• atom bombası yapmak isteyen naziler vs. soe'ye katılan norveçli komandolar ve birkaç ingiliz ajanı şeklinde bir konusu olan, norveç, ingiltere, almanya ve danimarka ortak yapımı, şahane bir ikinci dünya savaşı mini dizisi.

    gerçek heisenberg* bu dizide mesela. ayrıca niels bohr da var, ona göre.

    norveççe, ikinci dünya savaşı* ve kar seviyorsanız kaçırmamanız gereken bir dizi.

    imdb

    ayrıca;
    (bkz: ağır su savaşı)
    norsk hydro
    norwegian heavy water sabotage
  • şans eseri denk geldiğim çok kaliteli bir 2.dünya savaşı dizisi. içince hiç yahudi olayları olmadan yapılan tek 2.dünya savaşı eseri olabilir. oyunculuk ve konu şahane ve de türkçe altyazısı da mevcut. bir solukta 6 bölümü seyredilmesini öneririm.
  • 2nci dünya savaşı nazi dizi, filmlerini seviyorsanız beğeneceğinizi sanıyorum 6 bölüm bir oturuşta bitiyor.
  • bugün ilk bölümünü izlediğim ve etkilendiğim dizi.

    ayrıca filmin başında heisenberg'i sorguya çeken nazi subaylarının nasıl da en ince detayına kadar tarih ve olay betimlemesi yaptığını görmekte oldukça ilgi çekici oldu.
    ortada bilgi artışı oldukça, karşı tarafta bir direnç azalışı oluyor insan doğası gereği cidden.

    bunun yanında bahsedildiği gibi yahudi konularına değinmeden, ancak normalde de pek değinilmeyen esrarengiz bir savaşı konu alan nükleer mücadelenin değinildiği bir dizidir.

    bir noktada da, ister norveç sınırları içinde olun, ister fransa uçağı içinde, isterse londra'da ingiliz karargahının hemen ilerisinde olun, karşınızda almanlar varsa eğer; tehdit altındasınız demektir.

    bu arada;
    bir dizide veya filmde, belki de bilinçaltına yerleşmiş bir şekilde, amerika sınırları içinde veya ordunun müthiş(gülen yüz) mücadelesinin içinde olan bir asker olmadığınızda, sizin filmden zevk almanızı ve ilgi çekici bulmanızı en temelde sağlayan şey olan ayna nöronlar gerçekten sizi farklı bir havaya bürüyor.

    evet.
    sanki amerikan olmadığınızda, yani arkanızda devasa bir güç ve süregelen de-en isabetli-operasyon birimlerinin düşürdüğü alman direncinin arka planda tamamiyle farkında olmazsanız, sanki o an içinde bulunduğunuz filmin her hangi bir yerinde hazırlıksız olarak alman saldırısına maruz kalacakmışsınız gibi bir his sarıyor bünyeyi. buda sosyolojik açıdan amerikanların bir başarısını daha gözler önüne seriyor.

    belki de tam olarak bu, ikinci dünya savaşını dünya çapında gerek tarih biliminde, gerek muhtelif kitaplarda, gerek filmlerde, gerek oyunlarda, gerek belgesellerde, gerekse her türlü teknolojinin vücut bulduğu tarihsel temelinde, en ilgi çekici olan bir konu kılıyor.
  • konu ikinci dünya savaşı olunca, özellikle temada ikinci dünya savaşı'nın eserlere yansıtılmamış konularına değinilmişse insan ister istemez beklentiyi epey yükseltiyor. ben de yüksek beklentilerle mi izledim bilmiyorum ama izlerken beni epey sıkan dizi olmuştur. senaryo güzel ama kurguda ya da olayların akışında problemler var. sahneler çok sessiz. üstelik bu sessizlik doğallık değil monotonluk getirmiş diziye. sonuç olarak pek beğenemedim.
  • dizinin iskandinav başrolü (bkz: espen klouman høiner) kendisine oslo, 31 august - reprise - louder than bombs gibi filmlerin yönetmeni joachim trier'in filmografisinden oldukça aşinayız

    edit: yanlış bkz vermişim sayın sözlük.
  • çok fazla beklenti içine girmemek kaydıyla seyredilebilecek dizi. prof heisenberg'in danimarkada arkadaşına verdiği nükleer reaktör krokisinin hem ingilizlerin hem de almanların elinde olması gibi hatalar affedilebilir değil.
  • adı kadar ağır ve gerçek bir konuyu işleyen dizi. norveç'in avrupa'yı hitler'in hışmından ve planlarından korumak için ingiliz "abileri" ile beraber hareket ederek neleri gözden çıkardığını anlatıyor. sağlam çalışılmış; ikinci dünya savaşı gibi, filmlerde-dizilerde suyu çoktan çıkarılmış olan bir olayı/dönemi gayet usturuplu bir şekilde ele almışlar. takdir edilesi kuzey ciddiyeti işte, bozulmadan var olsunlar! zira böyle bir diziyi amerikalılar çekmiş olsaydı, yahudi soykırımı ajitasyonu her kareye boca edilirdi ve gözlerimiz bezdirilirdi, lakin bunda senaristler ölçülü davranmış ve o meseleyi asıl gerçeğin önüne geçirmeye kalkışmamışlar.

    dizi, ağır su savaşı'nı ve o dönemi hem bilimsel, hem siyasi, hem de insanî yönlerden işlemiş. dünya tarihi açısından ilginç bir olay. itiraf etmeliyim ki daha öncesinde meseleyi bilmiyordum, bu dizi sayesinde öğrenip bilgilendim. (dönem dizilerini bu yüzden çok seviyor ve önemsiyorum, tarihe meraklı olan bizler için "izle geç" kategorisinde kalmıyor, araştırmaya ve daha fazlasını öğrenmeye sevk ediyor.) tabii tarih de insan faktörü dolayısıyla netameli ve ironik bir boyut; örneğin avrupalılar tesisin üretimini -insanlar açısından- mümkün olduğunca kayıpsız durdurmak için uğraşırlarken, bölgeyi tepeden bombalayıp işi kaba kuvvetle hâlledip çıkmak için uğraşan amerikalı yankee'ler savaşı kendi lehlerine çevirmek adına çok geçmeden atom bombasını zalimce tarih sahnesine sürüyor ve binlerce insanı gözünü kırpmadan katledebiliyor. diziyi izlerken bu çelişkiyi daha iyi gözlemleyip insanın -yanlış eldeki- bilim karşısındaki değersizliğine üzülmeden edemedim.

    dünya bir avuç vicdansız kodamanın elinde hep tekerrürünü yaşıyor maalesef. bunu, dizide norsk hydro'nun tepesindekilerin güç ve kazanç uğruna hem ülkelerinin hem de dünyanın güvenliği ve geleceğiyle nasıl oynadığını ve işin nihayetinde hâlâ nasıl pişkince "kahraman" rolüne büründüğünü görünce daha iyi anlıyorsunuz.

    dizideki repliklerde churchill'in konu ile ilgili "küçük miktarda kayıplarla hassas savaşın bir örneği, bize süren savaşlarımızda büyük bir avantaj sağlamıştır." dediği geçiyor. hem operasyon boyunca hem de feribotta yiten canları ve yine atom bombasını, hiroşima ve nagazaki'yi düşünürsek, dehşet bir ifadeydi.

    dizi gayet ciddi, evet; yalnız, julie'nin operasyonun başlarında çok katı, çok disiplinli, en ufak insanî hataya müsamahasız davranırken feribotun batırılması sonrasında değişip duygusala bağlaması falan gereksiz olmuş, işte orada biraz "biz aslında çok iyi insanlardık ama hitler'in ve nazilerin canavarlığı bizi böyle işlere mecbur etti ey dünya" gibisinden duygu sömürüsü şovu yapmışlar, bu kadar nitelikli bir işte o ucuzluğa başvurmaları insanın gözüne batıyor.

    hepsi bir yana; norveççe ne güzel bir dil, r'leri ne hoş telaffuz ediyorlar öyle! başta iskandinavlar olmak üzere, bu kuzeylilerin pek çok özelliği insanı gerçekten hayran bırakıyor.

    kristian eidnes andersen imzalı güzel müziklerini de değerlendirmeye dâhil edersek, 8/10 puanı hak eden bir dizi kısacası.
  • - spoiler -

    norvecli adamlar alman askerlerin arasindan gecip fabrikayi ucuruyorlar hic kimseye zarar gelmeden uslerine geriye donmeyi basariyorlar. bunlar sakince dönerlerken takim lideri bir sonraki emirleri vermeye basliyor. o ara adamlardan biri "bence iyi is becerdik" diyor. takim lideri de "evet katiliyorum, bence de iyi is becerdik." diyor.

    ıste burada hic bir abartma yok belirtmek isterim. klasik ıskandinav alcakgonullulugu ve sakinligi. amerikan askerleri olsa "yihhuuu yesss yesss mannn we made it (isliklar)" esliginde geri dönerlerdi. norveclilerin sevinmesi bile bir tatli. hepsi de tas.
hesabın var mı? giriş yap