• (bkz: #92042865)
  • ekipman üstünlüğüyle sovyetlerin nazi almanyasını dağıttığı savaştır.

    çoğu tarihçinin dikkatini çekmeyen veya üzerine fazla düşmediklerinden bilmedikleri bir nokta var ki, savaş başlarında ikmal açısından ne kadar sıkıntılara uğrasa da 1942 ortalarında sscbnin ortalama askerinin elindeki teknoloji almanınkinden 3x üstündür. taramalı silahından el bombasına, hava kuvvetlerinden mayın bunker gibi savunma sistemlerine kadar bir üstünlük söz konusu.

    insanların kafasındaki daima niteliği nicelikten üstün tutan sarışın 1.90 geniş omuzlu kare çeneli 19 cm'lik mühendis almandan ötürü bu savaşta teknolojik üstünlük almanlardaymış da ruslar tavuk gibi yumurtlayıp insan fazlalığıyla yenmiş gibi bir hava var.

    en çok kaçırılan nokta da sovyetler birliğinin topçu ekipmanları konusundaki üstünlüğüdür. sadece nicelik değil nitelik anlamında da almanlarınkinden daha başarılı sonuçlar vermiştir.

    örneğin lise ortamlarında pak88 silahlarını anlatanları duydum ancak kimsenin 152mm'den veya is-2'nin 122mm'sinden bahsettiğini duymadım.

    olayı rusyanın bataklıklarına kışına bağlayanları ben anlayabilmiş değilim. ciddi ciddi tank kolordularının, zırhlı araçların,8 kişilik makinalı alaylarının karların arasına yatmış rus köylüleri tarafından durdurulduğuna inanıyorlar galiba.

    almanlar hazırlıksız yakaladığı rus ordusunun ukrayna grubuna daha 1941 ekiminde toprak kaybetmişti o barbarossa'nın ilk 6 ayı olan altın sürede. en sağlam generalleri hapiste olan daha ordu ve subay düzenlemesini tamamlayamamış bir ordu nasıl 1941'de karşı-atak yapıp başarılı olabiliyor? sebebi budur işte. o haritada almanların küçük küçük toprak kaybetmesinin sebebi de budur. nitekim bu sovyetlerin top üstünlüğü sayesinde çoğu yerde almanlar derin siper kazıp güvenli savunma alanları yaratmaya zorlandı ve bir zaman sonra onları dahi savunamaz hale getirildiler.

    berlinin 1945de dümdüz edilmesinin sebebi de yine aynı toplardır. bu toplar daha sonra 1945 ağustos'unda hiç böyle bir şeyle karşılaşmamış çinlilere 12 yıl cehennem yaşatan japon impatorluk ordusunu 2 hafta gibi bir sürede organizasyonunu bozup cephenin komple çökmesine sebep olmuştur.
  • "duvarlardaki silahlar" olarak bilinen afişler, savaşın propagandası için olmazsa olmazıdır. insanları kenetler, korkutur, farkındalık yaratır, faaliyete geçirir, topyekün savaşı olağan kılar ve morallerini yükseltir. sadece askere değil, halka, özellikle de askeri veya askeri olmayan fabrikaların işçilerine de dönük olmuştur. nitekim savaşla ilgili üretim yapmayan fabrikalar bile zamanla askeri ürün üretimine yönelmiştir.

    ikinci dünya savaşı propaganda afişleri, herkesin bir araya gelmesinin ne kadar önemli olduğunu ve herhangi bir gevşemenin, bencilliğin veya dedikodunun felaket sonuçlara yol açabileceğinin önemini ortaya koymak için hayati bir öneme sahipti. düşmanı durdurmak için işçilerin öldüren ve imha eden silahlar yapmalarını sağlamaya ihtiyaç vardı; çünkü düşman yenilmezse, kendileri de o felaketle yüzleşeceklerdi. bu afiş ve tabelalar, ikinci dünya savaşı'nın muharebelerini, görüntülerini ve temalarını da resmetti.

    müttefiklerin topyekün savaşı benimsemesi abd ve ingiltere'ye, ikinci dünya savaşı'nın kısa ve muzaffer bir çatışma olduğunu ve sivil nüfustan kayıpların çok azını feda ettiğini düşünen almanya'ya karşı silah yarışında bir avantaj sağladı. nazi almanyası, savaş sahnesindeki valsini 1943'te topyekün savaşa dönüştürdüğünde, düşmanlarının propaganda çalışmaları ile üretimde artık geride kalacaktı.*

    birkaç afiş örneği;

    uncle sam wants you
    belki de amerikan tarihinin en ünlü afişidir. james montgomery flagg tarafından, 1917'deki ingiliz lord kitchener'ın posterine dayanan sam amca'nın ünlü fotoğrafı tasarlandı. flagg, kendi yüzünü sam amca için model olarak kullandı ve walter botts poz için kameranın karşısına oturdu.

    abd için başkasının savaşmasını istemediğini belirten sam amca, savaşı kişisel bir haçlı seferi haline getiriyor ve bizzat "sizin" savaşmanızı istiyordu.

    loose lips sink ships
    vatan toprakları yakınında savaşmanın en önemli yönlerinden biri gizlilikti. seymour goff'un seagram distillery'deki çalışanlar için tasarladığı bu poster, insanları, deniz yolculuklarında batırılmalarını engellemek için tasarlanan korku temelli propagandanın tipik bir örneğidir.

    do with less
    istihkak, müttefik ülkelerdeki günlük yaşamın bir parçasıydı ve sivil nüfus, ürünleri birlikte tüketip daha az bolluğa sahip olmak zorundaydı. bu poster, cephedeki askerlerin tüketebilmesi için vatandaşların kahve lüksü olmadan günlük yaşamlarına devam ettiklerini hatırlatıyor.

    we can do it!
    j. howard miller, bu ilham verici posteri 1943'te westinghouse electric çalışanları için moral verici olarak tasarladı. kadın işçilerin, cephedeki erkekler için gerekli ekipmanı yapmak adına kendi görevlerini yerine getirmelerindeki propaganda kullanımlarından biriydi. poster savaşta fazla kullanılmadı ama 1980'lerde yeniden keşfedildi.

    pozdaki güçlü ve alımlı kadın, ikonik rosie the riveter değil, fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra westinghouse fabrikasından ayrılan fabrika çalışanı geraldine hoff'dur.

    tokio kid
    japon figürlerinin ırkçı grotesk karikatürleri, ikinci dünya savaşı propaganda afişlerinin tipik bir örneğidir. genel olarak almanya, sadece yenilmesi gereken bir düşmandır, ancak japonya, amerika'yı kana buladığı için ırksal olarak aşağılık bir çıtaya konur. sivilleri, ellerindekilerini boşa harcamamaya teşvik etmek için tojoesque* canavarını kullanan bu poster, 70 yıl önce ilham veren, ancak şimdilerde çok sorunlu olan bir propaganda örneğidir.

    be sure you have correct time
    ırkçı propaganda, memleket cephesi ile sınırlı değildi. bu amerikan posteri, saatlerinin üç mihver liderinin karikatürleri kullanılarak senkronize edildiğinden emin olmak için yapılmıştır. tojo sırıtan bir canavar gibidir ve mussolini klişeleşmiş bir afrikalı kabile şeyhi gibi görünür. düşman oradadır, onları ezmek için doğru zamanı beklemeyi ve hepsini o an geldiğinde haklamanın önemini yansıtır.

    it can happen here
    üretim yarışında mihver kuvvetlerini geçmek, savaş için kritikti. bu poster, işçileri denizaşırı bölgelerde kullanılacak olan ekipmanları daha fazla üretme konusunda motive etmek için vatandaki yıkım korkusunu kullanır. mesaj açıktır: "çalışmaya devam et, yoksa sıra sende."

    hitler rides in the empty seat
    yurttaki savaş, cepheye sağlanılabilecek her fedakarlığın yapılmasına bağlıydı. araba sürmek kadar basit bir şey bile çok büyük önem taşıyordu, çünkü kendi başına araç süren her insan, bir tanka ya da uçağa lazım olan benzini harcıyordu. "tek başınıza sürerek, savaş çabalarına zarar verdiniz ve hitler’e yardım ettiniz."

    o'er the ramparts we watch
    düşmanı kötülemek bir propaganda unsurudur. bir diğer unsur da, hava kuvvetleri posterinin açıkça ortaya koyduğu gibi, gönüllü askere başvurunun önemidir. ellerinde bomba tutan çakı gibi bir asker, uçağından o bombayı bırakmaya hazırdır ve halkı, askere başvuruya teşvik eder.

    be a hero
    sovyetler birliği, ikinci dünya savaşı sırasında, erkekleri savaşa katılmaya ve anavatanları için fedakarlığın değerini göstermeye teşvik eden çok çeşitli afişlere sahipti. bu afiş, öne çıkan ve karısını veya annesini geride bırakan bir askeri ve "bir kahraman ol!" yazısını içerir.

    stop this monster!
    bu poster birçok tarzı birleştirerek savaşı, her işçi için kişisel hale getirirken, düşmanı, eğer işçiler izin verirse amerika'yı yok edecek iki başlı bir canavar olarak tasvir eder. bu senaryonun gerçek olmamasını sağlayacak en önemli şeylerden birisi işçilerin gayretleridir, der.

    bataan death march poster
    bataan ölüm yürüyüşü, savaştaki her olaydan daha fazla olarak, japonların yok edilmesi gereken barbar canavarlar olduğu amerikan görüşünü katalize etti. binlerce amerikalı ve filipinli mahkum, az miktarda yiyecek ve suyla acımasızca yaklaşık 60 kilometrelik zorlu bir yürüyüş sırasında hayatını kaybetti ve olayın haberleri 1944'te abd'ye ulaştığında, japon nefretini alevlendirmek için propaganda aracı olarak kullanıldı.

    this man is your friend
    amerikalıların, mihver kuvvetlerine karşı savaşta, müttefiklerinin kim olduğunu söylemek zorunda kalması evet, çok saçma görünüyor. ancak, 1940'ların sonlarında, abd’de ingiliz karşıtı bir duyarlılık yaşanırken, aynı zamanda çoğu amerikalı’nın, ülke doğrudan savaşa karışmadığı vakitlerde, savaşa girme konusunda çok az isteği vardı.

    özgürlük için savaşan ingiliz, fransız ve sovyet birliklerini içeren posterler, amerikalılara, hangi yolda kimlerle yürüdüklerini hatırlatmak için tasarlanmıştır.

    so wie wir kämpfen
    mihver kuvvetleri, ikinci dünya savaşı'nda propaganda afişlerini geniş ölçüde kullandı, ancak almanya, ana vatanını müttefik ülkelerde olduğu gibi harekete geçirmedi, nazi almanyası 1943 yılına kadar topyekün savaş kavramını benimsemedi. joseph goebbels, 1943 yılından itibaren topyekün savaşa yüzünü döndürdü. sivil savaş üretimi için, "tıpkı savaşan asker gibi, sen de zafer için çalışmalısın!"

    enlist in the italian ss legion
    savaş sürerken, seçkin ss saflarının doldurması için daha fazla askere ihtiyacı vardı, bu yüzden nazi işgali altındaki uluslara - özellikle de komünizm karşıtı - ülkelere yönelim yapıldı. bu afiş, 1945'te doğu cephesi'nde savaşmak üzere kurulan bir birim olan 1. italyan ss lejyonu'na, italyanları katılmaya teşvik etmek amacıyla hazırlandı.

    fighting filipinos
    20. yüzyılın başlarında, filipin isyanı sebebiyle filipin karşıtı duygular abd'de yüksek seviyedeydi. ada ulusunun japonya tarafından acımasız boyun eğdirilmesi amerikalıları şok etmişti. bunun gibi posterler, filipinli halkın japonlara karşı cesaretini ve mücadelesini vurguladı.

    franklin delano roosevelt
    bu japon propaganda afişinde başkan roosevelt, amerikan çizimindeki tojo gibi, bir canavar olarak resmedilmiştir. japon halkı da tıpkı amerika'nın kendilerini gördüğü gibi, amerika'yı canavar olarak görmektedir.

    catch him with his panzers down
    abd'deki büyük alman-amerikan nüfusu nedeniyle, alman halkını, japon halkına yapıldığı gibi resmetmek uygun değildi. müttefik posterler, hitler'i ve diğer nazileri posterlerine konu ettiler ve alman ulusunu bütününe kapsayan karikatürlerden çoğunlukla kaçındılar.

    she may look clean
    bu posterin gizli bir alt mesajı yoktur ve direkt uyarıdır: kasabada tanıştığınız rastgele kadınlar ve fahişeler zührevi bir hastalığa sahip olabilir ve bir zührevi hastalık ile oradan çıkarsanız savaşa yardımcı olamazsınız. bazı posterler, rahatlatıcı kadınları mihver ajanı olmakla bile suçluyordu.
    askerlerin ve işçilerin hastalık kapması müttefikler için kronik bir problemdi, çünkü her gün 600'den fazla erkek çeşitli zührevi hastalığa yakalanıyordu.

    every bullet means an enemy killed
    bir mermi dediğin iki lira ulan!
    sovyet afişleri, diğer müttefik posterlerinden çok daha fazla öldürmeyi yüceltiyordu. bu afişte sırıtan bir sovyet askeri, elinde bir avuç mermi kovanı tutmaktadır ve en önemlisi de ardında ölü nazilerin mezarları vardır. "işte böyle dövüş!: her kurşun, bir düşmanın öldüğü anlamına gelir." mesaj açıktır, mermilerin hepsi hedefi bulmalıdır.
  • her savaşın gizli silahları vardır ve muhtemelen hiçbir savaş, ikinci dünya savaşı'ndan daha fazlasına sahip değildi. o zamanlar bile, almanların hayranlık uyandırıcı silah üretme isteği ve bilim-mühendislik sevdası iyi biliniyordu ve bu, kendi içinde iyi bir motivasyon kaynağıydı. müttefik yetkililer ve askerler, savaşta ne tür bir canavarlıkla karşılaştıklarını ya da alman bilim ağacından ne kadar korkunç meyveler döküleceğini asla tahmin edemiyorlardı. kısacası, bu ikinci dünya savaşı mihver kuvvetleri silahlarından bazılarının gün ışığına kavuşmaması insanlığın hayrına idi.

    landkreuzer p1000 ratte
    almanlar inşasını bitirmiş olsaydı, 1000 tonluk ratte şimdiye kadar yapılmış en büyük geleneksel tank olacaktı. naziler, ratte'yi gerçek anlamda topraklarda seyreden bir çeşit savaş gemisi olarak görüyorlardı. muazzam 283 mm'lik topu, scharnhorst sınıfı bir savaş gemisinin güvertesinden doğrudan alınacaktı ve 17 mil uzaktaki hedefleri vurabilecekti.

    bazı yerlerinde zırhı 14.2 inç kalınlıkta olan ratte, müttefik cephaneliğindeki en büyük bombalar dışındaki her şeye karşı neredeyse tam bir korunmaya sahip olacaktı.

    a9 amerikarakete
    a9, v2 roketinin yeryüzünden hiç kalkış yapmamış bir varyasyondu. isminden de tahmin edebileceğiniz gibi, bu iki aşamalı roketin amerika ve avrupa arasındaki mesafeyi kapsaması ve batıda orta pensilvanya gibi bir mesafeye kadar 1000 kilogramlık bir yük taşıması amaçlanmıştı.

    almanlar, yönlendirme sistemlerinin hiçbir zaman doğru şekilde çalışmasını sağlayamadılar, bu nedenle füzelere son yaklaşma konusunda taşımacılık etmek için açık denizde bulunan u-boat'ları kullanmayı seçtiler. savaş devam etmiş olsaydı, füzeler büyük olasılıkla 1946 yılında faaliyette olacaktı.

    me 264
    me 264 (messerschmidt'in jet motorlu me 263'ünün ardılı), hitler'in amerikabomber projesinde kullanılmak üzere sunulan tasarımlardan en çok tercih edilenidir. birleşik devletlerin b-29'undan farklı olarak oldukça geleneksel bir tasarım olan bu bombardıman uçağı, amerika'ya yapılan 9.000 mil gidiş-dönüş yolculuğunda 6.600 pound ağırlığında bomba taşıyabilirdi, ya da 30.000 pound ağırlık ile 5.300 mil yol alabilirdi.

    ikinci seçenek için, almanya'nın grönland ya da izlanda'daki iniş ve yakıt ikmal alanlarını ele geçirmesi, birleşik devletler için feci olabilirdi. ancak almanya'nın bu uçağı inşa etmek için zamanı ya da malzemesi yoktu.

    sturer emil
    sturer emil'i, tanklar için bir tür keskin nişancı tüfeği olarak düşünebilirsiniz ve stalingrad'da ele geçirilmeden önce en az 22 kişiyi öldürmüştü. temel olarak bir henschel vk30.01 tank şasisine monte edilmiş 5 inçlik uçaksavar silahı olan emil, çok etkili ve oldukça ucuz bir silahtı ama maddi kıtlıklar ve savaşın sona ermesi, almanya'nın seri üretime girmesini engellemişti.

    horten go 229
    "yarasa", b-2* bombardıman uçağına bayağı benzemektedir. nitekim b-2, savaşın sonunda amerika tarafından ele geçirilen ve incelenen bat'in doğrudan soyundandı. saatte en az 600 mil hıza ulaşan, iki 30 mm top ve 1.100 pound bomba yüküne sahip olan bu fütüristik avcı-bombardıman uçağı, ingiltere'ye karşı yapılan the blitz'i sürdürmek için üretilmeye başlanmıştır.

    ve en önemli özelliği de radar gizliliğiydi. tamamen ahşap ve karbon tutkalından oluşan konstrüksiyonu, radar tespitini yüzde 37 azalttı; bu tür bir gizlhızdgizliliğa sahip olan hortenler, ingiliz fighterlarını pistten kalkmadan evvel imha edebilirdi.

    uçan tank
    ilginçtir ki, savaştaki hemen hemen her büyük devlet, tanklara planör kanatları takmayı ve onları savaş bölgelerine götürmek için bombardıman uçaklarını kullanmayı denedi. bunların birçoğu başarıyla test edildi ancak tankların mürettebatından ayrı olarak atılması gerekiyordu. bu, hem tankları, hem de askeri, savaş alanında uzun süre açıkta bırakmak anlamına geliyordu.

    fukiyuri intihar dalış takımı
    intihar bombacılarını kullanmak, savaşta her zaman nihai çaresizlik ve aşağılık eylemidir. japonya, bunu savaşın sonuna doğru iliklerine kadar hissediyordu. bu dalış kıyafetleri, kamikaze uçaklarının vurulmadan yeterince yaklaşamadığı, korunan limanlardaki gemilere yapılan saldırılara yönelikti. 100 poundluk veya daha fazla kurşun ağırlığa sahip olan dalgıçlar, hedef gemiden altı mil kadar uzaktan sualtına düşecekti.

    okyanus tabanından hedefe kadar yüruyecekler, hedef geminin dibine manyetik bir limpet mayını iliştirecekler ve patlayıcı patladığında öleceklerdi.

    ı-400 aircraft carrier submarine
    savaşın sonunda ortaya çıkan tüm sırlardan en çok şaşırtanlardan birisi, müttefik kuvvetlere yönelik japonya'nın, tamamen operasyonel olarak ürettiği iki uçağı taşıyan leviathanlarıydı. ı-400 sınıfı denizaltı, o zamanlar için muazzam bir şekilde, denizaltıdan 300 mil öteye 2,000 poundluk bomba gönderebilecek üç seiran hafif torpido bombacısı taşımaktaydı. ı-400'ler, özellikle amerika'nın batı kıyılarındaki şehirlere sürpriz saldırılar için inşa edildi ve potansiyel olarak las vegas'a kadar iç kesimlerde hasara yol açabilirdi. panama kanalı, pasifik için hayati öneme sahip bir diğer önemli hedefti.

    teknik konular, savaş sıkıntısı ve amiral isoroku yamamoto'nun ölümü, japonya'nın onlardan çok sayıda üretmesini engelledi, ancak var olan ikisi tek başlarına pasifik'i korkutmaya yetiyordu. savaş sona erdiğinde bu iki denizaltı, ilk savaş misyonlarına gidiyordu. los angeles'ı bombalamak üzere yolda olan bu iki denizaltı, taşıdıkları bombalardan daha etkili olan atom bombasının hiroshima'ya atılması ile görevlerini tamamlamadı.

    fu-go fire balloon
    almanya, londra’ya v-2 roketi yağdırırken, japonya intikam silahlarını kendi başına deniyordu. kuzey amerika’nın hemen batısındaki amerika’nın batı kıyısı’nın altından akan jet akımını kullanan japonya, bombaları bildiğiniz balonlara yerleştirdi, balonları yaktı ve pasifiğe saldı.

    umutları, yıkıcı orman yangınlarını tetiklemekti. japonya aslında bir kaç tane balonu bayağı uzağa gönderebilmişti ama bu silahtan oldukça hızlı bir şekilde vazgeçti. çünkü etkili olması için balonların isabet oranının yüksek olması gerekiyordu ve birçoğu pasifikte sönüp düşmüştü.

    v-3 london gun
    v3 londra topları, eğer daha önce vücut bulabilseydi, ingiltere'nin direnişine çok hızlı bir şekilde son verebilirdi. esasen, v3 toplarının 430 feet uzunluğundaki top namlusu yere sabitlenmişti ve tek bir hedefi vardı; londra. namluda bulunan küçük odalar patlayıcı yükler içeriyordu ve bombanın arkasından hedefe ulaşıp patlayacaklardı.

    bu çok aşamalı silah, 300 kiloluk bir bombayı 4.3 mach gibi bir hızla, 100 mil kadar uzağa ateşleyebilirdi. daha da etkileyici olan bu silahların seri ateş edebilir olmasıdır. tek bir top, saatte 300 atış atabilirdi. fransa kıyılarında konuşlanan yalnızca iki silah, bir günden daha az bir sürede londra'yı dümdüz edebilirdi. ancak, pas de calais'deki silah alanı, bu büyük silahlar aktif hale gelmeden önce bir bombalama saldırısı sırasında kazara devre dışı bırakıldı.

    ohka kamikaze aircraft
    müttefik kuvvetler onlara "baka" bombacıları diyordu. - japonca'da "aptal" ya da "salak" - bu isim, donanmalarına direkt dalış yaptıkları için verilmişti. abd donanmasının, roket destekli olan amaca yönelik inşa edilmiş bu kamikaze uçağından neredeyse ödü kopuyordu. ohkalar, bir dalışta 650 mil hıza ulaşabilir ve gemilere 2.600 pound bomba bırakabilirdi. 23 mil uzaktan atılan bu güdümlü füzeler, ilerleyen zamanlarda büyük tahribatlara yol açtı.

    japonya, ohkaları, en önemli abd şehirlerine saldıracak kadar büyük sayılara ulaştırmadı, bu da muhtemelen abd filosunun bugün pasifik'in dibinde yatmamasının tek nedenidir.

    horten h.xviii amerikabomber
    ho 229 "bat" ve b-2 bombardıman uçağı arasındaki herhangi bir benzerlik tesadüf değildi. tıpkı xviii stealth fighterı gibi. yarasa'nın turbojet destekli, süper boyutlu sürümü olan bu uçak, o zamanların b-2 stealth bombardıman uçağıydı ve hedefinin 80 mil yakınına girene kadar tespit edilemezdi.

    500 mil hızla, 8.000 poundluk bir bombayı chattanooga'ya kadar batıdaki hedeflere bırakmadan önce bu menzil, hedef devlet için yalnızca kısacık bir önlem süresine sahipsin demekti. hitler'in gizli bombardıman uçağı, kartları yeniden dağıtabilirdi, tabii savaşa yetişebilseydi.

    vortex cannon
    anafor topu, müttefik uçaklarını itmek niyetiyle gökyüzüne güçlü, kasırga benzeri bir dalga atıyordu. aslında işe yaramıştı, ancak amaçlandığından ve umulandan biraz daha az ölümcüldü. amerikan ordusu 1990'lı yıllarda toplanan kalabalığı kontrollü bir şekilde dağıtmak için daha küçük vorteks tabancalarıyla deneyler yaptı, ancak bundan çok fazla bir şey sağlanamadı. bu nazi uçak katilinin oyuncak versiyonları çok hoştur, mutlaka koleksiyona eklenmelidir.

    microwave death ray
    nikola tesla bu fikri ortaya koymuştu ve neredeyse bütün devletler bunu yapmayı denedi. fakat hiçbiri, mikrodalga ölüm ışınını ateşleyen bir silahı üretmeyi, japonlar gibi operasyonel hale getirecek kadar yaklaşamadı. bununla birlikte, bunların büyüklüğü, maliyeti, sınırlı menzili, kullanım zorluğu ve talep ettikleri güç gibi birçok etmen, üretiminin sağlanmasını engelledi.

    operation aphrodite
    birçok kişi için aphrodite operasyonu, bugün john fitzgerald kennedy'nin abisi joseph'i öldüren proje olarak biliniyor. bu gizli silah, patlayıcı yüklü eski bir bombardıman uçağını yönlendirmek için telsiz kontrolünü kullanır. bomba dolu uçak, insan komutasıyla uçurulur, sonra yere indirilir, pilotlar uzaklaşır ve kovalamaca uçağı ele geçirilirdi. joe kennedy, bir hata ile patlamış olan bir bomba uçağının pilotuydu. bu program, günümüzdeki füze, torpido ve drone gibi uçak programlarının doğrudan öncüsüdür.

    earthquake bomb
    sismik şok (deprem) bombası, ünlü ingiliz mühendis barnes wallis tarafından geliştirildi ve savaşta oldukça kritik olan bazı cephelerde kullanıldı. bu bomba, altı tonluk "tall boy" ve on tonluk "grand slam" ile vücut buldu ve standart bombalardan farklı olarak toprak yüzeyinde değil, yaklaşık 150 feet derinde patlatıldı ve bu derinliğe ulaşmak için sivrileştirilmiş zırhlı uçlar kullanıldı.

    yeraltı patlamasından elde edilen enerji, standart bombalama saldırıları için hedefleme seviyelerini yükselterek 3,6 şiddetinde depremleri tetikleyebilirdi. deprem bombaları, v-2 fabrikasının tahrip edilmesinde, v-3 londra gun'ının yıkılmasında, dkm tirpitz'in batırılmasında ve st. nazaire'de avlanan u-boatların caydırılması da dahil olmak üzere savaşın en önemli baskınlarında kullanıldı.

    bachem ba 349
    bir pilotla bizzat içinden yönlendirilen bir füze düşünün, işte huzurlarınızda ba 349 “natter”. prensip olarak japon ohka'ya benzer, ancak teoride biraz daha az intihar içerir. natter, bombardıman için bir sam füzesi gibi havaya fırlatılırdı. havadayken hedefe yakınlaşmak için roket motorunu kullanırdı. olması gereken; nater'in burnundan atılan roketlerlerle bombardıman uçaklarını vurmasıydı ve pilot uçak ile üsse geri dönecekti.

    ancak bu uçağın ilk ve tek deneme uçuşu, pilotunun ölümü ile sonuçlandı; nihayetinde, alman natter'ı da, kamikaze kuzeni ile hemen hemen aynı sonuçla yüzleşti ve proje askıya alındı.

    anti tank suicide dogs
    rus "köpek mayınları", yemeklerini tanklara koşup altlarına sürünerek girip orada yemek için eğitildiler. savaştan önceki günlerde ruslar, bu yönde eğitilmiş köpekleri aç bırakıp daha sonra düşman tank birliklerine doğru toplu olarak serbest bıraktılar. köpekler, tankın altında akşam yemeği bulmak yerine hareketli mayın olarak taşıdıkları 25 kilo patlayıcı ile tankların altına girer girmez kendilerini patlatacaktı.

    rusya, alman tank kolordusu için 40.000 köpek yetiştirdi ve 300 alman tankının bu köpekler tarafından tahrip edildiğini veya hasar gördüğünü iddia etti. bu muhtemelen tamamen doğru değildi, neden oldukları zayiat büyük olasılıkla birkaç düzine ile sınırlı kaldı. köpek mayınlarının savaşta çok fazla bir sonucu olmadı, ancak bu uygulama, almanların doğu cephesi’ndeki her köpeğe dikkat etmesine ve önlem almasına neden oldu.
  • sscb ordularının savaş alanında yıllardır süregelen ezici nazi hegemonyasını kırıp, avrupa'nın içlerine doğru ilerlediğini radyo'dan duyan polonyalı bir şairin, şu cümle ile özetlediği savaştır.

    '' gel kurtar bizi kızıl veba, başımıza üşüşen bu kara vebadan ''
  • savaşlar, hayalet hikayelerinin oluşması için her zaman iyi bir olgunlaşma zeminidir. gerçekleşen -savaş olsun ya da olmasın- tüm trajedilerde, insanların bazı huzursuz ruhlarla karşılaşması nadir görülür bir şey değildir. ikinci dünya savaşı özellikle acımasız bir savaştı ve hayatını kaybeden tüm askerleri, mahkumları ve sivilleriyle birlikte, bu savaşta paranormal durumların ortaya çıkması hiç de şaşırtıcı değildi.

    çok sayıda ikinci dünya savaşı hayalet hikayeleri ve şehir efsaneleri vardır. bazıları, nesiller boyunca anlatılarak günümüze kadar ulaştı. karla kaplı isviçre alpleri'nden, kaybolan balonlara, yamyamlardan okültizme kadar birçok ikinci dünya savaşı olayının yol açtığı ürpertici hayalet hikayeleri;

    kayıp çocuklar
    ilk hikaye reddit kullanıcısı ıgloo444'ten geliyor. dedesi, ingiliz ordusunda bir askerdi ve dedesinin mensubu olduğu birlik, 1943 kışında isviçre alpleri'ndeki uzak bir köye konuşlandırılmıştı. köye yoğun bir şekilde kar yağmıştı ve tüm telefon hatları kesikti. karla beraber yollar kapanmıştı ve tüm tabur bütün kış boyunca isviçre alpleri'nde sıkışıp kalmıştı.

    köylülerin çoğu yalnızca almanca, askerlerin çoğu ise ingilizce konuşabiliyordu. askerler bir gece yerel bir bardayken bir adam derme çatma ingilizcesi ile “çocukları… nereye… götürdünüz?” diye bağırmaya başladı. oldukça öfkeli ve üzgün görünüyordu. taburdan bir tercüman buldular ve adamı üsse götürdüler. adam, onlara, varışlarından bu yana bazı nesnelerin ortadan kaybolduğunu söyledi. bir muşamba, biraz odun ve balta. ama sonra çocuklar da kaybolmaya başladı diye ekledi. sadece bir çocuk olsaydı, muhtemelen trajik bir şekilde dağda kaybolmuş, kar altında kalmış veya vahşi hayvanlar tarafında saldırıya uğramış olabilirdi, ama üç çocuk?

    yüzbaşı, köylülere çocukları arayacağını ve neredeyse her gece vuku bulan garip kayıpların ardındaki suçlunun kim veya ne olduğunu bulacağını söyledi ve adamlarını sokaklarda devriyeye çıkardı. kayıp sayısı gün geçtikçe artıyordu.

    o gecenin ilerleyen saatlerinde ingiliz taburundan er reginald, hiç kimse farkına varmadan kışladan kayboldu.

    kayıp çocuklara şimdi bir de yetişkin bir adam eklenmişti. bir hayvanın, sağlıklı, yetişkin ve silahlı bir adamı tek başına haklaması muhtemel görünmüyordu. doğal olarak köy sakinleri arasında, ziyafet çekmek için geceleri dağlardan köye inen bir tür canavar söylentileri çıkmaya başladı.

    gece devriyeleri yapmaya devam ettiler. bir gece, dedesi ve birkaç asker, karanlık bir evin penceresinin dışında duran ve içeri bakan birini gördüler. kımıldama! uyarısı verdilerse de o silüet kaçtı ve onlar da kovalamaya başladı. silüet bir mağaraya atladı ve onlardan saklandı. askerler ateş ile geri geldiler ve mağaraya girip araştırdılar. mağarada reginald'ın cesedinin etrafına nizami olarak yerleştirilmiş yedi çocuk cesedi bulmuşlardı ve neyin ya da kimin sebep olduğunu asla bulamadılar.

    tavan arasındaki adam
    fransa, colmar'da genç bir kadın, 1991 yazında garip bir şey yaşadı. ailesi, bir süre önce yeni bir eve taşınmıştı ve kadın, yeni evin tavan arasının duvarında bir delik bulmuştu. delikten başka, gizli bir oda görebiliyordu, ama söylediği kadarıyla odanın kapısı yoktu. delikten gelen garip bir şey hissetti ama başta bakmadı. sonra bir el feneri ile geri döndü, bir şey görmüştü:

    "katta oturan genç bir adam vardı, dizleri göğsüne yaslıydı. kolları dizlerinin üstüne uzanmıştı, sanki kendine sarılıyordu. başını bize doğru çevirdi ve gülümsedi. odadan kaçtık ve depoya gittik. kalbim çarpıyordu, nefes nefese kaldım. önce gerçek bir insan olduğunu düşündüm, ama rengi yoktu. üç boyutlu karanlık bir gölge gibiydi. ve hiç ayak sesi duymadık. arkadaşım bir hayalet gördüğümüzü kabul etmeyi reddetti ve bu olaydan sonra kendisiyle hiç konuşmadık.

    büyükannemden, daha sonra, evimizin ii. dünya savaşı sırasında gizli bir matbaa olduğunu öğrendim. sahipleri, almanlara karşı sloganlar basmaktaydı. ama o evde başka bir şey olduğunu düşünüyorum. gizli odanın insanları saklamak için kullanıldığına inanıyorum."

    normandiya'nın hayaletleri
    bir baba ailesiyle birlikte fransa'ya bir geziye çıktı. normandiya'yı ziyaret etmek ve ikinci dünya savaşı'nda önemli olan birkaç yeri görmek istiyordu. kızı o zaman 7 yaşındaydı, ikinci dünya savaşı ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değildi ve iki tarafın üniformalarının neye benzediğini bilmiyordu. eve döndükten sonra işler biraz tuhaflaşmaya başlamıştı.

    baba:
    "normandiya gezimizden sonra, kızım sık sık çektirdiğimiz fotoğraflara bakarken, belli yerleri işaret ederek sığınaklardayken ve normandiya bölgesinin çevresindeyken kendisini takip ederken gördüğü şeylerden ve 'insanlardan' bahsediyordu. onları sık sık çömelmiş, siperlerin ardına saklanmış, silah tutan ve çok kızmış gibi görünen birileri olarak tanımlıyordu."

    baba, gördükleri hakkında kızına sorular sormaya başladı:
    "korkmuş muydun?"

    "başta evet, ama beni incitmeye çalışmadıklarını biliyordum ve sonra korkmadım ama çok fazlalardı. her yerde onları görüyordum. etrafta dolaşıyorlardı. kimisi sürünüyordu, kimisi de eğiliyordu. biri sığınaktan çıkıyordu, diğeri tarlada ya da ağacın arkasında saklanıyordu. arabadayken, tarladaki bir çitin arkasından bana baktıklarını görebiliyordum. bazen topluca, bazen sadece bir veya iki tane."
    ayrıca üniformalarını, kamuflajlarını ve her şeyini mükemmel şekilde tarif de etmişti.

    yamyam japonlar
    savaşın pasifik safhası sona ererken, yeni gine ve singapur'daki japon askerlerin, yakalanan esirleri yemeye başladığı dillenmişti. ve bunu, açlıktan ölmek üzere oldukları için değil, sadece ellerindeki istihkakı korumak için yapıyorlardı.

    bazı şanslı mahkumlar, japonlar etlerini kesmeye başladığında ölüydü, ama daha şanssız olanlar bu işlem sırasında hala yaşıyordu. yerliler, bölgede hala yalnız gezmekten korkuyor.

    l-8 keşif balonu gizemi
    1942'de l-8 adında bir donanma keşif balonu, iki kişilik bir ekiple birlikte denizaltı tespit etmek üzere, bay area'dan yola çıktı. birkaç saat sonra karaya geri döndü, sahilde arkadaşları onları bekliyordu. balon geldi, silah arkadaşlarını geçti ve daly şehrindeki bir eve çarptı. gemideki her şey yerli yerindeydi; acil durum teçhizatı da kullanılmamıştı.

    ama mürettebat? mürettebat yoktu. asla bulunamadılar.

    hayalet uçaklar
    ikinci dünya savaşı sona erdikten sonra birçok insan, havada süzülen "hayalet uçaklar" görmüştü. bu savaş uçakları bir anda gökyüzünde beliriyor, daha sonra iz bırakmadan yok oluyorlardı. bir örneği, pearl harbor'da olanlardan bir yıl sonra gerçekleşti. abd ordusu, radarlarında kendilerine doğru gelen bir uçağı fark etti. incelemek adına birkaç pilot gönderdiler ve geri döndüklerinde pilotlar, gördükleri uçakların amerikan savaş uçakları olduğunu söylediler. hatta kesin olarak p-40 gördüklerini eklediler ama sanki cehennemden gelmiş gibi olduğunu ilettiler; iniş takımları yoktu, gövdeleri mermi delikleriyle ve pilot koltukları kanla doluydu.

    daha sonra bir uçak gökyüzünden düştü. enkazı araştırmaya gittiklerinde uçağı buldular ama pilot yoktu.

    diplomat oteli
    filipinler, baguio şehrindeki diplomat oteli, 1900'lerin başlarında bir manastırdı. ikinci dünya savaşı sırasında, japon askerleri şehirle beraber manastırı da işgal etmişti ve bütün din adamlarını ve rahibeleri, kafalarını keserek öldürdüler. binayı savaş sırasında bir sanatoryuma dönüştürdüler ve savaşın ardından sonra manastır, otele dönüştürüldü. otelin misafirleri, sık sık siyah figürler ve beyaz bir kadın gördüklerini bildirdiler. bunun yanında bir de, geceleri çığlık atıp duvarlara vurma sesleri duymuşlardı. otel günümüzde terk edilmiş bir halde ve hayalet avcıları için bir avlanma yeri.

    the alkimos
    ss alkimos, ikinci dünya savaşı'nda kullanılmak üzere bir amerikan gemisi olarak inşa edilmişti. devamında silah taşımacılığında kullanılmak üzere norveç'e satıldı. 1944'te mürettebatta bir radyo operatörü olarak görev yapan maude e. steane, kendisini silahla vurmak suretiyle intihar etti. norveç olayı örtbas etti ve steane'in ölümüne düşman ateşinin neden olduğunu iddia etti. savaştan sonra gemi, bir yunan nakliye şirketine satıldı.

    gemi ile ilgili açıklanamayan olaylar devam etti. gemi 1963 yılında, avustralya kıyılarındaki bir resife çarptı. tamir için fremantle'a çekildi, ancak oradayken, alkimos bir anda alev aldı ve daha geniş bir tamir için hong kong'a çekilmesine karar verildi. çekilirken ara halatlar koptu ve gemi, fremantle'ın biraz açığında karaya oturdu. gemiyi çeken şirket bu işi çözemedi, bu yüzden bir şeyler yapana kadar geminin başında bir bekçi bıraktı. bekçi, gemiden gelen çığlık, darbe ve ayak sesi gibi birçok garip ses olduğunu iddia etti.

    yıllar boyunca, birkaç şirket gemiyi kurtarmaya çalıştı, ancak her denemede, deneyen şirketin ekiplerine korkutucu şeyler oluyordu. sonunda gemi suyun altına batmaya terk edildi. günümüzde hala su yüzeyinde görülebilmektedir.

    naziler ve okültizm
    eski bir donanma askerinin, 1999'da norfolk, virginia'da bir mavnada ürpertici bir olay başına geldi. asker, ikinci dünya savaşı tarihine ilgi duyuyordu ve donanmadan bir arkadaşı da bu ilgiyi görüp ona bir kitap hediye etmişti. verdiği kitap öyle alelade bir kitap değildi; üçüncü reich yöneticileri, savaşı kazanmalarına yardımcı olmak için gizli objeleri bulmaya ve kullanmaya çalışıyordu. ve bu kitap da o çabalar ile ilgiliydi.

    "kaderin mızrağı", çarmıha gerilme sırasında isa'nın derisini delmek için romalı asker longinus tarafından kullanılan mızraktı. efsane, longinus'un mızrağına sahip olan birinin tanrı benzeri güçlere sahip olacağı yönündeydi. ss'in lider kadrosu da bu safsatalara inanacak kadar hayalperestti.

    bahriyeli, bir gece yatmadan önce kitabı okuyordu. longinus'un mızrağı'nı arayan bir arkeoloji ekibini yöneten reichsführer-ss heinrich himmler hakkındaki bir bölümdü, ondan sonra kitabı yastığının altına koydu ve uykuya daldı. o gecenin ilerleyen saatlerinde, karanlıkta ranzaların arasından geçen yavaş ve ağır ayak sesleri ile uyandı. sonra ayak sesleri onu geçti:

    "aniden rafımdaki perdeler bana doğru havaya uçmaya başladı ve perdelere eşlik eden soğuğu tarif dahi edemiyorum. sanki donmuş bir rüzgar üzerime esiyor gibiydi ve çenemin kilitlendiğini hissedebiliyordum, dişlerim anında donmuş sağlam bir buz bloğu haline gelmişti. michigan'da büyüdüm ve hayatım boyunca hiç böyle soğuk olduğunu görmemiştim. soğuk bana derinlemesine saldırırken ağlamaya çalıştım, beni bir kerede bıçaklayan on milyon donmuş iğne gibiydi. gerçekten tarif edilemezdi."

    ayak seslerinin tekrar yanından geçtiğini ve kapının açılıp kapandığını duydu. bir anda her şey normale döndü. ertesi gün kitabı arkadaşına geri verdi ve olanları anlattı. arkadaşı ona gülmüştü ama birkaç hafta sonra aynı şey kendisinin de başına geldi. tavuk yetiştiricisi himmler belki okültizm sayesinde savaşı kazanamamıştı ama iki amerikan denizcisini korkutması da onun için bir zaferdi.

    saipan havalimanı
    ikinci dünya savaşı sırasında abd, bir ada olan saipan'ın kontrolünü japon ordusundan ele geçirdi. japon ordusu orada bir havaalanı inşa etmişti ve havaalanının içinde bomba sığınakları vardı. bir kadın, çok sonraları adaya yaptığı ziyareti sırasında barınaklardan birinin içinde japon askerlerinin hayaletlerini gördüğünü söylüyordu:

    "kapının tam ortasında durduğumda, sessizce etrafa bakarken, ışık aniden sığınağın içinde azalmaya başladı ve aceleyle konuşan birisinin sesini duydum. ses giderek yakınlaşıyordu, sonra bir gölge sağ yanımdan geçti ve duvara yapışık olarak monte edilmiş eski ve paslı bir koltuğa oturdu. hemen ardından birkaç tane daha gölge yanımdan geçti ve bir banka oturdular.

    iki gölge kalktı, bir gölge soldaki odaya, diğeri ise sağdaki odaya koştu. gölgeler hızla koşuyorlardı ve ikisi de aynı noktaya doğru gitseydi çarpışacaklardı. sanki bomba sığınağında acil durum tatbikatı yapıyor gibi görünüyorlardı. gölgeleri görebiliyordum. gri dumandan yapılmış gibi görünüyorlardı. başlarını ve vücutlarını görebilmiştim, ancak ellerini veya ayaklarını göremedim. seslerinden ve boylarından anladığım kadarıyla onlar, cılız japon askerleriydi."

    sandakan ölüm yolu hayaletleri
    1945'te müttefik kuvvetler, yaptıkları amfibi harekat ile japon ordusunu borneo'nun dışına itti. japon ordusu geri çekilirken binlerce esiri serbest bırakmak yerine, bir ay boyunca 160 milden fazla yürümeye zorladı. sadece altı esir kurtulmuştu.

    2010'da binbaşı john tulloch, esir müttefik askerlerin yürüdükleri yolda ilerleyerek rotalarının bir kısmının fotoğrafını çekti. fotoğrafların birinde garip silüetler oluşmuştu. binbaşı tulloch, illüzyona arabanın ön panelindeki camda oluşan yansımanın sebep olduğu kanısında. fotoğraftaki durum açıklanmış olmasına rağmen binbaşı bunun tesadüf olmadığına inanıyor.

    başsız gringa
    ikinci dünya savaşı sırasında, abd ordusu galapagos adaları'nda bir üs kurmuştu. efsaneye göre, bir asker ve kız arkadaşı üste yaşıyordu. asker, kadının kendisini aldattığını öğrendi, bu yüzden kadını bir uçurumdan itti ve onu öldürdü. bu ne kadar korkunç olsa da, durum daha da garip bir haldeydi: kadın düştüğü zaman, başı kayaların arasına sıkışmış ve kopmuştu.

    üzerinden seneler geçti, asker belki de ölüp gitti ama söylenenlere göre kadın hala adada dolaşıyor ve geceleri yalnız yol alan erkeklere intikam hisleriyle bela oluyor.

    islington'daki hayalet
    rosina french, ikinci dünya savaşı'nın en karanlık günlerinde londra'nın islington bölgesi'nde yaşıyordu. hem o hem de kocası, almanlarla mücadelede ülkeye yardım etmek için ayrı görevler üstlendi. french gönüllü bir itfaiye görevlisiydi. cephede hizmet edemedi, ancak düşen bombaların yol açtığı yangın tehditlerini kontrol eden ekibin bir parçasıydı. londra için artık sıradan bir hal alan the blitz geceleri vardiyalarından birinde, iddiaya göre doğaüstü bir güçle karşılatı. french görevini yaparken garip, parlak ve beyaz bir figür fark etmişti. ilk başta bunun bir mezar taşı ya da bir insan olduğunu düşündü, ancak görünüşe göre ikisi için de çok uzun bir şeydi.

    saçının dikelmesini hissetmeye başladığında o şeyin hayalet olduğunu düşündü. hayalet, kadına yaklaşmadı ya da ona zarar vermedi ama bir süre önünde dikilip durdu. kaç dakika orada öyle kaldığının farkında olmayan french, st. paul katedralinin etrafından yükselen ateşi fark ettiğinde hayalet çoktan gitmişti.
  • ikinci dünya savaşı zamanında tüm taraflar, birçok ilginç askeri operasyonlar ve projeler düzenledi. ancak bir de gerçekleşmemiş olan, gerçekten şaşırtıcı ve manyakça ikinci dünya savaşı operasyonları ve projeleri, müttefik ve mihver üst kademesi tarafından planlanmıştı.

    operation bernhard
    bernhard operasyonu nazilerin yüz milyonlarca sahte pound basıp, savaş zamanı o sahte paraları ingiltere’ye sokma misyonuydu. girişim, ss'in pasaportları ve diğer yasal diplomatik belgeleri tahrif etmesine önderlik eden ss binbaşısı bernhard kruger tarafından yönetildi. kruger, sachsenhausen toplama kampında çok özel bir basım yeri kurdu ve özel olarak kalpazanlarla birlikte baskı ve gravür becerisine sahip yahudi mahkumları ekibe aldı.

    savaş sırasında bernhard operasyonu, ayda bir milyon pound civarında sahte parayı basıyordu. almanlar ekonomiyi etkilemek için hiçbir zaman sahte paralarını ingiltere’ye sokmayı başaramamış olsalar da, çeşitli planlarda kullandılar. sahte paralar, dünya çapında casusluklar ve italya gibi yabancı hükümetlerle yapılan işlemlerde kullanıldı. türk casus ilyas bazna bile, alman hükümetine sahte ödemeler için dava açmıştı.*

    savaşın sonunda sahte para birimlerinin çoğu, 1959'da keşfedildiği yer olan avusturya'nın toplitz gölü'ne dökülmüştü. yine de zaman zaman sahte ingiliz sterlini piyasada boy gösterdi ve bu durum, ingiliz hükümetinin tüm para birimlerini beş sterlin ve daha fazla miktarlarda yeniden tasarlamasına yol açtı. paranın bir kısmı, israil'in ilk günlerinde siyonist faaliyetleri finanse etmek için filistin'e kaçırılmıştı.

    operation tannenbaum
    adolf hitler açıkça isviçre'nin varlığından hoşnutsuzdu. 1941'de benito mussolini'ye: "isviçre en iğrenç, en sefil insanlara ve en rezil siyasi sisteme sahip. isviçre, yeni almanya'nın ölümcül düşmanlarındandır" diyerek hoşnutsuzluğunu açık açık dile getirmişti.

    aslında wehrmacht, fransa'nın teslim olmasından sonra 1940 yılında tannenbaum operasyonu olarak adlandırılacak olan isviçre işgali için hazırlıklara başlamıştı. bu tür bir istila için planların oluşturulmasına rağmen (birkaç kez tekrar gözden geçirilmiş ve revize edilmiş planlar), hitler asla saldırı emri vermedi.

    iptal kararının direkt nedeni hala belirsizdir, ancak almanların askeri teçhizat almalarına olanak sağlayan isviçre mali imtiyazları; isviçre’nin, yahudilerin ve diğer mültecilerin almanya’dan isviçre’ye göç etmesinin önlenmesi; nazilerin isviçre’ye giden demiryolu hatlarına erişimine devam etmesi ve isviçre'nin almanya için diğer ülkelerle bağlantı noktası olması; engebeli alp sıradağları ve isviçre'nin tam donanımlı bir ordu tarafından savunulması buna neden olmuş olabilir. isviçre, 435.000 kişiyi silahlandırmıştı ve asla teslim olmayacaktı.

    isviçre’yi hor görmesine rağmen hitler, herhangi bir işgalin mantıklı olmadığını düşündü ve 1941’deki iki cephe savaşı, isviçre’yi işgal etmeyi imkansız hale getirdi.

    project habakkuk
    geoffrey pyke, atlantik okyanusu'nda yüzen bir ada boyutunda inşa edilecek uçak gemisi tasarlamıştı. teorik olarak habakkuk projesi olarak bilinen bu ada, alman u-bootlarını izleyen ve batıran uçaklar için yakıt ikmali olarak hizmet edecekti. başlangıçta buzdağları üzerinde yapılan testler, patlayıcılarla paramparça olabileceklerini ve tutunma zorluğunu göstermişti. belirsizlik, pyke'ı talaş ile buz karışımı olan pykrete adlı yeni bir madde icat etmeye itmişti.

    lord loius mountbatten ve winston churchill projeyle ilgilenmeye başladılar ve alberta gölü'ndeki 60x30 boyutunda bir ayak bloğu inşa edildi. blok 1000 ton ağırlığındaydı. tam ölçekli bir versiyonun tahmini ağırlığı ve maliyeti projeyi çıkmaza soktu, ancak yaratıcıları habakkuk projesini canlı tutmak için bu bilgiyi sakladı. abd donanması 1943 aralık’ında projeyi resmen durdurdu ve proje sonlandırıldı.

    yarasa bombaları
    yarasa bombası, bomba şeklinde dizayn edilmiş, içi bomba ile sarılmış yarasalarla dolu olan bir silahtı. bu bombalar havadan bırakıldığında, içindeki canlı bomba yarasaları 20 ila 40 mil yarıçapına yayılacak, japon şehirlerinin yüksek derecede yanıcı ahşap binalarına girecek ve şehirleri yakacaktı. ancak amerika envanterindeki bombalar, yarasaların taşıyabileceği ağırlıktan çok fazlaydı.

    napalm bombası'nın* mucidi louis fieser, yarasaların taşıyabileceği küçük bir patlayıcı icat etti ve kuyruksuz meksika yarasası, bu proje için seçildi. yarasaları ve patlayıcıları içeren ilk testler, carlsbad'daki hava üssünde kazayla yangına neden oldu. utah’da yapılan japon köyünün maketi üzerinde bir başka test daha yapıldı. bu girişim nispeten daha başarılı oldu ancak atom bombası üzerine yapılan araştırmalar sebebiyle desteğini kaybetti.

    operation downfall
    atom bombalarının 1945 ağustos'unda iki japon şehhrine atılma kararı her zaman tartışma yaratmıştır. birleşik devletler ordusu, atom bombası atılmaması durumunda geleneksel bir japonya istilasına hazırlanıyordu.

    bu istila, olympic ve coronet operasyonları olmak üzere iki bileşene sahip olacaktı. olympic, 1 kasım 1945'te başlayacaktı ve kyushu adasını ele geçirmek ana hedefi olacaktı. harekatların daha kapsamlı olanı coronet harekatında müttefikler, abd ordusunun 50'den fazla tümeni ve ingiliz birliklerinin yardımı ile tokyo'yu ele geçirmeye odaklanacaktı. geleneksel istilaya alternatifler arandı çünkü böyle bir istila için zayiat tahminleri 300.000 ila 1.000.000 abd'li asker arasında değişmekteydi.

    ayrıca okinawa’daki japon savunması da hesaba katılırsa, aşırı fanatik bir sivil müdafaa bekleniyordu ve toplam japon kayıplarının, ülke nüfusunun yanı sıra anakaradaki savaş esirleriyle birlikte 10 milyonu aşacağı tahmin edilmişti ve okinawa'daki önemli bir sorun olan kamikaze uçakları, müttefikler işgal filosuna saldırmak için çok uzaklara uçmak zorunda kalmayacaktı.

    atom bombası, hiroşima ve nagazaki'de maruz kalanlar için korkunç olsa da, japon halkının sonunu getirebilecek olan downfall operasyonunu engellemişti.

    operation ketsugo
    okinawa'nın teslim olmasının ardından pasifik'te japonların kazanmasının, japon imparatorluk hükümeti içindeki en radikal militaristler için bile imkansız olduğu açıktı. ketsugo operasyonunu uygulamadaki hedefleri, japon anakaralarını işgal etmeyi müttefiklere zorlaştırmak, böylece koşulsuz teslim olma girişiminde bulunmak yerine bir ateşkes müzakeresi yapılmasını ummaktı.

    japonlar istila beklentisiyle, müttefik kuvvetlerinden saldırı bekledikleri bölgelere mançurya, kore ve kuzey japonya'dan birlikler getirdi. ayrıca, 15 ila 60 yaş arasındaki tüm sağlıklı erkekleri ve 17 ila 40 yaş arasındaki kadınları içeren vatansever halkın mücadele kolordusu'nu harekete geçirdi. japonya toplamda, 28 milyon insanı silah altına alıp onlardan işgale karşı çıkmalarını bekliyordu.

    japonlar, ellerinde kala 10.000 uçak, denizaltı ve 2.400 shin-yo* ile kamikaze saldırıları başlatacaktı. devasa rakamlardaki insan gücüne rağmen japonlar, yakıt ve donanım açısından dipteydi. sivillerin çoğu bambu mızrakları ve uzun yaylarla mücadele edecekti. atom bombaları, ketsugo operasyonunu engelledi ve milyonlarca japon'un hayatını kurtardı.

    project amerika
    amerika projesi, amerika birleşik devletleri'ne saldırabilen uzun menzilli bombardıman uçağı geliştirmeye yönelik bir alman girişimiydi. nazi silahlanma bakanı albert speer'a göre hitler, new york şehrini bombalamaya takıntılıydı ve speer'a hep bundan bahsediyordu. bu nedenle, alman tasarımcı willy messerschmidt, birkaç uzun menzilli bombardıman prototipi üzerinde çalışmaya başladı.

    1942 yılının nisan ayına kadar üç prototip model geliştirildi; heinkel he-277, junkers ju-390 ve me-264. projenin maliyetli sonuçları, almanya'yı daha gerçekçi roketlere ve silahlara odaklanmak zorunda bıraktı. böylece alman kanadında amerika projesi ve atom bombası gibi daha fazla kaynak gerektiren projeler terk edildi. amerika programı için oluşturulan prototiplerin hiçbiri savaşta kullanılmadı ve rafa kaldırıldı.

    operation felix
    almanya 1940 baharında fransa'yı fethettikten sonra, hitler dikkatini iber yarımadasındaki ingilizlerin stratejik noktası cebelitarık'a yöneltti. felix operasyonu, iki alman ordusunun ispanya'ya pireneler'den girmesi ve cebelitarık'a kara saldırısı başlatması için hazırlandı. alman ordusu pireneleri geçtikten sonra sırasıyla valladolid'e, caceres'e, sevilla'ya ve nihayetinde cebelitarık'a girecekti. bu operasyon, ispanyol diktatör francisco franco'nun, ıspanya'yı savaşa mihver gücü olarak sokmasını gerektiriyordu.

    joachim von ribbentrop ve hitler de dahil olmak üzere alman yetkililer, bir anlaşmaya varmak amacıyla franco ile tekrar tekrar buluştu. ispanya iç savaştan sonra ekonomik olarak savunmasızdı ve franco, ispanya’nın savaşa girmesi halinde britanya’nın kanarya adaları ve asor adaları gibi ispanyol topraklarına el koymasından korkuyordu. franco, ispanya’nın mihver güçlerine katılması için, hitler’in ingiliz adaları’nı istila etmesini istedi ve özel olarak, almanya'nın savaşı kaybedeceğini ve böylece hitler'e bir şekilde hayır demenin bir zorunluluk olduğunu belirtti.

    almanya, 1944'e kadar cebelitarık'ı ele geçirmeyi düşünmesine rağmen hitler, franco'yu işbirliğine ikna edemeyeceğini anlamıştı. bir keresinde mussolini'ye "dört dişimin çekilmesini, tekrar o adamla buluşmaya tercih ederim!" diyerek durumu özetleyip, operasyonu hiç gerçekleştirilmemek üzere askıda bıraktı.

    project pigeon
    güvercin projesi, ünlü psikolog burrhus frederic skinner'ın buluşuydu. plan, patlayıcı bir savaş başlığı ile donatılmış planör benzeri bir uçağı yönlendiren güvercinleri içeriyordu. geminin burun konisinde bir perdenin önüne bir ila üç güvercin konulacak ve ekran, hedefe odaklanmak için mercekler kullanacaktı. eğer planör hedefin dışına çıkmaya başlarsa güvercinler, geminin uçuş yolunu yeniden kalibre eden sensörleri etkinleştirmek için ekranda gagalayacaklardı.

    teknik endüstri liderlerinden oluşan bir devlet kurumu olan ulusal savunma araştırma komitesi, güvercin projesi için araştırma fonu olarak 25.000 $ sağladı. ancak diğer projelerde olduğu gibi, daha yüksek stratejik önceliklere odaklanmak için proje 1944'te iptal edildi. bununla birlikte 1948'de deniz kuvvetleri tarafından bu fikir, project orcon olarak tekrar gözden geçirilmiş, ancak elektronik donanımlardaki gelişmelerin, güvercin güdümlü bir rehberlik sistemine ihtiyaç bırakmamasından dolayı 1953'te tekrar iptal edilmiştir.

    operation pike
    almanya’nın 1939 ağustos’unda sovyetler birliği ile imzaladığı alman-sovyet saldırmazlık paktı*, fransız ve ingilizlerin, rus petrolünün naziler tarafından kullanılacağına inanmasına neden oldu. sovyetler 1939 sonbahar ve kışında, polonya ve finlandiya'yı işgal etmeye başladığında ingiltere ve fransa, sscb'nin düşman olarak görülmesi ve geniş petrol rezervlerinin imha edilmesi gerektiği sonucuna vardı.

    fransa ve ingiltere, iran ve suriye'deki üslerden stratejik bombalama yaparak kafkasya petrol sahalarına saldırmayı planladıkları için pike operasyonu'nun hazırlıkları 1940'ın başlarında başladı. hava keşif ve bombardıman ekiplerinin orta doğu'ya konuşlandırılması gerçekleştirildi ve sovyetlerin potansiyel tepkileri için önlemler alındı. fransa'nın almanya tarafından işgali*, 1940 baharının ardından ilk saldırıyı engelledi ve ingilizler, britanya savaşı* sırasında operasyonları askıya aldı.

    ingiliz hükümeti bu operasyonu, 1942'de sovyet petrol sahalarının nazilerin eline düşmesini engellemek için tekrar değerlendirdi, ancak koşullar böyle bir göreve pek olanak tanımıyordu.

    operation unthinkable
    winston churchill, batı’nın, savaş sonrası avrupa’da joseph stalin'in kızıl komünizmi ile bir arada var olma yeteneğinden şüphe duyuyordu. bu amaçla askeri komitesinden, 1945'te iki acil durum operasyonu hazırlamasını istedi. ilk acil durum, polonyalı ve yeniden yapılanmış wehrmacht birlikleriyle birlikte abd ve ingiliz kuvvetlerinin bir saldırısını içeriyordu. bu saldırı, sovyet hatlarının tam merkezi olan dresden'de gerçekleşecekti.

    amerika, bu düşünceye en yüksek koltuktan olumsuz cevap verdi; sürprizlerle dolu olacak bu savaşı hemen kazanılamazdı ve uzun süreli bir savaş anlamına geliyordu. nihayetinde churchill, amerika'nın pasifik cephesi'ndeki orduları desteğe gelene kadar savunmacı bir plan olan ikinci duruma karar verdi. bu plan soğuk savaş'ın temelini attı ve dünya, savunma haline geçen iki bloğa bölündü.

    plan rubber
    rubber planı, brezilya'nın kuzeyindeki hava limanlarına odaklanan bir işgaldi. amaç, mihver kuvvetlerinin batı yarım kürede, afrika aracılığı ile bir yer edinmesini önlemekti. 1941'de juan peron yönetimindeki arjantin ve getulio vargas yönetimindeki brezilya, nazilere karşı sempatik olarak algılanan faşist birer diktatörlüktü. savaşa girdikten sonra abd, derhal brezilya'nın nazilerle olan potansiyel uyumunu değerlendirmeye çalıştı ve gerektiğinde bölgeyi istila etmek için acil bir durum planı geliştirdi.

    kuzeydoğu brezilya şehirleri fortaleza, recife, natal ve belem, amfibi işgalinin ana hedefleriydi. vargas hükümeti ile müzakere ederken sopa olarak potansiyel işgal tehdidini kullanan abd, brezilya hava limanlarına 150 denizcilik danışmanı gönderdi. hemen akabinde de amerikan savaş gemilerinin brezilya'ya gönderilmesi, 1942 ağustos'unda brezilya'nın müttefiklerle resmi uyumunu sağladı ve işgal gerçekleşmeden brezilya'nın tutumu dengelendi.

    operation round up
    round up operasyonu, ingiliz ve amerikan birliklerinin 1943 baharında fransa'yı işgal etmesi için 1942'de hazırlanan bir plandı. batılı müttefikler, sovyetler tarafından avrupa'da ikinci bir cephe açma baskısı altındaydı. dwight eisenhower, ingiliz kanalında le havre'dan boulogne'a kadar uzanan geniş bir hat istilası önerdi. gelin görün ki müttefikler, böylesine iddialı bir planı uygulamak için henüz yeterli donanıma ya da deneyimli askere sahip değildi.

    winston churchill, müttefikler ezici bir askeri üstünlüğe sahip oluncaya kadar fransa'nın işgaline karşı çıktı. bu nedenle, overlord harekatı, haziran 1944'e kadar asla gerçekleşmedi. round up operasyonu yerine müttefik kuvvetler, kuzey afrika'yı işgal eden meşale harekatı sayesinde akdeniz kıyılarına odaklandı.*

    operation fs
    fs operasyonu, 1942 ağustos'unda fiji, samoa ve yeni kaledonya’nın japonlar tarafından işgal edilmesini amaçlıyordu. eğer harekat başarılı olsaydı, bu saldırı bir abluka ile avustralya’nın teslim edilmesini tetikleyecekti. japonlar, avustralya’yı işgal etmenin masraflı olduğunu ve pratik olmadığını biliyorlardı, ancak potansiyel bir müttefik üssü olan kıtayı elimine etmek ve güney pasifik’teki japon savunmalarına oluşacak tehditleri engellemek istiyorlardı. midway’deki hezimetin ardından japonlar fs operasyonu'nu erteledi. bundan sonra güney pasifik'te savunma pozisyonuna geçtiler ve avustralya'yı bir daha asla tehdit edemediler.*

    operation long jump
    long jump operasyonu, 1943'teki tahran konferansında müttefik üç büyükleri roosevelt, stalin ve churchill'e sukiast planıydı. müttefiklerin üç liderini öldürme planı hitler tarafından onaylandı ve görev, ss komandosu otto skorzeny'ye verildi.

    1943'te altı kişilik ilk nazi operasyon ekibi tahran'a geldi. ekip, varışlarını berlin'e radyo ile haber verdi skorzeny ile onun ekibinin gelişini beklemeye koyuldu. güya nkvd bu ekibi istihbarat ile bulmuş, tutuklamış ve stalin'e derhal bildirmişti. stalin, bu planı müttefiklerine iletti ancak iddiası şüphecilikle karşılandı. savaştan sonra skorzeny ve alman istihbaratçıları, böyle bir planın var olduğunu hep reddetti.
  • bu savaş in en trajik ve komik ani yıldırım ordusu hollanda ya en kritik kopruden geçerken hollanda halkının bu orduyu kendi ordusu sanıp el sallaması ve hatta yaya giden askerlere de kendi bisikletlerini vermesidir.
    nasıl bir rehavet cozemedim
  • fransa işgali sırasında alman ordusuna bağlı panzer, zpt, otomobil gibi araçlar güzergahları üstünde ki benzin istasyonlarından yararlandılar.

    "ne vereyim fritz abime?"
    "50 liralık ver frank."
  • almanya için kazanma koşulu türkiye'nin 1942 öncesi almanya yanında savaşa girmesiydi. *

    türkiye'nin almanya yanında savaşa girdiğini ve kafkaslar ile el alamein kıskacının kapandığını hayal edin.

    iran üzerinden yardım alamayan bir sovyetler ve ırak ile körfez petrollerine erişmiş bir almanya.
hesabın var mı? giriş yap