• her şeyden önce bir itirafla girizgahımı yapmak istiyorum. hayatımda ilk kez bir romantik komedide ağladım. ve bu sırada evimde yalnız başıma sodam ve ben şeklinde cnbc-e izliyorum. ne kadar ironik değil mi?

    * * *

    hayatımdaki en yakın arkadaşlarım 10 yıllık dostlarım. bana, sevgililerimin sadece cinsel ihtiyaçlarımdan dolayı varolabildiklerini dolaylı yoldan gösteren, her boku beraber yediğim insanlar. hayatlarımızı bir film ancak bu kadar aynı potada eritir.

    * * *

    --- spoiler ---
    davranışları, yaşayışı ve kişilikleriyle lucy’nin bütün date’lerinde bizi gördüm. “abi oha, bu kadar mı olur?” dediğimi hatırlıyorum kendi kendime dışımdan. bütün ilişkilerinde geçmişlerimizi gördüm ve önceden hiç karşılaşmadığımız şekilde hepimiz aynı kadının hayatındaydık.

    öncelikle bobby staley’den* başlamak istiyorum. maçoluğu, cüssesi ve yüzeyselliğiyle “hadi sadete gelelim” anlayışı tamamen ateş’tir duyurulur. oradan doug’a geçmek istiyorum. ah doug, vah doug! hatuna sabaha kadar düşünsel boyutlarda bir şeyler anlatması dolayısıyla tam bir sui genenis örneği (sui generisle karıştırılmasın). her ne kadar lucy’nin arabada adamı öpmeye çalışırken herifin kafasını çevirişi tam benim gibi bir öküzün * yapacağı bir hareket olsa da, olay genel hatlarıyla kadim dostum sui genenis’i anımsattı bana. hemen ardından luke* geliyor. tam olarak da halihazırda tıp okumakta olan dr henry jekyll, olayın restoranda sarpa saran son kısmı dışında ufak romantik oyunlar ve hatunların kalbini çalma ve sonra da tekmeyi yeme konusunda role cuk oturmuştur. gelelim akşamın talihlisi, lucy’yi götüren ve evlenen barry’ye. ağırbaşlılığı, kibarlığı ve ilişkinin henüz altıncı haftasında yüzüğü takacak cürete ve kendine güvene sahip olması bakımından dispossessed in theory’yi canlandırmıştır gözümde (gene her ne kadar hatun kişinin ailesiyle ilk tanışmada kırk yıllık dostlarmışız gibi muhabbet kurma becerisi bende olsa da sıramı beklemeliyim). ve finalde son olarak gabriel*. onun kadar muntazaman entelleşmesem de*, bir takım hatunların takip edip de daha ilk görüşmede düşünmeden, fütursuzca yatağa atılma ve sonrasına gelindiğinde bir ukte oluşturma potansiyeli bakımından kendimi gördüm; zavallı ben. keşfedilmesi ve keşfettirilmesi gereken şeylerin sırasını karıştırıyorum.

    gelgelelim lucy’ye. kendisi de zamanında sevgilim, artıkın eski sevgilim olmuş birini öyle aynen anımsatmıştı ki bana, deja vu’lerden deja vu beğendim. özellikle mükemmel erkeği değil de doğru erkeği araması bakımından, deneme yanılma yöntemleriyle sanki gözümün önündeydi kendisi. gerçi benim dışımda burada sözü geçen kimsenin bu hatunla bir olayı yoktu gerçek hayatta, ama bu film bu derece benim hayatımdan parçadır, bu derece ağlatmıştır.
    --- spoiler ---

    (bkz: bizi izlemeye devam edin)
  • cnbc e bu pek güzel filmi yayınlayarak düştü düşecek durumda olan pek çok insana bir tokat atarak yere yuvarlamıştır.
  • gokteki elmaslarin repligidir.

    (bkz: lucy in the sky with diamonds)
  • monica potter denen şirinlik muskası hatunu tanımamıza vesile olmuş filmdir. meg ryan gibi 50’sine merdiven dayamış teyzeler artık romantik komedi çekmesinler mümkünse, bu abla gibi insanların yolunu açsınlar.

    --- spoiler ---

    film, beş ayrı erkekle beş ayrı randevu macerası yaşayan ve her birinden farklı birşeyler kapıp en sonunda kendisi için doğru erkeği bulan lucy’nin hikayesini anlatıyor. en sonunda kibar, düşünceli ve sevimli barry de karar kılıyor ki zaten bu barry denen karakter hatunun yatak odasının karşısındaki duvarı bir sinema perdesine çevirmek suretiyle nostaljik bir film gösterimi yapmış, hatunla beraber bizim de aklımız almıştır. o kadar romantik komedi izlemiş ve bunlardaki her türlü klişeyi, hatun tavlama numarasını görmüş biri olarak arkadaşı daha doğrusu senaristleri kutluyorum. hatun mükemmel erkeği değil doğru erkeği seçmiş, mükemmel erkek olarak görülen en son adayın -ki isimi luke’du yamulmuyorsan- aslında ne kadar öküz olduğunun altını çizmiştir. zaten saçına meç yaptıran heriften hayır gelmez, filmin bize verdiği en önemli mesaj da budur bana kalırsa.

    --- spoiler ---
  • ilk on, onbeş dakikasını kaçırarak başladığım film ama ekrana baktığım ilk dakikadan sonuna kadar gözlerimi alamadım. bayağı bir romantik komedi olmamış en azından...eğlenceli olduğu ile kalmayıp işin romantizm yönünü alt seviyede bırakmamış film. monica potterda bu rolü ile hayatımda gördüğüm ender güzel sarışınlardan oldu diyebilirim.
  • sabahın dördünde odada içilen fazlaca sigaranın kokusu çıksın diye pencere açılır, odada bulunarak zatürre olmayayım bari denilerek salona gidilir, televizyon açılır, sarışın ve de güzel bir bayan göze çarpar...

    "ulan hangi dizi ki bu?" sorusu bir süre sonra "film lan bu, ne ki acep?" sorusuna dönüşür. saç faciası david boreneaz amcanın hali görülerek kişi kendisiyle gurur duyar. o ne saç rengidir, adam zaten o kadar da yakışıklı değildir. o dur , bu dur... tam bünyeyi narsizm böcekleri saracak iken ne olur??

    sahne değişir, filmde monica potter ablamızın beş sevgilisinden biri olarak o adi, o karizmasına tükürmek istediğim, kıskandığım, kıskandığım evet kıskandığım gael garcia bernal çıkar karşıma! hem de monica ablamızla daimi bir sevişme ve öpüşme sendromu içinde debelenmektedir.

    gael abimizi gerzek bir holywood filminde ezik meksikalıyı oynarken görmek için yanıp tutuşan kişi, gerzek olmayan bir filmde hiç de ezik olmayan bir rolde görünce kendisini "allah belanı versin senin" diyerek canhıraş kapatır televizyonu, "çok şişkoyum ben, çok çirkinim ben, saçlarım da dökülüyor" dövünmeleriyle terkeder salonu, odasına doğru "hadi yallah "diyerek yol alır.
  • yanlış adamla yanlış ruh halinde birlikte olma, ilişkileri çaprazlama ve durum sorgulaması sıkıntı ve bıkkınlığını tek bir cümleyle özetlemiş : "mükkemmel erkeği değil, doğru erkeği istiyorum" ,
    her kadının en azından bir frameminde kendinden bir şey bulabileceği bir film.
  • sadece david boreanaz için bile dayanamadığım klasik romantik-komedi film.
  • bagdat caddesi carsi magzalari sinemasindaki gosterimlerinin fransizca dublajli oldugu filmdir, ki tahminimce butun sinemalarda durum boyledir. dumura sebebiyet vermistir.

    film klise bir "romantik komedi". tavsiye etmememle birlikte,monica potteri ilk kez boyle bir rolde gordugumuzun altini cizmeden gecemeyecegim.
hesabın var mı? giriş yap