• muhteşem bir oyunculuk performansı ve muhteşem bir finale sahip muhteşem film.
  • ben kingsley'nin oyunculuk dersi verdiği filmdir ama sadece bunu söylemek filme büyük haksızlık olur.
    öncelikle doğu kültürü küçük detaylarla ve ben kingsly'nin oyunuyla mükemmel yansıtılmış.en göze batanından en küçük detayına kadar her şey iyi hesaplanmış.doğu kültüründe altının yeri,evin bu yönde dekorasyonu en göze batanı,adamın büfede çalışırken sağdan sola yazması en küçük detay olacak şekilde örnek verebilirim.ayrıca filmde islamda kadının yerine de bir çok gönderme var.behrani’nin avukatı başta erkek olarak tahayyül etmesi,eve taşınma fikrini zorla kabul ettirme,tokat ve en önemlisi filmin sonunda kadına tercih hakkı bırakılmaması. bunlar bence bu açıdan oldukça önemli detaylardı.filmin sisli atmosferi de anlatıma oldukça güç katmış.
    ayrıca yönetmen karakterleri yansıtırken seyirciye katharsis şansı vermemiş. kim suçlu,kim değil ya da ortada suçlu var mı belli değil.ancak kapitalist düzen veya klişe tabirle sistem cezalıyı buluyor ve cezasını kesiyor.bu kişi kathy,suçu da çalışmamak.bu yüzden kathy evini kaybediyor,diğer tarafta behrami ailesine yeni bir yaşam verebilmek için gereğinden fazla çalışıyor ve bunu büyük ölçüde de amerikan olmadığından yapmak zorunda kalıyor.ayrıca filmde isimlerin devamlı biçimde yanlış telaffuzu da bu noktaya bir vurgu olmuş,hoş olmuş.sonrasında ise ‘ev’ için büyük savaş başlıyor bundan sonra da olanlar oluyor.

    --- spoiler ---

    filmin sonunda memurun bahsettiği win win situation’ın tersine ironik şekilde herkes kaybediyor.ancak behraminin intiharı bence filmin sonu için oldukça uydurma olmuş.belki de sadece seyirciyi etkilemek için yapılmış.yoksa müslümanlığı endirek bir şekilde olsa da vurgulanan behrami karakterinin inancından bu kadar kolay vazgeçmesi bana pek ikna edici gelmedi.ancak tam allaha yakarırken oğlunun ölüm haberini alması allah’a küsebilmesi açısından manidar ama ben bu sonu sevmedim kabullenemedim.

    --- spoiler ---
  • ben kingsley ve san francisco sisinin beraberce izleyiciyi öldürmeye teşebbüs ettiği film. adalet mülkün temeliydi hani?
    ağlamaktan içim dışıma çıktı. bu kadar net.
  • muhtemel spoiler içerir.

    bir köşede ailesinin geleceğinin her ayrıntısını planlayarak yaşayan bir aile babası albay, diğer tarafta terkedilmişliğin verdiği acıyı kaldıramadığı için kendisine evine hapseden ancak evine gelen mektupları bile açmayacak kadar hayatı terketmiş bir kadın. bu iki yaşamın kesiştiği ortada her ne kadar göl manzaralı da olsa acıların, intiharların, umutsuzluğun resmi bir ev. ağır ağır insanı konunun içine hapseden ve her saniyesinde devam ettikçe darmadağın eden çarpıcı bir drama.
  • feci spoiler

    aslında bakıldığında, şu feleğin ne kadar kahpe olabileceğinin kanıtı olan film. çünkü hayattan kopmak(intihar girişiminde bulunan) isteyenin canlı çıktığı, ailesi ve kendi için yeni bir hayat kurmak için dişini tırnağına takanın ise en acı şeklide eriyip gittiği film.

    feci spoiler
  • seyredeli iki saat oldu, kendimde değilim. hala o karanlık gerçekçiliğin içinde dolanıp duruyorum. hiç iyi olmadı bu zamanlama. olacak şey değil, gunun ortasında "kahrolsun tebligat zarfları" filan diye dolanıyorum. böyle muhteşem oyunculuk, böylesi bir dram. çok sarsıldım. zayıf bir anımda mıyım karar veremedim. ama bu dram hafif değildi. hangisine uzulsem bilemedim. hiç mi umut olmaz yarabbim. o farsça çaresizlik, o ingilizce dibe vurmuşluk. hangi dilde anlatsan aynı şey.
    ben kingsley harika, muhteşem. o ismail'i deli gözlerle öperken ben de gözyaşlarımın tuzunu emiyordum.
  • varini yogunu kaybetmis bir housekeeper'in dramini bize yansitmasi icin jennifer connelly haddinden fazla guzel degil mi? bu guzellikle gider hollywood'da aktrist olur alt metniyle izliyoruz. sonra tabi, motelden motele suruklenmeler, arabalarda yatmalar, yasadigi travmalar gibi bir suru trajedi unsuru yalan oluyor. diger cephedeyse pek de yakisikli ve guzel insanlar ihtiva etmeyen iran'li bir aile var. o baglamda travmalari daha realist, daha oturakli. ben kingsley ve iran'li aile hatrina izlenebilir, abartilacak bir yani yok.
  • gerçekçiliğinden şüphe duyulmadığı için mükemmel olan filmleri sevenlere göre bir film. gandhi’den daha gandhi olan adam *, bir acemden daha acem. seçeneksiz trajedi için güzel-çirkin aramayan gerçek hayattan fırlamış bir senaryo. kusursuz oyunculuk.

    jennifer connelly o güzellikle aktris olup, ait ve sahip olduğu her şeyi kaybeden genç bir kadını mükemmel oynamış. inandırıcı olan şu ki, güzel kadınlar hayata 1-0 galip başlasa da skor hep aynı kalmıyor. evini, eşini, kurdunu, kuşunu yitiren güzel kadının o esnada tek teşviki evine icraya gelen evli ve çocuklu polisin onunla yatmak istemesi maalesef. hatta abartıp aşık bile olabilir. her şeyini kaybeden çirkin kadınlar için amerikan polisinin de yapacağı fazla bir şey yok. bunu hollywood herkes kadar biliyor. yönetmen rus, o da biliyor. şans buna derim.
    ya filmde günlerce bakımsız-makyajsız, sokaklarda gezecek looser kadını sarah jessica parker oynasaydı? maazallah.
  • geçmişiyle yaşayan insanların sebep olduğu dramlar silsilesi.

    o değilde; insanı feci etkiliyor, hüngür hüngür ağladım. bu aralar isyankarlığım tuttu ota boka da sinirleniyorum, kafamı dağıtmak için izledim. film bitti, suratım yaş içinde. yüzümü yıkmak için banyoya girerken kabloya takılmamla tekrar delirdim. öff...
  • taraf tutmayan filmleri seviyorum. öyle ki filmi izlerken bir ona, bir diğerine sempati duyuyorsunuz, film asla sizi bırakmıyor. bunun yanında insanları tanımak için size yeterli zamanı veriyor. karakterleri çözebilmeniz için tıpkı hayatta olduğu gibi onlarla yeterli zaman geçirmenize izin veriyor. eh ben kigsley tarih yazıp jennifer connelly den melekler göz kırpınca güzel oluyor işte bak, ne güzel.
hesabın var mı? giriş yap