• kanada'nin en iliman ve tarima elverisli bolgesi ile abd'nin en sogukca ve dolayisiyla bol ormanli kisim arasindaki sinirdir.

    amerika'dan kanada'ya geciliyorsa, ormanlar birden bire biter ve baslayan tarlalar sebebiyle konya ovasina girilmis gibi olur ortam birden bire. aslinda dunyanin en cok ormani olan ulkesine girilmistir ama bunu basta belli etmez. fahrenheit yerine celcius; mil yerine kilometre kullanilan bir ulke oldugunu bilmeyen cuhela amerikanlar icin dev tabelalar vardir "90 hiz siniri senin anlayacagin 50 mil civaridir, 90 mil yapmaya kalkma" anlaminda. benzin biraz pahalanmistir ne de olsa daha sosyal bir devlettir vergisi coktur. girmeden depoyu fullemissindir zaten. hirs yapip sinira kadar beklememelisin depoyu doldurmak icin zira son 30 kilometredeki benzinlikler senin gibi uyaniklar icindir, pahalidir. arabadan cami acip gorevliye pasaportlari uzatirsin. kapidaki bilingual gorevli bay ve ya bayan size "hello bonjour" der. verilen cevaba gore ilgili dilde konusmasini devam ettirir. (bkz: kanada'nin cift resmi dilli olmasi). genelde gulumseyen hos tiplerdir. oturma izni varsa zaten vatandasligin onemi yoktur. oturma izni yoksa ve turk vatandasiysan, vizene soyle bir bakarlar bir iki soru sorup "welcome to canada" derler.

    kanada'dan amerikaya geciliyorsa olay biraz daha streslidir. pasaportda vize olmasi cok bir sey ifade etmez. arabanizla sira size gelince once flas patlar arabanizin resmini cekerler. gorevli ray banlidir buyuk olasilikla. nereye der soylersin, niye der soylersin, ne is yaparsin der soylersin, pasaportunuza bakar 50 kere gecmissindir yine de bakar. halihazirda gecerli i 94 un varsa pasaportunda "tamam gec" der*. abi hurmetler anlaminda basini sallayip gecersin. halihazirda suresi dolmus bir i 94un varsa ve gorevlinin ruh hali iyiyse firca kayar "bir daha bunu gecirme buraya teslim et cikarken" der. ruh hali iyi degilse de gec bakiim sen iceri diye iceri cagirabilir, vizeni iptal edebilir*. vizeniz var ve i 94 yoksa kenara cek iceri gel der. iceri gidersin, form doldurursun, gidecegin adres, normal adresin vs. adam basi 6 usd verirsin, parmak izini alirlar. yine suresi ruh haliyle orantili olarak bir i 94 formu zimbalar pasaportuna. bu form seni gecerli oldugu surece 6 dolar vermekten korur. kanada haric amerikayi terkederken bu formunu alirlar havaalanlarinda. gorevli buyuk bir iyilik yapmis* yuz ifadesiyle bir sonraki kisiyi cagirir. artik arabani amerikaya surebilirsin.
  • bir adım kötüsü kanada amerika sınırında türk olmak olandır.

    öyle çok da saf bir kişilik olmamama rağmen durumun ciddiyetinin farkına varamamış ben şahsına aşağıda anlatacağım tecrübeyle derinlemesine -ne yazık ki- kavratılmış kavramdır da aynı zamanda.

    yer: vancouver ile seattle arasındaki pacific border denen kanada amerika sınırı

    otobüsle 3 saat bile sürmeyecek bir yolculuk. 3 fransız ve ben, günlerden cuma. buralarda bulunma sebebi fransızlar için gezme benim içinse gezme + salı günkü amerika vizesi başvurusu. evet doğru anlaşıldı, vize görüşmemden önce sınırı geçmeye teşebbüs edeceğim az sonra. kanadalılar'ın o tarihlerde hala vize gibi bir sorunu yok, kimlikle girebiliyorlar. fransızlar daha önce arkadaşlarının kendilerinde olan pasaporta* bile sahip olmadan form doldurup, 6 usd verip girebildiklerini iddia ediyorlar. benim de yapabileceğim konusundaki baskılara ve ısrarlara daha fazla dayanamayıp "tamam" diyorum ve otobüse bindikten sonra 1 saat içinde sınırdayız.

    arabayla gidenler için ayrı upuzun bir kuyruk, otobüsle gidenler için ayrı. 4 saat otobüsten dışarı çıkmamıza izin verilmiyor. tuvalet, sigara, açlık vs kimsenin umru değil elbet. otobüsten inmenize izin verdiklerinde sağa sola kıpraşmadan valizlerinizi alıp direk iç kısma yönlendiriliyorsunuz. yamulmuyorsam 4 gişe vardı. keyfi yeten sınır görevlisi gelip yine keyfi yettiği kadar oturup kontrol yapıyor. 2'den fazla gişenin aynı anda açık olduğunu görmedim. bakıyorum, sırada bekleyenlerden birlikte yolculuğa çıkmış olanlar görevlinin yanına birlikte gidiyor. yanımda fransız hatun var, diğer iki fransız kuyrukta biraz daha arkada. sıra bize gelince birlikte ilerleyip pasaportları koyuyoruz görevlinin önüne. benimkini görür görmez; "yerine geç, sıranı bekle!" diye ciyaklıyor. açıklama yapmanın manası yok tabi. fransızı yolluyor, sıra tekrar bende, veriyorum. açıyor, bakıyor, inceliyor; "başka pasaportun var mı?" hmm.. hayır yok.. pasaportun üstüne bir not yazıp gel benimle diyor, bir yere götürüp hiçbir açıklama yapmadan bırakıp gidiyor. vezneden soranlar oluyor, para mı ödeyeceksin diye, hayır deyip notu gösteriyorum, hm peki deyip gidiyorlar. bütün kontroller bitti, otobüs gitmeye hazır, tek bir açıklama yok, otobüs şoförü gelip bir sonraki otobüse binebilmem için bir not veriyor.

    aradan geçen yarım saatin sonunda biri benimle ilgilenmeye karar veriyor. arka tarafa geçiyoruz valizimle birlikte. çoğunluğunu hintlilerin, meksikalıların ve çinlilerin oluşturduğu bir bölme burası. 10 kişilik kocaman aileler, ciyak ciyak bağırıp sürekli azar yiyen çocuklar.. bir de ben. görevli adam nerdeyse donumun rengine kadar 10 dk da bir beni yanına çağırmak suretiyle sorular sorup her bir sorudan sonra da iyi geç otur diyor. 1.5 saat kadar süren bilgisayar başı işlemler yapıyor bu adam. 10 parmağımın, ellerimin izleri alınıyor. önden, arkadan, sağdan, soldan, boydan fotoğraflarımı çekiyor. hiçbir şey söylemediği için ben bir sonraki otobüse yetişeceğim galiba diye düşünüyorum. hepsi bitince elime bir kağıt tutuşturuyor; "valizini al, arkadan dolaş, bilmem nerdeki kapıda benimle buluş". kağıtta yazana bakmadan dediği kapıya gidiyorum hoplaya zıplaya. pasaportumu uzatıyor, eliyle e5 e benzeyen, 5 şeridi amerika'ya, 5 şeridi de kanada'ya giden yolu işaret ederek;

    - bu yolu görüyor musun, karşıya geç, diğer tarafa yürümeye başla.
    + . . . (manasız bakışlar atıyorum adama)
    - ben sana yardımcı olamam.
    + ??? (şaka yapıyorum diyecek sanırım şimdi, hehe)
    - vize almadan giremezsin buraya, git hadi.
    + vize görüşmem salı günü, alıcam ya ama zaten? (bak daha konuşuyo!)
    - iyi, alıp da gel o zaman. şimdi geri dön. hadi!

    bir şey demeden aldım pasaportu, arkamı döndüm yola bakıyorum. cidden korkunç bir manzara. ben algılamaya çalışırken bir 5 dk geçmiş olsa gerek, yerimde duruyorum kıpırdamadan. bir ara arkama baktım adam orda mı diye. orda, sigara içip bana bakıyor. ben arkamı dönünce yine yanıma geliyor;

    - ne bakıyosun? anlamadın mı söylediğimi?
    + yoo, anladım. karşıya geçip geri dönmemi söylediniz.
    - evet, aynen öyle dedim, gitsene.
    + hmm.. gidicem de, geri nasıl dönebileceğimi kestiremedim, bir fikriniz var mı?
    - paran yok mu? kredi kartı falan? taksi çağır!
    + oldu.

    neden sonra karşıya geçince baktım bana verdiği kağıda. eşşek kadar "refused admission" yazıyormuş.. paşa paşa geri geldim kanada sınırına. o iki sınır arasında geçen vakitte ne kadar huzursuz, yalnız, sahipsiz hissetiysem kanada'ya geri adım attıktan sonra da o kadar rahatlamış hissettim yaptığım salaklıktan düşünsel olarak kendimi arındırabildiğim ölçüde. utanıyor da insan bir yandan ben böyle bir gerizekalıyım işte, hiç kafam çalışmıyor diye itiraf etmeye. kendime zaman zaman hatırlattığım, ibret almayı eksik etmediğim bir hikayedir. tabi olayın burdan sonraki acıklı versiyonunu anlatmayacağım zira gereksiz.

    olabiliyor böyle şeyler. saftirik davranışlar göstermeyenler için sorun yok tabii..
    hikayenin devamını merak edenler için; bir sonraki dönüş otobüsünü bekledim. biraz uzun sürdü.
    bu da bonus; (bkz: abd vizesi/@carmen)
  • rivayete gore dev bir tabelada "abd ve kanada: bir anneden olma kizkardesler" yazili olan yer.
  • tacoma sehrinden arabayla 3 saatte varılabilen, kanada polisinden değil ama amerika polisinden korkulması gerektiğini öğreten sınır. şöle ki bir gün yanımda pasaportum yokken, zaten olsa nolcak kanada vizem yok ki diyerek amerikan ailemle beraber yola çıktım, o 3 saatlik araba yolculuğundan sonra sınıra geldik ve güler yüzlü kanada polisi sadece şoförün kimliğine bakarak geçmemize izin verdi. kanadada mutlu mesut bir gün geçirdikten sonra amerikaya geri dönmeye karar verdik. sınıra geldiğimizde suratı asık amerikan polisi sert hareketlerle arabadaki herkesin kimliğini istedi. ben şimdi napcam diye telaş içindeyim tabi, arabadakliler acaba hapse girer miyiz diye konuştukça daha da telaşlanıyorum. sonra bi şans polis arkadan gelen arabaya yöneldiği için kimliklerimiz kontrol edilmeden geçmiş olduk. eğer o sert amerikan polisi yanımda hiç birşey olmadığını farketseydi neler olurdu düşünmek bile istemiyorum.
  • dunya'nin en uzun savunulmayan(askeri anlamda) siniridir. herkesin dedigi gibi kanada polisleri guleryuzlulukte cigir acarken ayni seyi amerikan polisleri icin soylemek guctur. sakin ben vatandasim arkadas diyip tartismaya ugrasmayin. en iyisi duzgun cevaplar verip isinize bakmak.

    eger kanada oturmasi icin yeniden girme durumunuz var ise,ki durum su:
    diyelimki kanada'nin icindesiniz ve gocmen vizeniz size yollandiginda yapmaniz gereken o vizeyle kanada'ya bir daha giris yapmak durumdasiniz.o yuzden en yakin amerikan sinirina gidip amerikan tarafina gecip hemen geri doneceksiniz.

    bu durumda mutlaka bir arkadasinizla gidin, arabayi da amerikan sinirina girmeden arkadasiniza emanet edin. yuruyerek gitmek garipsenecek sinira sizin gibi girenler tarafindan ama emin olun arabanizla girince seksenbin kagidina bakiyorlar. secmek size kalmis.
  • en son kirsal bir noktadan montana'ya gecerken 2 kilo organik portakalima el koyulmus olan sinir. et-sut urunleri, bitki falan disinda artik turuncgil, domates, biber falan sokmak da yasakmis. yolda yiyecektik gitti mis gibi portakallar..
  • en az 2 saatimi yiyen sınır.

    pasaport polisine iot platformunun ne olduğunu ve ne işe yaradığını bile anlatmak zorunda kaldım bir kısmında da.

    türk pasaportunuz var ise büyük sıkıntı.
  • eskiden kanada’dan amerika’ya çok rahat geçilirken, trump dönemi ile her geçişin küçük bir mülakata dönüştüğü sınır çizgisi. türkiye doğumlu olmak, size mutlak bonus sorular olarak geri dönecektir. amerika-meksika sınırı polislerinin paranoya ve kabalığını hayal etmek bile istemiyorum.
  • dünyanın en uzun uluslararası sınırıdır. abd'nin doğusundaki maine eyaletinden kuzeybatısındaki alaska eyaletine kadar 8.891 km uzanmaktadır. gölleri, ormanları, buzulları ve kasabaları kapsamaktadır.sekiz kanada eyaleti bu sınırı on üç abd eyaletiyle paylaşmaktadır. sınırın ilk hali, 3 eylül 1783'te amerikan bağımsızlık savaşı'nın bitiminden sonra paris antlaşması ile belirlenmiştir.
hesabın var mı? giriş yap