• öpüşme sahneleri dizinin türüne göre değişir. misal ben artık kdrama doktoramı vermek üzere olduğumdan dizinin sadece posterine ve oyuncu kadrosuna bakmam bile nasıl bir öpüşme sahnesi olacağını anlamama yetiyor.

    genelde dizi gençlik diziyse ve daha çıtır kategorisinden oyuncular oynuyorsa öpüşme sahnesi sadece dudakları birbirine dokundurma olarak kalır. buna örnek olarak you're beautiful*, boys over flowers* ve you've fallen for me gibi dizileri sayabiliriz. bu dizileri belki biz yurtdışındakiler izliyoruz ancak kore'de genelde 20 yaş altına hitap ediyorlar, yapımcılar da o kitleye uygun daha erotizmden uzak sahneler çekmeyi yeğliyor. hatta bu tür dramalarda bazen kamera arkasını izlediğinizde daha tutkulu bir öpüşme görüyorsunuz, yayınlanan versiyonda özellikle yumuşatılıyor.
    başlarda bazı oyuncuların bizde olduğu gibi türkan şoray kanunları olduğunu düşünmüştüm ama aynı oyuncuların sinema filmlerinde cüretkar sahnelerini görünce anladım ki bu kasten yapılan bir şey. yine de bir kısmının hala yer aldıkları yapımlarda öpüşmeyi tercih etmediklerini söyleyebiliriz, ancak bu küçük bir kesim.

    içinde "gerçek" öpüşme barındıran dizileri de bir bakışta anlayabiliyoruz. yaşça büyük kesime hitap eden dizilerde genelde bu tür sahneler daha gerçeğe yakın çekiliyor. bazense oyuncuyu görünce sağlam sahneler barındıracağını anlıyorum. mesela yoon eun hye'yi goong, coffee prince gibi dizilerden tanıdığım için artık lie to me'yi izlemeye başladığımda beni sağlam bir öpüşme sahnesinin beklediğini biliyordum nitekim yine yapmıştı yapacağını (örn:kola sahnesi). kim sun ah da my name is kim sam soon, city hall ve scent of a woman* dizilerinde hünerlerini sergilemiştir. song hye kyo yıllar önce çektiği full house*'da fake öpüşmüşken worlds within'de yine deniz yelkeni gibi açılıp saçılmıştır. yani oyuncusuna ve yapımına göre farklılık gösterir. ben genelde zaten gençlik dizilerini pek beğenmediğimden, izlediğim dizilerde bu açıdan tatmin oluyorum. (bir dk lan, ben niye tatmin oluyorum?)

    bu tür sahneleriyle en çok gönül telimi titreten diziler ise, coffee prince, secret garden, my name is kim sam soon, the greatest love*, que sera sera, dal ja's spring gibi dizilerdir efendim arz ederim.

    bir de daha önce dorama/ jdrama izlemediyseniz kdramalardaki sahneleri ilginç bulabilirsiniz ancak emin olun bir jdrama izledikten sonra korelilerin çektiği sahneleri müstehcen bile bulabilirsiniz. doramalarda genelde iki genç dudaklarını birleştirir, kamera etraflarında döner. bunu yıkan çok az dorama vardır. japonların animelerde bu kadar aşmışken dramalardaki bu kapalılığı beni hep şaşırmıştır dostlarım.
  • dünya üzerinde çekilmiş çekilebilecek en komik sahneleri barındıran aynı zamanda absürdlükte sınır tanımayan ve ilginç bir şekilde insanı kendine bağımlı yapan dizilerdir. ben hayatımda bu kadar feminen erkeğin bir arada dolanıp durduğu ama aynı zamanda maço adamlarmış gibi muamele gördüğü bir oluşum daha görmedim.

    çok ama çok duygusal sahneler vardır, dramı dibine kadar yaşatırlar. bazen yok artık dersiniz ama yine de tuhaf bir şekilde sizi kendine bağlıyabiliteleri yüksektir. ha birde inanılmaz fazla yemek sahnesi vardır, yemek yemek ve sanırım yağmurda ıslanmamak çok önemli. mevzular hep oradan çıkıyor.

    ilk 9-10 bölüm sevenler asla kavuşmaz, ve asla öpüşme sahnesi filan olmaz..bu fix'tir. birde hatunu öptükleri an kızın inanılmaz derecede şaşırmış bir şekilde bakması sanki bir ritüel..erkekler kızları sırtında taşıyorlar ayrıca..öyle böyle eğlencelik işlerdir, vaktiniz varsa bir bakın derim.
  • ben de arada izlerim falan da öyle hasta kdrama fanlarına illet oluyorum hiç kusuruma bakmasınlar. türk kızlarında da başladı zaten, kaçışımız yok amk. ebik gabık koreli tüysüz heriflere hasta olup dandirik dizilere övgüler düzer bu güruh, içini bayarlar. sikimsonik bir sahnede herif kızı öpeyazdı diye 10 sayfa tartışırlar, giydiği kıyafetleri incelerler tek tek. aman aman, kdrama manyağı kadın gördünüz mü kaçın, bakmayın arkanıza.
  • genel olarak tarihi, romantik-komedi ve dram olarak sınıflandırılabilirler. bölüm sayıları tarihi olanlarda uzundur ama uzun dediysek de bizimkiler gibi asırlık değil 60 civarı. diğerlerinde ise 16-24 bölüm arası değişir. hepsi tek sezonluktur. çok çok nadir ikinci sezonu çekilir. bölümler bi saat sürer. yani fazla oyalamaz, işten güçten alıkoymaz, olaylar yılan hikayesine dönmeden sonuçlanır. bir de kore'de televizyonda güncel yayınlanırken de haftada 2 gün gösterilir, 8 haftaya dizi biter yani, ne harika..

    konularını okuduğunuzda peh bu ne ya ne, ne klişe falan demeniz çok doğaldır. lakin oyunculuklarla, ufak detaylarla sizi çeker. dizi ne kadar dram olsa, ağlatsa da arada mutlaka güldüren sahneler olur. anlaşmalı evlilik, kızın erkek kılığına girmesi en çok işlenen durumlar sanırım. romantik olanlar fenadır. baya pembe düşler alemine sürükleyebilir. dram olanlar da zırıl zırıl ağlatabilir. romantik-komediler orta karar ilerler.

    erkek baş rol genelde çok yakışıklı, fazla bakımlı, bazen feninem bi tipken; kız dağınık, daha doğaldır. sokak lokantalarında erişteyle soju içip sarhoş olmaları, yine sokakta üfleye üfleye pirinç keki yemeleri, sauna sahneleri ki burada da haşlanmış yumurta yerler, zengin tarafın ailesinden bi cadalozun bu aşka karşı çıkması, romantik anlarda birden kar yağmaya başlaması, yağmur yağarken üstlerine ceket tutup ıslanarak koşmaları, bi tarafın hasta olup ateşler içinde yatarken diğerinin ona bakması ilgilenmesi, erkeğin kızı tutup zorla öptüğü ki başta kız karşı çıksa da sonra aşık olur adama, klasiktir. her dizide mutlaka bulunur bunlardan bazıları. genelde hatun kişi, efendi adam yerine piç adamı tercih eder. ama adam, bu aşkla efendi bi kimliğe dönüşebilir. sevgililik sürerken, evlilik kararı ile dizi noktalanır. nadiren baş rollerin düğün sahnesi işlenir.

    müziklerini özellikle çok beğenirim, özenerek hazırlandığı bellidir çoğunda. 16 bölümde, her bölüm için bi kaç şarkı yapılmıştır. dizi biter hala soundtrack albümünü dinlersiniz.

    başlamak için ilk dizi mühim. seven bi daha bırakamıyor, benim gibi manyağı oluyor. yeni başlayacakların coffee prince*, mai geol, pasta, kkotboda namja, mianhada saranghanda, goong, secret garden, dream high gibi bağlayıcı, meraklandırıcı, güzel dizierden seçmelerini öneririm. ama sonra neden düştüm bu uçsuz bucaksız deryaya diye kızmayın ehehhe.
  • - bu gün k-dramaladan ne öğrendin bakalım ?

    koreliler, sevgililerinin yüzüne üfleyerek sevgilerini gösteriyorlarmış. böyle bişi var.
  • daha önce de denildiği üzere cidden bulaşıcı olan kore dizileridir. şimdi eskiden pembe dizimsi şeylerden haz etmeyen ben geçen yıl bir arkadaşımın önerisiyle izlediğim secret garden isimli diziden sonra kore dizilerinin manyağı oldum. aslında dışardan bakıldığında son derece normal görünen bir insanım. sinemayı yakından takip eden gerektiğinde fantastik takılan yeri geldiğinde de bilim kurgu izleyen bir insanım daha doğrusu insandım. şu an ise hayatımda sadece kore dizileri var. nasıl böyle oldum ipler nerde koptu bilemiyorum.

    aslında dizilere baktığımızda konu olarak oldukça klişe zengin erkek, fakir kız teması. baştan birbirlerinden nefret ediyorlar ama sonra aşık oluyorlar. her zaman ortada bir aşk üçgeni var bu dizilerde yeri geliyor dörtgen oluyor.bir de pirinç yemenin her derde deva olduğu bir durum var bu dizilerde .

    abim geçen de ankaradan geldiğinde gene beni oturmuş kore dizisi izlerken buldu evde. yorumu da çok üzülüyorum ben sana oldu. cidden bağımlılık yaptı bırakamıyorum. müzikleri zaten başlı başına harika bu dizilerin. geçenlerde hürriyet gazetesindeydi sanırım kore dizileriyle ilgili bir yazı çıkmıştı da çok mutlu olmuştum , arkadaşlarla aramızda kore muhabbeti açılıp saçma falan dediklerinde kendimi savunma halinde buluyorum. koreye gidip gezme planlarım var o derece yani . güzin ablaya mı yazsam ki...
  • artık doramalar gibi kısa reklam almaya başlamışlar cık cık.
  • kdrama izlemeye başladıktan sonra erkekleri ikiye ayırır oldum. koreli erkekler ve diğer erkekler. ayrıca kore dizilerinden başka dizi izlemez, koreye gitme planları yapar oldum.demem o ki bir başladınız mı kurtulamıyor kurtulmak da istemiyorsunuz.
  • kolay olay örgüsü ve az bölüm sayısı ile insanları kendilerine bağlayan diziler olarak düşünüyorum. çoğunluğunda bir bölümde başlayan olay aynı bölümde çözümleniyor. bizim geleneklerimize benzer özellikler gösterdikleri için de kendimizle özdeşleştirip izlemek hoşumuza gidiyor.romantik komedilerde tüm klişeler içimizdeki ergenlere hitap ediyor. gayet iyi bir sinema zevkim olmasına rağmen ben de terapi niteliğinde bu dizileri izliyorum. defalarca burada söylense de evet bağımlılık yapıyor.
  • yıllarca izledikten sonra artık kabak tadı veren diziler çünkü posterinden bile öyküsünü çıkarabiliyoruz artık.
    bu yıl hiç izlemedim ama geçen yıl tamamlamayı başardığım ve tavsiye edebileceğim iki dizi oldu. gaksital ve reply 1997 kesinlikle izlenesi diziler.
hesabın var mı? giriş yap