• yeni bir hizmet olarak icq kullanıcılarına sınırsız depolama alanına sahip e-mail adresi vermekte olan program. e-mail adresleri @icqmail.com ile bitiyor.
  • zannımca türkiye'deki popülerliğini yitirmesinin en önemli iki sebebi önem sırasına göre white pages'ta 18/f/izmir olarak yapılan aramalarda çıkmaktan sıkılan hatunların önce arkadaşlık sitelerine, ordan da iletişim imkanlarının daha kısıtlı olduğu msn messenger'a kayması ve arayüzünde git gide artan reklamlardır.

    zira msn messenger'ın halen tam olarak beceremediği offline mesaj atma, yarım kalan dosya transferlerini resume etme gibi özellikleri yıllar önce sular seller gibi yapan bir programı bırakıp msn messenger gibi güdük bir programa geçmek herhangi bir mantıkla açıklanamaz. örnekleri çoğaltmak gerekirse mesela msn messenger'da plus! plug-in'iyle beraber gelen farklı konuşmaların tek pencerede farklı tab'lar altında olması özellikliği icq'da standart olarak bulunurdu.

    velhasıl kelam, icq candır canandır ama abaza türk erkeklerine yenik düşmüştür.
  • turkiye'de bir zamanlar cok populer olmus ve su anda da rusya'da cok populer olan anlık cevrimici mesajlasma yazılımı

    (bkz: a aaaaaa)
  • msn'den daha güzeldi. ama msn kadar gelişmiş değildi. ayrıca msn'nin arkasında koca microsoft var. 3 tane heyecanlı elemana müthiş pazarı bırakacak değiller.
  • kişilerarası iletişim de çığır açan ‘instant messaging’ yazılımlarını en etkin şekilde kullanan neslin 80’liler olduğunu söylemek yanlış olmaz. oysa ki, dönemin erişkinleri tarafından, iş hayatının hemen her döneminde elektronik iletişimin ilk tercih edilen yöntemi ‘e-mail’ olarak kalmış, ‘instant messaging’ biraz daha laubali bir yaklaşım olarak eleştirilmiştir. 80’li yılların sonlarına doğru çıkan irc’den sonra, türkiye’de internetin etkin anlamda kullanılmaya başlandığı 90’lı yılların ortalarında insanların hayatlarında artık icq vardı. “i seek you” yani “seni arıyorum” manasına gelen bu homofon kısaltma birçok insanın hayatını değiştirebilecek bir kitle iletişim aracıydı. ağızdan, ağza yayılan, belki de ‘word of mouth’ teriminin en çok hakkını veren bir pazarlama ve yazılım harikasıydı icq.

    icq, israil’de, yair goldfinger, sefi vigiser, amnon amir, arik vardi, yossi vardi tarafından mirabilis yazılım firması bünyesinde geliştirilmişti. aslında programın yapılış amacı ‘anlık mesajlaşma’ ihtiyacını en ucuz yolla gidermekti. icq’nun ücretsiz olarak dağıtılması ve böylesine kilit bir ihtiyacı gideriyor olması kitleler tarafından benimsenmesine neden oldu. 1998 yılına gelindiğinde, icq, 30 milyondan fazla kayıtlı kullanıcısıyla birçok teknoloji devinin göz bebeği haline geldi. akabinde, aol tarafından 407 milyon dolara satılan icq tam anlamıyla bir iletişim çılgınlığını beraberinde getirmişti. uin (universal internet number) denen kişiye özel numaralar, hane sayısının azlığına, sanal ve gerçek dünyada itibarınızı bile etkileyecek düzeye gelmekle kalmamış, mesaj aldığınızda duyduğunuz “u-uuh” sesi de artık bir fenomen olmuştu. bundan böyle insanlar en kolay, en samimi bir şekilde dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan insanlarla yazışabiliyor, dertlerini(!) paylaşabiliyordu. bu esnada da tüm dünyada olduğu gibi icq aşıkları türemeye başladı.

    1996 yılında, icq ile tüm dünya ile hemen hemen aynı anda tanışma fırsatını bende bulmuştum. o zamanlar, sınıftaki kızların bilgisayarına girip, icq’da yazdıklarına müdahale etme eylemi pek popülerdi. icq öylesine global(!) bir programdı ki, ortaokulda sınıf arkadaşım olan gökçe’nin, arkadaş bulmak için yaptığı aramada karşınsa çıkardığı insan da yine aynı sınıftaki arkadaşı onur bektaş olmuştu. evet. icq, aşkları da öylesine doğaldı ki, polonya’da ünlü bir eser(roman) olan “samotnosc w sieci (lonliness in the net)”, icq’da başlayan tutku dolu bir aşkı işlemekteydi.

    zaman hızlı ilerliyor, sanal dünyadaki büyük güçler icq’ya karşı silahlarını inşa ediyorlardı. 1999 yılına gelindiğinde icq’yu tahtından edecek bir program ortaya çıkmıştı. microsoft menşeili messenger yani, nam-ı değer msn piyasaya çıktı. fonksiyon ve işlev açısından icq’yu geriden takip ediyor olsa dahi insanlığın icq ile yaptığı müthiş açılımdan sonra, global’den yerel’e bir yaklaşım çerçevesinde sunulmuştu messenger. öyle ki, icq’nun aksine kişinin e-mail adresini bilme zorunluluğu getiriyordu kişi ekleme işlemi. icq’da canımızın istediğine, istediğimiz mesajı yazma özgürlüğü bir anda elimizden alınmıştı. zaman geçtikçe elit (!) internet kullanıcıları msn’i daha saygıdeğer bir ‘anlık iletişim’ programı görmeye başladığından icq’nun saltanatı sona ermeye yüz tuttu. icq yapıldığı ilk günden beri, kişi “offline” yani çevrim dışı olsa dahi, mesaj gönderme özelliğini barındırıyordu. msn bu özelliğini sanki duyarsız ve rekabetten uzak bir tavırla, 2004 yılına kadar eklemeye gereği duymadı. şunu eski icq’cular çok iyi bilir ki, msn asla icq’dan daha iyi bir program olamadı. ancak, microsoft’un pazar ünü, dünyadaki her 10 pc’nin 9’unda windows işletim sistemi oluşu msn’in işini kolaylaştırıyordu.

    2002 yılına gelindiğinde, icq’nun aktif kullanıcı sayısında belirgin bir düşüş yaşamıştı. msn’in, yeni ‘instant messenger’ devi oluşuna nispet yaparcasına, yazılım eklentileri devam etti. öyle ki, en güzel oyunlar halen icq’da bulunmaktadır. msn insanlara sanki tekerleği yeniden icat edermiş gibi verdiği havadan nasibini alan web-cam çılgınlığı da tam bu sırada başlamıştı. icq bu özelliği yıllardır barındırmasına rağmen pek tutulmamış, kaldı ki, amaç zaten ‘mesaj yazmak’ olunca böyle bir şeyin de yazılımın doğasına aykırı olduğu gerçeği bir kenara atılmıştı. msn, artık web-cam ile kısmen daha muhafazakâr bir yaklaşımla, insanların evini yakın çevrelerine açma amacını benimseme yolunu tutmuştu.

    2003 yılında, gelindiğinde piyasada onlarca ‘instant messaging’ yazılımı yerini almıştı. e-buddy adlı yazılım, ise bunları ortak bir platformda toplayarak, ulaşımı ve program yükleme derdini kısmen ortadan kaldırarak farklı bir ihtiyacı karşılaşmıştı. bunu 2007’da google’ın, gmail bünyesinde verdiği g-talk hizmeti izledi. artık insanları, iş yerlerinde ‘instant messaging’ programlarının yasak olduğu yerlerde, g-talk sayesinde ‘gizli’ olarak konuşabiliyordu. mamafih, sağ ekranın ufacık bir köşesinde kasvetli bir hava veren ‘g-talk’, bana göre ‘gizli konuşma’ olarak kayda değer bir başarı elde edemedi.

    günümüzde artık, facebook çılgınlığı yaşanırken, 2008 yılında ‘anlık mesajlaşma’ eklentisi yüzkitabında da yerini almakta bana göre biraz geç kaldı. aradan geçen 13 yıl içerisinde gelinen noktaya baktığımızda şunu söyleyebiliyorum:

    “kitleler arası iletişimde, ‘instant messaging’, diye tabir ettiğimiz ‘anlık mesajlaşma’ zaman içerisnde, direk veya endirekt yollarla kısıtlanmış ve insanın yakın çevresine yönelmesine neden olmuştur.”

    “u-uuh”…

    kaynak: www.daily-compass.com
  • sen ne güzel bi programımızdın be icq. ne sevimli, ne şirin bi şeydin öyle. çatır-çutur* mesaj yazdırır, gelen her mesajınla da şaşırtırdın: "oh-uhh!"

    hala telefonumun sms bildirim sesi olarak saklarım. muhafazasındayım.
    http://rapidshare.com/files/211770457/icq.wav *
  • halen kullandigim, en sorunsuz baglanabildigim cici protokol.
  • bu program yüzünden ömrümden seneler gitti.

    yıllar evvel kullandığım çok şahane bir icq numaram ve o listede yıllardır konuşmadığım dizi dizi arkadaşım vardı. bir gün, allah cezamı vermesin, tekrar o account ile girmeye çalışayım dedim.

    bunu diyeli yaklaşık 3 sene oldu, hala online olabilmiş değilim. ne şifremi hatırlıyorum, ne de o zamanlar kullandığım mail adresini. bok var gibi de saklamışım. aradım, günlerce gecelerce icq hesabı nasıl hacklenir diye aradım, bilgisayarıma virüsler bulaştı saçma sapan yerlere üye olmak zorunda kaldım. hackleyeceğim de kendi accountum. iki üç ayda bir dalgalar halinde buhran geliyor tekrar saldırıyorum forgot password'e, her seferinde öncekini unutup yeni icq indiriyorum, doldu bilgisayar 10 tane icq sürümüyle. istemiyorum artık internet, bilgisayar görmek. bırakacağım mesleğimi de, daha diploma alamadan bilgisayarlardan tiksindim, papatya görünce üstüne basar, koparır oldum. ispat edemiyorum benim ben olduğumu icq'ya, neyleyim, kendimi dağlara çöllere mi vurayım? alın canımı alın, bitsin bu çile, ömrümü yedin icq!

    yıllar sonra: daha dün yine denedim lan. vazgeçemeyeceğim galiba hiç.

    yıllar yıllar sonra: iki sene önce support ile konuşup, kavga edip yine şifre alamamıştım. iki gün önce bir kez daha dellendim. bu sefer çok daha kibar (yaş ilerledikçe insan sakinliyor tabii) ve alttan alarak, en son 13 yaşımda kullandığımı söyleyerek rica ettim. eski aldığım hesap numaralarını hatırlamıştım. arkadaş listemde bunlar var yazdım. yazdım da yazdım. nihayet ikna oldular. 04 mart 2016 tarihi itibariyle, neredeyse 10 sene ardından, nihayet bir obsesyonun üstünü kapıyorum. hesabımı aldım. şimdi tek tek o günlerden kalmış arkadaş listesine girip, about sayfalarını okuyorum. "siktir lan yaşlanıyoruz" şenlikleri başlasın.

    o değil de, about sayfası şöyle olan insanlar var listede:

    "belki de bazı şeyler söylenmemiş bırakılmalıdır..
    kendini sen öldürdün.. lütfen..
    nasıl yaparsın
    bir insanı?
    nasıl bozarsın?
    ve eğer zaten kilden yapılmışsa
    nasıl yıkarsın?"

    bu şimdi 30 küsür yaşında kazık kadar insan heheh. "caz cadı" kim acaba. isimlere bak allah kahretsin.
  • meğer ne kadar da yalınmış..

    abik gubik smiley'lerden, webcam'lerden vesairelerden uzak..

    sade, kullanışlı ve sıcakmış..

    o facebook'un privacy privacy diye yırtınıp durduğu şeyi basit bir "authorization" ile çözüvermiş yıllar evvel..

    status message'da neyin nesiymiş..!? hâl hatır sormaya yeğ miymiş?

    avatar kime, ne için gerekmiş..!? mühim olan bilmemkaçhaneli icq numaran deği miymiş..!?

    şimdi mazide hoş bir seda olarak kaldı a-ooğğ sesleri, vapur düdükleri.. kapı tıklatmaları..

    güzel yıllardı.. internet büyüdü ve kirlendi dünya..
  • yok aga ... hani dosya yolluyorsun ya arkadasina.. yarida elektrik kesildi ,internet arıza verdi .. oyle msn gibi eblek eblek bakıp " hadi bastan demiyor ya adama, nerde kalmistik patron ? diyor".. iste bunun hastasıydım ben
hesabın var mı? giriş yap