• "rüzgârın yerlere saçtığı yapraklar
    gibidir insan kuşakları." (homeros)

    odysseia'dan alıntılar:

    "bir tanrı, kendi görünmek istemedikten sonra, geldiğini ve gittiğini kimin gözleri görebilir?"

    "temiz bir kalp, zehirli dillerin bozduğunu düzeltir."

    "kuşlara gelince, güneşin ışıkları içinde bütün kuşlar uçar ama hepsinden kehanet çıkarılmaz."

    "çünkü tanrılar alacaklarının unutulmasına izin vermezler."

    "...onları birleştiren sevgi ne kadar büyük olursa olsun, bu halden sıkılırlar."

    edit: imla
  • omer in yunanca soylenisi. (yunancada kelimelerin ilk harfi h ise, okunmaz. ayni trakyalilar gibi yani)
  • tüm şairlerin babasıdır homeros!
    kimine göre kimliği belirlidir. izmirli’dir. gözleri görmez. eserlerindeki üslup farklılıklarına bakan kimilerine göre ise tek bir kişi değildir. o anonim bir karakterdir. şöyle de düşünülebilir:
    homeros (i.ö.viii), ionia bölgesindeki smyrna (izmir) sehrinde doğmuş, şehirden şehre dolaşarak şarkılar söyleyen kör bir rhapsados’tur. masalın gerçekle , hurafelerin haberle , tarihin mitolojiyle içiçe olduğu ilk çağ dünyasında ilyada(ilias) ve odysseia epik şiirlerini (destan) doğdukları topraklarda kendinden bir üslup ve renk katarak. onları tanrısal niteliklere harmanlayarak. kah var olan tanrıları taçlandırıp kah kendinden tanrılar katarak gittiği yerlerde önce köy kahvelerinde sonra ün kazandıkça zengin sofralarında daha da giderek kralların huzurunda anlatan bir gezgin öykü anlatandır, meddahtır, vaka nüvistir, masalcıdır, halk ozanıdır.

    başında elbette duydukları vardır. gerçeklere dayalı söylentilerdir bunlar. çünkü savaş homeros’tan da yüzyıllar önce olmuş bitmiştir. homeros belki anne babasından , büyük ihtimalle de yaşadığı yere gelen kendisi giibi gezgin şairlerden dinlediği dastan parçalarını derleyerek bir manzum esere dönüştürmüş. ona üslupsal zenginlik ve mitolojik ve hatta felsefi derinlik katmış ve eksik kalan yerlerine dehasının ve hayal gücünün ortak eseri olan katkılar yaparak ilk çağ ion uygarlığına birden fazla şeyi aynı anda kazandırmıştır:
    - tanrıları için bir soy ağacı ve belki de değişik köken ve uluslardan gelen o zaman anadolu halkı için uzlaştırıcı nitelikteki birden çok kökenli tanrının bir uzlaşma potası. böylece mezopotamyalı hepa , anadolulu apollon ve artemis, kuzeyli zeus ve atina’ya anadolu’dan zeytin dalını getiren atena aynı çatı altında olimpos’taki ebedi ikametgahlarına yerleşirler. kimi zaman bu çok menşeliliğin getirdiği zorunlulukla her yerden biraz biraz alarak birden fazla karakter kazanırlar. örneğin anadolu’nun ana tanrıçası artemis masum ve iyi niyetli bir genç bakire oluverir.
    - iki manzum eser, eserler yaratıldığı dönemden daha sonra yazıya dökülmüştür. ilyada, 15.537 mısradan oluşan 24 kitaba ayrılmış bir kahramanlık destanıdır. destan 10 yıl süren troia savaşı'nın 49-50 günlük bir dönemini işlemiştir.
    - her ne kadar homeros kendi görüşünü hiç yazmasa da ve eserler galip akha’nın zaferini taçlandırır görünse de tüm eser boyunca saldırıya uğrayan mağdurun yanındadır sanki. elinden geldiğince över truva’nın yiğitliğini , cesaretini , ahlakını ve kötü yazgısının kurbanı olmasına sebep olan yenilgi bile bir hilenin sonucudur. iyonyalı homeros sanki içine sindirememiştir yunan yarımadasından gelen saldırganın kendi toparığndaki yüksek ve zengin uygarlığın tüm zenginliğini bir kadını bahane ederek yağma edişini.

    - öte yandan yeryüzünde şan ve şerefin en büyük erdem kabul edildiği çağlara en uygun düşen edebi tarzdır şiir. olaylar, karakterler, hurafeler, örf ve adetler de şairlerin zihinlerindeki imgeleri ateşleyici kaynaklardır elbette. destanlara hakim olan gerçeküstü, fantastik ve metafizik öğeler, yalnızca yazarların tahayyül gücüne mal edilemez; insanlarla tanrıların yanyana getirildiği bu manzum hikayeleri yaratan toplulukların dünyayı yorumlayışının kendisi fantastiktir aslında. homeros'un metinlerindeki; erkekler arasındaki dostluk, tanrıların hazırladığı bir kader olarak aşk, kendini hep hissettiren cinsellik, kadınların ihaneti, toplumun her çeşit beceriye hayranlık duyma eğilimi, yarışmaların yaygınlığı, eğlence tutkusu ve coşkunluk gibi motifler, eski yunan toplumunun yaşam biçimlerinin ve ruh halinin yansıması olarak, gerçeküstü bir anlatımın ardındaki somut gerçeklerdir.

    - dikkat edilecek olursa, olayların felsefi yorumları yoktur "ilyada" ve "odysseia"da, ama bu olayların, çevrenin, giysilerin, karakterlerin inceden inceye tasvir edilişi hemen farkedilir. "şair hissetmiştir , size de hissettirir. hissettikleri ona tesir etmiştir, o da bu tesirleri size nakleder... homeros'u okuyun, o her şeyi, herkesin her gün karşılaştıklarını bile tasvir eder; bu gözleri görmeyen bir adamın görsellik karşısındaki heyecanı mıdır, yoksa onun çağında destanlarını dinleyenleri her detay ilgilendirdiğinden mi böyledir bilinmez ama o adanın su ile çevrildiğini, öğleyin güneşin tam tepemizde olduğunu yazmaktan bile imtina etmez.her şeyi tasvir etmek zorundadır, tekrarlar yapar, ama bıktırıcı değildir. çünkü yaptığı tekrarlar, farklı anlarda yeniden ortaya çıkan duygulardan kaynaklanmıştır ve bu tekrarlar, sözel kültürün etki yaratma araçlarıdır aynı zamanda.

    ilk bakışta çok eskimiş ve çocuksu gelebilir homeros'un destanları. mitolojiden, fantastik anlatımdan hoşlanmayanlar ise onları saçma bulacaklardır. oysa bu metinlerde, insanoğlunun yüzyıllardan beri değişmeyen pek çok temel dürtüsü, duygusu vardır. onları tüm zamanlarla çağdaşlaştıran yani "klasik" yapan işte bu özellikleridir. üstelik, "ilìada" ve "odysseia" , bir yandan yunan tragedyalarının habercisidir, diğer yandan, yalın bir dille kaleme alınan daha doğrusu söze dökülen destanlardaki anlatım tarzı; geçmiş ve şimdi arasında gidip gelerek -zaman akışını kırarak- aktarılan hikayeler, modern edebiyatın bilinç akışı tekniğinin öncüsüdür. usluptaki sadeliğin asıl nedenini ise, o çağlarda sözlü anlatımın müzik eşliğinde yapılmasında bulabiliriz. ancak bu sadelik, bir cansızlık anlamına gelmez; tersine, çok canlı ve eğlenceli bir havası vardır homeros hikayelerinin. yukarıda da belirttiğimiz gibi, gördüğü, bildiği insanlar, mekanlar ve eşyalardır onun anlattıkları. "homeros, sürülmüş bir tarlayı, buğday-yürekli ekmeği, kuşların uçuşunu, yontulmuş bir iskemleyi, limanda bir gece-göğüne karşı duran gemileri, derede çamaşır yıkayan kadınları anlatır. yalındır, canlıdır, klasiktir... çeşitli deneylerden sonra bir çocuğun sevinciyle, keyfiyle yürüyen bir adam... homeros da o adam gibidir işte!

    öte yandan bugün tolkien’i öve öve bitiremeyenlere aslı buradadır demek gerekir. mitoloji ve fantastik edebiyat buradan doğmuştur.
    (bkz: homeros vs tolkien)
    http://www.akademyayadogru.org/makselilahdogus.htm
    http://www.kitapgazetesi.com/konu.asp-id=101.htm
    http://cigdemsiir.sitemynet.com/grek/homeros.htm

    edit:
    joachim latacs'a göre:
    1) homeros bir rapsados değildir. saraylı bir ozandır. soyluların koruması altındaki bu sanatçıların örneklerini bizzat iliada da kendisi vermektedir.
    2) iliada'nın vezni ve kalıpları şiir tekniği açısından bütünlük sergilediğinnden tek bir kişinin kaleminden çıktığı konusunda görüş birliği oluşmuştur
    3) eser günümüzden 2700 yıl önce yazılmış olup batı uygarlılında tekstulalite nin başlangıcı kabul edilir. bu en önemli niteliğidir. yunan uygarlığı yazıyı ondan önce de kullanmaktadır ancak arşivleme homerosla başlar.
  • bu arkadas esasinda izmirli oldugundan, konusmalarini da izmir agzi ile yapmaktadir. yani mesela o koskoca ilyada, tanrilar, aşil apollo falan hep izmir agzi ile anlatilmistir.. sanirsam ki ilk yazilan versiyonu şu sekildeydi ilyada'nin

    "arkedeş, bi herifçi oğlu varmiş adi da paris miymis neymis.. bi gün bu yunana gidivermiş. ne goruversin orada, aboo.. helen midir nedir bi peri gizi.. bakmis bu giza bayilmis bu. sonra napiveğcek, dutmuş gizi elinden gacirmis edremit mi çanakkalemi biliveremiyom gari şinci. ama gaz daginin oraciklara bi yere gacirivermiş.. agamemnon va bizim burali. onun garisiymis bu. agamemnon tabi tav olmuş duruma, gitmiş abisine annatmis derdini.

    sonracima bunnağ gidivermişler trovaya.. trova gocuman yer ki yerden goge gadan duvarlari var arkedeş.. hektoruynan parisiynen gocuman bi şehir.. tarlasında beregetli doprak, evlerinde yakisiklilari, boy boy yavrilari..

    işte basivermişler boyle trovayai bu yunan domizlari.. irabbim zeus felan da hep izleyivemiş gaz dagindan.. amanin bi cenk olmuş.. zartlak thetis'in pis enigi aşil teee ne vakittir gapisan ordular yenişemeyince bi beygir yapam demiş, giriverem demiş trova'nin içine..

    şunu bak gari.. gocuman bi beygir denk etmişler, içine girmişler anasini satem. trovalilar gitti sanmiş yunanlar beygiri görünce "eee şinci nolcek bakem?" diye durunca kassandra diye bi gari "almayam onu içeri arkedes, felaket deprem olmasin" demiş de lafini dinnetememis..

    sonra trovayi yikmislar yunanlilar da yine de razi gelmemis irabbim apollo da sari kafa paris'in okunu denkleştirmiş aşil eniginin topuguna.. öldürüvermiş orada aşili çok şükürler olsun irabbime.."
  • ilyada da taraf tutar izmirli homeros. troia yanindadir. anlatim da tanrilarin oyunlarini ve akhalarin acimasizligini bu yuzden belki de daha tarafli anlatır.

    edit: saniyesinde kotulenme rekoru kırmıştır. lakin kotuleyen arkadas için kaynak azra erhat..
  • homeros uzerine yapilmis bircok arastirma ve tartismanin sonucunca bu unlu tarihcinin tek kisimi yoksa bircok kisiden mi olustuguna karar verilememistir. cunku eserlerin bircok yerinde farkli anlatim turleri ve lehceler bulunmaktadir. herseye ragmen bircok tarihci ve edebiyatci tarafindan homeros, egeli bir tarihci olarak kabul edilmektedir. yunan dini ve mitolojisinin temellerini bu arkadas atmistir. yuzyillar boyunca homeros' un eserleri yunan okullarinda temel kitap olarak okutulmus ve cocuklar bu kitapla egitilmistir. kor olmasi ile ilgili muhabbet ise isminin bilmemne lehcesinde "kor hede hodo" anlamina gelmesidir. tabi kor olmasina ragmen bircok olayi cok guzel betimlemesi ve troya' nin yerini ayrintili bir sekilde anlatmasi ciddi bir sekilde kafa karistirmaktadir. hatta o kadar ki homeros' un bu tarifi uzerine unlu bir alman zengin olan heinrich schliemann kalkip bu anlatimlara dayanarak canakkale' ye gelmis ve `troya' yi bulmustur.
  • "agamemnon'dan once de pek cok cesur adam yasadi.
    ancak tumu de sonsuz gecenin icinde yitip gittiler.
    hic kimse onlar icin aglamadi.
    hic kimse onlari tanimadi.
    cunku onlari anlatacak kutsal bir ozan*lari yoktu."

    horace
  • kendisinin bir tarihçi değil yazar olduğunu belirtmekte fayda var. ilk tarihçilerle ilgileniyorsanız (bkz: heredot).
    hangi tarihçilerin, araştırmacıların kendisini bir tarihçi olarak gördüğünü de belirtmekte fayda var.
  • yunan mitolojisinin bugunku bilinen kisimlarinin cogunu bu omer aganin derledigi soylenir.
  • iyon edebiyatının en önemli insanıdır ..
hesabın var mı? giriş yap