• içi boşaltılan bir ülkenin hazin hikayesi...

    kafa tv

    çiçek gibi candaş tolga ışık işi olmuş, jorno tadında olmuş ama olsun, neticede olmuş mu, olmuş. ilber ortaylı, uğur dündar, ismail saymaz, selçuk şirin, barış terkoğlu, evrim kuran, lale akarun, deniz ülke arıboğan ve tanımadığım iki diğer kişinin cevaplarıyla güzel bi' derlemece olmuş, tarihe not düşülmüş. zaten başkaca yapacak bişi kalmadı. hatta tarihe not düşmeye çalışanlara bile engel olunan zamanlardayız...

    ...

    coğrafya kaderse liyakat kelimesinin kökü neden arapça diye düşünüyor insan evladı. ironik ama, niye başka bi' dildeki anlamı değil de arapça'daki karşılığı yerleşmiş bu coğrafyada? acaba bu kelime onlar için ne çağrıştırıyor, bu topraklarda liyakatın kelime anlamı ne zaman hakkını vermiş, liyakatle geçen bi' dönem olmuş mu hiç, diye düşünmesi de elzem.

    36 yaşındayım, 36 yıllık ömrümde bu kelimenin kamu içerisinde anlamı dahilinde yer edinebildiğine şahit olmadığım için liyakatın bu topraklardan silindiği dönemi yakın dönem sanıyordum, yanılmışım.

    "36 yaşında öldü orhan. son zamanlarda işittiğime göre ceketi olmadığı için gömlekle dolaşıyormuş. onun yüzde biri kadar sanatkar olamayanlar müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar. ve orhan ceketsiz öldü..."

    15 kasım 1950'de, orhan veli kanık için çetin altan böyle söylemiş ve hikayeyi böyle başlattılar. demek ki benim tevellüt liyakatsızlığın ne menem bişi olduğunu kendi küçük dünyasındaki 36 yılcık hikayenin ötesinde tahayyül edememiş, sağlık olsun.

    neyse.

    hikayeye göre zaman, insan, hayat ve dünya değişiyor, bazı şeyler ise aynı kalıyor: liyakat.

    ülkede çoğumuzun aşina olduğu ne kadar tanıdık ve mide bulandırıcı manzara varsa, o vakalar hatırlatılmış. beyin göçü ya da yurtdışına göç denen hikayenin öznesi olan genç jenerasyondan alanında türkiye 9'uncusu olan genco ve adli hakimlik sınavlarında 2'nci olduğu halde mülakatta elenen kızın hikayesi, milyonlarca mağdur içinden yalnızca iki çarpıcı örnek, zirvedeki örnekler...

    izleyince insan şöyle düşünüyor: lan yalnız değiliz be. onca eğitimden, tırmalamadan, emekten, birikimden sonra bu mudur yani?

    gitmek isteyenler ya da gitmek için imkanı olanlar içinde bulunduğu şartları ve gideceği yerdeki şartları kıyaslayarak tercihini yapıp bastı gitti. kalanlar ise gün be gün memleketin gündemindeki rezilliklerle gündelik hayatındaki rezillikler arasında kolerasyon kurarak niye lan niye, diye soruyor.

    niye lan?

    eğitimsiz nüfusun işini yürüttüğü, gemisini kurtaranın kaptan olduğu bu düzeni ne kadar süre sırtlamaya devam edeceğiz? ne kadar süre daha torpille tepemize şef, müdür, yetkili yapılan tiplerin cehaletine katlanmak durumunda kalacağız?

    emlakçıların-galericilerin, avantacıların, çantacıların, pudracıların gününü gün ettiği, bir gecede harcadığı parasıyla bir ay ev geçindiren ve işini iyi yapan milyonlar var. bir de işini iyi yapabileceği halde işini dahi yapması engellenen, kısıtlı kadrolarda dayısının referansıyla ense yapanların yerine çemberin dışında bırakılan daha kötü durumdaki milyonlar var.

    niye oğlum niye?

    aşık mahzuni şerif - mamudo kurban
  • “yazık oldu canım ülkeme” dedirten belgesel.
  • can tolga ışık'ın yeni belgeseli.

    ilber hoca'nın belgeselde de dediği gibi, politikacılar o kadar vizyonsuz ki, başka mahalleden olandan korkuyor, sadece kendisi gibileri etrafında görmek istiyor. eğitimliden korkuyor, rasyonelden korkuyor, kendisi gibi yaşayandan korkuyor çünkü bence esasında aşağılık kompleksinden muzdaripler. içten içe politikacılar ve politikacıların çevresine liyakatsizliğin sözlük tanımıymışçasına yerleşenler, düşman oldukları liyakat sahiplerinin karşısında ne kadar aciz ve yeteneksiz olduklarını biliyorlar, birbirlerine tutunmazlar ise şayet, toplumda yok olacaklarını biliyorlar.

    belgeselin sonu çok umutlu ama ben belgeseldekiler kadar umutlu olamıyorum. umarım güzel günleri biz de görürüz.
  • ülke içinde yaşarken bazı şeyleri fazla kanıksıyoruz. insanoğlunun hem en büyük becerisi hem de en büyük laneti sanırım bu, her koşula adapte oluyoruz, kabul edip, uyum sağlıyoruz, gerçi çoğumuz benim gibi uyum sağlarken çemberin içine girmiyor, belki giremiyor ama asıl olan hayatta kalmak, devam etmektir diye düşünerek uyum sağlıyor.
    bu ülkenin yetişmiş insan gücü, göz göre göre yok ediliyor. ya hayata küstürülüyor, umudu elinden alınıyor yada buralardan sürülüyor. yumruklarınızı sıkıyorsunuz tüm yaşadıklarınız özet geçilirken, çocuklarımızın geleceği çok karanlık artık. biz büyürken, ailelerimizin gözünün ne eğitim ne güvenlik anlamında arkada kalmayacağı eğitim yuvaları, okullar vardı şimdi en pahalı, en talep gören okula dahi çocuğunu teslim eden ailelerin bitmeyen telaşları var. 20-30 sene sonra kaliteli bir sağlık hizmetine ulaşmak imkansız olabilir. iktidar yanlısı yada muhalif, ajandası olmayan kimse gözünü kapatıp bir kuruma güvenemiyor artık, içeride bir adamı varsa, o adamın işi çözeceğini düşünebiliyor sadece.
    o sebeple izlerken sinirlerim bozuldu, hiçbiri bilinmedik şeyler değil ama özeti, konsantre bir yumruk gibi iniyor insanın beynine.
  • buram buram 140journos kokan video.

    tamam kabul adamların bu konsepti çok iyi. ama keşke siz kafa tv olarak kendi stilinizi bulsaydınız.

    gerçi bunu dediğim adam da candaş tolga ışık mk.

    neyse.
  • (bkz: up)

    hakkında henüz düşüncelerimi toparlayamamış olduğum, müsait bir vakitte fikirlerimi belirteceğim önemli belgesel.
  • ve orhan ceketsiz öldü ile başlayan , yormadan su gibi akıp giden belgesel. özellikle uzun anlatımlardan çabuk sıkılan gençler izlerken zevk alacaktır.
    ilber hocamın bu düpedüz yeni tip bir hödüklük diyerek olaya girmesi ve en güzeli belgeselin umutsuzluk yok mesajıyla kapaması gülümsetmiştir.
  • 11 senedir tepe lambalı araç ve polis korumasıyla dolaşan, liyakat sahibi bir insan tarafından hazırlatılmıştır.. yüce devletimiz bu liyakat sahibi zat'ın bozcaada battı balık'ta rakı keyfi yapıp, arkadaşlarıyla tavla partisi düzenlerken başına bir iş gelmesinden korkuyor olsa gerek.. belgeseli izlerken ayna tuttum ekran yüzüne, candaş göründü gözüme.. neden acaba?
  • türkiye'nin ihtiyacı olan en öncelikli erdemi layığıyla işleyen belgeseldir.
  • her ne kadar aşina olduğumuz konu olsa da bu tarz belgesellerle bu konunun tekrar tekrar işlenmesi gerektiğini düşünüyorum. gündemde tutulsun, halkın gözüne sokulsun ki alışmayalım.

    belgeseli de beğendim, katkı sunanların her biri tartışmasız 'liyakatli' kişiler. candaş tolga ışık belli ki bu alanda da adını duyuracak.
hesabın var mı? giriş yap