• burada yaşamaktan başka bir çaremiz olmadığı gerçeği.
    çürük beton yığınlarını bizlere şehircilik diye kakalayanlar utansın.
    şu toplumun en kötü özelliği "birşey olmaz yea"cılık.
    japonlar hem ateist hem salak ya harekli binalar inşa etmiş.biz ölünce cennete gidicez nede olsa,tek umudumuz bu.
  • çaresizliktir. avcılar'da büyümüş ve hala buralı olan biri olarak şöyle anlatmaya çalışayım; 99 depreminde malum istanbul ilçelerinden en çok etkilenen yerdi avcılar. üstelik dolum tesisleri de ilçenin içerisinde. depremden önce yeşilköy ile hem nüfus hem fiyat standardı yarışmaya başlayan avcılar'da deprem sonrası evler üç otuz paraya satıldı. gidenlerin neredeyse tamamı memleketine gitti, kalanlar ise 1-2 sene kadar başka ilçelerde ikamet edip sonra geri döndüler ki buna biz de dahil.

    ancak geldiğimizde gördük ki; depremden sonra bir şekilde ayakta kalmış ama ağır hasarlı binalardaki evlere insanlar kiracı olarak girmişler. bakıyorsun gitsen gidecek yeri yok, satsa satacak malı yok.

    bu konu aslında istanbulun da tezahürü bir noktada. başka şehirlere gitseniz hele ki belli bir yaşı geçmiş insanlar için alışması, düzen kurması mümkün değil. iş bulması, istanbul'daki kadar gelir elde etmesi mümkün değil. 1500 tl kira yerine 300 tl kira verip o binalarda yaşadı insanlar. ve süreç ilerledikçe tekrardan gitmekten de vazgeçtiler.

    ancak bir noktada kadercilik de mevcut tabii. ben mesela 17. katta oturuyorum, ulan diyorum deprem olsa, bina yıkılmasa bile ben herhalde o 17 katı inene kadar kalpten giderim zaten ama bir yandan da yaşamaya devam ediyoruz. yarınımız hatta bu gecemiz bile belli değil çünkü. demek istediğim; korkuyoruz, korkuyoruz ancak yapacak başka birşey de yok gibi.
  • (bkz: her canlı ölümü tadacaktır) ölümü düşünerek yaşamak insanın fıtratına ters bir kere. ayrıca deprem anında nerede olacağının bir garantisi de yok, mesela sen istanbul'da teyzeni ziyaret ederken ben ibiza'da eller havada olabilirim.
  • geçim derdinden olabilir
  • unuttuğumuzdan kaynaklıdır. hayatın koşuşturmacasında aklına deprem gelen hangimiziz? anca sözlükte başlığını gördüğümüzde, ufak şiddetli sarsıntılar olduğunda, haberlerde gördüğümüzde vs. başka türlü aklımıza geldiği yok. nazım hikmet'in bir sözü vardır: "insan öleceğini bile bile nasıl yaşar? ya çıldırır, ya öleceğini unutur." diye. istanbullular da ikisi de var hem öleceğimizi yani depremi unutuyoruz hem de çıldırmışız olacağa karşı önlem almıyoruz.
  • nasıl oksa olacak deprem bu korkuyla yaşamaktansa unutup korkmamak daha iyi. evimiz korunaklı olabilir ama nerde naaıl yakalanacağımız belli değil.
  • cahillik
  • korkunun ecele faydası yoktur mentalitesinde ilerleyen yurdum insanı. buna ek özellikle zincirlikuyu girişinde 200 punto ile yazılmış "her canlı bir gün ölümü tadacaktır" sözüyle ortadaki kafa karışıklığı ve bilimum bir ben mi öleceğim hasetlenmesi gibi olayların önüne geçildiği için sürü psikolojisi ile korkunun önüne geçilmiştir.
  • haklisiniz, dogru diyorsunuz ama;
    yeter biktim, hortlatip durmayın artik istanbul'da deprem ile ilgili başlıkları.

    yüreğim dayanmiyor
    tırsıyorum zaten
  • türk milleti olarak her zaman bir olayi yasamadan ders aldigimiz icin tamamen olayin icinden gecmemiz lazim yoksa korku filan hikaye
hesabın var mı? giriş yap