• kendisini şu ana dek okumadım. bu bir ayıp mıdır? bilmiyorum, zira nasıl bir yazar olduğu, ne tür okura hitap ettiği, amaçları ve muhayyilesi hakkında en ufak fikrim yok. biraz önce twitter'da şöyle bir dolanırken retweet edilen bir tweet'ine denk geldim, merak edip profiline baktım. birkaç gün önce paylaştığı şu argümanı gördüm.

    https://eksiup.com/fffd2e8f1647
    ve bu da bir takipçisine verdiği ufuk açıcı yanıt.
    https://eksiup.com/83b2ebfc2598

    tabii bu entry’e denk gelen okurların çoğu, tam olarak neye kafayı taktığımı ve gecenin şu saatinde böyle abuk sabuk bir konuyla ilgili niçin vakit harcadığımı sorgulayacaktır. açıkçası bilmiyorum. yayımlanmış öykü kitabımda hiçbir öykü hava durumu bilgisi ile başlamıyor. yani şahsıma batan herhangi bir iğne yok. fakat bir şey sinirime dokunuyor.

    bir kurmaca yazarının; metnin yaratım sürecinde yazar ile metin arasında doğan ilişki ilmeklerini (akıl – hayal gücü – söz dağarcığı – sentaks – konteks - karakter yaratımı – metnin atmosferi – metnin geçtiği zaman dilimi – üslup ve pek tabii sezgi vs vs) pekâlâ tecrübe etmiş bir yazarın böyle iddialı önermelerde bulunması bana epey tuhaf geliyor.

    doğrudur, acemi yazarların sıklıkla yaptığı şeylerden biri, öykünün derdini, akışını ve karakterini çok fazla etkilemeyecek unsurlarla öyküyü başlatmaları veya sürüklemeleridir. ben bunu biraz da, sahneye ilk kez çıkmış acemi bir oyuncunun repliği esnasında boşta kalan elini bir yere (mesela masaya) dayamasına benzetirim.

    fakat ırmak zileli’nin anlamadığı şey, acemilik alameti olan şeyin evrensel ve tüm koşullarda acemilik olarak yaftalanamayacağıdır. 1-)bir yazar pekâlâ, kasıtlı olarak hava durumu bilgisiyle öyküye başlayabilir ve ancak öykünün sonunda bu hava durumu bilgisinin ne işimize yarayacağını kestiririz. 2-) yahut bir yazar, acemi bir yazarın gözünden anlattığı öyküsüne, bilerek ve isteyerek acemice bir hamlede bulunup hava durumu bilgisiyle başlayabilir. 3-)hatta daha basit bir örnekle, bir yazar öyküsüne hava durumu bilgisiyle başlayıp çok güzel bir öykü verebilir bize.

    ancak şimdi şöyle bir problemimiz var. ırmak zileli ve bahsettiği akademisyen, öyküye hava durumu bilgisiyle başlamanın “yanlış” ve “acemilik belirtisi” olduğunu söyledi. böyle bir önsavı kabul eder ve egemen kılarsak, acaba yukarıda saydığım üç tür öykü kaç kişi tarafından “ön yargısız” okunabilecektir? ırmak zileli’nin düştüğü ilk hata işte burada. önkabulünü başka bir önkabul besliyor. zatıalileri sanıyor ki bütün okurlar, böyle bir önkabulden sonra bile, hava durumu bilgisiyle başlayan bir öyküyü “ön yargısız” okuyabilecek. tabii böyle bir şey olmayacak, hakim bir yargı tesis etmek sonuç doğurur ve eylemi etkiler. zaten tweet'ine eleştiri yazan takipçisine verdiği yanıt, nasıl bir hataya düştüğünü açık ediyor. diyor ki

    “tüm öyküyü niye yok sayalım? öyküye böyle başlamayı konuşuyoruz, böyle başlayan öykünün bütünü kötüdür demiyoruz. kötü bir başlangıç yapmayalım ki öykü de hakkıyla okunabilsin diyoruz :)”

    öyküye hava durumu ile başlamanın “kötü” olduğu yargısına seni sürükleyen bilimsel, kesin bir dayanak noktan var mı? böyle bir başlangıcın ezelden beri “kötü” olduğunu söyleyebilir misin? peki, böyle bir başlangıcın sonsuza dek “kötü” olarak yaftalanacağından emin misin? ayrıca söyler misin, sana göre, bana göre, şu akademisyene göre “kötü” olan şeyi, evrensel bir “kötü” olarak tanımlamanın edebiyatın ruhuna aykırı olduğunu ve yukarıda saydığım üç olası öykünün okuruna ulaşmasında sıkıntı yaratacağını görebilecek asgari zekâya sahip misin? ve neden bizim yazarlarımız, eser yaratmaktan çok norm üretmekle bu kadar meşgul? senin, benim yazar olmamız, edebiyat için şunca yaşımızda kesin argümanlarda bulunmamızı şart mı koşuyor?

    hadi benim de canım bu konuda kesin yargıda bulunmayı istedi, buyurun, kulağınıza küpe yapın.

    herhangi bir şey hakkında kesin bir yargıda bulunuyorsan, seni o yargıya götüren sebep sonuç silsilesinin en diplerinde sıklıkla a priori bir yargı bulunur.

    ikinci bir aforizma daha gelsin. bir şey hakkında fikir öne süreceksen, evvela düşüncenin sağlamasını yapmalısın.

    bu da todorov’dan gelsin. her yapıt olasılıklar bütününü dönüşüme uğratır, her yeni örnek türü değiştirir.

    ırmak zileli bildiğim kadarıyla yaratıcı yazarlık atölyeleri düzenlemiş bir yazarımız. atölyelerin işlevi nedir, neye yarar, neye yaramaz, şu saatte beyhude yere tirat atacak değilim. bir entry’de yazdığım şu cümle fikrimi açık ediyor.

    “atölye veya benzeri oluşumların, müfredat- rehber dinleyici ikiliği vb nedenlerle ister istemez normlar yarattığını, edebiyat gibi kendini yıkarak her defasında koza örerek var olan bir sanat dalı için bu kadar çok norm ve tekniğin boğucu olduğunu aktarabilecek, onun bunun ne düşündüğü telaşına kapılmadan yazabilecek biri var mı?”

    var anasını satayım! o da gecenin şu saatinde kendisine sayıyla verilmiş olan şu her konuda fikir belirtmezsem ölürüm, ay hadi takipçilerim gelin beni favlayın ki öykü üzerine ahkâm kesebilecek çapta olduğumu düşünerek güne başlayayım, diyenlere ayar veriyor.

    şu gereksiz entry’i bu noktaya kadar okuyanlar arasında şayet yazar olmak, kitap yayımlamak isteyen varsa, son sözüm de onlara gelsin.

    ben dahil hiçbir yazarın ve akademisyenin öykü – roman ve diğer türler hakkındaki kesin yargılarına çok fazla kulak asmayın. yazmakta olduğunuz her neyse onun sesini işitmeye, onunla bir bağ kurmaya çalışın. ve tabii okuyun dostlar, çok okuyun. ırmak zileli dahil.
  • aklımdan ağır sözler geçiyor ama neyse. belki kendisi de buraları okur diye çok inciti yazmamaya çalışacağım.
    son bakış kitabını okudum. hayatımda çok az kitap çöp niyeti görür bu onların içerisinde en başa koyacağım bir kitap .
    ne anlatıyorsun ablacım sen ? bir hikaye yok , bir konu yok. sürekli daldan dala daldan dala konular gidiyor bi nezahat bi kaveh bi ilona bi eka hiçbirisinin hikayesinde bir ilgi çekicilik yok.
    madem günlük yazacaktın belirtseydin günlüktür diye. bir kitap boyunca bir insan " bu şey değil mi ya" diye bilir mi ? senin kitabında diyor. ayrıca editör bile sikine takmamış olacak ki kitabında imla hataları mevcut . birisi sayfa 101'de . diğerinin sayfasını unuttum.

    ayrıca : televizyonda duyduğun sesin kime ait olduğunu ve köpeğin adının gerçekte kimi kastettiğini de anladım o kadar da yüzeysel okumadım.
    yazma ablacım hobi olarak bile yazma .
    tanım : çok kötüden de kötü son bakış kitabının yazarı.
  • erkeksidir, bu durum bilinçaltında narsistik bir çatışma ile öfkeye dönüşmüş, sanat ve sosyal ilişkilere de feminizmin palyatif yorumu ile bakar, feninizm kavramını da eline alıp istediği gibi daraltır. bir nevi güç ve baskınlık arayışında, çevresinde ilgili ilgisiz canlı cansız her olguya cinsiyet koyup sevmediği olguyu duruma göre sjw yoğurdunu da katarak sos yapıp hamurunu açar.
    the dinner game filminde olduğu gibi bir davete alıp çok kızdırana kadar konuşmak isterdim.
    o kendi dünyasındaki pek müthiş doğruları daha kılıcı kaldıramayan çelimsiz ortaçag dövüşçüsü gibi sağa sola sataşması ilginç olabilir
  • babası gün zileli'nin anlattığı bir anekdota göre, gün zileli 2000'li yıllarda yazdığı itiraf-anılar sayesinde parlamışken, aydınlık bir gün zileli değerlendirmesi yapmıştır. o değerlendirmede gün zileli'nin ingiliz ajanı olduğu iddia ediliyormuş. işçi partili olan ve o dönem aydıklık'ta üst düzey bir görevi (genel yayın yönetmeni?) olan ırmak zileli ise o haber çıkarsa görevimden istifa ederim diyerek haberin çıkmasına mani olmuştur.

    gün zileli bu durumu, tüm sol yapılarda olduğu gibi aydınlık hareketinde de olan ayrılanı ve farklı bir şey söyleyeni ajan ilan etme hastalığının bir kanıtı olarak gösterir. çünkü ırmak zileli'nin tepkisi nedeniyle gün zileli'nin ajanlığı da unutulmuş...

    kaynak: gunzileli.com
  • sorumluluk sahibi bir abla olarak dubliners, irmak mini mini bebekken kibritle bir tutamlık saçını tutuşturmuş, sonra da hiç bir şey olmamış gibi gününe devam etmiştir. olaya omuz uzerinden bakan bebek olarak atol ellerini çırpmış ve evet, bakmakla yetinmiştir.
  • tuhaf isimli edebiyat dergisinde yazıları ciddi anlamda yetersizliğiyle sırıtıyor ,niçin bu isme köşe vermişler derken ;bir üstteki suser'ın bilgi vermesiyle sebebini öğrenmiş bulunduğum yazar kişisi.
  • normalin sınırlarında hayal kırıklığı üzerine yaptıkları bölümde tanıdım kendisini. seçtiği kelimeler, kendisini ifade ediş tarzı, diksiyonu ve fikirleriyle etkileyici bir insan olduğunu söyleyebilirim. programda son bakış kitabından ve kahramanın hayal kırıklığını anlattığından bahsetti. merak ettiğim için storytel indirdim ve şimdi bu kitabı dinliyorum. belki kitabı alsam daha sindirerek okumuş olurdum ama her neyse dinleyerek de anlaşılabiliyor en nihayetinde. kitabın daha çok başındayım ve kitaba vurulmadığımı söyleyebilirim. yine de okumak isteyeceğim bir kitap. günümüz romanlarına, hikayelerine ilgim olmamasına rağmen hikayesi merak ettirdi beni.
  • işte bu kadında göz var sözlük, göz. yazar gözü, bakışı, tarzı… bu nedenle de beğenerek takip ettiğim bir yazar kendisi.

    arkadaşım için gibi 'durduk yere' bir eseri bile okutuyor.
  • sol kitap ekinde sevgi soysal hakkında yazdığı yazı fena olmamakla birlikte, kanımca soysal'ın üslubu ve diliyle ilgili pek bir şey söylemediği için eksik kalmıştır. yine de merak edenler için: http://www.irmakzileli.com.tr/…in-adi-sevgi-soysal/
  • yalnız dergi isimli yeni çıkacak olan edebiyat dergisinin logosunda erkek figürünün kullanılması üzerine, edebiyatın erkeklikle temsil edilemeyeceğini söyleyerek yazar kadrosundan ayrılmış romancı. konuyla ilgili açıklaması şu şekilde:

    "yeni çıkacak olan yalnız dergi’nin yazar kadrosunda yer almayı kabul etmiştim. bugün ise derginin yeni logosu sosyal medyada karşıma çıktı. logoda yer alan kasketli ve pardesülü erkek silüeti kadınların ve lgbt-i bireylerin de dahil olduğu bir edebiyatı temsil etmiyor, edemez de.
    erkek dışında hiçbir şekilde yorumlanamayacak, başka hiçbir cinse yer açmayan bir logoyla temsil edilen bir derginin çatısı altında kendimi göremiyorum. dergi yönetimine eleştirimi ilettim ancak kararlarında ısrar ettiler. o yüzden yalnız dergi’nin yazar kadrosunda yer alamayacağımın bilinmesini isterim."

    ayrıca bu açıklamaya gelen tepkiler üzerine yazdığı yazı da linkte:

    http://bianet.org/…et/200739-insan-esittir-erkek-mi
hesabın var mı? giriş yap