• "müslüman olmayanlar cennete giremeyecek" dogmasıyla ilk kez karşılaşan din dersi öğrencisinin, kısa bir akıl yürütme sonrası kafasını karıştıran kimselerdir. genellikle, afrika'nın balta girmemiş ormanlarında islam'dan haberi olmayan insanlar ya da islamiyetin ilk yıllarında ondan haberdar olmadan ölenler diye tabir edilirler. çok aradım, fakat bu kişileri tanımlayan ortak bir sözcük bulamadım. soru şudur: bu kimseler cennete gidecek mi gitmeyecek mi?

    bu soru sadece öğrencilerin değil, halkın da kafasını karıştırır. aksi gibi din adamlarının da kafası karışıktır bu konuda. misal, orta okuldaki din öğretmenimiz bu kişilerin sınavdan muaf olduklarını ve cennete gireceklerini söylemişti. yaşar nuri ise yaklaşık olarak diyor ki, "allah herkese akıl vermiştir. din kendisine tebliğ edilmese bile, aklıyla tek bir yaratıcı olduğuna hükmeden yırtar; ben yamyamım malın tekiyim adada adada koptinski diye çığlıklar atıp dolananlar ise kendilerine verilen aklı kullanmadıkları için cehenneme buyur edilirler. "

    bu konuda farklı düşünen çok. http://www.huzuradogru.com/…s&file=article&sid=176, nah bu linki tıkladığınız zaman bu soruya çok daha ilginç bir cevap verildiğini görüyorsunuz. diyor ki amcam:
    "bugün dünyada müslüman dinini duymayan kimse yoktur. olduğunu kabul edelim. bu konuda din kitaplarında bildiriliyor ki: dağda, ormanda, mağarada veya çölde yaşayıp da dinden haberi olmayanlar, imanlı olmadıkları için cennete girmezler. allah’ı, cenneti, cehennemi duymadığı ve inkâr etmediği için cehenneme de girmezler. dirildikten sonra hesaba çekilip, varsa günahları kadar mahşer yerinde azap çekeceklerdir. herkesin hakkı verildikten sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da yok edilecekler, bir yerde sonsuz kalmayacaklardır.

    uzun lafın kısası, durumları çok muallak kimselerdir. sözlükçünün aklında ise şu vardır. bunlar ölüp de tanrıyla karşılaşınca aralarında ne tür diyaloglar geçer acep....

    - merhaba, ben tanrı... seni ben yarattım!
    - hayır, beni mototo ve tahtadan arkadaşları yarattı...
    - ben yarattım!
    - mototo ve arkadaşları...
    - ben...
    -mototo...
    - ben dedim...
    - mototo...

    (tanrı bu şakadan rahatsız olduysa bana mesaj atacak mı peki? hayır atmayacak)
  • "hayır, hayır! kim özü iyilik dolu olarak yüzünü allah'a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun rabbi katında ecri vardır. onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller."

    (bakara suresi, 112. ayet, elmalılı muhammed hamdi yazır'ın meali)
  • " şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir."

    (bakara suresi, 62. ayet, elmalılı muhammed hamdi yazır'ın meali)
  • sözlükten öğrendiğim kadarıylan (bkz: bezm-i elest) (anca sözlükten öğreniyoruz. aile din eğitimini eksik verdi tabi bele olduk sora:p) dünyaya gelmeden önce sorulmuş olduğu için olması mümkün olmayan kişiler. dünya nimetleri filan kendimizi şaşırıyoruz tabi. "hatırlamıyorum", "ben duymadım", "aaa ben onu rüya sandımdı" filan diyor demek bilinçaltı. yalnız merak ettiğim deniyor ki hepsi "evet" dedi. demek sonradan şaşırdı bazıları kendini. hani cüzi irade filan diolar ya. yahu sen onu az kattıysan. malzemeden çaldıysan misal. bundan bana ne? ayriyeten öyle olmadıysa bile yine bana ne? böyle düşündüğüm zaman tv'deki dizilerle konuşan bunak nineler gibi hissediyorum ya. bi kere de bi entryi adam gibi bitiremedik. puf.
  • bu kişilerden aklı olanlarının islam kendilerine tebliğ edilmediyse bile tek tanrıyı bulacakları söylenmiş ya, o zaman yıllar boyunca çok tanrılı dinlere inanan bütün kavimler -ki bu sayı bütün yılları toplarsak milyonlarca insan eder mi acaba.. eder herhalde- silme gerizekalıymış demek ki. süfer, ne diyim..
  • islamda eksik kalan yanlardan biri sanılan konudur.
    oysa ki;
    eksik insan veya eksik bilgi, yanlış ifade veya üslup olabilir.
    bir konuyu siz veya ben anlamadım diye o konu karanlıktadır diye birşey yoktur. insanın kendi düşüncesini, bilgisini , bakış açısını kutsallaştırması körlüğe sebep olur. hakikat ona rastgelse bile o göremez.

    genelde hepimizin islam konusunda bilgisi zayıf fakat siyaset ve futbol ile ilgili yorumlarla beraber üzerinde en rahatça ahkam kesilen alanlardan biri. oysa ki bu iş ahiretimizi ilgilendiriyor.
    bu nedenle işbu entryde yanlış ve eksiklikler şahsıma ait; isabet edilen hususlar ise allah tandır.

    kuran doğal olarak bir ansiklopedi olmadığı için belki kafalardaki her ayrıntıyı içermiyor-böyle bir iddiası da yok; esası kıyametteki mahkemede ortaya çıkacak ihtilaflı meseleler var- fakat bu hususlarda cevabı verir. yalnız samimi bir vicdanla ona bakanlara hitap eder.

    "allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. iman edenler onun, rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. küfre saplananlar ise, “allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. onunla ancak fasıkları saptırır." (bakara,26)

    islam şeriatı (hukuk) ile mükellef olmamak kendi başına öylece bırakılmak değildir.

    "insan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. "(kıyame,36)

    dikkat edilirse müslüman demiyor. insan diyor.

    kuran-ı kerimdeki ibrahim a.s kıssasını okunursa orada hz.ibrahim in sırasıyla yıldızı, güneşi, ayı rab olarak düşündükten sonra allah ın bütün bunlardan yüce ve bunlara benzemeyecek bir varlık olduğunu "akıl" yoluyla bulup anlıyor.

    bu nedenle akla çok ehemmiyet veren ehli sünnetin hemen yarısının mensup olduğu hanefi-matüridi inanç çizgisi , aşkın bir "tek ilah" inancının akıl ile anlaşılabileceğini, insanın buna uygun yaratıldığını ifade eder.

    buna ilaveten, allah ın her işinin hikmetli olduğunu biliyor ve iman ediyoruz. allahın adilliği de tıpkı diğer sıfatlarında olduğu gibi mutlak ve kusursuzdur. fakat tecellisi bir insan ömrüne yetmeyebilir, bir insan aklının sıkletini de aşabilir.

    allah eşitlik vadetmez; fakat allah adalet vadeder.

    bahsedilen kavim ve ilkel kabilelerdeki insanlar islami hükümlerle mükellef tutulmazsalar dahi kendi amelleri için hesaba çekileceklerdir. mesela allah hakkına giren ibadetlerden sorumlu olmazlarsa dahi kul hakkından ve davranış ve sözlerinden, dolayısıyla amellerinden sorumlu olacaktır.

    birçok tefsirde de görülebileceği üzere onların sınav seviyesi iman ve islama göre değil de akılla kavranması gereken tek yaradana inanma ve iyilik ölçüsüne göre tutulacaktır.

    o kabilelerde hiçbirimizin sahip olmadığı nimetler/servetler de vardı. farklı imkanlara sahiptiler. bunları nasıl kullandıkları nasıl davrandıkları en başta akıl -vicdan nimetini nasıl değerlendirdikleri, kul hakları başta olmak üzere hesap vereceklerdir. bu nimetlerden hesaba çekildikten sonra allah hükmü anlaşılmış olacaktır. allah kimseyi gücünün yettiğinden fazlasıyla sorumlu tutmaz. onların sınavı da bu şekilde olacaktır. hatta bazı müfessirler, bir hadiste de geçtiği üzere boynuzsuz hayvanın boynuzlu olandan hakkını alacağını; bir vahşi hayvanın kendisine tanınan rızık alanını aşan keyfi saldırısından dahi bizim şu an idrak edemeyeceğimiz biçimde hesaba çekileceğini yazmışlardır.

    aşağıdaki ayetler bu durumu açıklamaktadır.

    allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. (bakara,286)

    11/117- rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez.

    10/54- (o gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.

    21/47- kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. hesap görücü olarak biz yeteriz.

    23/62- biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.

    41/46- kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. rabbin kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.

    46/19- herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. (bu da) allah’ın onlara yaptıklarının karşılığını tastamam vermesi içindir. aslâ kendilerine haksızlık yapılmaz.

    6/160- kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.

    99/7- artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir.

    99/8- kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.

    tüm bunlardan sonra son sözümü söyleyeyim; bu insanlar hakkında nihai hükmü vermek bizim haddimize değil.
    herkes yaptığı veya duruma göre yapmadığı herşeyden hesaba çekilecek, ona bakmalıyız.

    bu sorgulamalar dahi bir imtihandır; hakikate giden 100 yol varsa 99 una bakmayıp tek yol üzerindeki engebelere takılan zarar eder.
hesabın var mı? giriş yap