• sırf ismine vurulup alınası, bir mustafa kutluhikayeleri kitabı. okudukça hissedilen samimi kalem dokunuşlarıyla, izlenesidir, hikayeler canlanır okurun gözünde. kaosun ve savaşın ortasında, kısa, samimi, hikaye gibi hikaye arayanlara; sait faiki özleyip kendini yollara vuranlara, hikayeler aramak için kentin kenarlarına atanlara kılavuz olası, pek hoşa giden hikayelerle ağzına kadar dolu kitap.
  • insanı şehir hayatından soyutlayan mustafa kutlu kitabı. yazarın o kadar güzel betimlemeleri var ki kitabı okurken rüzgâra karışan gülün kokusunu alabiliyorsunuz, susuz sardunyayı görüyorsunuz, güneşin önünden çekilen bulut yüzünden gözleriniz kamaşabiliyor. kitap'daki hikâyeler oldukça naif ve içten o yüzden sıkılmadan bir nefeste bitirebiliyorsunuz.

    --- spoiler ---

    ''bir şey yap doğru olsun. insanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin bükülmesin..''

    ''ben şiir istiyorum, içinde gitmek olsun, uçmak olsun...''

    --- spoiler ---
  • birinci baskısı ocak '99'da, ikinci baskısı kasım '99'da yapılmış mustafa kutlu kitabı. haliyle dergah yayınları'ndan çıkmıştır. hikâyelerin bazısı aynen bir deneme gibi. örnek: masal ve rüya.

    -spoylır-

    "masal çocuğun kulağına hayatın hikmetini fısıldar."

    -spoylır-
  • içinde, nabi avcı'ya ithaf edilmiş, mevzu derin isimli bir hikayeyi de barındıran bir mustafa kutlu kitabı.
    kitap bir solukta okunacak cinsten, yüz sayfalık bir hikaye kitabı. içine on beş - yirmi tane kısa hikaye sıkıştırılmış.
    her mustafa kutlu kitabı gibi, bol tasvir, bol sükunet, bol sabır, bol tevekkül ihtiva ediyor.
    kısa süreli bir seyahat esnasında, otobüste ya da uçakta okunabilecek cinsten bir kitap.
  • bir şey yap güzel olsun... huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.

    bir şey yap, doğru olsun... insanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin.

    bir şey yap iyi olsun... hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun. kalpleri yumuşatsın; garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun.
  • şimdiye dek okuduğum mustafa kutlu eserlerine dönüp baktığımda adamın sürekli üzerinde durduğu konuların sükunet ve barış olduğunu görüyordum. bu iki mefhuma kitabın başlığındaki konuları da eklemeliymişiz; hüzün ve tesadüf.
    kitabın içinde 17 tane hikaye var. her biri çok tatlı hikayeler. hani orada burada insanı içine çeken birkaç cümlelik yazılar görürürüz ya, bu kitap o yazıların üç-beş sayfaya doldurulmuş hali. öyle, insanı içine çekiyor bütün hikayeleri yani. ara sıra açıp hikayelerin arasından birisini okumalık hoş bir kitap.
  • kutlu'nun sakin bir deniz kenarında rüzgâr ve dalga sesini, bir orman kuytusunda adı bilinmedik kuşların sesini, bir mola yerinin tan ürpertisini veren, küçük şeyleri fark ettiren, hepsinden önce huzur veren kitabı.

    "keloğlan padişahın kızını alır. şaşılacak bir şey yoktur bunda, sevimli bir taraf vardır. henüz ozon delinmemiştir, borsada yükselen kâğıtların ne manaya geldiğini bilinemez." (masal ve rüya'dan)

    "adam elinde bir bahar dalı tutuyordu. /../ iriyarı görevli kalabalık arasında yürüyen adamı seçti, durdurup karşısına geçti:
    -niye kırdın lan bu dalı?
    -o dal değil, el, dedi adam...
    görevli dala baktı, dal yoktu. bu defa adamı tepeden tırnağa süzmeye başladı. o kadar süzdü ki, gözlerinde adamın tuzlu tortusu kaldı." (bahar dalı'ndan)

    "kimin hükmü yürüyor? /../ nerede olduğunu kimselerin bilmediği düğmeye kim basacak? bu beyhude soruları kim soruyor? vâiz nerede? nerede hesap pusulası? çimenler üzerinde parıldayan gözyaşları kimin?" (yürüyen hüküm'den)

    "türkü işte böyle doğar. bu renklerden, bu eğilip doğrulmalardan, bu sudan, bu parlayan dişlerden, gülüşlerden, koşuşan çocuk cıvıltılarından, üzerimize yağmur gibi yağan kokulardan, naneden, yarpuzdan, iğde çiçeğinden vesaireden. /../ rüzgâr sustu. kuşlar, ağaçlar, bulutlar, meyveler, serviler, tepeler, dağlar her şey, her şey kayboldu. ortada hiçbir şey kalmadı. hiç.
    bir çocuk, bir eflatun kahkaha çiçeğinin dürbününden bakmış ve bir serap görmüştü. hepsi bu..." (dürbünlü çiçek'ten)
  • dün sağlık bakanlığının mustafa kutlu'yu önermesiyle kitaplığımda bulunan tek mustafa kutlu kitabı. aldım okumaya başladım dün akşam. bugün bitti. buraya bir kitap incelemesi bırakmak istiyorum.

    kitapta sürekli bir sakinlik havası var. yazarın geçmişe çok özlem duyduğu açıkça belli. okuyucuya geçmişin güzelliğinden bahsediyor. bunları yaparken tabii çeşitli kurgusal hikayeler yaratıp onu geçmişe entegre edip bize sunuyor. kitapta dikkatimi çeken farklı bir nokta daha var: sorgulamak. mesela kitaptan bir parça:

    --- spoiler ---

    peki ben nerdeyim? var mıyım, yok muyum? gerçek miyim, değil miyim? asıl mıyım, imaj mıyım, cevher miyim, âraz mıyım, kök müyüm, gövde miyim, yaprak mıyım, meyve miyim, ağaç mıyım, orman mıyım, fert miyim, cemiyet miyim, neyim?

    --- spoiler ---

    bu gibi tekrarlamalar bolca mevcut kitapta.

    eleştirme kısmına gelirsek: bolca geçmişi anlatması biraz sıkıcı. sürekli geçmişteki ögelerden, olaylardan (çocukların mahallede top oynaması vb.) bahsetmek yerine bu olayların günümüzde nasıl olduğundan bahsedip bir geçmiş v şimdi kıyaslaması yapılabilirdi.

    altta kitaptan güzel bulduğum bazı alıntıları paylaşacağım.

    "bir şey yap güzel olsun... huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin."

    "bir şey yap doğru olsun. insanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. rüzgara ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin..."

    "bir şey yap iyi olsun. hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun. kalpleri yumuşatsın; garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun."

    "bir şey yap âdil olsun, haktan hukuktan ayrılmasın. zalime haddini bildirsin, mazlumun payını versin."

    "bir şey yap barış olsun. insanlar kin ve nefretten uzaklaşsın. bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin."

    hadi bir şey yap...
hesabın var mı? giriş yap