir işte iradeyi toplamaktan ibarettir. öyle ki, aksi hatıra gelemesin. himmet böyle olursa murat ele ge-çer. yetiştiricilere düşen, arada bir nefsini himmet imtihanından geçirmek ve ilâhî isimlerle münasebetlerinin ne derecede olduğu-nu, tesirlerinin hangi noktaya kadar varmış bulunduğunu yoklamaktır.

    delikanlılık devrimizde mevlânâ sadeddin kaşgari ile heri'deydik. seyir ve panayır yerlerine gidiyor ve güreşenler üze-rinde tesir ve himmet «derecemizi imtihan ediyorduk. himmet et-tiklerimiz galip geliyordu. sonra onu bırakıp öbür tarafa dönüyor ve bu defa onu galip kılıyorduk. bir gün yine gittik. aramız-dan kimse geçmesin diye elele vermiştik. güreş yerinin bir ke-narında mevki aldık. güreşçilerin biri, heykel gibi bir cüsse sa-hibiydi, öbürü zayıf, nahif... mevlânâ sâdeddin'e : «şu zayıfı galip kılmaya çalışalım! sen himmet göster, ben de yardımcın ola-yım!» dedim. iri vücutlu, zayıf ve nahif adamı paçavra gibi yer-den yere vuruyordu. zayıfa himmet etmeğe koyulduk. o anda zayıfta beklenmedik bir hâl oldu. ellerini uzatıp o koca gövdeyi havaya kaldırdı ve başının üzerinde döndürüp sırtüstü yere çal-dı. halktan müthiş bir nâra ve çığlık koptu. herkes bu beklen-medik neticeden çarpılmış, gırtlağından garip sesler çıkarıyordu. kimse tesirin nereden geldiğini anlayamamıştı. baktım, mevlânâ hazretlerinin gözleri yumulu... kolundan dürttüm ve «artık himmeti bırakın, her şey olup bitti!» dedim ve onu çekip seyir yerinden uzaklaştırdım.

    kur'an ile cidalleşmek mümkün olmadığı gibi, arifin himmetine karşı durmak da kabil değildir. ona karşı çıkan mut-laka mağlûp olur. hattâ demişlerdir ki, bir kâfir bile iradesini bir nokta üzerinde yoğunlaştırıp himmet sarfedecek olursa muvaffak olur. îman ve iyi iş bu mevzuda hususî bir âmil teşkil etmez. saf kalplerin tesiri gibi kötü nefslerin de tesiri sabittir."

    derviş ilim ve tefekkürle meşgul ola ola en sonunda muazzam bir yoğunlaşma/konsantrasyon kabiliyetine kavuşur. gerçi bu kabiliyet bir yan üründür ama dervişe o noktada istediği her şeyi elde etme kapısı açılır.

    kulağa çok hoş geliyor değil mi?

    gelmesin! aslında bu bir imtihandır ve sunulan deccalın taamıdır. bir kimse şuur itibariyle mehdisine ulaştığı anda, diyalektik sürecin bir gereği olarak, otomatikman o kimsenin şuurunda zıt mana dahi ortaya çıkar; o da deccaldır.

    o kimseye bir nevi çok boyutlu limitsiz kredi kartı verilmiş olur. para, kadın, güç ne isterse artık onları kolayca elde edebilir hale gelmiştir. tasavvuf ylculuğuna çıkanlardan az bir kesim bu noktaya gelebilir; onlardan da bu imtihanı geçen azdan da azdır. çoğu derviş(!) bu noktada deccalın sofrasına oturur.

    gerçekleşen hadise aslında için dışa çıkmasıdır. o kimse zaten en başta bu yola arzularını tatmin için çıkmıştı; istediği para, kadın ve güçtü; istediği de ona verildi. hepsi bu.

    müslüman görünümüne aldanılmasın; bu noktada o şahıs artık bir tür deccaldır. bu kimse lisanıyla veya lisan-ı haliyle "güüüç bende artık" demektedir. halbuki ayna kendinde tecelli eden güneşin ışıklarına(esma) sahip değildir; sadece onları yansıtır. o isimleri sahiplenmesi gasptır, küfürdür.

    bu noktada haddinden ziyade iddialar da baş gösterir. artık o kimse hak olduğunu*, mehdi olduğunu, kurtarıcı oldunu vs...iddia etmeye başlar. çok gariptir ki, bu hale gelmiş şahıslar hep amerika'ya göç ederler. şu anda hatırıma üç tanesi geldi...

    gerçek mümin ise aczini, fakrini bilir. mülkü sahibine verir ve asla pay istemez(mesnevi'deki ava çıkan kurt, tilki, aslan hikayesi). güç iddiasında bulunmaz; deccalın sofrasına oturmaz; fakirliği tercih eder.

    not: mutlak fena ve beka haline ulaşmış kamil insanların himmet kullanması caizdir. sekr(manevi sarhoşluk) halinde söylenen şathiyattan(enenl hak) da sahibi sorumlu değildir. yani her gördüğümüz sakallı dedemiz olmayabilir.
  • himmet, lügat manası itibariyle bir kişinin gönlünün tamamen, bütün kuvveti ve kudretiyle bir başka kişi hakkındaki müsbet düşünceleri ve onun yapma isteğinin o kişide belirmesidir. buna himmet denir.
  • [hüthüt dedi ki: "elest aşıklarının muhafızı himmet ve gayrettir; her ne varsa gayretle elde edilir.] feridüddin attar - mantıku't-tayr
  • ilk defa 14-15 yaşlarında duymuştum atatürk'e hakaret eden birini. dehşete düşmüştüm. nasıl bir meczup gazi mustafa kemal'i küçümser, ülke için yaptığı onca fedakarlığı yok sayardı. bizim için o zaman tabuydu atatürk. gerçi hala öyle :) unutursak/unutturursak kanımız kurusun lann. yemin ediyom saçma sapan bi adam kursa şu ülkeyi bu kadar sahiplenmezdim. neyse sapmayalım konudan. mavi gözlü reyize hakaret eden dombiliye ne cevap vereceğimi bilemedim çünkü böyle bir namussuzlukla ilk defa karşılaşmıştım. sen ne konuşuyon lan değişik deyip burnuna çalışsam su aygırı göbeğiyle ezerdi beni, cesaret edemedim. ağzım acık öyle bakakaldım. biraderim de yanımdaydı o da mal gibi kalmıştı ben gibi. sonradan öğrendik ki dombilinin ailesi gülen cemaatindeymiş. çocuk daha o yaşlarda risalelerden, fethullahın dini kasetlerinden bahsedermiş. ozamandan kinlenmiştim bu piçlere. sene 93-94 işte.
    sonradan lise sıralarında, dersanede, üniversitede bu dombili gibi tiplerle daha çok karşılaştım. fetoyu peygamberleştirmeler, atatürk e hakaretler, kimse yok mu dernekleri, himmetler, maklubeler, şeyh saitler vs. ama bizde boş değildik artık. kendi çapımızda gazi'mizi savunduk bu amın evlatlarına karşı. ama aklım hep o maklubede kalmıştı. illa ki tadına bakacaktım. ilahi bir tadı olmalıydı. n'aptım ettim abilerin sohbet ortamına girdim. maklubeyi orda tattım ilk defa. aman yarebbim o nasıl bi güzellik öyle. lan dedim sırf bunu yemek için her hafta gelirim ben hem namaz falan da kılar, risalelerden de nasipleniriz? bi daha kısmet olmadı tabi:)
    iş güç sahibi olduk da elimiz ekmek tutar oldu sonradan. biradere para gönderiyorum yurtdışına 2-3 aya bir. gönderirken de piçlik olsun diye eft ye not olarak himmet yazıyorum. birader de allah bağışlarınızı kabul etsin minvalinden mesajlar atıp iyice geyiğe vurmuştu olayı. fetonun iktidarla mücadelesi kızışınca bu geyiğe resmi kanallardan son verdik hemen. hele son darbe girişimi, kamuda işten almalar, kayyumlar, el koymalar. fetocu avı başladıktan sonra iyice tırıs tırıs tırsmaya başladım. biradere diyorum olm bu sefer kökünden tuttuk masumuz desek de kimse inanmaz. adamın götü aladağ dan serin tabi nasıl olsa yurtdışındayım bana kimse dokunamaz havalarında. bendeki tedirginlik haftalar sürdü. taa ki geçen perşembeye kadar. işyerindeyim. güvenlikten aradılar benimle görüşmek isteyen sivil polisler olduğunu söylediler. hemen kulağım kızardı soğuk soğuk terler dökmeye başladım. olm şimdi tarraa hamuduylan yedik lan dedim. korkudan ve heyecandan koridorda yanımdan geçen genel müdür yardımcısına bile selam vermeden sivillerle görüşeceğim odaya gittim. iki sivil polis değil de iki nazi subayı vardı sanki karşımda. tek suçum da yahudi olmaktı. boğazımda biriken gıcığı temizleyip merhaba dedim. hemen girdiler konuya, himmet olayını falan sordular. allahtan derslerine çalışıp gelmişler de benim o taraklarda bezim olmadığını araştırmışlar önceden. daha dikkatli davranın hassas bir dönemdeyiz diyip ayağa kalktılar. sevinçten bağıra bağıra emredersiniz komutanım diyesim geldi de diyemedim:)amına koduğumun fetosu
  • özellikle dini cemaatlerde mensupların bir araya gelerek günün ve yapılası hayırların öneminin vurgulanmasının ardından yarı açık arttırma düzeninde, maddi ve bazen manevi vaadlerde bulunması..
  • 0.818181... dereceye denk düşen açı birimi. örnek vermek gerekirse bir üçgenin iç açıları toplamı 220 himmettir.
hesabın var mı? giriş yap