• basit bir senaryo uzerine kurulu gereginden gercekten fazla uzun suren film.
  • sevgiliyle gidilen ilk*sinema olma ozelliginden olsa gerek, o heyecanın yanında dippas gibi guzel gitmistir.turkçeye yerinde olsam die çevrilmiştir gayet yüzeysel bir mantıkla.zira cameron diaz'in ablası rolundeki sozde çirkin kadının onun 'yerinde olma' istegi gibi birşey söz konusu degildir.hatta onu hayatından çıkarmak bile istemiştir bir sürelik de olsa.
  • (bkz: zaman kaybi)
  • çoook yavaş ilerleyen bir film. ayakkabı ibareleri güzel kullanılmış ama paranız cebinizde dursun, bence gidip bi dondurma yemek daha mantıklı, hem onun frambuazlısı var...
  • tekerlekli sandalyedeki ayarcı nineden başka bi' numarası olmayan film.
  • cok akıcı olmayan ve buyuk olasilikla erkekler tarafindan cameron diaz sahneleri disinda ilgi görme ihtimali bulunmayan film. maggie karakterine önce kil olup sonra üzülmemek elde degil. ama bence filmin en güzel ve seyretmeye biraz olsun deger kilan sahnesi maggie'nin ablasina okudugu siir. e. e. cummings'in "i carry your heart with me" adli sahane siirini buraya yazmamak filme de saire de ayip.

    i carry your heart with me
    (i carry it in my heart)
    i am never without it
    (anywhere i go you go, my dear; and whatever is done by only me is your doing, my darling)
    i fear no fate
    (for you are my fate, my sweet)
    i want no world
    (for beautiful you are my world, my true)
    and it's you are whatever a moon has always meant
    and whatever a sun will always sing is you
    here is the deepest secret nobody knows
    (here is the root of the root and the bud of the bud
    and the sky of the sky of a tree called life; which grows
    higher than soul can hope or mind can hide)
    and this is the wonder that's keeping the stars apart

    i carry your heart
    i carry it in my heart..
  • dram olarak başlayan sonra romantik komediye dönen bir ara gözünüzü yaşartabilen (soğandır soğan) ilk kısmı çok uzun gelen ama ikinci kısmı akıp giden, sonuç olarak ben sevdim diyebildiğim bir film.
  • shirley maclaine'e yardımcı kadın oyuncu dalında altın küre adaylığı kazandırmış, ancak oscarlarda adından söz ettirmeyi başaramayan lezzetli bir film.
  • bir film eleştirisi, yapıldığı film izlenirken kişisel ruh halinden çokça etkileniyor. geceyarısı sıkıntıdan patlarken beklenmedik bir anda karşınıza çıkabilecek ağır bir film bile damakta leziz tadlar bırakabiliyor. in her shoes bu duruma uygun bir film işte. sinemaya bir gazla gidip izlenilse didik didik edilebilecek yanları var. gelgelelim odanızda bir başınıza salınıyorken bu film sizi ruhunuzu gümüşi sulara bırakıp tatlı bir huzurun kollarına atmış gibi hissettirebilir. dinginlik arayan bedeninizde bir parça tebessüm, bir çiçek koku olabilir. bir yolu var bu filmin. önce ahlaki değer(sizlik)lerine alıştığımız amerikan tarzı yaşam biçiminden örnekler verip sonra bu tarzı örneğine farklı şekillerde rastladığımız bir biçimde duruluğun içine doğru çekiyor. basit bir mutluluk veriyor, belki de ihtiyacımız olan.
hesabın var mı? giriş yap